Osman Kavala, Avrupa Konseyi gündeminde: Bakanlar Komitesi, Türkiye aleyhine ihlal sürecinin başlatılıp başlatılmamasını oylayacak

Osman Kavala, Avrupa Konseyi gündeminde: Bakanlar Komitesi, Türkiye aleyhine ihlal sürecinin başlatılıp başlatılmamasını oylayacak
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin bugün başlayacak ve üç gün sürecek toplantılarında Osman Kavala ile ilgili alacağı karar, Türkiye'nin Avrupa ile demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ile ilgili ilişkilerinde çok daha olumsuz yeni bir sürecin başlangıcını oluşturabilir.

Avrupa Konsey'i oluşturan 47 ülkenin temsilcileri, Türkiye'nin 4 yıldır cezaevinde tuttuğu Osman Kavala'nın yargılandığı davada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) ihlal ettiği gerekçesiyle "ihlal sürecini" başlatıp başlatmamayı oylayacak.

BBC Türkçe'nin haberine göre üçte iki çoğunluk sağlanması halinde Türkiye'ye yaptırıma varacak bir süreç başlamış olacak. Bu durumda Türkiye, Azerbaycan'dan sonra bu prosedüre tabi tutulan ikinci ülke olacak.

Avrupa Konseyi'nin karar organı olarak görev yapan Bakanlar Komitesi, bugünden itibaren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce (AİHM) verilen ama üye devletlerce bugüne kadar uygulanmamış kararları ele alacak ve bundan sonra atılması gereken adımları kararlaştıracak.

Bu toplantılarda Türkiye, aralarında iş insanı Osman Kavala ile eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın davalarının da olduğu 6 yasal süreçle ilgili yer alacak. 
Bakanlar Komitesi, Eylül ayında yaptığı toplantıda Kavala'nın 30 Kasım'a kadar serbest bırakılmaması durumunda Türkiye'ye karşı "ihlal süreci" başlatılmasını gündeme alacağını kaydetmişti.

26 Kasım'da yapılan duruşmada, Kavala'nın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi gözlerin Strasbourg'da yapılacak toplantılara çevrilmesine neden oldu.

PROSEDÜR NASIL İŞLEYECEK?

AİHS'e taraf olan ülkeler, AİHM kararlarına uymayı taahhüt etmiş oluyorlar. Ancak özellikle demokratik düzeyleri gelişmemiş, bağımsız ve tarafsız yargı mekanizmalarına sahip olmayan ülkeler, siyasi süreçleri ve aktörleri ilgilendiren davaların sonuçlarını uygulamaya yanaşmayabiliyorlar.

Ulusal çıkarlar ve etnik haklar söz konusu olduğunda bazı AB ülkelerinin de AİHM kararlarına uymadığı biliniyor. Türkiye, kendisine dönük eleştirilere yanıt verirken Yunanistan'ın Batı Trakya Türkleri'nin haklarıyla ilgili AİHM kararlarına uymamasını hatırlatıyor.

AİHM kararlarının uygulanmasını Avrupa Konseyi'nin kuruluş amaçlarının önemli bir parçası olarak gören Strasbourg merkezli kurum, kararların uygulanması için taraf ülkelerle yoğun bir müzakere gerçekleştiriyor ancak yine de karar uygulanmazsa çok sık olmamakla beraber AİHS'in 46. Maddesine dayanarak ihlal prosedürünü harekete geçiriyor.

Avrupa Konseyi, 2010 senesinden bu yana sadece Azerbaycan'a karşı böyle bir adımı 2017'de atmış ve Bakü yönetimi Aliyev yönetimine muhalif İlgar Memmedov hakkındaki suçlamaları düşürmek zorunda kalmıştı.

İhlal prosedürünü başlatmak için 47 ülkenin en az üçte ikisinin "Evet" oyu kullanması gerekiyor. İhlal prosedürü kararının alınması durumunda önce Bakanlar Komitesi, AİHM'e söz konusu dava ile ilgili alınan kararın uygulanmasında taraf devletin ihlalinin olup olmadığı soruluyor.

AİHM'den ihlal yapıldığına ilişkin görüş gelmesi durumunda, konu yeniden Bakanlar Komitesi'nde ele alınıyor ve söz konusu devletin oy hakkının askıya alınması daha sonra ise üyeliğin askıya alınması ya da üyelikten çıkarılmasına kadar giden bir yaptırım dizisi ele alınmaya başlanıyor.

Ancak Azerbaycan ile yaşanan durumda olduğu gibi, üye devletin Bakanlar Komitesi'nin taleplerine uyum hızı ve kararlılığının zayıf olması sürecin tamamlanmasını oldukça geciktirebiliyor.Avrupa Konseyi bütçesine Fransa, İtalya, Almanya ve İngiltere gibi önde gelen Avrupalı ülkelerin ardından en çok destek veren ülke olan Türkiye, 70 yılı aşan üyeliği sürecinde askeri darbeler ve demokratik gerileme nedeniyle inişli çıkışlı bir seyir izledi.

Türkiye'nin son dönemi de Avrupa Konseyi ile ilişkisinde ciddi bir sıkıntıya neden oldu. 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin yarattığı kırılma ve AİHM'e açılan davaların Türkiye aleyhine sonuçlanması Ankara-Strasbourg ilişkilerinde soğukluğa yol açtı.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), 2017'de yaptığı bir oylama sonucunda demokratik değerlerden geri adım atılması nedeniyle Türkiye'yi siyasi denetim sürecine almıştı. Türkiye ise AKPM'ye sert tepki vermişti. Bu gelişme, Türkiye'nin demokrasi liginde küme düştüğü yorumlarına neden olmuştu.

Strasbourg'da ihlal prosedürüyle ilgili yapılacak oylama da benzer değerlendirmelere neden olacak bir gelişme olarak görülüyor.

Diplomatik gözlemciler, ihlal prosedürünün engellenmesi için Türkiye'nin en az 15 üye devleti kendi lehine oy kullanmaya ikna etmesi gerektiğini ancak bunun ulaşılması güç bir hedef olduğunu kaydediyorlar.

Azerbaycan ile ilgili süreçte aralarında Türkiye'nin de olduğu 10 ülke Bakü'nün yanında oy kullanmıştı.

Osman Kavala'nın yargılandığı davanın 26 Kasım'daki duruşmasında mahkemenin tahliye kararı vermemesi, hem ulusal hem de uluslararası çapta faaliyet gösteren insan hakları örgütlerinin tepkisine neden oldu.

Aralarında Uluslararası Af Örgütü'nün de olduğu birçok kuruluş, Avrupa Konseyi'ne Türkiye'ye karşı yaptırım sürecini başlatması çağrısında bulundu.

Avrupa Birliği ile müzakerelerinin tamamen donduğu, ilişkilerin geleceğinin belirsiz olduğu bir dönemde Avrupa Konseyi'nden çıkacak olumsuz bir kararın Ankara'nın Batı ile ilişkilerinde yeni bir soğukluğu tetikleyeceği öngörülüyor.

Siyasi niteliğinden dolayı Bakanlar Komitesi'nin alacağı karar, sadece Kavala değil Selahattin Demirtaş ve diğer siyasi davalarla ilgili olarak da Ankara'nın daha fazla hukuki ve siyasi baskı görmesine yol açacak bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

HABERİN TAMAMI

Gündem