Meclis'teki partilerin meslek dağılımını neler etkiliyor?

Meclis'teki partilerin meslek dağılımını neler etkiliyor?
Milletvekillerinin meslek dağılımını değerlendiren Prof. Dr. Baydur, AKP'nin kendi İslamcı ideolojisini hayata geçirmek için en çok uğraştığı alanlardan bir tanesinin hukuk olduğu için avukatların ilk sırada olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Tosun ise "ANAP’ın piyasacı-pragmatik dünya görüşü parlamenter elitlerinin arasında girişimcileri, iş insanlarını öne çıkardı" dedi. Siyasal Analist Özçelebi de "Avukatlık mesleğin siyaset yapma açısından daha bağımsız bir alan" yorumunda bulundu.

Kısa Dalga olarak 14 Mayıs'ta gerçekleşen 28. Dönem Milletvekili Seçimleri'nin resmi sonuçlarına göre Meclis’in cinsiyet dağılımını, yaş ortalamasını ve partilerin milletvekillerine göre meslek dağılımlarını incelemiştik.

28. Dönem Milletvekillerini incelediğimizde Meclis'te en genç parti YSP olurken en yaşlı parti ise İYİ Parti olarak kayıtlara geçti. Meclis'te yoğun şekilde avukat vekil göze çarparken AKP ve CHP vekillerinin de büyük oranını avukatlar oluşturdu. DEVA Partisi de Meclis'te oran olarak en çok avukat vekil barındıran parti olarak yer aldı.

Öte yandan MHP ve İYİ Parti'de vekillerin büyük çoğunluğunu iş insanları oluştururken İYİ Parti'de bu oran yüzde 36.36 oldu. Saadet Partisi'nin ise vekillerinin yüzde 30'u ilahiyatçı. AKP'de ise diğer partilerden farklı olarak iki de imam bulunuyor. En çok kadın vekil YSP'de olurken HÜDA-PAR VE YRP'de ise hiç kadın vekil yok.

Ortaya çıkan verileri Prof. Dr. Mithat Baydur, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun ve Siyasal Analist Suat Özçelebi Kısa Dalga için değerlendirdi.

'AKP'nin kendi İslamcı söylemini ve ideolojisini hayata geçirebilme çerçevesi içerisinde en çok uğraştığı alanlardan bir tanesi hukuk alanı'

Partilerdeki meslek dağılımında genellikle avukatların ilk sırada yer alma nedeninin tarihsel arka planlarında yattığını belirten Baydur ilk değerlendirmesine AKP’den başladı:

“Adalet ve Kalkınma Partisi’nin içinden çıktığı siyasi geleneği ve siyasi ideolojik düzlemi tarihsel olarak Milli Nizam Partisi’ne kadar götürebiliriz. Burada da kapanan bir Milli Nizam Partisi, onun yerine kurulan Milli Selamet Partisi arkasından da yine onun yerine kurulan bir Refah Partisi ve o da tekrar kapatıldıktan sonra kurulan Fazilet Partisi var. Bütün bunları sayarken açılan davalar ve arkasından gelen kapatma davaları ve Anayasa Mahkemesi’nin bu kararlara uyarak kapatma konusunda verdiği bütün hükümlerin serencamını görmüş oluyoruz. Bu yüzden AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti içerisinde var olabilmek, kendi İslamcı söylemini ve ideolojisini hayata geçirebilme çerçevesi içerisinde en çok uğraştığı alanlardan bir tanesi hukuk alanı olmuştur. Dolayısıyla ‘çok ihtiyacımız olabilir’ düşüncesi olabilir. Esasında AKP’nin kurumsal zihin derinliklerinde hukuk mücadelesi verecek profillerin lazım olduğu hareketinden ya da dinamiğinden yola çıktığını düşünebiliriz.”

YSP'de hukukçular ilk sırada: 'Partinin kendi kurumsal tarihi davalarla geçtiği bir periyoda sahip'

YSP’de de ilk sırada avukatların olma sebebinin partide hep kapanma gündeminin olmasının etkili olabileceğini vurgulayan Baydur, “HEP, DEP, HADEP, DEHAP , DTP, BDP oldu. Sonrasında HDP Şimdi ise Yeşil Sol oldu. Partinin kendi kurumsal tarihi davalarla geçtiği bir periyoda sahip. Bu da çok miktarda hukukçu olmasına neden oluyor. Bunu bir refleks olarak görmek lazım” diye konuştu.

'MHP, iş insanlarının kanalıyla dünyaya açılmada bir tür köprü vazifesi görebilecek düşüncesiyle oluşan bir partidir'

MHP’de ilk sırada iş insanlarının yer alması konusunu da değerlendiren Baydur şöyle konuştu:

“MHP esasında 70’li yılların sonunda kurulmuştu ve o zamanlar 24 Ocak Kararları alınmadan önce TÜSİAD ilanları ile kuyruklardan, yokluklardan söz edilmiş ve bir hükümet devrilmişti. Dolayısıyla o zamanlardan itibaren Türkiye’deki büyük sermayenin dominant gücü hep tartışıldı. 12 Eylül’den önce sendikalı işçi sayısı tam 4 milyonun üzerindeydi. 12 Eylül’den bu yana yaklaşık 43 yıl geçmesine rağmen bugün Türkiye’de sendikalı işçi sayısı 1 milyon 340 bin civarındadır. Sendikalı işçi sayısının 4 milyonun üstünde olduğu 80 darbesinden sonra Türkiye İş Verenler Sendikaları Başkanı Halit Narin, ‘Şimdiye kadar hep işçiler güldü, bundan sonra biz güleceğiz’ demişti. Yani o zamanlar hegemonik olan daha ziyade kentteki büyük sermayeydi.”

“MHP’de Orta Anadolu’ya bağlı büyük liman kentlerinden, dünyaya açılan kentlerden oy almayan ama dünyaya açılmak isteyen İstanbul sermayesine ait olmayan iş insanlarının kanalıyla dünyaya açılmada bir tür köprü vazifesi görebilecek düşüncesiyle oluşan bir partidir. Bu aslında yerli olan sermayenin dünyaya açılabilme isteği ama açılırken de tırnak içerisinde ‘kendimiz kalarak, yerelden evrensele gitmenin’ bir modeli olarak değerlendirilebilir.”

Baydur İYİ Parti’de de iş insanlarının ilk sırada olmasının nedeninin MHP ile aynı olduğunu ifade etti.

'Pragmatik bir din anlayışının tezahürü'

İmam vekillerin sadece AKP’de yer almasını ve Saadet Partisi’nini yüzde 30’unun ilahiyatçılardan oluşmasını yorumlayan Baydur, “Köyden kente göçün 60’lı yıllarda başlayıp 2000’li yıllara kadar devam etmesiyle birlikte kent çeperlerinde oluşmuş ama kent çeperlerinde sağlıklı bir işçi sınıfına dahil olamamış sadece günlük uğraşlarıyla ayakta kalmaya çalışan, hayata tutunmaya çalışan insanların 90’lı yıllarda sosyalizmin dibe çökmesiyle beraber dünyadaki anlayış daha ziyade din temelli oldu. Toplumsal kesimlerin dine dönmesiyle birlikte din ile bilimin uzlaşmasını gerektiren, nizam ve irfan ögelerini de içeren bir din anlayışı yerine dindar gözükmekle birlikte içinde yaşadığı koşulların da belki doğal bir sonucu olarak tırnak içerisinde ‘at bilenin kılıç kuşananın; kullan kafanı dön köşeyi, gemisini kurtaran kaptan’ gibi bir takım özdeyişlerle ifadesini bulan esasında daha pragmatik bir din anlayışının tezahürü olmasından kaynaklanıyor. Eğer bugün camilerde miting olduğunu hesaba katarsak, Samsun Terme ilçesinde bir imamın Cuma vaazını sonra ‘AKP’den adayım, unutmayın’ sözleriyle vaazını bitirmesini düşündüğümüzde daha ziyade bir varoş İslamı olmasından kaynaklanıyor” dedi ve ekledi:

“Saadet Partisi ise daha ziyade Milli Selamet Partisi’nden itibaren daha şehirli bir çizginin savunuculuğunu yapıyor. Ancak bu konu din sosyoloji açısından da incelenmeye muhtaç bir konudur.”

'Avukatlık bir serbest meslek olarak toplumla ilişkisi diğer meslek gruplarına göre daha güçlü'

“28. Dönem parlamenter elitlerinin sosyo-demografik profilleri partiler arasında toplumsal köken bakımından benzerlik ve farklılıkları bir arada barındırıyor” diyerek sözlerine başlayan Tosun, “AKP, CHP, YSP, DEVA’da ilk sırada avukat vekillerin olması aslında 1950’den beri süre gelen bir gelenek. Bunun nedeni avukatlık bir serbest meslek olarak toplumla ilişkisi diğer meslek gruplarına göre daha güçlü, hukuk bilgisine sahip, yerleşik olduğu sosyal çevrede sosyal ilişkileri, popülariteleri, halkla ilişkileri daha güçlü olduğu için partiler tarafından da tercih ediliyorlar. Çünkü, seçmen desteğinin artırılabileceği meslekler olarak kabul ediliyor her şeyden önce. Bu eğilim 1980’lerde ANAP’la bir miktar kırılmıştı” dedi ve şöyle devam etti:

'ANAP’ın piyasacı-pragmatik dünya görüşü parlamenter elitlerinin arasında girişimcileri, iş insanlarını, mühendisleri öne çıkardı'

“ANAP’ın piyasacı-pragmatik dünya görüşü parlamenter elitlerinin arasında girişimcileri, iş insanlarını, mühendisleri öne çıkarmış, 2000’lerde ise yeniden kademeli olarak hukukçular öne çıkmaya başlamıştır. Mühendisler ise 1990’ların parlamentolarıyla karşılaştırıldığında, CHP’de temsil çok düşük olmasa da genel olarak diğer partilerde daha düşük düzeyde kalıyor. Bunun nedeni de muhtemelen bu meslek grubu mensuplarının siyasette aktif olarak yer alma yerine, ya görevlerinin gereği işlerde çalışmaları ya da kendi işlerini kurarak daha konformist olmayı tercih etmeleri olabilir.”

“Bir diğer önemli nokta; 80’lerde, hatta kısmen 90’larda yaygın olan bürokrat kökenlilerin parlamenter elit arasına dahil olma eğilimlerinin düşük olmasıdır. Bunun nedeni; devlet ve siyasetin geçirdiği dönüşümle ilgili olabilir ki bu dönüşüm toplumla bağı daha güçlü olanların seçmenler tarafından tercih edilmesi, bürokrasi-toplum mesafesine seçmenin rağbet etmemesi ve siyasi liderlerin bunu görmesiyle ilgili olabilir.”

'Taşra burjuvazisiyle kurulan güçlü ilişki...'

Tosun, MHP ve İYİ Parti’de ilk sırada iş insanlarının yer alması ve Saadet Partisi’ndeki ilahiyatçıların yoğun olması hakkında ise şunları söyledi:

“MHP ve İYİ Parti’de ilk sırada iş insanlarının gelmesi ki muhtemelen küçük esnaf-tüccar mesleki kökene sahipler, bu partilerin özellikle taşra burjuvazisiyle kurduğu güçlü ilişkinin parlamentoda temsiliyete dönüştürülmesinin tercih edilmesiyle ilgili olabilir.”

“En az her 3 Saadet Partisi vekilinden 1 tanesinin ilahiyatçı olması bu partinin ideolojik kmliğiyle parlamenter temsiliyetin örtüştüğünün göstergesi şeklinde okunabilir.”

Son olarak Meclis’teki cinsiyet dağılımını yorumlayan Tosun, “Meclis’te her 5 vekilden birini kadın olması Türkiye’de kadının siyaset statüsündeki zayıflığının bir göstergesidir” dedi.

'Avukatlık mesleğin siyaset yapma açısından daha bağımsız bir alan'

AKP, CHP, YSP ve DEVA’da ilk sırada avukat vekillerin olmasını yorumlayan Özçelebi ise, "Türkiye’de genelde TBMM’de sadece bu dönem değil hemen her dönem avukatlar milletvekillerinin meslek dağılımda ilk sırada yer alırlar. Genelde iktidar ve ana muhalefet partilerinde de bu biçimdedir. Avukatlık mesleğinin siyaset yapmak açısından daha bağımsız bir alan ve zaman sunması, meslekte piramidin üstüne çıktıkça daha yüksek gelir ve ilişki ağı oluşturmakta fırsatlar sunması bunda çok etkilidir. Partilerin il ve ilçe örgütlerinde de bu meslek grubunun özellikle fazla olması da parlamentoya yansıyor. Ayrıca yaşama faaliyetinin büyük oranda hukuk temelli oluşu, bu konuda deneyim ve birikimlerini kullanabilmeleri, temelde bir ihtiyacın da ortaya çıkardığı bir sonuç. Avukatlar çalıştıkları il ve ilçelerde müvekkil-avukat ilişkisi ile geniş bir ilişki ağı da oluştururlar. Ve birçok seçmenin, partilinin davalarıyla yakından ilgilenme, sorun çözme açısından da adaylaşma süreçlerinde daha geniş bir tabana hitap edebiliyorlar" dedi.

'Milletvekili sayıları daha fazla olsaydı orada da benzer bir durumu gözlemlemek mümkün olacaktır'

Özçelebi, MHP ve İYİ Parti’de ilk sırada iş insanlarının olması hakkında da "Bu süreçler aslında her iki partide de avukatlar açısından farklı işlemiyordur. Ancak milletvekili sayıları daha fazla olsaydı orada da benzer bir durumu gözlemlemek mümkün olacaktır. Örneğin doktorlar da avukatlar gibi parlamentoda aynı nedenlerle çok fazla temsil şansı bulmuşlardır. Ancak MHP ve İYİ Parti de de seçilecek yerlere liderlerin tercihlerinin rol oynaması nedeniyle böyle bir farklılaşmanın olması da kaçınılmazdır. Meslek ve işlevsellikten çok birlikte yol yürüme ve aynı ekipten olma daha fazla öne çıkabilir. Bir de ideolojik bir parti olarak MHP’de seçilecek yerlerin belirlenmesinde temsille ilgili farklı kıstaslar, davaya bağlılık, lidere sadakat, mücadele geçmişi vb…" ifadelerini kullandı.

'HDP sayesinde TBMM’de de kadın temsili daha yüksek gerçekleşiyor'

YSP’nin yaş ortalamasının en genç ve kadın vekil oranının da da en yüksek parti olması hakkında da konuşan Özçelebi ise şunları söyledi:

"Yeşil Sol Parti’nin vekil listeleri HDP’nin daha önceki milletvekili profilini yansıtıyor. HDP parti programında ve tüzüğünde belirttiği kotalar ve ilkeler doğrultusunda milletvekilini listelerini belirlediği için daha genç ve kadın temsili yüksek bir parti. Üstelik onlar sayesinde TBMM’de de kadın temsili daha yüksek gerçekleşiyor. Partilerimizin çoğu tüzüklerinde var olan kotaları “seçilecek yerlere” yönelik kullanmıyorlar. Sadece listeleri doldurmak için kullanılan kadın ve genç kotaları var. Bu da kadın ve genç temsilini diğer partilerde çok düşük düzeylere itiyor. Kadın ve gençlik kolları kampanyaların büyük oranda yükünü çekerken temsilde ciddi bir engelle karşılaşıyorlar. Bu sorunu aşmanın yolu adaylaşma süreçlerinde %50 kadın ve gençlik kotasının bütün partilerde uygulanmasıdır."

Gündem