Kılıçdaroğlu: Otoriter yapıya teslim mi olacağız, yoksa mücadelemize devam mı edeceğiz?

Kılıçdaroğlu: Otoriter yapıya teslim mi olacağız, yoksa mücadelemize devam mı edeceğiz?
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Toplumun tüm kesimleriyle barışma ve demokrasi için buluşturma çabası yanlışsa, bu yanlışın en büyüğünü ben yaptım” dedi.

Seçimlerin ardından hedefte olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Şunu bir kere kabul edelim; toplumun tüm kesimleriyle barışma yönünde gösterilen çaba yanlış mıydı doğru muydu? Eğer toplumun tüm kesimleriyle; başı açık, başı kapalı, inanç, kimlik, yaşam tarzı itibariyle farklılıkları saygıyla karşılayıp, ama onları demokrasi kapsamında bir araya getirmek yanlış mıydı doğru muydu? Yanlışsa, bu yanlışın en büyüğünü ben yaptım” dedi.

Seçimlerdeki beklentinin karşılanmamasının derin bir travma yarattığının farkında olduğunu dile getiren CHP lideri, ancak umutsuzluk yayılmasına da tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, “Otoriter yapıya teslim mi olacağız, yoksa mücadelemize devam mı edeceğiz?” diye sordu.

“Oyu düşen parti AK Parti, tartışılan CHP oldu”

T24’den Metin Kaan Kurtuluş’a konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 14 ve 28 Mayıs seçim sonuçlarını şöyle değerlendirdi:

“Milletvekilliği seçimleri penceresinden sonuçlara baktığımızda oylarımızın arttığını görüyoruz. Uzun yıllardır milletvekili çıkaramadığımız bazı illerden (Rize – Kars – Düzce – Diyarbakır – Karabük – Erzincan gibi) milletvekili çıkardık. Bu bağlamda milletvekilliği seçim sonuçlarını en azından ilk kez milletvekili çıkardığımız iller için bir kazanım olarak gördük. Ayrıca deprem bölgesinde bizim oylarımız arttı. Bu sonuçlar sizi tatmin etti mi diye soracak olursanız, elbette ki hayır. Ama her halükarda oyu düşen parti AK Parti, ama tartışılan parti CHP oldu. Bizim oyumuz yükseldi, ama buna rağmen beklediğimiz sonucu alamadık. Beklediğimiz sonucu alabilseydik tartışmalar farklı yöne evrilecekti.

“Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelince, Millet İttifakı olarak kazanacağımıza inanıyorduk. Sadece biz değil, Saray ve çevresi de kaybedeceğini ilk kez düşünmeye ve yazmaya başlamıştı. O kadar ki Cumhur İttifakı kazanmak için ahlaki meşruiyetin dışına çıktı ve sahte videolar ve yalanlarla iktidarını korumaya çalıştı. Ben sonuçların sağlıklı ve verilere dayalı bir analizinin bizim entelektüel camia tarafından da yeterince ele alındığını ve değerlendirildiğini düşünmüyorum. Bütün verileri ele alıp, o çerçevede bir değerlendirme yapılabilseydi bence çok daha iyi olurdu. Kişisel baza indirgeyip; ‘Kazandı veya kazanmadı’, ‘yenildi’ veya ‘yenilmedi’ şeklindeki bir tartışmayı sürdürmeyi çok doğru bulmuyorum... Kuşkusuz bunları 'tartışılmasın' anlamında söylemiyorum. Ama tartışmaların veriye dayalı yapılması bizim de eksikliklerimizi görme olanağı sağlar. Ayrıca bu söylemlerim, bizim araştırma yapmadığımız şeklinde de yorumlanması… Biz de dersimize olabildiğince çalıştık ve çalışmaya da devam ediyoruz.”

“Toplumun tüm kesimleriyle barışma çabası yanlış mıydı?”

Kılıçdaroğlu, “Sizce seçim sürecinde ne yanlış gitti, ne farklı yapılabilirdi?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Bu sorunuzu ben isterdim ki entelektüel dünya tartışsın; nerede eksiğimiz, yanlışımız oldu tartışılsın… Bunlar olmadı, doğrudan doğruya bir kişi hedef alınarak onun üzerinden bir linç girişimine başlanıldı. Yanlış olan buydu zaten. Şunu bir kere kabul edelim; toplumun tüm kesimleriyle barışma yönünde gösterilen çaba yanlış mıydı doğru muydu? Bunun tartışılması lazımdı. Eğer toplumun tüm kesimleriyle; başı açık, başı kapalı, inanç, kimlik, yaşam tarzı itibariyle farklılıkları saygıyla karşılayıp, ama onları demokrasi kapsamında bir araya getirmek yanlış mıydı doğru muydu? Yanlışsa, bu yanlışın en büyüğünü ben yaptım. Doğruysa, e o zaman eleştiri olsa bile bunun hakkının bir toplu iğne ucu kadar bile olsa teslim edilmesi gerekmiyor muydu? Bu bile yapılmadı. Kuşkusuz eksikliklerimiz de olmuştur, yanlışlarımız da olmuştur.”

Kılıçdaroğlu, “Eğer 25 milyonu aşkın kişi demokrasi yönünde oy kullanmışsa, kutuplaşmaya karşı oy kullanmışsa, beraber ve birlikte olmaktan yana oy kullanmışsa, güçlendirilmiş parlamenter sistemden yana oy kullanmışsa, bunu başarısızlık olarak görmek doğru değil” diye konuştu.

“Erdoğan’ın ahlaki meşruiyeti tartışılmalı”

“Bizim rakibimiz sadece Erdoğan değil, Erdoğan devletiyle rekabet ettik biz” diyen Kılıçdaroğlu, seçimin ahlaki meşruiyetinin tartışılması gerektiğini belirtti:

“Ben, kazanan Erdoğan’ın ahlaki meşruiyetinin - yani varolan seçimin ahlaki meşruiyetinin de tartışılmasını istedim. Kimse tartışmadı. Bir insan yalan söyleyerek Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturuyorsa, bunun ahlaki meşruiyetini benden önce bu ülkenin saygın medyasının tartılması gerekirdi.”

“İktidarı eleştirirken sol değerlerimizden koptuk mu?”

Kılıçdaroğlu, “CHP’nin sosyal demokrat çizgisinden uzaklaşıp sağa kaydığı” eleştirilerine ise şöyle yanıt verdi:

“Cumhuriyet Halk Partisi, sosyal demokrat bir partidir. Biz, taksi şoförleriyle toplantı yaparken sosyal demokrat çizgimizden koptuk mu? TIR şoförleriyle toplantı yaparken sosyal demokrat çizgimizden koptuk mu? İşsizlerle toplantı yaparken sol değerlerimizden koptuk mu? Çiftçilerle toplantı yaparken sol değerlerimizden koptuk mu? Demokrasi askıya alınırken, Beşli Çete’lere olağanüstü olanaklar sağlanırken bunu eleştiren biziz. Allah aşkına söyleyin Beşli Çete kavramını bu ülkenin gündemine sokan kim? Hangi parti? Türk Lirası’nı yerle bir edip, Euro ve Doları bu ülkenin millî parası haline dönüştüren iktidarı eleştirirken sol değerlerimizden koptuk mu? Nereden koptuk biz? Biz gelir dağılımının eşitlenmesi gerektiğini, 85 milyonun bir avuç kişiye hizmet eder hale getirildiğini, devletin bütün kaynaklarının bir gruba- ki biz bunlara Beşli Çete diyoruz- aktarıldığını söylediğimizde biz inandığımız değerlerden koptuk mu?”

“Niye kaybedelim?”

CHP’nin İYİ Parti ile ittifak kuramadığı senaryoda İstanbul ve Ankara’yı kaybetme ihtimali sorulan CHP lideri, “Niye kaybedelim? Belediye başkanlarımız başarılı” yanıtını verdi.

Meral Akşener’in “CHP’den 15 vekil istedik. Hayatımın en büyük pişmanlığıdır" sözlerine dair yorum yapmayan Kılıçdaroğlu, “Şuna inanırım, biz bir parti mücadelesi değil, bir demokrasi mücadelesi veriyoruz” ifadesini kullandı.

“Derin bir travma oldu”

“Toplumun büyük bir kesimini ve hatta Saray ve şürekasını bile kazanacağımız yönünde ikna etmemiz, bizim çabamızın başarılı olduğunu gösterir. Ancak beklediğimiz sonucu alamadık, yani kazanamadık” diyen Kılıçdaroğlu, beklentinin gerçekleşmemesi nedeniyle derin bir travma olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Biz bunun da farkındayız. Bu sadece bizim tabanımızla sınırlı değil, sonuç CHP’li olmayan çiftçisinden sanayicisine kadar hemen hemen her alanda demokrasiden yana oy kullanan insanların beklentisinin gerçekleşmediği anlamına geliyor. Ama bu bir mücadelenin tümüyle yok olduğu anlamına da gelmez. Hayat bir mücadeledir. İnsanlık tarihi bir mücadele tarihidir, bir hak arama tarihidir. Biz demokrasi beklentilerimizi gerçekleştirmek için hakkımızı arayacağız. Bunu kişiye indirgemek de yanlış. Bu bir kişinin değil, toplumun sorunudur. Evrensel bir sorundur aynı zamanda. Dolayısıyla siz kendi ülkenize demokrasiyi getirmek için gerekli çabayı göstermek zorundasınız. Bu aynı zamanda tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur. Elbette derin bir üzüntü var. Ben de bunun farkındayım. Ama bu üzüntünün kalıcı olması doğru değil. Burada görev kime düşüyor? Bize düştüğü kadar bu ülkenin aydınlarına da görev düşüyor, ‘Ayağa kalkın’ denilmesi lazım. Ama her gün yazılıp çizilenler sanki biraz umutsuzluğu besleyen bir atmosfer yaratıyor. Niye umutsuzluğu besliyoruz umudu beslemek varken? 25 buçuk milyon insan demokrasiden yana oy kullanmış. Bu küçük bir rakam mı? 25 milyon insan en azından ‘bir adım attık, önemli bir noktaya geldik, ama ikinci üçüncü adımlarda biz demokrasiden yana sonuç alacağız’ demeli, demeliyiz. Alacağız da zaten.

“Otoriter yapıya teslim mi olacağız, yoksa mücadelemize devam mı edeceğiz?”

“İnsanların şunu görmesi lazım: Sahte videolarla iktidar olan bir yapıya karşı biz geri adım atıp, otoriter yapıya teslim mi olacağız, yoksa mücadelemize devam mı edeceğiz? Bu ülkenin milli kurtuluş savaşı sonrası inşa edildiğini bizler çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla demokrasi mücadelemiz de aynı anlayışla devam edecek. Bizim kitabımızda umutsuzluğa yer yok...”

“Bu ülkenin aydınlarının anlatması lazım”

“Bir kişi tarafından devletin ele geçirilmesi ve devlette liyakat sisteminin tümüyle yok edilmesi yaşadığım en dramatik tablodur” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Rüşvetçiden büyükelçinin atandığı bir ülkede siz ne bekleyeceksiniz Saray’dan? Bunların yüzünden yolsuzluk meşrulaştı. Yolsuzluğun meşrulaşması, çalanın devlet katında itibar görmesi zaten etik değerlerimizde de bir törpülenmeye yol açtı. Dolayısıyla ahlaki değerlerde çürüme başlamışsa, devlet yönetiminde çürüme başlamışsa, yolsuzluk yapanlar el üstünde tutulmaya başlanmışsa demek ki farklı bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Bu şunu da gösterir: O yolsuzluk yapanlar, milyar dolar sahibi olanlar, iktidarlarını korumak için her türlü yasa dışı işlemi rahatlıkla yapabilirler. Her türlü yalanı ve iftirayı rahatlıkla atabilirler. Bizim mücadelemiz, sıradan demokrasisi gelişmiş bir ülkedeki mücadele gibi değil. Onun ötesinde bir mücadele. Eğer bize ‘Sandıkları koruyor musunuz?’ şeklinde bir soru soruluyorsa, bu aslında sandıklardan iktidar sahiplerinin oy çaldığı konusundaki algının ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Evet çalıyorlar. Sadece oy çalmıyorlar ki, para da çalıyorlar. Bu ülkenin ahlakını çaldılar, inancını çaldılar, liyakatini çaldılar... Üstelik bunu ben söylemiyorum, gelişmiş ülkelerin devlet başkanı söylüyor. ‘Senin mal varlığını açıklarsam’ diye tehdit ediyor. Acı olanı ise tüm bunlara din-imanla kılıf bulmaya çalışmaları, halkın inançlarını sömürmeleri. Devleti yöneten bir kişi dinle imanla yola çıkıp, vurgun vurup, kendisini, ailesini ve yakın çevresini zenginleştiriyorsa; bunun topluma çok iyi anlatılması gerekiyor. Sadece benim değil, siyasetçi dışındaki çevrelerin çok iyi anlatması lazım. Siyasetçiler anlattığında, ‘Ya bunlar siyasetçidir, söyler’ şeklinde bir algı ile beklediğimizi alamayabiliyoruz. Bu ülkenin aydınlarının, bu ülkenin saygıdeğer insanlarının, sanatçılarının bir şekliyle bunu anlatması lazım.” (Kısa Dalga)

Politika