Naci Görür: Deprem dalgaları etkiyi nerede yükseltir, nerede inşaatı yıkar, kimse bilmiyor… Rastgele yaşıyoruz, rastgele

Naci Görür: Deprem dalgaları etkiyi nerede yükseltir, nerede inşaatı yıkar, kimse bilmiyor… Rastgele yaşıyoruz, rastgele
Prof. Dr. Naci Görür, depreme hazırlık anlamında yapılması gerekenleri yasa çıkarılması, mikro bölgeleme yapılması, fon ayrılması, bakanlık kurulması olmak üzere 4 maddede sıraladı.

Bilim Akademisi üyesi, yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’de İstanbul hariç hiçbir bölgede mikro bölgeleme olmadığını belirterek, “İsteyen rant amacıyla istediği yere, aklına gelen boyutta bina yapıyor. Deprem dalgaları etkiyi nerede yükseltir, nerede azaltır, nerede en fazla ivmeyi yapılara yükler, nerede inşaatı yıkar, kimse bilmiyor. Yani rastgele yaşıyoruz. Bir yetkili geliyor, ‘Şurayı çok beğendim, 3 bin bina yapıp satalım’ diyor, belediye başkanı da ‘baş üstüne efendim’ diyor. Hal böyle olunca binlerce insanı bir gecede toprağa verirsiniz” dedi.

Sağlık ve Sigorta Yöneticileri Derneği’nin (SASDER) Belek’te düzenlediği 10. Ulusal Kongresi kapsamında düzenlenen “Doğal Afetler ve Yeni Pandemiler” başlıklı panelde konuşan Prof. Naci Görür, depreme hazırlık anlamında yapılması gerekenleri, yasa çıkarılması, mikro bölgeleme yapılması, fon ayrılması, bakanlık kurulması olmak üzere 4 maddede sıraladı.

Gazete Duvar’dan Ceren Deniz’in haberine göre, “Türkiye’nin asıl beka sorunu depremlerdir” diyen Görür, şöyle konuştu:

“Bu sorun halkın farkındalık alanına girmeli. Ülkemizi yönetenler bunu görüp, gereken önlemleri alırlarsa ve halk bu konuda bilinçli olursa biz büyük felaketler yaşamadan bu afeti atlatırız. Devletle, hükümetle, siyasetle, halkla bu işin üstesinden gelmemiz lazım. Bu işin üstesinden gelinebilir mi? Evet gelinebilir. Böyle toplumlar çok. İşte Kaliforniya, İtalya, Meksika, Uruguay, Çin. Biz niye yapmayalım? Tekniğimiz var, bilim insanlarımız var, paramız var. Olmayan ne biliyor musunuz? Halkın denetime önem vermeyişi, umursamayışı ve bu işi tam olarak yapmak için bir siyasi iradenin olmayışı. Bu ikisini bir araya getirebilirsek bu işi başarırız.”

Uzun vadeli kanser tehlikesi

Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremlerde 100 milyon ton hurda malzeme çıktığını belirten Görür, “Asbest de dahil, her türlü toksik ve kimyevi maddeyi gömdük. Yağmur sularıyla bütün zehirli ağır metaller yer altı sularına, göllere, denizlere karıştı. Balıkçı balığı tuttu, soframıza geldi. Güneydoğu’nun depremde ölmeyen insanları, uzun vadede kanser tehlikesiyle karşı karşıya” dedi.

“Bizden oy isteyenlere doğru soruları sormamız lazım”

Birinci derecede görevin vatandaşa düştüğünü belirten Görür, “Hükümetler milletin isteğine göre hareket eder. Eğer biz çocuklarımız ölmesin diye gerekeni yaparsak başarı sağlarız. Gerekeni yapmak çok kolay, seçim zamanı oy sandığını doğru kullanmak. Aklımızı başımıza toplayıp, partizanlık yapmadan taleplerimizi ortaya koymamız gerekiyor. Biz depremde göçük altındaki cesetleri CHP’li, MHP’li, AK Partili diye çıkarmıyoruz. Hepsi bizim evladımız. Bir depremde 50 binden fazla insanı feda etmek bize yakışmıyor. Bizden oy isteyene artık doğru soruları sormak zorundayız. ‘Nasıl bir deprem hazırlığın var?’ demediğimiz sürece bu ülke deprem belasını çözemez” diye konuştu.

Görür, öncelikle bir yasa çıkarılması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

“Bugün kentleri depreme hazırlamak isteyenlerin önünü kesen ne varsa temizlemek için çıkarılmalı bu yasa. İkincisi, mikro bölgeleme yapılmalı. Türkiye’de İstanbul hariç hiçbir kentte yok, İzmir de şu anda yapıyor. Ama sorsanız yetkililere ‘var’ derler. Zemin etüdü, birkaç sondaj yapmak, mikro bölgeleme değildir.

“Bir kentin üzerinde yerleştiği alanın, jeolojik, jeofizik, GPS gibi yer bilimleri ilgili bütün özelliklerinin ayrıntılı olarak bulunmasıdır. Belediye başkanı kendi aklı ve inancına göre o kenti yönetememeli. Kentin yer bilim özellikleri, o kente egemen olmalı. Bir yerde sıvılaşma varsa, değil oraya bina yapmak çivi bile çakılamamalı. Ama burada öyle bir şey yok. İsteyen rant amacıyla istediği yere, aklına gelen boyutta bina yapıyor. Çünkü mikro bölgeleme yok.

“Deprem dalgaları etkiyi nerede yükseltir, nerede azaltır, nerede en fazla ivmeyi yapılara yükler, nerede inşaatı yıkar, kimse bilmiyor. Ne inşaat mühendisleri, ne şehir mimarları, ne de belediye başkanları biliyor. Yani rastgele yaşıyoruz, rastgele. Bir yetkili geliyor, ‘Şurayı çok beğendim, 3 bin bina yapıp satalım’ diyor, belediye başkanı da ‘baş üstüne efendim’ diyor. Hal böyle olunca binlerce insanı bir gecede toprağa verirsiniz.

“Afet Bakanlığı kurulmalı”

“Halka, ‘Devlet katkısıyla evini deprem destekli yap’ dense çoluğu çocuğu ölmesin diye bunu yapar, bankalar uzun taksitlerle kredi verse bankaya gidip kredi çeker. Bankalarda toplanan tapu ve senetler, bir afet fonuna gitse ve devlet güvence vererek bu fonu doğrudan yurt dışına pazarlasa, yatırımcılar böyle bir projeye para yatırır.

“Bunu hayata geçirmek için liyakate dayalı bir afet bakanlığı kurulması lazım. Bu bakanlık, yönetim, halk eğitimi, altyapı, yapı stoku, ekonomi, ekosistem ve çevre bölümleri, 10 yıllık bir plan ve iyi bir bütçeyle işe başlayıp, yerel yönetimlerle iş birliği içinde olmalı.

“Hükümet ve belediyenin didiştiği bir yerde kenti depreme hazırlayamazsınız. Bir belediye başkanı, hayatında deprem görmemiş, deprem nedir bilmiyor olabilir. Depremde kimlere görev vereceğini, afeti nasıl yöneteceğini haklı olarak bilmiyor olabilir. Ama siz onu koltuğa oturtuyorsunuz ve bütün yetkileri veriyorsunuz. Canının istediği gibi kenti yönetiyor. Olmaz böyle bir şey. Ülkenin her yeri deprem kentiyken, yöneticileri depreme hazırlayacak eğitimler verilmeli.”

“50 binden fazla insanımızı kaybettiğimiz bölgede bir vali, bir belediye başkanının istifa ettiğini gördünüz mü?”

Halk istemiyorsa bir kenti depreme hazırlamanın mümkün olmadığını ifade eden Görür, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Denetleyen sırtını döndüğünde kaçak kat çıkar, sonra resmi hale gelsin ister, imar affı verildiğinde alkışlar. Kendi ölüm fermanını alkışlayan bir toplum bu. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar deprem kaybı verip, bu kadar umursamaz olunmaz. Gaziosmanpaşa Köprüsü’nde bir vida sıkılmadı, bir kablo kısa geldi diye Japon bir mühendis kendini öldürdü. Bizde neler oluyor, istifa edenimiz var mı? Bizde değil midir binaların altına fırın koyup sütunları kesen, 3 katı 5 kat yapan, imarı iskanı olmayan yapılarda oturan? 50 binden fazla insanımızı kaybettiğimiz bölgede bir vali, bir belediye başkanının istifa ettiğini gördünüz mü? Birkaç müteahhit yakalandı. Sadece onlar mı suçlu? Bence en az suçlu müteahhitler çünkü kendilerine denileni yapıyorlar. Biz bu halkı ana sınıfından başlayıp eğitmek zorundayız, başka çaresi yok.” (Kısa Dalga)

Gündem