Özcan Deniz: Aynı zalimlik bu sene de sahneleniyor

Özcan Deniz: Aynı zalimlik bu sene de sahneleniyor
Feyza Aktan'la olaylı şekilde boşanan Özcan Deniz, oğlunun, doğum gününde kendisinden kaçırıldığını söyledi. Sosyal medya hesabından uzun bir açıklama yayınlayan Özcan Deniz, "Sessizliğimi ve çaresizliğimi de sonuna kadar sömürdüler. Senin tek suçun benim oğlum olman. Bir garibanın oğlu olsaydın çoktan seni kapıma bırakıp kayıplara karışmışlardı" ifadesini kullandı.

Feyza Aktan'dan olaylı bir şekilde boşanan Özcan Deniz, oğlu Kuzey'in 4. yaş gününde kendisinden kaçırıldığını belirtti. Deniz, "Geçen yıl oğlumun doğum gününde yaşadığım zalimlik bu sene de sahnelendi" dedi

Feyza aktan'ın açtığı 'şiddet' davasından beraat eden Özcan Deniz, oğlunun velayet davasını kazanamamış, ancak görüşme günlerinin artmasını sağlamıştı. Özcan Deniz daha sonra yaptığı açıklamada kendisine yönelik suçlamaları nedeniyle Feyza Aktan'ı 'affettiğini' açıklamıştı. Ancak ikili arasında yeni bir gerilim başladı.

Deniz, 4. yaş gününde oğlu Kuzey'in kendisinden kaçırıldığını söyledi. Deniz, "Geçen yıl oğlumun doğum gününde yaşadığım zalimlik bu sene de sahnelendi." dedi. Özcan Deniz'in açıklması şöyle:

"Aynı oyun yeniden sahnelendi. Yine aylardan nisan, yine sen benden uzaklara kaçırıldın ve yine kötüler konseyi bir şeylerin peşinde! Muhtemelen geçen yıl olduğu gibi, Anneler Günü için de bir Instagram şovu hazırlanıyor. 'Mağduru' oynamanın tadına varıldı çünkü. Sonuç alamadıkça seni kullanmaktan bir adım bile geri atmadan aynı filmi tekrar tekrar oynuyorlar.

Daha önceki oyun beni velayet davasından geri çekmek içindi, şimdi ise işledikleri suçlara göz yummamı sağlamak. Aslında affetmiştim, ama galiba amaç aynı zamanda haber olmayı da sağlamak (çünkü geçen sene çalışmıştı bu) ve ulaşılamayan hedeflere ulaşmak! Bunun için de çok güzel kullandılar herkesi. Sessizliğimi ve çaresizliğimi de sonuna kadar sömürdüler. Senin tek suçun benim oğlum olman. Bir garibanın oğlu olsaydın çoktan seni kapıma bırakıp kayıplara karışmışlardı.

Normal şartlarda 5 metre bile yakınıma yaklaşamayacak insanlara bu cesareti ben verdim. Öyle ki; senin gözünün önünde babana tekme tokat girişecek kadar taraflı programlara çıkıp şuursuzca 'bir daha olsa bir daha yaparım' diyerek tehdit edecek kadar senin tek hayat garantin olan babanın 30 yıllık kariyerini ve emeğini iftiralarla bitirmeye çalışacak kadar, benden 700 km öteye kanunları, haklarımızı, senin menfaatlerini hiçe sayıp götürecek kadar cesaretlendiler.

Benim onayım ve haberim olmadan seninle ilişkimizi çıkmaza sokacak kadar uzağa, bir bilinmeze sürüklediler. Daha doğrusu taşındılar. Ve giderken değil, gittiğinizde bana haber verildi. Samimiyetsiz "iyi niyet" davranışları sergileyerek, işlenilen şuçu hafifletmeye çalışıyorlar. (istediğin zaman gelip görebilirsin v.s)

Seni oraya gelip alarak otellerde, sana ait olmayan odalarda ve ortamlarda görmemi sağlamaya çalışıyorlar. Öyle olsun ki bir daha geldiğimde otele gitme fikri senin benimle gelmeni engellesin diye. Bana en azından bir hazırlık yapma şansı bile tanınmadı. Ve orada seni almaya geldiğimde, senin yanında ne gibi bir saldırıya uğrayacağım belli değil. Çok belli oraya çekilmeye çalışılıyorum.

Ben burada, odanın olduğu oyuncaklarının olduğu, arkadaşlarının ve seni seven onca insanın olduğu evinde bekliyorum oğlum seni. Üç haftadır göremiyorum seni. Senden özür diliyorum bu cesareti onlara taa baştan verdiğim için. Önce doğum günü hazırlıkların bana "göndericem" diye yaptırıldı sonra kanunlara ve bize verilen haklara bile karşı gelerek götürüldün. Tıpkı geçen doğum gününde yapıldığı gibi. Dedim ya "aynı film oynanıyor.

Okula yazdırdım, okuldan alındın ve sonra "bizi eve hapsettin" diye akla zarar gerekçeler gösterildi. Amaç kendilerine araba aldırtmaktı. Yani mal talebiydi. Alırdım sorun değil ama "oğlumun kemerini bağlamadan arabaya bindiremezsin" dediğimde bana alaycı mesajlar attılar. Ben senin güvenliğini tehlikeye atarak bunu yapamazdım.

Birçok ailenin hayalini kurup oturamadığı eve "dağ başı burası" dendi ve götürüldün. Bu "dağ başı" denilen yer babanın ve birçok kuzeninin oturduğu, deniz seviyesinde, her türlü ihtiyacının (okul ve hastanen de dahil) yürüme mesafesinde olduğu medeni ve imkanlarla dolu, şehir büyüklüğünde bir yer.

Kaç babalar günümüz, 23 nisanımız, bayramımız ve kaç doğum günümüz katledildi! Hepsi defterimde yazıyor oğlum. Keşke böyle olmasaydı ve keşke herkes payına düşeni yaşayıp seni mutlu etmek için benim kadar çıkarsız uğraşsaydı.

Ama artık üzülmüyorum. Hatta hüzünlü de olsam "mutluyum". Çünkü bu zalimlikler seni ve beni daha mutlu günlere hazırlıyor. Ben yine hep olduğu gibi adalete inanıyor ve yerini bulacağı günü bekliyorum. Senin haklarını korumak için o mahkeme kapılarında 1 saniye bile yüksünmeden hazır bekleyeceğim. Seni çok ama çok seviyorum oğlum. Mutlu yaşlar.

Bu mektup herkese "Hiç duyar kasmayın. Kimse ilgilenmek zorunda da değil. Hak hukuk tanımadan, ne olup bittiğini bilmeden, benim sessizliğimi de fırsat bilip cesaretlendirdiğiniz için siz de en az benim kadar suçlusunuz. (lafım herkese degil. Bilen biliyor) Ben oğlum kullanılarak oynanan bir oyunu bozmaya çalışıyorum. Burada oğlunu korumaya çalışan bir babadan öte biri değilim. (Kısa Dalga)

Gündem