İYİ Partili Yılmaz: Türkiye’nin dövizi bitiyor, devlet dövizi karneye bağlamaya doğru gidiyor

İYİ Partili Yılmaz: Türkiye’nin dövizi bitiyor, devlet dövizi karneye bağlamaya doğru gidiyor
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bilge Yılmaz, Merkez Bankası'nın son hamlesini yorumlarken "Türkiye’nin dövizi bitiyor, devlet dövizi karneye bağlamaya doğru gidiyor anlamına geliyor. Bu sürecin ilk ayağı diyebiliriz. Herkesin talebine yetecek kadar döviz yok" dedi.

Amerika’nın ekonomi alanında önde gelen medya kuruluşlarından Bloomberg, Millet İttifakı’nın seçimi kazanması durumunda ekonomi yönetiminin Bilge Yılmaz’a teslim edileceğine dair bir kulis haber yayınlamıştı. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bilge Yılmaz bakanlığa talip olduğunu saklamıyor ancak masada kendisi üzerinde henüz bir anlaşma olmadığını da ekliyor. T24 yazarı Cansu Çamlıbel, İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Prof. Dr. Bilge Yılmaz'la gündeme ilişkin konuştu. Yılmaz, özetle şunları söyledi:

Siyasete girişi

"Biz yardım edelim diye yola çıktık ama nasıl yardım edeceğimiz konusunda başta çok daha muhafazakardık. İsmimiz olmasın, perde arkasında kalalım, teknokrat olarak kalalım. Politik bir hareket olması planlanmıyordu. O çok daha sonradan gelişti.

Muhalefet seçimi kazansın diye biz muhalefete vatanseverler olarak yardım edelim diye yola çıktık. O gruptan kimse siyasi bir kimlik almadı çünkü o grubun büyük çoğunluğu bürokratik görev alacak. Bir kısmının gizlenmesi gerekiyor çünkü Türkiye zor bir ülke. Onları korumak adına yapıyoruz.

İnanılmaz bir baskı

Türkiye’de deprem olmasaydı bile seçimi kim kazanırsa kazansın ülke Cumhuriyet tarihinin en büyük krizlerinden birine doğru gidiyordu. Şu an seçime kadar ancak zar zor dayanacak bir sistem var. Şu an Türkiye’de hiçbir şeyin fiyatı kendi kendine belirlenmiyor.

Kurlar var, faizler var, borsa seviyesi var. Her alanda devletin müdahalesi hâkim. İnanılmaz bir baskı rejimi ve adı konmamış bir kontrol sistemi kuruldu. Bazı yabancı ülkelere ne olduğunu tam anlayamadığımız bazı tavizler vererek yüzdürülen bir sistem var. Bu sürdürülebilir bir sistem değil ve bu eninde sonunda bir yıkıma yol açacak. Bu depremden önce de böyleydi.

Enflasyon şu an çoğunluğu mustarip eden bir gösterge. Dahası devlet doğru rakamları açıklamıyor. TÜİK o güveni kaybetti. Ben 12 ay sonra aylık enflasyonun – mevsimlikten arındırıldıktan sonra- yüzde 1,5’a indirilmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum.

TL'nin iki katına çıkması lazım dolar karşısında

Dolar tahminlerini yapmak doğru değil. Eğer Türk Lirası’nın değeri göreceli olarak değişmeyecekse reel anlamda, Türk Lirası’nın enflasyon oranında değer kaybetmesi lazım. TL'nin iki katına çıkması lazım dolar karşısında. İşte o zaman tam el ele gider. Tabii ki genelde öyle olmuyor. Türkiye’de enflasyonu kontrol ettiğiniz takdirde uzun vadede Türk Lirası’nın dolar karşısında değer kaybını kontrol edersiniz. Onun için ben dolardan ziyade enflasyon hedeflemesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Kendi kuru sürekli yüzde 30 düşen bir ülke problemli bir ülkedir. Biz Türkiye’yi öyle bir ülke olmaktan çıkaracağız. Türk Lirası dengeli bir yere gelecek, sağlıklı bir yerde duracak.

Döviz almak istedikleri zaman telefonlar çalıyor


(Diyorsunuz ki 15 Mayıs sabahı bazı bürokratlar ülkeden kaçacak) Kaçabilirler diyorum. Kaçıp kaçmamaları çok da önemli değil aslında. Önemli olan görevi bırakacak olmaları. Birçoğu o görevlerde olmamayı tercih edecek.

Şu an Türkiye’de şirketler döviz almak istedikleri zaman telefonlar çalıyor, bankalar aranıyor “yapmayın” deniyor. Kurallar içinde olmayan mekanizmalar işletilerek insanlara telkin ve baskı yoluyla….

Banka aracılığıyla bir talepte bulunuyorsunuz Merkez Bankası da onu görüyor ve o bankayı arayıp “Sizin müşteriniz niye bu miktarda dolar talep etti?” diye soruyor. “Sen onu şimdi yapma şöyle yap..kur riskini dağıtacak yöntemler kullan (hedge et)” gibi telkinler, yan çözüm önerileri…yönlendirme hafif bir kelime, baskı rejimi var. O zaman deyin ki “Türkiye’de sermaye kontrolü var, bir kimsenin ne kadar dolar alıp satabileceğini devlet belirliyor.” Ama bunu demeyip dolambaçlı yollardan bunu yapıyorsunuz ve gri alana düşüyorsunuz.

Sürekli kurallar değişiyor. Kuralların ne olduğu da çok önemli değil artık. Kuralların değişmeyeni makbuldür.


(Merkez Bankası iki gün önce tüzel kişilerin döviz pozisyonlaması diye yeni bir düzenleme bilgisi geçti bankalara. Ne anlama geliyor bu?)

En basit anlatımıyla Türkiye’nin dövizi bitiyor, devlet dövizi karneye bağlamaya doğru gidiyor anlamına geliyor. Bu sürecin ilk ayağı diyebiliriz. Herkesin talebine yetecek kadar döviz yok, devlet kendi belirlediği ihtiyaçlar ve hedefler doğrultusunda kimin ne kadar dövize erişimi olacağına karar vermek istiyor. İnsanların dolar almasını zorlaştırmaya çalışıyor, bu doğrultuda yeni yeni zorluklar çıkarıyor.

Türkiye her ay dışarıya sattığı malın üstüne 10 küsur milyar dolarlık mal satın alıyor ve onu tüketiyor. Bunun içinde yabancı araba da var, yerel üretimde hammadde olarak kullandığımız ürünler de var. Devlet bir noktada diyecek ki “kardeşim bu bizim üretimimiz için gerekli, alalım. Bu üretim için gerekli ama o kadar önemli bir üretim alanı değil, feda edebiliriz. Bu tüketim için, çok da gerekmez, almayın” Yani devlet yavaş yavaş karneye bağlayacak dövizi. Son günlerde alınan kararlar, bunun işaretleri.

Ülkemizde ticaret açığı kronik hale gelmiş durumda. Aylık 10 küsur milyar dolarlık farkı kim ödüyor? Turizm gelirlerinin yoğun olmadığı aylarda, sadece Merkez Bankası’nın rezervleri. Ama rezerv kalmadı, bitmek üzere.

“Sıradan vatandaş bunu neden umursasın?” diye sorabilirsiniz. Cevabı basit: insanlar giderek bazı şeyleri tüketmeye devam edemeyecekler. Burada etkilenecek olanların yalnızca lüks tüketim ürünleri olduğunu düşünmek hata olur.

Söyleşinin tamamı

Ekonomi