Meclis'te hiçbir ittifak çoğunluğu sağlayamazsa neler olabilir?

Meclis'te hiçbir ittifak çoğunluğu sağlayamazsa neler olabilir?
14 Mayıs'a 17 gün kaldı, yurt dışında yaşayan 3 milyon 416 bin 118 seçmen bugün 77 ülkede kurulan sandıklarda oy kullanmaya başladı. Seçime ve sonrasına dair sorular siyaset gündeminin ilk sıralarında...

"14 Mayıs'ın yaklaşmasıyla birlikte seçmenler Google'a seçim hakkında pek çok soru soruyor. Fakat seçime dair her sorunun yanıtını Google'da bulmak mümkün değil..."

BBC Türkçe'den Onur Erem, yanıtı Google'da bulunamayacak "Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi kaybederse Parlamenter Sistem'e dönülecek mi?", "Seçimden sonra ekonomi düzelecek mi?", "Meclis'te hiçbir ittifak çoğunluğu sağlayamazsa neler olabilir?" gibi soruların yanıtlarını inceledi. Haberde özetle şu bilgiler yer aldı:

* Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi kaybederse Parlamenter Sistem'e dönülecek mi?


Cumhurbaşkanlığı yarışındaki dört adaydan yalnızca Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin başkanlık sistemiyle yönetilmesi gerektiğini düşünüyor.

Fakat Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce veya Sinan Oğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması durumunda parlamenter sisteme geçişin bir garantisi yok.

Bunun nedeniyse, cumhurbaşkanlarının ülkenin yönetim şeklini değiştirme yetkisinin bulunmaması.

Ülkenin yönetim şeklini değiştirmek için anayasada değişiklik yapılması gerekiyor.

Bunu yapabilmek için de TBMM’deki milletvekillerinin üçte ikisinin, yani 400'ünün bu yönde bir düzenlemeye "Evet" demesi gerekiyor.

Şu anda Meclis’te AKP’nin 285, MHP’nin 48 ve BBP’nin 1 olmak üzere Cumhur İttifakı’nın 334 milletvekili bulunuyor.

Parlamenter Sistem'e geçiş için Cumhur İttifakı dışındaki tüm partilerin uzlaşması durumunda bile bu sandalye sayısının 334’ten 200’e düşmesi gerek.

Anayasa değişikliği yapabilmek için bir diğer yol da halk oylamasına gitmek. Fakat bir anayasa değişikliğini referanduma götürebilmek için vekillerin beşte üçünün (360 vekil) desteği gerekiyor.

Bunun içinse Cumhur İttifakı’nın sandalye sayısının 334’ten 240’a düşmesi gerek.

Aksi takdirde (Cumhur İttifakı içindeki partilerden birinin Parlamenter Sistem'e dönmeye karar vermesi haricinde) Recep Tayyip Erdoğan seçimi kaybetse bile kazanacak aday Türkiye’nin Parlamenter Sistem'e geçmesini sağlayamayabilir.

Seçimden sonra ekonomi düzelecek mi?

Bu sorunun yanıtı, seçimi hangi adayın kazanacağına ve uygulayacakları politikalara bağlı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2018’de seçildiği günden bugüne geçen yaklaşık 5 yılda

Dolar 4,59 TL’den 19,32 TL’ye,
Resmi enflasyon yüzde 15’ten yüzde 50’ye,
Gıda fiyat endeksi 413’ten 1848’e yükseldi.


Erdoğan’ın bu döneminde ekonomi yönetimi çalkantılı bir seyir izledi. Hazine ve Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları daha önce görülmemiş bir sıklıkta değişti. AKP iktidarındaki ilk 15 yılda Maliye Bakanlığı’nda yalnızca üç isim bulunurken, 2018’deki seçimin ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak değiştirilen bu kurumun başında beş yılda üç farklı kişi yer aldı.

Göreve getirilen Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak Kasım 2020’de, yerine getirilen Lütfi Elvan ise Kasım 2020’de istifa etti. Şu anda bu koltukta Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati oturuyor.

Benzer bir şekilde 2002-2018 arasında yalnızca dört başkanın görev yaptığı Merkez Bankası’nın yönetiminde de 2018’den bu yana dört farklı isim yer aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019, 2020 ve 2021 yıllarında Merkez Bankası başkanlarını görevden aldı.

Daha ortodoks ekonomi politikalarıyla (faizlerin enflasyonu dizginlemek için yükseltildiği, Merkez Bankası'nın fiyat istikrarına öncelik verdiği politikalar) başlayan dönem, Türk lirasının hızlı değer kaybı sonrasında Yeni Ekonomi Modeli adı verilen, işgücünün ucuzlatılması sayesinde dış ticaret açığının azalmasını uman bir ekonomi modeline geçildi.

Fakat bu modele geçildikten sonra geçim sıkıntısı arttığı gibi, dış ticaret açığı da rekor kırdı.

Seçim öncesinde ekonomik sorunların artmasının ardından, seçimin kazanılması durumunda Erdoğan’ın ekonomi yönetimini eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e bırakacağı iddia edildi.

Fakat son beş yılda yaşananlar nedeniyle Mehmet Şimşek'in ismi de piyasalara yeterli güven vermedi.


Son beş yılda yaşananlar nedeniyle Erdoğan ve AKP’nin seçimi kazanması durumunda ekonominin izleyeceği seyri tahmin etmek veya ekonomik vaatlerini bu sefer gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini kestirmek kolay değil.

Millet İttifakı ise ekonomide ortodoks politikalara dönüleceğini söylüyor.

Bu ittifakın seçimden zaferle çıkması durumunda faizlerin artırılması ve enflasyonu düşürmeye öncelik verilmesi daha yüksek ihtimal.

Bazı yabancı bankalar seçimi kim kazanırsa kazansın TL’nin değer kaybedeceğini öngörürken, bazıları da Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda TL’nin değer kazanacağını düşünüyor.

Kılıçdaroğlu, seçimi kazanması durumunda yurt dışından büyük miktarda doğrudan yatırım getirme vaadinde bulunuyor.

Türkiye’ye AKP iktidarının ilk yıllarında yüz milyarlarca dolarlık yabancı yatırım yapılsa da 2015’ten sonra yatırımlar azaldı.

Meclis'te hiçbir ittifak çoğunluğu sağlayamazsa neler olabilir?



Bu, ittifakların yasa çıkarmasını zorlaştıracak ve ittifaklar arası diyalog gerektirecek bir duruma yol açabilir.

Şu anda Meclis'te Cumhur İttifakı’nın 34 sandalyelik bir çoğunluğu bulunuyor.

Öte yandan anketler, Cumhur İttifakı’nın oylarının bir önceki seçime göre düşebileceğini gösteriyor.

Bu durumda bu ittifakın Meclis’teki çoğunluğunu kaybetmesi mümkün.

Millet İttifakı’nın ise bugün 174 milletvekili var.

TBMM’de çoğunluğu sağlamak için bu seçimde bunu neredeyse iki katına çıkarmaları gerekecek. Bunu başarıp başaramayacaklarını ise bilmiyoruz.

Bu yüzden TBMM’de hiçbir ittifakın çoğunluğa sahip olmadığı bir dağılım mümkün.

600 sandalyeli Meclis’te Cumhur İttifakı’nın 260, Millet İttifakı’nın 260, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da 80 sandalyesinin bulunduğu bir senaryoyu düşünelim.

Bu durumda herhangi bir yasa çıkarmak için en az iki ittifakın bir arada hareket etmesi gerekecek.

İttifakların hazırladıkları yasa teklifleri için diğer ittifakları ikna edemeseler bile, rakip ittifaklar içinden bazı partileri kendi yanlarına çekmeye çalışma ve rakip ittifaklara da bu şekilde zarar verme ihtimalleri de mevcut.

Cumhurbaşkanı seçilen kişinin ittifakı Meclis’te çoğunluğu sağlayamazsa neler olabilir?

Bu, ülkenin yönetimini zorlaştırabilecek bir senaryo.

Yeni sistemde cumhurbaşkanının temel haklar ve siyasi haklar dışında pek çok konuda kararname çıkarma yetkisi bulunsa da, TBMM’nin de aynı konuda farklı bir yasa çıkarıp o kararnameyi etkisiz hale getirme ihtimali var.

Anayasa’da “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır” cümlesi yer alıyor.

Böylesi bir durumda cumhurbaşkanlığını kazanacak kişinin çıkaracağı kararnamelerin, kendi ittifakının dışında başka ittifaklar tarafından da destek görmemesi durumda TBMM tarafından kısa sürede kadük hale getirilmesi mümkün.

Öte yandan cumhurbaşkanının da TBMM’nin onayladığı kanunları veto etme veya Anayasa Mahkemesi’ne götürme yetkisi bulunuyor.

Bu da, aynı senaryoda TBMM’nin yasa çıkarmasını zorlaştırabilir.

Bu, son iki cumhurbaşkanı döneminde, içinden geldikleri partinin iktidarda olması nedeniyle çok uygulanmayan bir yetkiydi.

Fakat Erdoğan ve Abdullah Gül öncesi dönemde Ahmet Necdet Sezer bu yetkisini sıklıkla kullanmıştı.

O dönem, cumhurbaşkanının veto ettiği yasaların aynı şekilde imzalanıp geri gönderilmesi durumunda yasa Resmi Gazete’de yayımlanıyordu.

Yeni sistemde ise veto edilen yasalar için üye sayısının salt çoğunluğu gerekecek. Bu da 301 milletvekili anlamına geliyor.

Milletvekillerinin TBMM’de her zaman bulunmaması nedeniyle çoğu yasa 301’den az oyla kabul edildiği için, böylesi bir durumda vetonun yasamayı zorlaştırıcı etkisi olacak." (Kısa Dalga)

Yazının tamamı

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Politika