Jülide Kural: Rosa biz kadınlara ‘varız’ deme gücü veriyor

Jülide Kural: Rosa biz kadınlara ‘varız’ deme gücü veriyor
“Ben Rosa Luxemburg” oyununu sahneleyen Jülide Kural, “O kadar çok biriktirdim ki o kadar çok okudum ki o kadar çok içine girdim ki Rosa’nın… O benim içimde, ben onun içinde birlik olduk” dedi.

Jülide Kural’ın yazıp yönettiği ve oynadığı “Ben Rosa Luxemburg” oyunu tiyatroseverlerle buluştu.

Oyuna dair bianet’ten Evrim Kepenek’e konuşan Jülide Kural, “O hâlâ bugün kendi ateşiyle burada bizimle beraber ve biz kadınlara da ‘varız’ deme gücünü veriyor” dedi.

“Rosa sadece politikacı değil büyük bir entelektüel”

“Rosa Luxemburg’a ilginiz nasıl başladı?” sorusuna Jülide Kural, şöyle yanıt verdi:

“Çok uzun yıllardır kadın hakları mücadelesinin içinde olan bir kadın sanatçı olarak kendi bulunduğum alandan, üretim alanından hep böyle tarih boyunca mücadele etmiş, özgürlük mücadelesinden asla vazgeçmemiş, değiştirmiş, dönüştürmüş kadınların peşinde oldum. Önceki yıllarda da böyle kadınları oynadım. Böyle tarih içinde varlığını belirtmiş, göstermiş ama bunun da ağır bedelini ödemiş kadınların peşinde oldum. Bu anlamda arayışım da hep devam etti. Mesela bizim topraklarımıza baktım, bizim coğrafyamızda da böyle kadınlar vardı elbette fakat bu kadınlara dair veri, doküman yok maalesef.

“Sonra küçük yaşlardan beri fikirlerinden birçok şeyi öğrendiğim Rosa aklıma geldi. Elbette politikacıydı ve ben onu tanıyordum ama Rosa Luxemburg sadece bir politikacı değil; büyük bir entelektüel, büyük bir devrimci, büyük bir sosyalist, bir bilim insanı, botanikçi; yani birçok özelliği var. Ama en temel, en bilinen özelliği elbette siyasetçi olması.

“O erkek dünyanın, o eril dünyanın içinde parlaması beni çok etkiliyordu. Düşünün o dönem kadınların üniversitede okuma hakkı bile sadece birkaç ülkede var. Seçme seçilme hakkı zaten yok. Rosa kadınların en görülmediği alanda siyasette görünüyor oluyor.”

“O kadar çok içine girdim ki Rosa’nın”

oyunfotograflari1-e1668641325168.jpg

Oyunu başka isimlere yazdırmak istediğini ama sonra kendisinin yazmaya karar verdiğini anlatan Kural, “O kadar çok biriktirdim ki o kadar çok okudum ki, o kadar çok içine girdim ki Rosa’nın… O benim içimde, ben onun içinde böyle bir birlik olduk. Bazen ben konuşurken de kendimde görüyorum onu. Mesela bazı politik değerlendirmelerimde Rosa'nın dilini kullandığım anlar bile oldu” dedi.

“İçimdeki mücadele gücünü arttırdı”

Yazma sürecinin epey uzun sürdüğünü, okumalar yaptığını anlatan Kural, “Benim açımdan çok da iyi bir süreç oldu. Çünkü entelektüel olarak uzun yıllardır bu sol yayınlardan uzak kalmışız. Bütün bilgilerim bugünkü gözümde yeniden başka bir şeye dönüştü. Ve içimdeki mücadele gücünü de daha arttırdı aslına bakarsanız. Çünkü o zaman ne oldu? Rosa’yı mutlaka anlatmam gerekiyor duygusu geldi. Çünkü onun söyledikleri aslında benim de söylediklerim” diye konuştu.

oyunfotograflari8-1170x780-001.jpg

Kural, şöyle devam etti: “Savaşın bu kadar dört yanımızı sardığı bir yerde, ‘Savaşa hayır’ diye çığlık atabilen ve bunu da bütün dünyanın gözü önünde yapabilen bir kadını anlatmamak imkânsızdı. Ya da ezilenden yana olan, işçi sınıfının mutlaka bir gün bunu başaracağını söyleyebilen bir kadının içindeki, kalbindeki o yanan ateşi sahneye taşımamak imkânsızdı. Ki bizim adımız da Ateş Tiyatrosu. Hep bir ateş taşıyoruz. Amacımız o. Pandemi döneminde gerçekten yoğun bir çalışmaya girdim ve yazdım sonunda.

“Bize ‘varız’ deme gücü veriyor”

“Ana hedefim Rosa Luxemburg deyince ‘Evet Rosa Luxemburg yaşadı ya. Ben biliyorum Rosa’yı’ desinler. Öyle bir kadındı ki yani o öldürülemez o yüzden. O hâlâ bugün kendi ateşiyle burada bizimle beraber ve biz kadınlara da ‘varız’ deme gücünü veriyor.”

Fotoğraflar: Mahmut Yıldırım

Kültür Sanat