Şemsi İnkaya: Şimdi kaslı oyuncular var, o başka bir felaket

Şemsi İnkaya: Şimdi kaslı oyuncular var,  o başka bir felaket
Türkiye'nin uzun soluklu dizilerinden 204 bölüm yayınlanan "Üvey Baba"da canlandırdığı "Halil Güneşli" karakteriyle hafızalara kazınan 83 yaşındaki oyuncu Şemsi İnkaya, "Biz oynayarak geldik bir yerlere. Oynayarak, ödül alarak, ustaları dinleyerek, rolü çalışarak. Şimdi kaslı oyuncular var. Başka bir şey o, başka bir felaket" dedi.

Türk sinema ve tiyatrosunun usta oyuncusu Şemsi İnkaya ile Yeşilçam'ın unutulmaz isimlerinden Eşref Kolçak anısına geçen hafta düzenlenen Gemlik Film Festivali’nde buluştuk. İnkaya, Anka Haber Ajansı'na sanatla iç içe geçen hayatını, yeni nesil oyuncular hakkındaki düşüncelerini anlattı.

Korona nedeniyle bir süredir çalışmalarına ara verdiğini, daha çok da işi aksatmamak adına gelen bazı projeleri kabul etmediğini anlatan İnkaya, hatırlatma aşıları dahil aşılarını aksatmadığını söyledi. Bunu hem işine saygıdan hem aile fertlerini düşündüğü için yaptığını belirten İnkaya, bu süreçte hayatını kaybeden sanatçıları ve doktorları andı. Usta oyuncu, şöyle konuştu:

"ÇOK UCUZLATILDI BU DEVİR AMA BİRAZ DİKKATLİ TAKİP EDERSEK KİMLER GİTTİ YA: Oğluma söyledim. 'Torunumu falan görmek istemiyorum, seni de görmek istemiyorum, kızımızı da gelinimizi de görmek istemiyorum. Kestik, gelmeyeceksiniz. Ne kadar tedbir alacaksınız, alacaksınız ama bize gelmeyeceksiniz' dedim. Yani bir de geldikleri zaman, döndüklerinde böyle bir korona alırsın, düşünemiyorsun vicdan azabı yani benden mi diye çıldırırsın. Öyle bir devir geçirdik yani. Çok ucuzlatıldı bu devir ama biraz dikkatli takip edersek kimler gitti ya! O hocalar o canım hocalar, profesörler gittiler bu hastalıktan dolayı. Onun için çok, çok dikkatli olmamız lazım çok.

BİR DAHA DÜNYAYA GELSEM YİNE OYUNCU OLURDUM: Doğru yaptığınız zaman, yani oyunculuğu meslek edindiğiniz zaman çok zevkli bir şey. Bir daha dünyaya gelsem aynı oyuncu olurdum. Okurum, konservatuarını da okurum, amatörlüğünü de çalışırım ondan sonra profesyonel olurum. Bir daha gelsem aynı şeyi yaparım yani. Çok zevkli bir meslek çok onurlu bir meslek, meslek olarak aldığın zaman.

BUNU MESLEK OLARAK KABUL EDEN VAR MI ŞİMDİ, TARTIŞILIR: Bunu meslek olarak kabul eden var mı tartışılır. Biraz iş çok kolaylaştı mı veyahut çok ucuzladı mı? Öyle bir şey var. Çünkü şöyle bir şey var. Ailecek böyle bir televizyon seyrediyorlarsa, işte anneler, babalar, kayınpederler, kayınvalideler falan filan muhakkak içlerinde üç kişi-dört kişi 'Ya ben çıksam daha iyi oynarım' der. Bunu her evde diyen vardır. Onun için de meslek olmasında hala iddialıyım. Meslek olmazsa işte bunu söylerler. 'Ben çıksam ondan daha iyi oynarım.' Çünkü herkes oyuncu olmaya başladı galiba.

ŞİMDİ KASLI OYUNCULAR VAR. BAŞKA BİR ŞEY O, BAŞKA BİR FELAKET: Oyunculukta Türkçe çok önemli, diksiyon, fonetik ve artikülasyon dediğimiz şey çok önemli. Bu da ancak okulunda, konservatuvarda öğreniliyor. Öyle çıktığın zaman onları harcamış oluyorsun. Türkçe kayboluyor. Şimdi kaslı oyuncular var. Başka bir şey o, başka bir felaket. Kas-mas, kaburgalar çıkacak bilmem ne falan filan var ya benim de böyle çıkıp soyunmam lazım sizin karşınızda da utanırım. Bu yaşta utanırım, her yaşta utanırım. Biz öyle yapmadık. Biz oynayarak geldik bir yerlere. Oynayarak, ödül alarak, ustaları dinleyerek, rolü çalışarak, ezberini yaparak. O zamanlar sufleydi şimdi ezberini yaparak.

KARŞIMDAKİ GENÇ ARKADAŞLAR SADECE EZBER TAKİP EDİYOR: Şimdi oyundan ziyade şey var karşımdaki genç arkadaşlar ezber takip ediyor, 'Ben ezberimi söyleyeyim yeter' diye düşünüyorlar. Oyun kalmadı artık. Halbuki oyuncunun böyle bakarak birbirinden bir alışverişi vardır böyle, dersin uzasın bu sahne. Ne güzel! O alışveriş yok. O alışveriş ustalarla oluyor zaten artık. O heyecanı yenemedikleri için. Şimdi ben ezberimi söyleyeyim yeter.' Oyun olmuş oluyor o zaman yani. Ama bunu başaranlar da var. Diğerleri de herhalde ileri yaşlarda başaracaklar.

ANNEMİ DE BABAMI DA DEFNETTİKTEN SONRA MATİNE SUAREYE YETİŞTİM, OYNADIM: Yeşilçam’da çalıştığım zamanlar para hiç önemli değildi. O zamanlar dostluk, arkadaşlık, samimiyet önemliydi. El ele vermek, tiyatro adabını sinemaya taşımak çok önemliydi. Nasıl diyoruz hep saat 9’da perde açılır, her şeye rağmen perde açılır. Ben rahmetli anneciğimi de babacığımı da defnettikten sonra geldim matine suareye yetiştim, oynadım. Ustalar da aynı şeyi yaptılar biz de onlardan gördük. Birçoğu doğruymuş her şeye rağmen perde açılır.

OYUNCUYSAN KENDİNE GÜVENİYORSAN HER TÜRLÜ OYNARSIN KARDEŞİM: Oyuncu her rolü oynar. Her rolü oynadım ben. Ben İnönü’yü de oynadım ondan sonra bir dizide yobazı oynuyordum, Sinekli Bakkal’da. Yazarı bile kitabında 'Bu bir yobazdır' der. O yobazı oynadığım için birilerine benzetildiği için kaldırılmak istendi, kaldırıldı. Takkesiz oynasın falan dendi. Hayır, ben bu rolü böyle oynuyorum. Böyle yazılmış böyle oynuyorum. O zaman mesele olmuştu, öyle bir şeyler geçirmiştim ve ayrıldım, dizi kalktı. Oynamam diye bir şey yok. Oyuncuysan kendine güveniyorsan her türlü oynarsın kardeşim. Tiyatroda da aynı şey sinemada da aynı şey. Yok öyle bir yasak. Ben tanımıyorum, tanıyanı da kınıyorum.

BENİM ÖYLE STAR YAŞANTIM FALAN OLMADI, STAR DA OLMADIM BEN: Günlük olacak şeyleri düzeltmeye çalıştım. Veyahut bana verdikleri değerden dolayı araya girdim, olayı düzelttim ve devam ettirdim. Yani ben ondan yanayım, bu mesleğin kırgınlığı yok. Yani bu meslekte, kanlı-bıçaklı da olsan sahneye çıktığın zaman, o perde açıldığı zaman oyununu oynarsın. Bu seyirciye olan saygımdan dolayıdır. Seyirciyi ilgilendirmiyor çünkü senin hukukun. Para da alıyorsun kavga da etmiş olabilirsin rol arkadaşınla ama burada seyircinin günahı yok. Sen ona onu seyrettirmek, ona o tadı vermek mecburiyetindesin, mecbursun. Ne kadar, benim öyle star yaşantım falan olmadı, star da olmadım ben. Sadece oyuncu olarak yükseldim basamaklarımı kendim seçtim. Artık bu rol bitsin ben başka bir şey yapmam lazım. Kendi basamağımı kendim yükseltmem lazım. Kendi aldığım iş terbiyem içerisinde götürdüm işleri. Eğer bir yere geldiysem, karşı tarafın beni başarılı olarak değerlendirmesinden dolayıdır. Teklif ettiler o rolü, ondan sonra teklif ettiler diğer rolü öyle gitti.

ÖYLE BİR REYTİNG ALMIŞ Kİ BUNU DİZİ YAPTILAR. HALA KONUŞULUYOR: Ben Üvey Baba'yı çektiğim zaman, çeken şirket birbirine girdi. 'Ya bu adam senelerdir komedi oynadı tiyatroda, bu olmaz' dediler. Onlara da hak verdim. Zaten hakikatten bir şey deniyordum öyle ama film olarak çekilip de yayınlandığı zaman öyle bir reyting almış ki bunu dizi yaptılar. Hala konuşuluyor. Tamam, bu iş değil artık. Kendi basamağını yükselteceksin bu bitti. Düşün başka bir şey, başka bir şey oynayacaksın. Tekrarlatmayacaksın artık kendini yani bir sanatçı olarak.

RİSK ALARAK YAPTIM BU İŞİ, KOSTÜMÜMÜ KİMSEYE EMANET ETMEDİM, BEN TAŞIDIM: Oyuncuda aşama çok önemli. O idrak çok önemli. Oyunculuk bu değil kardeşim. Tamam, geldin evet tamam. Bunu kullanma artık. Bunu kullanırsan geriye gidersin. Basamağa başla, yükselmeye bak. Her türlü riski alarak yapacaksın ama bu işi. Risk alarak yaptım bu işi. Her şey yanlış da olabilirdi. Bitmişti o zaman zaten. Oradaki kostümümü ben o zaman dört-beş sene süren bir işte kostümümü kimseye emanet etmedim, kendim taşıdım. Yani bir kostümüme bir şey olsa bitmiştim. Kostüm oyuncu için çok önemli bir şey. Elde yıkatıyordum kostümümü.

'AFERİN SANA İÇKİYİ BIRAKTIRDIN KOCAMA' DEDİ: Eyüp Sultan’da çekiyoruz. Tıklım tıklım dolu her taraf. Dışarıda çalışırken çarşaflı bir kadın sarıldı bana. Yani Eyüp Sultan’ın içerisinde. 'Aferin sana, aferin sana içkiyi bıraktırdın kocama' dedi. Biz onu takip ettiğimiz zaman. Bir şeyi anlatayım: Kadıköy’de bir dükkân sahibi, 'Seni seyrettikten sonra eşimden ayrılmaktan vazgeçtim' dedi. Hakikatten bu bana iletilen direkt birinci kişiden iletilen 'Senin gibi bir üvey babaya kızlarımı bırakamazdım' dedi. Daha ne olsun, daha ne olabilir ki. Çocuk babasına söylüyor okulları araştırdığımızda, 'Baba bak, bu içkiyi bırak, bu adam gibi olursun' diyor. Adam içkiyi bırakıyor. Ve orada dikkat ederseniz bir replik vardı. 'Ramazanlarda, getir rakıyı, getir.' Ramazan’da içilir mi deniyor, bu hep yayınlanıyor yani. Demek ki doğru şeyler vermişiz. Onda da çok mutluyum yani.

OYNADIĞIM HİÇBİR ADAMI SEVMEDİM ONUN İÇİN DE BAŞARILI OLDUM: Genç oyunculara tavsiyem, meslek olarak kabul etsinler. İş olarak değil. Meslek olarak kabul etsinler ve üzerinde çok çalışsınlar. O senaryoya hazırlanmak diye bir şey vardır. Senaryoyu okuyacaksın, bir daha okuyacaksın, okuyacaksın, bir daha okuyacaksın. Her şey orada. Her şey o satırlarda var. Analizini yaptığın zaman oyuncu olarak her şey o satırlarda. O zaman çok doğru rol çıkarırsın zaten. Yanlış bir şey yapman mümkün değil o zaman. Doğru oynamış olursun, ondan sonra da derki seyirci 'Vay ne güzel oynuyor ne kadar doğru oynuyor.' Sen kendini role uyduracaksın, o sana uymayacak. Ucuzuna kaçmadan. Oynadığım hiçbir adamı sevmedin. Benim mesleğim, işim bu. Rolü sevmek mecburiyetinde değilim. Sadece çalışmak mecburiyetindeyim o adamı. Sevmeyebilirim ama çalışarak da onu oynayabilirim. Onun için de başarılı oldum. Sevip, sevmemek diye bir şey yok. Rolünü oynayacaksın. Oyna kardeşim. Bak çık tiyatroda oyna, kameranın karşına çık, geç oyna, bunun (kameranın) karşısına geç oyna.

ÇOK OKURUM, İYİ BİR KİTAPLIĞIM VAR: Okurum, çok okurum. Çok iyi bir kitaplığım var. Onu da ilerde bir yere bırakacağız. Çünkü çok kıymetli kitaplarım var. Okurum, muhakkak okurum. Seyrederim, okurum. Ustaların hayatlarını okurum. Bizim için ustadır yani onlar. Bu festivallere giderim. O benim seyirciye olan borcum, oyuncu borcum, meslek borcum, onlar bizi bir yere getirdiler onları geri çeviremem hiç, hiç, hiç… Nerelerdeyseler oraya giderim. Genç arkadaşlara başarılar diliyorum ama çalışarak gelsinler, okuyarak gelsinler. Doğrudur. Çalıştığın zaman doğrusunu yakalarsın, çalışmadan gidersen doğrusunu yakalayamazsın, ondan sonra bir bakarsın a niye kalktı bu dizi."

(ANKA)

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Yaşam