İstanbul Barosu: "Eğitim birliğinden ödün verilmesine, dinin siyasete alet edilmesine ve egemenliğin tek kişiye bırakılmasına karşıyız"

İstanbul Barosu: "Eğitim birliğinden ödün verilmesine, dinin siyasete alet edilmesine ve egemenliğin tek kişiye bırakılmasına karşıyız"
İstanbul Barosu Başkanlığı, 3 Mart 1924’de TBMM'de kabul edilen üç devrim yasasıyla çağdaş, demokratik ve laik bir ulus devletinin temellerinin atıldığını hatırlatarak, “İstanbul Barosu olarak, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkıyoruz; eğitim birliğinden ödün verilmesine, dinin siyasete alet edilmesine, kayıtsız şartsız millete ait olan ulusal egemenliğimizin her kim olursa olsun tek kişiye bırakılmasına karşı hukuk yoluyla mücadeleye devam ettiğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz” açıklaması yaptı.

İstanbul Barosu Başkanlığı, 3 Mart 1924’de TBMM'de kabul edilen üç devrim yasasıyla çağdaş, demokratik ve laik bir ulus devletinin temellerinin atıldığını hatırlatarak, “İstanbul Barosu olarak, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkıyoruz; eğitim birliğinden ödün verilmesine, dinin siyasete alet edilmesine, kayıtsız şartsız millete ait olan ulusal egemenliğimizin her kim olursa olsun tek kişiye bırakılmasına karşı hukuk yoluyla mücadeleye devam ettiğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz” açıklaması yaptı.

Milli Eğitim Şurası’nda alınan kreş ve anaokullarında din eğitimi verilmesine yönelik tavsiye kararının tartışıldığı dönemde İstanbul Barosu Başkanlığı, üç devrim yasasının Meclis'te kabulünün 98'inci yıldönümü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, başta eğitim birliğinden ödün verilmesine, dinin siyasete alet edilmesine ve ulusal egemenliğin tek kişiye karşı bırakılmasına karşı mücadele edeceği vurgusunu yaptı.

İstanbul Barosu Başkanlığı’nın açıklaması şöyle:

3 DEVRİM YASASI 3 MART 1924’TE YÜRÜRLÜĞE GİRDİ: 3 Mart 1924 tarihinde TBMM'de kabul edilen üç devrim yasası ile ülkemizde çağdaş, demokratik ve laik bir ulus devletinin temelleri atılmıştır. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 429 sayılı birinci yasayla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını sağlamak üzere ‘Şeri’ye ve Evkaf Vekaleti, Erkan- Harbiye-i Umumiye Vekâletleri’ kaldırılmış, yerine Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Genel Kurmay Başkanlığı kurulmuştur.  

YASALARI YAPMAYA VE YÜRÜTMEYE YALNIZ TBMM İLE HÜKÜMET YETKİLİDİR: Kanunun 1. maddesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti'nde halkın işleri ile ilgili yasaları yapmaya ve yürütmeye yalnız TBMM ile hükümet yetkilidir’ denilerek milletin egemenlik hakkının sadece yetkili organlarca kullanılabileceği vurgulanmıştır.

EĞİTİM BİRLİĞİNE BAĞLI KALMAK: 3 Mart tarihinde kabul edilen ikinci kanun, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur. Bu kanun ile yurttaşlar arasında duygu, düşünce ve kültür birliğinin, dayanışmanın sağlanması amaçlanmıştır. İlkokuldan başlayarak ‘eğitim birliği’ ilkesine bağlı kalmak, kadın erkek ayrımı yapmadan Cumhuriyet’imizin temel niteliklerine bağlı kuşakların yetiştirilmesini sağlamak hedeflenmiştir.

DİNİN SİYASETE ALET EDİLMESİ ÖNLENMEK İSTENMİŞTİR: Yurttaşların din bilgilerini doğru öğrenmesine özen gösterilmiş ve Tevhidi Tedrisat Kanunu 4. maddesinde ‘Milli Eğitim Bakanlığı dini bilgiler bakımından yüksek uzmanlar yetiştirmek üzere üniversitede bir ilahiyat fakültesi kuracak, ayrıca imamlık ve hatiplik gibi dini görevlerin yerine getirilmesiyle görevli memurların yetişmesi için de ayrı okullar açacaktır’ hükmüne yer verilmiştir. Böylece dinin siyasete alet edilmesi önlenmek istenmiştir.

ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİNE SAHİP ÇIKIYORUZ: 3 Mart tarihli üçüncü kanunla Hilafetin kaldırılması kabul edilmiştir. 3 Mart tarihli üç devrim yasası, ‘Türkiye’yi laikleştiren’ yasalardır. İstanbul Barosu olarak, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkıyoruz; eğitim birliğinden ödün verilmesine, dinin siyasete alet edilmesine, kayıtsız şartsız millete ait olan ulusal egemenliğimizin her kim olursa olsun tek kişiye bırakılmasına karşı hukuk yoluyla mücadeleye devam ettiğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz.” (ANKA)

Gündem