Murat Yetkin: Yeni hareketler Ecevit – Erdoğan etkisi yapmaz

Murat Yetkin: Yeni hareketler Ecevit – Erdoğan etkisi yapmaz
Erken seçim senaryolarına bu bölünmelerin ya da iç muhalefetin etkisi olacağını düşünmüyorum. Bir siyasi hareketi sadece kişiler oluşturmaz, bir program oluşturur. Geçmişte iki örneği var. Bülent Ecevit ve Recep Tayyip Erdoğan.

Türkiye siyaseti, eskiden beri bölünerek çoğalan bir yapıya sahipti. Aynı ya da çok benzer siyasi görüşe sahip kişilerin farklı partiler kurması alışıldık bir manzaraydı.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de yüzde 50 1 mecburiyeti nedeniyle ittifakları ve fiili koalisyonları kaçınılmaz hale getirdi.

Şimdilerde bu alışkanlığın yeniden nüksettiğini görüyoruz. Yakın tarihte önemli ayrılıklar yaşadı partiler:

Son bölünmeler

*İYİ Parti, Meral Akşener ve arkadaşlarının MHP’den ayrılmak zorunda kalmalarıyla kurulmuştu.

*Bunu iktidar partisi AKP’den iki parti doğuşu izledi: Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile eski başbakan yardımcısı ve bakan Ali Babacan kendi partilerini kurdu.

*Ana muhalefet partisi CHP’de ise Muharrem İnce, yolunu ayırdı ve kendi hareketini kurdu. CHP’deki genel başkanlık yarışında umut göremeyen İnce’nin ayrı bir parti kurması veya Cumhurbaşkanı adaylığı için bastırması bekleniyor.

CHP’nin bir başka müzmin genel başkan adayı olan Mustafa Sarıgül ise yeni parti kurma hazırlıklarını tamamlamak üzere. Üstelik, Sarıgül’ün partisinin Cumhur ittifakına katılacağı bile iddia edildi.

*HDP’de de Ayhan Bilgen ve Altan Tan’ın partiyi eleştiren açıklamaları, bazı yorumculara göre, yeni bir partinin işareti…

Peki siyasetteki bu gelişmelerin nedeni ne? Parti içi demokrasinin eksikliği, bu durumu açıklayabilir mi? Bir adım daha ileri gidip siyasi parti sayısının artmasının, çoğulculuğa bir katkı olduğunu söyleyebilir miyiz?

“Türk siyasetindeki alışkanlık”

Deneyimli gazeteci Murat Yetkin, Türk siyasetinde bölünmelerin önemli bir nedenini şöyle anlatıyor:

“Türk siyasetinde bölünmeler öteden beri olmuştur, olmadığı zaman olmamıştır diyebilirim hatta daha şiddetli bölünmeler yaşanmıştı. Şöyle bir alışkanlık maalesef Türk siyasetinde var; ben parti kurayım, oyları bölmeye talip olayım bunun üzerine herhangi büyük bir parti bana gelsin milletvekilliği versin, ben de partiyi dağıtayım. Böyle bir alışkanlık maalesef var. Kimseyi nokta atışla suçlamak istemiyorum ama bir kısmına da bu gözle bakıyorum doğrusu.”

“Yeni bir hikayeye ihtiyacı var insanların”

Yetkin, son günlerdeki hareketliliği “Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu bunun dışında tutarak diğerlerinin çok büyük bir etki yaratacağını zannetmiyorum” sözleriyle değerlendirerek, şöyle devam ediyor:

“Muharrem İnce’nin ayrı bir parti kurup kuramayacağı henüz belli değil. Ancak onun da partisini kurduktan sonra ancak gücünü görebiliriz. Muharrem İnce daha çok CHP içerisinde bir oluşum yaratma onun başına geçme ya da tekrar Cumhurbaşkanı adayı olma peşinde.

HDP içerisindeki özellikle Ayhan Bilgen’in çıkışı önemlidir. Çünkü, Ayhan Bilgen HDP’nin dar kadrosunda yer almış bir isim. Ancak bunun da tek başına bir partileşme sürecine evirileceğini zannetmiyorum.

DEVA Partisi ve Gelecek Partisi şu anki anketlerde çok etkili görülmüyor. Bundan sonraki verecekleri mesajlara bağlı, çünkü fabrika ayarlarına dönüş diye ifade edilen diye ifade edilen görüşler seçmen gözünde pek itibar görmüyor. Yeni bir şeyler arıyor, yeni bir hikayeye ihtiyaçları var insanların. Dolayısıyla ben DEVA ve Gelecek partilerini yine de ayrı bir yere koyuyorum. Özellikle Sarıgül falan gibi hareketlerin siyasetin geneli üzerinde herhangi bir etki yapacağına inanmıyorum.”

Ecevit, Erdoğan örneği

Güncel siyasi tablo için gündeme getirilecek en önemli sorulardan biri bölünmelerin, yeni hareketlerin Cumhurbaşkanlığı sistemi içinde erken seçimi etkileyip etkilemeyeceği. Ya da özetle seçmen üzerinde nasıl bir etkisi olacağı? Murat Yetkin’e göre, bir etkisi olmayacak:

Erken seçim senaryolarına bu bölünmelerin ya da iç muhalefetin etkisi olacağını düşünmüyorum. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı için de bu geçerlidir, çünkü yine Gelecek ve DEVA Partilerini ayrı bir yere koyuyorum, seçmenin yeni arayışlarını karşılayacak bir durum görmüyorum. Bakın yeni bir siyasi hareketi sadece kişiler oluşturmaz, bir program oluşturur. Yeni bir programla seçmenin karşısına çıkmak gerekir. Önce muhalefeti değiştirmeye başlayarak çıkabilir. Geçmişte iki örneği var. Bir tanesi 1972’de Bülent Ecevit’in CHP’yi değiştirerek onun genel başkanlığına seçilmesi ve daha sona iktidara taşımasıdır. Diğeri de 2001 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’yi Erbakan’a bayarak açarak daha önce Ecevit İnönü’ye bayrak açmıştı, önce muhalefeti değiştirip sonra da yeni bir programla halkın karşısına çıkarak seçimi kazanmasıdır. Şu anki hareketlerde henüz böyle bir şeyi görmüyoruz. Dolayısıyla bu çıkışların ben ne Türkiye’deki erken seçim senaryolarını ne de cepheler yani ittifaklar arası dengelerde çok belirleyici olacağını düşünmüyorum.”

Dosyanın tamamını okumak için tıklayın.


Gündem