Selçuk Mızraklı dosyasına girdi: İtirafçı H.B.A. emniyet görevlisi imiş

Selçuk Mızraklı dosyasına girdi: İtirafçı H.B.A. emniyet görevlisi imiş
Selçuk Mızraklı’nın avukatı Muhsin Bilal, “Selçuk Mızraklı’nın tutuklanmasının yegane gerekçesi H.B.A.’nin bütünüyle çökmüş ve sahteliği ispatlanmış beyanlarına daha doğrusu iftiralarına dayanıyordu. Dosyada itirafçı olarak bilinen H.B.A. ile ilgili 11 Eylül’de görülen duruşmada dosyaya bir belge girdi. İtirafçı konumunda olduğu kabul edilen H.B.A.’nin 16 Ekim 2018 tarihli belgeye göre Emniyet Teşkilatında görevli olarak çalıştığı ortaya çıktı” dedi.

Görevden alınarak yerine kayyım atanan ve dört yıldır cezaevinde olan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı hakkında ifade veren H.B.A. adlı itirafçının emniyette çalıştığı iddia edildi.

Mızraklı, Mart 2019 yerel seçimlerinde yüzde 60’ın üzerinde oyla Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı seçilmiş, 19 Ağustos 2019'ta İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden alınarak yerine kayyım atanmıştı.

İki ay sonra ise gözaltına alınan Mızraklı, 22 Ekim 2019’da H.B.A. isimli bir tanığın iddialarıyla 'örgüt üyesi olmak', 'örgüt propagandası yapmak' suçlamalarıyla tutuklandı. 9 Mart 2020’de 9 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan Mızraklı, dosyası Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden yargılanıyor.

Bianet’ten Ruken Tuncel’e konuşan Mızraklı’nın avukatı Muhsin Bilal, dosyaya giren bir belge hakkında bilgi verdi. Belgeye göre, Mızraklı’nın tutukluğuna dayanak yapılan H.B.A. adlı itirafçı Emniyet’te çalışıyormuş.

“Selçuk Mızraklı’nın yerine kayyım atanması için kanuni bir gerekçe dahi yaratma endişesi taşımayan soruşturma ve yargı organları siyasal otoritenin beklentilerine uygun bir biçimde itirafçının çıplak yalanlarına dayanan beyanları ile tutuklama kararı verdi. Nitekim itirafçının beyanlarının tümüyle kurgu ürünü olduğu hem resmi belgeler ile kanıtlandı hem de beyanlarını içeren tutanakların sahte bir biçimde düzenlendiği ortaya çıktı” diyen Av. Bilal, H.B.A. ile ilgili süreci şöyle anlattı:

“İtirafçı H.B.A Kayseri Bünyan Kadın Cezaevinde tutuklu iken 20 Mart 2019 tarihinde Diyarbakır’a getirilip beyanda bulunması sağlanıyor. Halbuki Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkındaki Kanunun 92/2 maddesi tutuklu ve hükümlülerin cezaevi dışına çıkarılmasına ilişkin kanuni çerçeveyi net bir biçimde çizmiştir.

Kanuna göre "Terör ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak alınan bilgilerin teyidi bakımından hükümlü veya tutuklular, rızaları alınmak koşuluyla, ilgili makamın ve Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine sulh ceza hâkimi kararı ile geçici sürelerle ceza infaz kurumundan” alınabilirler. Ancak itirafçının cezaevi dışına çıkarılmasına dair rızası olduğunu gösteren bir belge, Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı talebi ve Sulh Ceza Hakiminin kararı yoktu. Hukuken sahte olduğu ortaya çıkan 20 Mart 2019 tarihli tutanakta (yerel seçimden 11 gün önce) yer alan bilgiler ise soruşturma ve yargı makamlarının delile dahi ihtiyaç duymadan karar verdiklerini gösteriyordu.

İtirafçı H.B.A., 20 Mart 2019 tarihli beyanında; 2012 yılının sonu veya 2013 yılının başlarında bir gün sabah mesaiye gittiğinde yoğun bakım ünitesinde, gece geç saatlerinde bağırsak düğümlenmesi şikayetiyle kırsal alandan getirilen bir örgüt mensubunun ameliyat edildiğini, bağırsaklarının bir kısmının kesildiğini, ancak bunu görmediğini sadece duyduğunu, sabah saat 10:30 sıralarında yoğun bakımda bulunan örgüt mensubunun hastaneden gittiğini iddia etmişti.

Bağırsağın kesilip alınması gibi ağır bir ameliyatın yapılacağı bir hastanın hastaneye kabulünden ameliyata alınmasına ve akabinde kaçınılmaz olarak yoğun bakıma alınmasına kadar geçen sürenin çok sıkı tıbbi, yasal ve idari protokoller üzerinden yürüdüğünü, kayıtlar olmaksızın bu işlemlerin yapılmasının hiçbir şekilde mümkün olmadığını, bağırsağın kesilip alınması gibi bir ameliyatın anestezi uzmanı tarafından değerlendirilmesi, katılımını ve takibini zorunlu kıldığını, yoğun bakıma alınan böyle bir hastanın sabah yoğun bakımdan çıkarılmasının kaçınılmaz olarak ölümüne yol açacağı gerçeğini tıbben de kanıtlamamıza rağmen dikkate alınmadı.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Diyarbakır İl Müdürlüğü tarafından mahkemeye gönderilen H.B. A.’ya ait SGK Hizmet Dökümü, işe giriş ve çıkış bildirgelerinde, itirafçının 15 Eylül 2011 tarihinde Diyarbakır Veni Vidi Hastanesinde işe girdiği ve 2 Mart 2012 tarihinde işten çıktığı tespit edilmişti. Özetle itirafçının iddia ve beyan ettiği tarihte Diyarbakır Veni Vidi Hastanesinde çalışmadığı resmi belge ile kanıtlandığı halde mahkeme Selçuk Mızraklı’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Mahkemenin cezalandırma kararının temel gerekçesi itirafçı beyanlarının yeterli olduğu kabulüne dayanıyordu. Nitekim mahkeme gerekçeli kararında itirafçı H.B. A.’nın "iftira atmasını gerektiren sebeplerin açıkça tespit edilemediği, samimi şekilde pişmanlık duyduğu, yaşı, karakteri ve kültür seviyesi"nin beyanlarına itibar etmesi için yeterli olduğunu ifade etmişti.

Bu olgu siyasi otorite ile aynı zihin dünyası içinde yer alan mahkemenin Selçuk Mızraklı’nın tutuklanması ve ceza verilmesi için hiçbir delile ihtiyacının olmadığını, politik görüş ve mülahazalar üzerinden karar verebileceğini yeterince ortaya koyan bir örnekti.

Selçuk Mızraklı’nın tutuklanmasının yegane gerekçesi H.B.A.’nin bütünüyle çökmüş ve sahteliği ispatlanmış beyanlarına daha doğrusu iftiralarına dayanıyordu. Dosyada itirafçı olarak bilinen H.B.A. ile ilgili 11 Eylül’de görülen duruşmada dosyaya bir belge girdi. İtirafçı konumunda olduğu kabul edilen H.B.A.’nin 16 Ekim 2018 tarihli belgeye göre Emniyet Teşkilatında görevli olarak çalıştığı ortaya çıktı.

16 Ekim 2018 tarihli "Bilgi Alma Tutanağı"nda H.B.A.'nin 2012 yılının başlarında Demokratik Toplum Kongresine katıldığı, bu dönemde Özel Veni Vidi Hastanesinde çalıştığı, bu tarihten itibaren Emniyet Birimlerine örgüt ve örgüt mensuplarına ilişkin olarak düzenli olarak bilgi akışı sağladığı, 2016 yılında Kızıltepe ilçesine yerleştikten sonra Mardin Emniyet Müdürlüğüne örgütle ile ilgili ve Nusaybin operasyonları hakkında bilgi vermeye devam ettiği ifade ediliyor. Bu olgular H.B.A.'nin itirafçı olmanın ötesinde Emniyet Teşkilatına bağlı bir görevli olarak 2012 yılının sonundan itibaren çalıştığı ve çalıştırıldığı gerçeğini kanıtlıyor.

2013 yılından 2016 yılına kadar örgütün şehir yapılanması ve diğer alanlardaki faaliyetlerine dair emniyet birimlerine düzenli ve sürekli bilgi akışı sağlayan ve 16 Ekim 2018 tarihinde Kayseri Emniyet Müdürlüğü TEM Şube görevlilerine ayrıntılı bilgi veren H.B. A. Diyarbakır Özel Veni Vidi Hastanesinde çalıştığı zaman fasılası içinde örgütle irtibatlı olan kişilere ve durumlara dair bilgi vermiş ancak Selçuk Mızraklı hakkında tek bir bilgi dahi vermemiş.

Dosyaya yeni eklenen itirafçının (hukuken hiçbir değeri bulunmayan) beyanları iftira mekanizmasının işlemeye devam ettiğini ve siyasal otoritenin tutukluluk halinin devamında ısrar ettiğini gösteriyor.

Selçuk Mızraklı davası Türkiye’de yargının tükenme ve çöküş evresinden çürüme evresine geçtiğini, yalanlara ve adaletsizliğe yaslanan hiçbir yapının yerinde duramayacağını gerçeğini bize yeterince gösteriyor.” (Kısa Dalga)

Gündem