İlker Başbuğ'dan Türkeşli savunma: "Aynı uyarıyı 27 Mayıs için yapmıştı"

İlker Başbuğ'dan Türkeşli savunma: "Aynı uyarıyı 27 Mayıs için yapmıştı"
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme' suçlamasıyla yargılandığı davanın 2’nci duruşması yapıldı. Duruşmaya katılan Başbuğ, “Bir Anadolu şehrinde doğan halk çocuğuyum ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) şerefiyle komutanlık eden biriyim. Bu suçlamayı tarih hiçbir zaman affetmeyecektir. İnanmak istiyorum ki titrek titrek yanan adaletin ümit ışığı bugün burada söndürülmeyecektir” dedi.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme' suçlamasıyla yargılandığı davanın 2’nci duruşması yapıldı.

Duruşmaya katılan Başbuğ, “Bir Anadolu şehrinde doğan halk çocuğuyum ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) şerefiyle komutanlık eden biriyim. Bu suçlamayı tarih hiçbir zaman affetmeyecektir. İnanmak istiyorum ki titrek titrek yanan adaletin ümit ışığı bugün burada söndürülmeyecektir” dedi.

Türkiye'nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kaleme aldığı, 'Güç Odaklarının Mücadelesi' serisinin üçüncü kitabının tanıtımına ilişkin 4 Ocak 2021 tarihinde bir gazetede söyleşi yapmıştı. Söz konusu söyleşisi üzerine bazı AKP’li il yöneticisi ve hükümet temsilcisi, Başbuğ’un ‘darbe imasında bulunduğunu’ iddia ederek suç duyurusunda bulunmuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonucunda İlker Başbuğ hakkında, 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik' suçlamasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

GAZETECİLER DURUŞMAYA ALINMADI

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki davanın ilk duruşmasına katılmayan İlker Başbuğ, bugün yapılan ikinci duruşmaya avukatı İlkay Sezer ile birlikte geldi. İddianamede müşteki olarak yer alan 166 AKP’liden duruşmaya katılan olmadı. Mahkeme hâkimi, pandemiyi gerekçe göstererek gazetecileri duruşmaya almadı.

İlker Başbuğ’un, duruşma tutanağında yer alan savunması şöyle:

BUGÜN BURADA YARGILANAN 5 YILLIK BİR EMEĞİN ÜRÜNÜ OLAN KİTAPTIR: Haksızlığın diz boyu olduğu bir ortamda, kanıtlanmış olaylara, yani olgulara dayanarak, tarihi analiz ve tespit yaptığı için bugün burada yargılanmaktadır. Aslında bugün burada yargılanan bu adam değildir. Yargılanan, suç unsuru olarak ileri sürülen tarihi analizin de yer aldığı 5 yıllık bir emeğin ürünü olan 1159 sayfalık, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi’ isimli kitaptır.

AYNI DEĞERLENDİRMEYİ ALPARSLAN TÜRKEŞ DE YAPTI: Bu haksız süreç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade vermemle başladı. Yapılan suç duyurusu, Güç Odakları Mücadelesi kitap serisinin üçüncüsünü tanıtım amacıyla bir gazetede yapılan söyleşide yer alan bir cümleye dayandırılmaktadır. ‘Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi.’ Bu değerlendirme o günün şartlarında, o günlerde gelişen olaylar çerçevesinde yapılan bir değerlendirmedir. Aynı değerlendirme daha önce birçok gazete ve siyasetçi tarafından da dile getirilmiştir. Bu siyasetçilerden birisi de 27 Mayıs’ın en güçlü isimlerinden olan Alparslan Türkeş’tir. Darbe sonrası Türkeş ‘bu konuda eğer seçim kararı alınıp yeni bir hükümet kurulsaydı biz 27 Mayıs’ı yapamayacaktık’ demiştir.

SAVCILIK MAKAMI BİZİ SUÇLAMA YOLUNU SEÇTİ: Görüldüğü gibi hakkımdaki suç duyuruları hiçbir temele dayanmadığı gibi tutarsızdır. İddianameye konu değerlendirmeyi bugünkü olaylar arasında herhangi bir ilişki kurulması mantık dışıdır. Suç duyurusunda bulunanlar kitabımın sonuç bölümüne baksalardı, ‘kitapta tarihi geçmiş ile bugün arasında ilişki kurulmasından özellikle kaçınılmıştır’ ifadesini göreceklerdi. Suçun kaynağı olan binlerce sayfadan oluşan bir araştırma kitabının ne içeriğini ne de değerini herkesin anlamasını beklemek doğru ve gerçekçi olmaz. Bu nedenle savcılık makamında savunma yapar gibi davranmak ve konuşmak istemedim. Savcılık makamının kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermesini bekliyorduk. Ancak savcılık makamı hazırladığı iddianameyi, bizi suçlamayı ve dava açma yolunu seçti.

SAVCILIK, 232 YERDE DARBELERİ ELEŞTİREN BİR KİTAPTA DARBE İMASI ÇIKARTMADI: Bu şartlarda bir iki şey söylemek zorundayım. Bugün burada yargılanan kişiyi bir kere daha size tanıtmak istiyorum. Yarım asır, ülkesine ve Cumhuriyetine hizmet etmeye devam eden kişidir. Tek amacım, toplumu aydınlatmak ve bilgilendirmektir. Her zaman doğru bildiklerimi ve inandıklarımı açıkladım. Bugüne kadar ülke sorunlarına ilişkin 13 kitap yazdım. Suçlamamla savunmam 16 satırdır. Cezaların yer aldığı satırlar ise 2 satırdı. Savcılık makamı, 232 yerde darbeleri eleştiren bir kitapta, bir darbe iması hikayesi çıkartmanın güçlüğünü görünce, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu seçmiştir.

TSK’YA ŞEREFİYLE KOMUTANLIK EDEN BİRİYİM: Bir Anadolu şehrinde doğan halk çocuğuyum ve TSK’ya şerefiyle komutanlık eden biriyim. Bu suçlamayı tarih hiçbir zaman affetmeyecektir. Bugün burada inanmak istiyorum ki, titrek titrek yanan adaletin ümit ışığı bugün burada söndürülmeyecektir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Beraatımı talep ediyorum.”

DURUŞMA 9 HAZİRAN'A ERTELENDİ

İlker Başbuğ’un avukatları da mahkemede yaptıkları savunmada, suçun unsurlarının oluşmadığını belirterek Başbuğ’un beraatını talep ettiler.

Cumhuriyet Savcısı, mütalaasını hazırlamak için dosyanın kendisine gönderilmesini istedi. Mahkeme, mütalaasını hazırlaması için dava dosyasının savcıya gönderilmesine karar verdi. Mahkeme, Başbuğ’un savunmasının alınmış olması sebebiyle duruşmalardan vareste tutulmasına karar vererek, duruşmayı 9 Haziran 2022 tarihine erteledi.




Duruşma çıkışında mahkeme salonu önünde açıklama yapan Başbuğ, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi için şu değerlendirmeyi yaptı:

“ÜMİT EDELİM Kİ AKLISELİM GALİP GELİR: Bugün 24 Şubat 2022. Bugün gerçekten hem çok üzgünüm hem endişeli. Hem endişeli hem üzgün olmamın nedeni maalesef dünyanın çok ciddi bir savaş durumuyla karşı karşıya kalmış olmasıdır. Tabii, üzüldüğümü ve endişemi belki de diğer artıran bir nokta ise maalesef bu Ukrayna ve Rusya’da yaşanan krizin ülkemiz üzerine olabilecek bazı ciddi sorunların, ciddi problemlerin olabilmesi ihtimali. Dolayısıyla gerçekten bugün 24 Şubat 2022’de bu nedenlerle herkesin olduğu gibi ben de gerçekten ciddi şekilde üzgünüm ve endişeliyim. Ümit edelim ki aklıselim galip gelir.

DÜNYA ŞU ANDA CİDDİ SORUNLARLA KARŞI KARŞIYA: Aslında şu anda Ukrayna’yla Rusya arasında çatışma zaten var. Bu çatışma genişlemez ve sayısız insanların hayatını kaybetmesine, ciddi bir göç olayını yaşamayız. Zaten gerek ülkemiz gerek dünya şu anda gerçekten ciddi sorunlarla karşı karşıya. Endişemin ve üzüntümün nedeni bu. Bugün, burada olmamı şahsen önemsemiyorum. Hakkımda açılan bir davadan dolayı bugün Çağlayan'da olmamın, dünyada bu kadar önemli olaylar varken çok önemli olduğunu düşünmüyorum.

BUGÜN BURADA YARGILANAN BEN DEĞİLİM BU KİTAP: İçeride de söyledim, bakın bu kitap Güç Odaklarının Mücadelesi. 1299-1981’e kadar olan dönemi içeriyor. Aslında bugün burada yargılanan ben değilim bu kitap. İçeride gösterdim ve söyledim. Bunu da aslında inanın bugün bu kadar dünyada ciddi sorunlar yaşanırken bunu da söylemeyi hiç arzu etmem, ama bunu size söylememin, göstermemin tek bir nedeni var. Bakın, bu Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan kriz, Türkiye’ye de çeşitli boyutlarda sorunlar yaşatabilir. Ümit ederim ki olmaz.

İSMET İNÖNÜ ÖRNEĞİ VERDİ: Bugün bu konuya niye değiniyorum? Dünden itibaren son 1 haftadır televizyonları izlerseniz özellikle bugünden itibaren herkes 2’nci Dünya Harbi sırasında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün nasıl bir tarafsızlık politikası izleyerek Türkiye’yi harbe sokmadığı konusunu tartışıyor. Birileri de söylüyor: 2’nci Dünya Harbi'nde İsmet İnönü’nün uygulamış olduğu tarafsızlık politikasını okuyalım, inceleyelim, anlayalım.

İNÖNÜ’NÜN NASIL AKTİF BİR TARAFSIZLIK POLİTİKASI İZLEYEREK TÜRKİYE’Yİ SAVAŞA SOKMADIĞI BU KİTAPTA ANLATILIYOR: Ben de burada naçizane onlara şunu hatırlatırım, bunu öğrenmek isteyenler varsa bu kitabı alsınlar. Çünkü bu kitabın önemli bir bölümünde, 2’nci Dünya Harbi esnasında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün nasıl aktif bir tarafsızlık politikası izleyerek Türkiye’yi savaşa sokmadığını, bir Türk insanının dahi burnunun kanamasına nasıl izin vermediğini anlatıyor. Bu vesileyle bu kitabı gösteriyorum. Dünya büyük bir sorunla karşı karşıya. Burada benim ufak bir sorunumu gündem yapmayı yanlış buluyorum.” (ANKA)

Gündem