Sancar: Sistemi, rejimi, iktidarı değiştirmek zorundayız

Sancar: Sistemi, rejimi, iktidarı değiştirmek zorundayız
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Mesele makamlarda, şahıslarda değildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kendisindedir. Bu sistemin içinde iktidar olan zihniyetin kendisindedir sorun. O nedenle sistemi değiştirmek zorundayız, rejimi değiştirmek zorundayız, iktidarı değiştirmek zorundayız. Onlar istedikleri kadar TÜİK Başkanı’nı, Merkez Bankası Başkanı’nı, Maliye Bakanı’nı, Adalet Bakanı’nı değiştirerek bir şeyleri yoluna soktukları gibi bir algı yaratmaya çalışsınlar, nafiledir” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Mesele makamlarda, şahıslarda değildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kendisindedir. Bu sistemin içinde iktidar olan zihniyetin kendisindedir sorun. O nedenle sistemi değiştirmek zorundayız, rejimi değiştirmek zorundayız, iktidarı değiştirmek zorundayız. Onlar istedikleri kadar TÜİK Başkanı’nı, Merkez Bankası Başkanı’nı, Maliye Bakanı’nı, Adalet Bakanı’nı değiştirerek bir şeyleri yoluna soktukları gibi bir algı yaratmaya çalışsınlar, nafiledir” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, TBMM’de, partisinin grup toplantısında konuştu. Sancar’ın açıklamaları özetle şöyle:

“ASIL SORUMLULUK MERKEZİ YÖNETİMDE: Kara kış yaşıyoruz. Sadece iklim anlamında bir kara kış değil bu aynı zamanda iktidarın kara kışıdır. Bu iktidar bu ülkeyi üşütüyor, üşütmekle kalmıyor bu ülkeyi donduruyor. İki haftadır dünyada olduğu gibi burada da gerçekten çok ağır kış şartları yaşanıyor. Fakat meteoroloji bunu günler öncesinden haber vermesine rağmen hiçbir yerde gerekli önlemler alınmadı. Buradan yerel yönetimleri hedef aldılar. Yine her zamanki gibi kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi sunmaya çalıştılar. Yerel yönetimlerinde mutlaka tedbirler konusunda hazırlıksızlıkları vardır, onların da altını çizmemiz gerekiyor. Kimde olursa olsun yerel yönetimlerin halka karşı sorumluluklarını daha özenli ve daha dikkatli bir şekilde yerine getirmeleri gerekiyor ama asıl sorumluluğun iktidarda, merkezi yönetimde olduğu gerçeğini de hiçbir şekilde göz ardı etmemek gerekiyor. Bu tartışmayı sadece iktidarın sorumluluktan kaçma çabaları olarak yorumlamakta yetmiyor, iktidarın acizini ve çaresizliğini aynı zamanda insafsızlığını da gözler önüne seriyor.

YETER Kİ YAN YANA YÜRÜYEBİLECEĞİMİZ BİR ÇİZGİYİ OLUŞTURALIM: Bu ilk değil, yazın başka felaketler yaşandı kışın şimdi bu felaketi yaşıyoruz. Çünkü, burada bu politikalarda halkın yeri yoktur. İktidarın öncelikleri arasında halkın çıkarları yoktur. Tam tersine bu sistem talan üzerine kuruludur. Sömürü üzerine kuruludur. İsraf üzerine kuruludur. Rant üzerine kuruludur. Savaş politikaları üzerine kuruludur. Bunlar bilinçli politikalardır. Bilinçli tercihlerdir. Sadece doğa şartlarıyla açıklanacak bir durum söz konusu değildir. Bu iktidar bu politikaları sürdürdükçe kış, yaş şartlarında her türlü felaketin faturası doğrudan doğruya yoksullara çıkacaktır. O nedenle sürekli söylüyoruz, halkın yaşamını değil, kendi talan düzenlerini önceleyen bu iktidar düzeni değişmek zorundadır. Bunu bu ülkenin milyonları başaracak güce sahiptir. Bunu yolu birlikte mücadeleden geçmektedir. Emekçilerin, yoksulların geniş halk kesimlerinin birlikte mücadelesi bu talan, bu rant, bu savaş ve israf düzenini değiştirebilecek güce yeterince sahiptir. Yeter ki bu gücü doğru kullanmasını bilelim. Yeter ki yan yana yürüyebilecek programları ve yan yana yürüyebileceğimiz çizgiyi oluşturalım.”

MİLYONLARIN ORTAK MÜCADELESİNİ MUTLAKA YARATMALIYIZ: Bir ayda halkın elinde kalan yüzde yüz zamlı elektrik faturalarıdır. İnsanlar evlerinde karanlıkta yaşamak zorunda bırakılıyor. Sadece metafor olarak değil, sadece mecaz olarak değil gerçekten hayatın içinde de karanlığı dayatıyor bu iktidar bu ülkeye. Elektrik faturalarını görüyorsunuz. Bu elektrik faturalarının yüksekliğinin nedenini de biliyoruz. Burada asıl büyük rantın kimlere aktarıldığını da biliyoruz. Doğal gaz faturaları yine öyle. Sonuçta insanımızın, emekçilerimizin, yoksul halkımızın elinde kalan boş filelerdir. Belki marketlerde raflar doluyor fakat alışverişe giden insanların sayısı azaldıkça azalıyor, gidebilenlerin de çantaları boşaldıkça boşalıyor. Fileler artık boş bir şekilde eve dönüyor. Poşetler içinde birkaç zorunlu ihtiyaç maddesi dışında bir şey olmadan eve getiriliyor. Ortada büyük bir soygun var. Ortada büyük bir sömürü var. Ve bu düzenin bu halka dayattığı soğuk var, karanlık var, açlık var, yoksulluk var. Bütün bunlarla mücadele için ama güçlü bir halk iradesini ortaya çıkarma sorumluluğu da var. HDP güçlü ortak iradeyi yaratma, ortak mücadeleyi büyütme kararlılığını sürdürüyor ve bunu her aşamada tekrar ederek yapmaya da kararlıdır. Çağrılarımızı her seferinde yineleyeceğiz. Birlikte yürümeliyiz. Bir avuç soyguncuya, talancıya, sömürücüye karşı milyonların ortak mücadelesini mutlaka yaratmalıyız.

SİSTEMİ, REJİMİ, İKTİDARI DEĞİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ: Personel değiştiriyor, iktidar, sanki personel değiştirerek düzeni düzeltebilecek gibi bir imaj veriyor. Mesele makamlarda, şahıslarda değildir, sistemin kendisindedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kendisindedir. Bu sistemin içinde iktidar olan zihniyetin kendisindedir sorun. O nedenle sistemi değiştirmek zorundayız, rejimi değiştirmek zorundayız, iktidarı değiştirmek zorundayız. Onlar istedikleri kadar TÜİK Başkanı’nı, Merkez Bankası Başkanı’nı, Maliye Bakanı’nı, Adalet Bakanı’nı değiştirerek bir şeyleri yoluna soktukları gibi bir algı yaratmaya çalışsınlar, nafiledir. Sorunun kaynağı bu iktidarın zihniyetidir. Bu iktidarı besleyen rejimin kendisidir ve bütün bu politikaların uygulanmasına imkân veren sistemin kendisidir. O nedenle sistemi değiştirmek, rejimi değiştirmek ana hedefimiz olmalıdır. Bunun elbette doğal sonucu iktidarı göndermektir.   

TÜRKİYE EN AZ GÜLÜMSEYEN ÜLKELER LİSTESİNDE BİRİNCİ SIRADA: Türkiye en öfkeli ülkeler sıralamasında ikinci sırada yer almaktadır. Hayattan en az keyif alan ülkeler listesinde yine ikinci sırada. En az gülümseyen ülkeler listesinde birinci sırada. Bu öfkeyi bir değişimin enerjisi haline getirmek zorundayız. Yeni bir başlangıcın adalete, demokrasiye, barışa dayanan yeni bir düzen kurmanın dayanağı haline getirmek zorundayız. Bu ülkenin insanlarının hayattan keyif almasını sağlamak zorundayız. Büyük barış hedefimiz bunu da içeriyor. Büyük barış derken biz elbette Kürt sorununda demokratik çözümü öncelikle kastediyoruz ama sadece bundan ibaret olmadığını da anlatmaya çalışıyoruz. Büyük barış için hepimizin yaşamla daha barışık, keyifli bir ilişki kuracağı bir siyasal, ekonomik, toplumsal düzen kurmamız lazım. Büyük barış, aynı zamanda ölüme mahkum edilmiş bir toplumu değil hayatla barışık insanlar topluluğunu inşa etmek demektir. O nedenle HDP’nin temel hedefidir büyük barış.

"YAPILAN ZAMLAR GERİ ÇEKİLMELİ"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elektrik tarifelerindeki yeni düzenlemeyi açıklamasına ilişkin Sancar, "Bu güya indirim diye sunulan şey halkın cebinden kepçe ile alınan paraların çay kaşığı ile iade edilmesinden başka bir anlam ifade etmiyor. Vatandaşların bu zulümden kurtulmasının yolu vardır. Öncelikle yapılması gereken şey, elektrik hizmetlerinin kamulaştırılmasıdır. Faturasını ödeyemeyen hiç kimsenin elektrik ve doğalgazı kesilmemeli icra takibi yapılamamalıdır. 2018 yılından bu yana elektrik, doğalgaz ve petrol ürünlerine yapılan zamlar geri çekilmelidir" dedi.

“HEDEF ALINAN TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİ MÜCADELESİDİR”

Sancar, Kobani davası ile HDP’ye yönelik kapatma davasına ilişkin, şunları söyledi:

“Kobani kumpas davası ellerinde kaldı. O kadar çöp iddianamelerle ve o kadar mizansen yargılamalarla duruşmalarla ilerlemeye çalışıyorlar ki ele güne herkese rezil oldular. Tarih karşısında da bu rezilliklerini tescil ettirecek her türlü çalışmayı hem orada sanık sandalyesine oturtulmuş siyasi rehine arkadaşlarımız hem bizler her yerde yürütmeye devam edeceğiz. Kobani kumpas davasını çökerteceğiz. Bu yargılamalar kumpastır.

Kapatma davasının dayandığı zihniyet de amacı da aynıdır. HDP’ye yönelik kapatma davasını yine bütün demokrasi güçleriyle ortak mücadeleyi büyüterek boşa çıkaracağız. HDP’ye karşı açılan bu kapatma davası sadece HDP’yi hedef almıyor. Burada hedef alınan Türkiye’nin demokrasi mücadelesidir. Barış özlemidir. Adalet arayışıdır.

Bize destek olan, bizimle dayanışma içinde olan içeride ve dünyada çok çeşitli çevreler var. Fakat iktidarın bu zihniyetiyle birlikte yürümeyi marifet sayan ve sanan tırnak içinde muhalefet güçleri de var. Dilerim ve umarım, muhalefet 2016’dan gerekli dersleri çıkarmış olsun. 2016’daki o operasyonun yol açtığı o tahribatların farkında olsun. Ondan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 2017’deki referandumuyla nasıl biz olmadan, elimiz kolumuz bağlanarak sonuca ulaştığını hatırlasın, 2018 seçimlerini hatırlasın. O nedenle HDP’ye gelince hukukun işlediğini, meseleyi adalete bırakmak gerektiğini söyleyenlere bir kez daha uyarıda bulunalım. ‘Yargı, her alanda iktidarın sopasıdır’ diyen bir parti, kendini muhalefette sayan bir parti, iş HDP’ye gelince adil yargıdan ve yargının sonucunu beklemekten söz ediyor. Bu nasıl yaman çelişki? Hadi bize inanmıyorsunuz diyelim, ideolojik hesaplarınız var, iktidarla başka ilişki hesaplarınız var mı yok mu onu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum, ama iktidarla aynı zihniyeti paylaşanların bu ülkeye demokrasi ve barış vaadi konusunda söyleyecek bir sözleri olmadığını da burada altını çizerek belirteyim."  

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dokunulmazlıklarla ilgili bugünkü kararına ilişkin Sancar, şunları söyledi:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bugün verdiği kararla, partimize yönelik bu operasyonun yani 2016, 20 Mayıs’ında dokunulmazlıkların kaldırılması operasyonunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğuna karar verdi. Türkiye’yi, hükümeti mahkum etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesinden dolayı iktidarı eleştiren partilere nerede olursa olsunlar tekrar sesleniyoruz, tamam bize de inanmıyorsunuz, ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları yerine getirilsin’ de diyorsunuz. İşte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ‘dokunulmazlıkların kaldırılması hukuksuzdur’ diyor. Bu iktidar, Anayasayı ihlal ediyor sürekli. Bu karar üzerine yapılması gereken, dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra açılmış olan bütün davalar yürümekte olan bütün davalar derhal durdurulmasıdır. Bu davalar dolayısıyla tutuklu olan bütün arkadaşlarımız, siyasi rehine olarak tutulan bütün yoldaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.





"ÇOCUKLARINIZA KÜRTÇEYİ SEÇMELİ DERS OLARAK OKUMALARINI SAĞLAYACAK TERCİHİ YAPIN"

"Bu tekçi iktidar, bir yandan Kürtçe seçmeli ders için çağrılar yapan milletvekillerine sahip. Öte yandan Taksim, İstiklal Caddesi’nde Kürtçe müzik yapan grupları engelliyor. Nasıl bir utançtır bu. Sonra da İstanbul Emniyet Müdürlüğü, açıklama yapıyor. Bu açıklamayı da o dayanışma büyüdüğü, ortak mücadele büyüdüğü için yapmak zorunda kaldı. Açıklama baştan sona çarpıtma ve yalan üzerine kuruludur. Kürtçeye yönelik baskılar, bu iktidarın tekçi, ayrımcı, baskıcı anlayışının bir ürünüdür. Sokak müzisyenleri ve her alanda Anadilini konuşmak isteyen herkes bu zihniyete karşı sesini yükseltirse mutlaka işte durdurabiliyoruz. Mutlaka değiştireceğiz de. O nedenle o sokak müzisyenlerinin sesi sesimizdir, sözü sözümüzdür, sazı sazımızdır...Buradan Kürt halkına ve ailelerine sesleniyorum. Çocuklarınıza Kürtçeyi seçmeli ders olarak okumalarını sağlayacak tercihi mutlaka yapın."

Daha sonra konuşmasının bir bölümüne Kürtçe olarak devam eden Sancar, "Eğer gerçekten kardeşlik sözünde samimiysek, kardeşin dilini çocuklarımıza öğretelim. Ortak dilleri arttıralım. Kürtçeyi sadece Kürtler değil, ana dili Kürtçe olmayanlarda seçsin" çağrısı yaptı. (ANKA)

Gündem