İstanbul Barosu'nda adliyelerde açılacak Kuran kurslarıyla ilgili açıklama: Anayasadaki laik hukuk düzenine aykırı

İstanbul Barosu'nda adliyelerde açılacak Kuran kurslarıyla ilgili açıklama: Anayasadaki laik hukuk düzenine aykırı
İstanbul Barosu yaptığı açıklamada, şehirdeki adliyelerde açılacak Kuran kurslarının, hukukun tarafsızlığına ve anayasaya aykırı olduğunu paylaştı.

İstanbul Anadolu Savcılığı, İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’nda hakim, savcı ve personelin çocukları ve gençler için Kuran kursu açılacağını mesajla duyurmuştu.

Kartal Müftülüğü tarafından organize edilen ücretsiz yaz Kuran kursu 7-20 yaş arasında kız-erkekler için açılacak. 3 Temmuz 2023’te başlayacak ve 11 Ağustos 2023’te sona erecek Kuran kursu adliyenin mescidinde yapılacak. Mesajda personelin kayıt için adliye mescidi imam hatibini arayabileceği belirtildi.

Konuyla ilgili İstanbul Barosu'ndan açıklama yapıldı. Yayınlanan bildiride şu ifadelere yer verildi:

Ankara Adliyesi’nde açılan Kur’an Kursundan sonra İstanbul Anadolu Adliyesi’nde de hâkim, savcı ve personel çocukları için Kur’an Kursu açılacağı duyurulmuştur.

Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.(Anayasa md.9/1)

Adliye binaları, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde görev yapan görevlerinde bağımsız hâkimler tarafından adaletin sağlandığı yerlerdir. Adliye binalarının din eğitimi ve öğretimine açılması Anayasada belirlenen laik hukuk düzenine aykırıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın laiklikle ilgili bazı hüküm ve fıkraları şöyledir:

Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı …” (Başlangıç Bölümü 5. Paragraf)

Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” (md.2)

Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” (md.13)

Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.” (md.14/1)

“Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” (md.24)

“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” (md.25)

Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.” (md.68/4)

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler: ‘Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.’ ” (md.81)

Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” (md.136)

Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:

1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;

2. 25 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanun;

3. 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;

4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü;

5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun;

6. 1 Teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;

7. 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun;

8. 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.” (md.174)

Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Adliye binalarının dinsel eğitim ve öğretime açılması Anayasada belirlenen laik hukuk düzenine aykırıdır;

- Lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duyguları, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamaz. (Anayasa Başlangıç Bölümü 5. paragraf)

- Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” (Anayasa md.2)

- Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. (Anayasa md.24/1)

- Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. (Anayasa md.24/3-ilk cümle) Hâkimler ve savcılar idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdırlar. (Anayasa md.140/6) Dolayısıyla idarî görevler yönünden Adalet Bakanlığına bağlı hâkim ve savcıların Adliye binalarının din eğitimi ve öğretimine açılmasına ilişkin idarî işlemlere itiraz hakları yoktur. Hâkimlerin, savcıların ve adliye personelinin çocuklarını dinsel ritüel ve törenlerin yapıldığı bir kursa gönderme veya göndermeme kararı vermek zorunda kalmaları ise dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanmaları anlamına gelmektedir.

- Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. (Anayasa md.24/4) Dolayısıyla dinsel eğitim ve öğretim ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler dışında zorunlu tutulamaz. İdarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlı hâkimlerin, savcıların ve adliye personelinin çocuklarına adliyede dinsel eğitim verilmesi için talepte bulunmaları halinde dahi laik mahkeme binaları dinsel eğitim ve öğretim verilebilecek mekânlar değildir.

- Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma amacıyla dini veya din duygularını istismar edemez. (Anayasa md.24) Devletin temel hukuksal düzeni laiktir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti genel eğitim ve kültür politikasında, milletin duygu ve düşünce birliğini sağlamak için öğretim birliği ilkesini, en doğru, en bilimsel, en çağdaş bir ilke olarak benimsemiş ve 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanununu kabul etmiştir. (430 s. Kanun Gerekçesi) Tevhidi Tedrisat Kanunu yürürlüktedir. Laik hukuk kurallarının uygulandığı mahkeme binalarında dinsel eğitim-öğretim kursları açılması Tevhidi Tedrisat Kanununun amaç ve işleyişine de aykırıdır.

- Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. (Anayasa md.25) İdarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlı olan hâkimlerin, savcıların ve adliye personelinin çocuklarını dinsel eğitim verilen bir kursa gönderme veya göndermeme kararı vermek zorunda kalmaları dinsel ve/veya politik düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanmaları anlamına gelmektedir.

- Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir. (Anayasa md.136) 3 Mart 1924 tarihli ve 429 sayılı Kanunda Diyanet İşleri Reisliğinin görev alanı Kanunun ilk maddesinde açıklanmıştır. Aynı şekilde 1965 yılında 633 sayılı Kanunla kurulan günümüzdeki Diyanet İşleri Başkanlığı da Anayasanın laiklik ilkesi doğrultusunda görevlerini yerine getirmelidir.

Laiklik, kanunların dinsel esaslara göre düzenlenmemesi ile ülkedeki hukuk birliğini sağlayan, din ve ırk ayrımı yapılmaksızın bütün vatandaşlara kanun önünde eşitlik getiren, her türlü grup-aile-kişi-yabancı ayrıcalıklarını kaldıran, din duygularının istismar edilmesini yasaklayan, din ve vicdan özgürlüğü getiren, toplumun dinî-etnik gruplara ayrıştırılmasını önleyen hukuk düzenidir.

Adliye binalarının dinsel eğitim ve öğretime açılması Anayasada belirlenen laik hukuk düzenine aykırıdır.

Adliyelerdeki laik hukuk düzenine aykırı uygulamalardan vazgeçilmesi konusunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Gündem