Okul müfredatı değişikliği "şeffaf yapılmıyor" eleştirisi

Okul müfredatı değişikliği "şeffaf yapılmıyor" eleştirisi
Milli Eğitim Bakanlığı müfredat değişikliğine hazırlanıyor. Ancak eğitimcilerden sürecin şeffaf yürütülmediğine ilişkin eleştiriler var.

2022/10/30/dw-serit.jpg

Pelin Ünker

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), eğitim müfredatında 2017'den bu yana yapılan en kapsamlı değişiklik için düğmeye bastı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 1 Ekim'de yaptığı açıklamada, konuyla ilgili uzun süredir çalıştıklarını duyurdu. Tüm sınıflarda tekrar eden konuları müfredattan çıkarma veya sadeleştirme üzerine yoğunlaştıklarını belirten Bakan Tekin, yapacakları değişikliklerle ilgili sınırlı bilgi verirken yeni müfredatı Aralık ayında kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin

Yusuf Tekin Fotoğraf: Osmancan Gurdogan/AA/picture alliance

Eğitim alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarına göre de müfredatta değişikliğe ihtiyaç var. Ancak sürece dahil edilmediklerini söyleyen sivil toplum kuruluşları ve sendikalar, çalışmaların kapalı kapılar ardında yapıldığı eleştirisini yöneltiyor ve değişikliklerin 2017'de olduğu gibi son aşamada duyurularak 'oldu bitti'ye getirilmemesi gerektiğini söylüyor.

Uzmanlar, yeni müfredatın bilim insanları ve sendikaların ortak görüşleriyle demokrasi, çocuk hakları ve eşit eğitim hakkını esas alan bir içerikte hazırlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

"İktidarın ideolojik hedefleri"

DW Türkçe'ye konuşan Eğitim Sen MYK Üyesi ve Kadın Sekreteri Simge Yardım, daha önceki müfredat değişikliklerinde de benzer bir sürecin işlediğini belirterek "AKP bir anda müfredat değişikliklerini gündeme getiriyor. Halbuki yirmi küsür yıldır iktidarda, Milli Eğitim Bakanlığı'nı yönetiyor ve aslında her dönemde toplumsal ihtiyaçlardan ziyade kendi ihtiyaçlarına göre bir değişikliği hedefliyor" diyor.

İktidarın uzunca bir süredir kendi siyasal ideolojik hedeflerine uygun bir eğitim anlayışını yerleştirmeye çalıştığını söyleyen Yardım'a göre yapılan tüm çalışmaları bu anlayışı pekiştirmeye dönük politikalar olarak değerlendirmek gerekiyor. "Mevcut müfredatta elbette değişime ihtiyaç var" diyen Yardım, yapısal anlamda eğitim sisteminde köklü bir değişimin gerekli olduğunu, müfredatın da bunun bir parçası olduğunu belirterek ekliyor:

"Ancak bu değişiklik Milli Eğitim Bakanlığı'nın böyle bir anda ortaya attığı, 'müfredatı değiştiriyoruz' şeklinde değil. Gerçekten araştırmalarla, kapsamlı değerlendirmelerle hazırlanması gerekir."

Mevcut müfredattaki problemler

Yardım, mevcut müfredatın "çok cinsiyetçi, tamamen çocukları kutuplaştıran, ayrıştıran, çocukların haklarını gözetmeyen, bilimsellikten ve kapsayıcılıktan uzak"bir müfredat olduğunu söylüyor.

Bilimsellikten tamamen uzaklaştırılan eğitim anlayışının 2017 müfredatı ile geliştirildiğini belirten Yardım, programda yer verilen insan haklarını esas alan kavramların dahi milli ve dini değerler üzerinden şekillendirildiğini aktarıyor.

İlkokul çocukları

Arşiv Fotoğraf: Getty Images/B. Kara

2017'deki müfredat değişikliğinde en çok tartışma yaratan konulardan biri Evrim Teorisi'nin fen bilimleri öğretim programından çıkarılması olmuştu. Taslak müfredata eklenen cihat kavramı ise gelen tepkiler sonrası çıkarılmıştı. 65. Hükümet Programı'nda yer alan "toplumsal değerlerimizin daha fazla özümsenmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için değerler eğitiminin eğitim ve öğretim sisteminin bütününde yer alması sağlanacaktır" ifadesi doğrultusunda dini değerler de birinci sınıf hayat bilgisi dersi ile başlayarak müfredata girdi. Atatürkçülüğe ve cumhuriyetin kazanımlarına dair bölümler azaltılırken 15 Temmuz darbe girişimi gibi olaylar müfredata eklendi.

"Laik eğitimin son parçalarını yok edecekler"

DW Türkçe'ye konuşan Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, AKP iktidarında 21 yılı boyunca göreve gelen dokuz bakan tarafından eğitim sistemi ve müfredatın sil baştan değiştirildiğini belirtiyor.

"Yangından mal kaçırırcasına yapılan müfredat değişiklikleri her seferinde şeffaf olmayan bir süreçte hazırlanmış, eğitim uzmanlarının, üniversitelerin ve demokratik kitle örgütlerinin değil, yandaş sendikaların görüşleri doğrultusunda hazırlanmış ve pilot uygulamaya gidilmemiştir" diyen Özbay, müfredatların, ülkelerin en az anayasaları kadar önemli olduğunu, bir toplumun ortak hafızasının, ortak yaşama becerisinin müfredatlar üzerinden kurulduğunu ekliyor.

Daha önceki müfredat değişikliklerinin de sadeleşme adı altında bilimsel değil siyasi hamlelerle yapıldığı görüşünü paylaşan Özbay, "Eğitimin acil çözüm bekleyen sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine, yine bir müfredat değişikliğiyle sadeleşmeyi çağdaş, bilimsel ve laik eğitimin son parçalarını da yok ederek yapacakları açıktır" ifadelerini kullanıyor.

Simge Yardım'a göre de bilimsel, demokratik, laik bireyin yanı sıra aynı zamanda toplumsal faydayı da gözeten, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir eğitim programı oluşturulmalı. Yardım, bu çerçevede yaratıcı, eleştirel düşünen, üretici, çevre bilincini kazanmış, toplumsal sorunlara duyarlı, demokrasiyi içeren, insan hak ve özgürlüklerini içeren eşitlikçi bir müfredat hedeflemek gerektiğini düşünüyor.

Sınav odaklı sisteme de son verilmesi gerektiğine işaret eden Yardım, "Cinsi ayrımcı, farklı renk ve kültürlere aşağılayıcı, savaş yanlısı, çevre düşmanı olan tüm argümanlar müfredattan çıkarılmalı" vurgusu yapıyor.

"Müfredat değişikliği gerekli, ama usül problemli"

DW Türkçe'ye konuşan Eğitim Reformu Girişimi Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık'a göre de müfredatta değişikliğe ihtiyaç var ancak değişikliklerin yapılma usulü problemli.

Arık, alan uzmanları ve öğretmenlerle yaptıkları görüşmelerde öğretim programlarının yoğunluğu nedeniyle sadeleşme ihtiyacının sıklıkla dile getirildiğini, iklim, biyolojik çeşitlilikler ve dijital teknolojilerdeki gelişmelerin de programların güncellenmesine ihtiyacı hızlandırdığını söylüyor.

Yapılacak değişikliklerle ilgili ise kamuoyunda paylaşılan net bir bilgi olmadığına dikkat çeken Arık, sivil toplum kuruluşlarının talep ve öneri vermeden önce mevcut programa ilişkin değerlendirme sonuçlarını görmesi gerektiğine işaret ediyor.

Arık, "Her türlü değişikliğin bir durum analizinin ardından yapılması, mevcut durumda işleyen ya da işlemeyen yanların belirlenip paylaşılması, daha etkin planlama ve güncelleme yapılması için gerekli. MEB'in bu yönde çalışmaları varsa bunlar kamuoyuna yansımadı" diyor.

Neden değişime ihtiyaç var?

Alan uzmanlığına danıştıkları Dr. Sinem Hızlı Alkan'ın Galler'de yapılan eğitim programı değişikliğine ilişkin incelemesini paylaşan Arık, Galler'de program değişikliklerinin çeşitli sorular sorularak yapıldığını ve bunun da uzun zamana yayıldığını söylüyor.

Bu soruları, "Biz öğrenciler, öğretmenler için ne istiyoruz? Bu konuda bir ortak uzlaşı sağlanıyor mu? Öğrencilerin ve öğretmenlerin ihtiyaçları, güçlü yönleri neler? Bu bölgede neler yaşanıyor? Dünyada neler yaşanıyor? Öğrencilerin bölgede, dünyada aktif birer vatandaş olabilmesi için hangi bilgi ve becerilere ihtiyaç var? Öğretmenler bunu desteklemek için nasıl güçlenebilir? Biz pedagojimizi buna nasıl uygun hale getirebiliriz" diye sıralayan Arık, "Biz de ülkemiz için bu soruların sorulduğu bir sürecin işlemesini isteriz" diye ekliyor.

Sık yapılan değişikliklerin eğitim kalitesini olumsuz etkilediğini, bir müfredatın etkisi ne anlayamadan yeni bir program getirildiğini söyleyen Arık'a göre, eğitim programını değiştirmek isteyen her ülkenin öncelikle hali hazırda var olan programda neyin işlemediğini ve neden değişime ihtiyacı olduğunu belirlemesi gerekiyor.

Pelin Ünker Yolsuzluk ve vergi adaleti üzerine haber yapan araştırmacı gazeteci.

Gündem