Ankara Barosu'ndan kamu avukatlarına sürgün tehdidi iddiası

Ankara Barosu'ndan kamu avukatlarına sürgün tehdidi iddiası
Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan, başkentte ikinci baro kurulmasına destek vermeyen kamu avukatlarının sürgünle tehdit edildiğini önü sürerek, “Taşraya gönderme baskısı dahil olmak üzere ciddi bir mobbing noktasında Ankara’da kurulacak 2 no'lu baroya geçiş dilekçeleri önlerine bırakılıyor. Aslında bu süreç baroların bölünmesinin ne anlama geldiğini ifade ediyor” dedi.

Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan, başkentte ikinci baro kurulmasına destek vermeyen kamu avukatlarının sürgünle tehdit edildiğini ifade ederek, “Taşraya gönderme baskısı dahil olmak üzere ciddi bir mobbing noktasında Ankara’da kurulacak 2 no'lu baroya geçiş dilekçeleri önlerine bırakılıyor. Aslında bu süreç baroların bölünmesinin ne anlama geldiğini ifade ediyor” dedi.

AKP ve MHP’nin desteğiyle getirilen ‘çoklu baro’ için 5 binin üzerinde avukatın bulunduğu illerde 2 bin avukatın imzası ikinci baro kurulabiliyor. Ankara’da ise 2 bin imza halen bulunamadı. Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan’ın başkentteki kamu avukatlarının sürgünle tehdit edildiğini ifade ederek, “Ankara’da kamu avukatlarına baskı yapılmaya başlandı. Ankara’daki kamu avukatları bize anlattılar. ‘İmzalamazsanız, sonuçlarına katlanırsınız’ şeklinde baskıdan bahsediyoruz. Bütün bakanlıkları böyle bir baskının bulunup bulunmadığını sorduk, bazı bakanlıklar yanıt verdi. ‘Böyle bir şey yok’ dedi. Son dönemde kamu avukatları üzerinde ciddi bir baskı başladığını öğrendik. Yine aynı şekilde taşraya gönderme baskısı dahil olmak üzere ciddi bir mobbing noktasında Ankara’da kurulacak 2 nolu baroya geçiş dilekçeleri önlerine bırakılıyor. Aslında bu süreç baroların bölünmesinin ne anlama geldiğini ifade ediyor” diye konuştu.

Sağkan’ın açıklamasından satır başları şöyle:

İkinci baro kurulamadı: Temmuz ayından bugüne geçen 7 aydan fazla süre içinde Ankara’da bir baro kurulmadı çünkü meslektaşlarımızın böyle bir ihtiyacı yok. Aslında yasanın gerekçesinin gerçeklikle bağdaşmadığı çok net ortaya konuldu. Ekim ayında tüm baroların genel kurullarını yapması gerekiyordu fakat Yüksek Seçim Kurulu bir karar verdi. ‘Siyasi partilerin genel kurullarını yapabilirler fakat barolar yapamaz’ gibi çok garip bir karar verdi. Barolar genel kurullarını yapamadılar. O zaman da söylemiştik, bu karar siyasi bir karardır. Pandemi gerekçe gösterilerek aslında 2 nolu barolar kurulma sürecini yürütmek açısından alınmış bir karardı. Daha dün iktidar partisini ilk kongrelerinde kapalı salonlardaki kalabalıkları gördük ve pandeminin mevcut halinde baroların genel kurullarının ertelenip, siyasi partilerin kongrelerini yapmaları sağlık gerekçesine dayanmıyor.

23 avukata soruşturma:  Baro başkanlarının Ankara’ya girişine engel olanlar hakkında Ankara Adliyesi’nde yapacağımız suç duyurusuna meslektaşlarımızı çağırdık. Gelen meslektaşlarımızla birlikte o gün engellenen baro başkalarının suç duyurusu dilekçelerinin altına imza alarak, bu dilekçeleri savcılığa vermekten ibaret olan bir tepkimize çok ciddi polis müdahalesiyle karşılaştık. Bunu geçtiğimiz son iki gündür Boğaziçi eylemlerinde de görüyoruz. Kimse konuşmasın, kimse haklı olduğu bir konuda dahi tepkisini ortaya koymasın, tek bir ses çıksın bekleniyor. Avukatlara bunu yaptıramazsınız. O gün baro başkanlarına ve avukatlara yapılan baskının, aradan seçilen 23 avukata dönük bir soruşturmayla vücut bulduğunu gördük. 23 meslektaşımız birileri için tüm avukat toplumuna gözdağı vermek için seçilmiş kişiler olabilir ama bizler açısından onurlu meslektaşlarımızdır. Yanlarında olacağız.

Yanlıştan geri dönülsün: Bizim siyasal iktidarlardan beklentimiz, yanlış yapıldığı zaman yanlışın kabul edilip geri dönülmesidir. Ancak mevcut siyasal iktidardan bunu beklediğimizi söyleyemem. Bir yanlışı kabul etmiyorlar, haliyle de düzenleme yapmayacaklardır. Ancak şunu ifade edeyim 3-4 yıldır en az 3 sefer dillendirildi. Baktığınızda toplantı ve gösteri yürüyüşüne tahammül edemeyen, ifade hürriyetinin tamamen sınırlandırıldığı, basın özgürlüğünün yok edildi, gözaltların gözdağına dönüştüğü, tutuklamanın tedbir olmaktan çıkarıldığı noktada böyle bir anlayıştan reform bekleyemezsiniz. Bu söylediğimizin gerçek olmadığının ortaya çıkması için tek bir düzenleme yapmaları yeterli. Hakimler Savcılar Kurulu’nun yapısını düzenlesinler, Adalet Bakanlığı’nın doğal başkanlığını çıkarsınlar, siyasi iktidar baskısını kaldırsınlar, hakim ve savcıları özgür bıraksınlar, bu reformdur zaten.
(ANKA)

Gündem