Kılıçdaroğlu: Yeteri kadar vatandaşın kapısını çalamadık, onların derdini dinlemedik

Kılıçdaroğlu: Yeteri kadar vatandaşın kapısını çalamadık, onların derdini dinlemedik
"Bizim bir kusurumuz var" diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Onu da açık yüreklilikle ifade edeyim. Yeteri kadar vatandaşın kapısını çalamadık. Onların derdini yeteri kadar dinlemedik. Onun sorularını nasıl çözeceğimizi onlara yeteri kadar anlatamadık" ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul İl Başkanlığı’nın Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlediği CHP’ye yeni üye katılım törenine katıldı.

Kılıçdaroğlu’na CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu eşlik etti.

Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada, “CHP’li olmak kolay bir şey değildir. CHP’li olmak için önce adaletli olmak lazım. Mülkün temeli adaletse, devletin dini adaletse, adaletli olmak her CHP’linin temel görevidir. Demek ki birinci görevimiz adaleti her aşamada bir şekliyle sağlayacağız" dedi.

"Adaletsizliğin karşısında dururken kimliğini sormayacağız"

Adaletsiz bir dünyanın büyük sorunlar yarattığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Adaleti ben de savunacağım, adalet isteyen herkesin yanında olacağız. Ama burada bir kuralımız daha var. Adaleti isteyen, adaletsizlik ve haksızlıkla karşı karşıya kalan herkesin yanında olacağız. Bu şu anlama geliyor. Yani adaletsizlik ve haksızlık karşısında bir şekliyle birisinin yanında olduğumuzda, destek verdiğimiz ve hakkını hukukunu savunduğumuzda onun kimliğini sormayacağız" ifadelerini kullandı.

"Can Atalay'ın hakkını savunmak zorundayım"

Kılıçdaroğlu, Şenyaşar ailesinin adalet mücadelesi ile tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın durumuna dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“TBMM’de olması gereken bir milletvekili eğer bugün TBMM’de değil ve hapishanede tutuluyorsa, onun hakkını ve hukukunu da ben savunmak zorundayım. Dolayısıyla adaleti savunacağız ama sadece kendimiz için ve partililerimiz için değil. Herkes için adaleti savunacağız. Herkes için adaleti savunduğumuzda o zaman gerçek anlamda CHP’li olacağız.”

"Bir öğün beslenmeden hangi tasarrufu yapacaksın!"

Kılıçdaroğlu, adaletin sadece mahkeme salonlarında olmadığını ve gelir dağılımındaki adaletin de önemli olduğunu ifade ederek, “Bir kısmımız çok varlıklı, bir kısmımız çok fakirsek, eğer varlıklıdan alıp da bir miktar da olsa fakire kaynak ayıramıyorsak, o zaman siyaset yapmanın da bir anlamı kalmıyor. Bunu şunun için söyledim. Milyonlarca evladımız okula başladı, tasarruf yapacaklar. Elbette devlet tasarruf yapmalı. Elbette savurganlık yapmamalı. Ama tasarruf yapıyorsanız, çocuğun boğazından tasarruf yapamazsınız. Onların bir öğün beslenmelerini kestiler. Milyonlarca evladın bir öğün beslenmesinden hangi tasarrufu yapacaksın sen. Tasarruf yapacaksan saraydan, lüks hayattan, altındaki makam arabalarından, 13 uçaktan yap. Ama siz kalkıyorsunuz, okula yeni başlayan çocuğa, bir öğün yemeği kesiyorsunuz. Ne için? Devlet tasarruf yapacak. Böyle bir anlayış olmaz” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, CHP’li olmanın hiç kimsenin kimliğini sorgulamamak anlamına geldiğini de kaydederek, şunları söyledi:

“Eğer hepimiz Adem ve Havva’dan geldiysek, o zaman hepimiz kardeşiz. Kimliği niye sorguluyoruz? İnsan olarak bakacağız ona. Senin kimliğin ne diye eğer bir ayrımcılık olursa, ona karşı duracağız. İşte CHP’lilik budur. Herkesi kucaklamaktır. Doğuda, batıda, güneyde, kuzeyde. Ne olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun, şanlı bayrağımızın altında ve bu ülkeye bağlıysa bizim başımızın üstünde yeri vardır. Hiçbir zaman kimlik ayrımı yapmayacağız. Yapmamak da CHP’lilerin temel görevidir. Hiç kimsenin inancını da sorgulamayacağız. İnanç üzerinden siyaset yapmamak CHP’nin temel kurallarından biridir. Herkesin inancına saygılıyız ama inanç üzerinden siyaset yapılmaz. Ta Mustafa Kemal Atatürk’ten gelen iki temel kuralımız vardır. Bir, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı siyaset konusu yapmayacaksınız. İki, Genelkurmay Başkanlığı’nı siyaset konusu yapmayacaksınız. Yani askerleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı siyasetin dışında tutacaksınız. Bu kurala bütün CHP Genel Başkanları uymuştur. Yeni CHP’ye üye olan arkadaşlara da aynı tavsiyeyi yapıyoruz. İnanç, herkesin inancı başımızın üstüne.

"Siyaseti halk için yapacağız"

Siyaset halk için yapılır. Siyaset, ülkede yaşayan herkesin huzur içinde yaşaması için, iyi bir işe, sürekli bir aşa sahip olması için yapılır. Karnı doyacak, evinde huzur olacak, çocuklarını gönderecek, mezun olduğunda onlar iş ve güç sahibi olacaklar. Bütün bunların hepsini siyaset kurumu hedeflemek ve yerine getirmek zorundadır. Bunu yapmak zorundayız. Dolayısıyla siyaset zenginleşme aracı değildir. Ben siyasete gireyim, köşeyi döneyim, millet fakirleşiyormuş, şunun hakkını yiyeyim, bu siyaset değildir. Bunu tanımlamak gerekirse, kısaca ahlaksızlık denir. Biz siyaseti halk için, 85 milyon için yapacağız. 85 milyonun huzuru için siyaset yapacağız.”

Kılıçdaroğlu, siyaset kurumunun toplanan vergilerin hesabını millete vermek zorunda olduğunu belirterek, “CHP’de siyaset yapmak, ister belediyede ister iktidarda, nerede olursa olsun toplanan her kuruş verginin hesabını millete vermek zorundadır. Bizim felsefemiz ve inancımız da budur. Milletten aldığını millete vereceksin. Milletten aldığını millete değil de cebine koyarsan, o haksız zenginleşmek demektir. Biz haksız zenginleşmeye, siyasetin zenginleşmesine bu açıdan da karşıyız” dedi.

"CHP Genel Başkanlarının zenginleştiğini göremezsiniz"

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“CHP Genel Başkanlarının hiç zenginleştiğini göremezsiniz. Mustafa Kemal Atatürk’ten bugüne kadar gelen bütün CHP Genel Başkanlarına bakın, hepsi siyasettedir, önemli görevler yapmışlardır. Başbakanlık yapan da vardır, bakanlık yapan da vardır. Ama hiçbirisinin zenginleştiğini göremezsiniz. Tam tersine hepimiz topluma hizmet etmeyi temel şiar edinmişizdir.

"Biz bunları geniş kitlelere aktaramadık"

Ama bizim bir kusurumuz var. Onu da açık yüreklilikle ifade edeyim. Biz bunları geniş kitlelere aktaramadık. Yeteri kadar söyleyemedik. Yeteri kadar vatandaşın kapısını çalamadık. Kendi derdimizi anlatmak değil onların derdini yeteri kadar dinlemedik. Onun sorularını nasıl çözeceğimizi onlara yeteri kadar anlatamadık. Dolayısıyla bizim böyle bir tarihi görevimiz var. Çalınmadık kapıyı çalmak, derdi olan insanın derdini dinlemek zorundayız. Onun derdine ürettiğimiz çözümleri ona aktarmak zorundayız."

Politika