Senarist - yönetmen Ayhan Sonyürek: Senaristler her konuda kendisini daraltılmış hissediyor.

Senarist - yönetmen Ayhan Sonyürek: Senaristler her konuda kendisini daraltılmış hissediyor.
Yayımlanan bölümleriyle sosyal medyada, birçok platformda Trend Topic (tt) olan “Sadakatsiz” dizisine RTÜK idari para cezası verdi.
Yayımlanan bölümleriyle sosyal medyada, birçok platformda Trend Topic (tt) olan “Sadakatsiz” dizisine RTÜK idari para cezası verdi. İngiliz yapımından uyarlanan diziye “Toplumun milli^ ve manevi^ degˆerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı” sahnelerin bulunduğu gerekçesiyle verilen ceza, birçok yönüyle eleştirildi. Eleştirilerin odağında ise, dizilere ve televizyon programlarına “milli ve manevi değer, genel ahlak kavramları” üzerinden verilen cezalarla bir yaşam biçimi dayatıldığı düşüncesi vardı.
Time code 11:34 “evli bir insanın nasıl yaşaması gerektiğine, bekar bir insanın nasıl yaşaması gerektiğine, aile normları üzerinden bakarak bir dünya görüşünün cezalandırılması. Aslında bu bir görüş cezalandırma. (Senarist ve Yönetmen Ayhan Sonyürek)

Time Code’da bugün, RTÜK’ün dizilere verdiği cezalardan yola çıkarak hazırladığımız dosyaya katkı sağlayan Senarist ve Yönetmen Ayhan Sonyürek’in konuyla ilgili değerlendirmelerine kulak veriyoruz.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, özel radyo ve televizyonların yayına başlamasıyla birlikte, radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek için 1994 yılında kuruldu. Geçtiğimiz yıl çıkarılan yönetmelikle de artık isteğe bağlı yayınları da denetleme yetkisi RTÜK’e verildi.
Düzenleyici ve denetleyici misyonu olan RTÜK, verdiği cezalar nedeniyle en çok denetleyici misyonuyla öne çıkıyor.

Son zamanlarda, Sadakatsiz, Çukur, Yasak Elma, Öğretmen gibi birçok dizi RTÜK’ten aldığı cezalarla haberlere konu oluyor. RTÜK’ün dizilere verdiği orantısız cezalar, RTÜK’ün yapısal işlevine dönük tartışmaları da beraberinde getiriyor

“Bir dünya görüşü cezalandırılıyor”

Eskiden bir Sansür Kurulu vardı ve içerikler yayımlanmadan önce denetime tabi tutulurdu. Ama şimdi Sansür Kurulu yok ve yasa gereği RTÜK, yayınlara önceden müdahale edemiyor. Ancak yayımlandıktan sonra deneteleyebiliyor. Buna rağmen verdiği cezalar nedeniyle bir otosansür iklimi oluşturulduğu için, senaristler istedikleri gibi her sahneyi yazamayacaklarını biliyorlar. Dolayısıyla aslında yayımlanmadan önce de bir içeriğe öz denetim uygulanıyor.

Hanımın Çiftliği, Baba Evi, Kırık Kanatlar, Kurşun Yarası, Sil Baştan gibi yaklaşık 30 dizi projesinde senaristlik yapan; Öğrenci Kafası: Soygun, İyi Biri, Unutulmayanlar gibi film projelerinde de senaristlik ve yönetmenlik yapan Ayhan Sonyürek, RTÜK’ün, koyduğu yasaklarla bir dünya görüşünü cezalandırdığını belirtiyor:

Ülkemizde, aslında düşünce özgürlüğü, düşünceyi yayma özgürlüğü olmadığı için bu alanın siyasette, basında, sanatta ve kültür alanında da benzer yansımaları oluyor. RTÜK’ün verdiği cezalar da bununla ilintili. Aslında bu bir sansür diyoruz ama yayımlanmış bir eserin durdurulması demek belki ya da yayımlanmadan durdurulması sansür, bu daha çok cezalandırma. Tabi ki cezalandırma bazı hukuki gerekçelere bağlı olması gerekiyor. Ancak gördüğümüz bu cezalandırmalar bir hukuki gerekçeye değil, bir düşünceye uygun olup olmaması. Yani bir evliliği, evli bir insanın nasıl yaşaması gerektiğine, bekar bir insanın nasıl yaşaması gerektiğine, aile normları üzerinden bakarak bir dünya görüşünün cezalandırılması. Aslında bu bir görüş cezalandırma. Çünkü yasalarımızda evlilik dışı bir ilişki yasak değil. Eskiden zina yasaktı ama şu an değil. Dolayısıyla yasalarda suç olmayan bir şeyden cezalandırılması, ekranlarda gösterilmesinin yasaklanmak istenmesi ya da buna ceza verilmesi bir dünya görüşünün cezalandırılması demek. Baktığımız zaman aileyi korumak başlığı altında, işte genel ahlak demek, bunlar tabii iktidarı elinde bulunduran kişilerin dünya görüşlerine uygun olarak verdikleri cezalar, yoksa bir hukuki karşılığı olan cezalar değil.”

“RTÜK toplumu dizayn etme çabasında”

Ayhan Sonyürek, RTÜK’ün verdiği bu cezaların hukuksal bir karşılığı olmadığını düşünüyor. Bu düşünce hem RTÜK kanununda belirtilen yayın ilkelerinde muğlak ifadelerin bulunmasıyla ilintili hem de RTÜK’ün yayımlanmadan bir içeriğe müdahale etme hakkı olmadığı halde, birkaç gündeme gelen örnekte yayımlanan bir diziye yayın öncesinde müdahale etmesiyle alakalı.

Senarist Ayhan Sonyürek, RTÜK’ün artan orantısız müdahaleleriyle bir toplum dizayn etmeyi amaçladığına dikkat çekiyor:
Amaç zaten toplumun istediği biçimde düşünmesini sağlamak. Ama bu başarılabilecek bir amaç değil, çünkü toplumu vereceğiniz bir mesajla veya dizide göstermediğiniz, yasakladığınız bir şeyle dizayn edemezsiniz. Topluma binlerce, milyonlarca veri gidiyor. Bunları değerlendiriyor insanlar, kitaplar okuyor, filmler izliyor, dış dünyadan filmler izliyor. Eskisi gibi değil. Eskiden bir tek televizyon kanalı vardı. Ve kanalın dışında izleyebileceği başka bir yer yoktu. Şu an insanlar, özgürce dünyanın her yerine ulaşabiliyorlar. Dolayısıyla bu sansür demeyelim buna, aslında bu sansür girişimi, gelecek milyon tane mesajdan sadece birkaç tanesini engellemek ne toplumu istedikleri gibi oluşturabilir ne de başarılı olabilirler. Bu bir çaba, dizayn etme çabası ama beyhude bir çaba. Bunlar geçmişte de olmuştur. Ama ters tepmiştir,  geri dönmüştür. Ülkemizde arabesk televizyonlarda ve radyolarda yasaktı. İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay gibi arabesk söyleyen türkücüler, şarkıcılar TRT’ye çıkamazdı. Ama devamında onlar patladı. Toplumu “bu müziği dinleyeceksiniz” diye dizayn edemediler. Dolayısıyla “böyle düşüneceksiniz” diye de dizayn edemezler. Bu sadece bir girişim ama beyhude bir girişim.”

SENARİSTBİR’den sansüre karşı imza kampanyası

Tarafsız ve bağımsız olması gereken bir üst kurulun, kendi siyasi görüşüne uygun bir toplum düzeni yaratma çabasıyla kararlar alması veya cezalar uygulaması RTÜK’ün işlevini kaybettiği tartışmalarını da gündeme getirdi. Bu duruma, sektörden farklı karşı kampanyaları da düzenlendi.

Bunlardan biri de Ayhan Sonyürek’in yönetim Kurulu Başkanı olduğu “Senaryo ve Diyalog yazarı Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği” inden geldi.
Kısaca SENARİSTBİR olarak bilinen senaryo yazarları meslek birliği geçtiğimiz aylarda sansüre karşı bir bildiri yayımladı.
Senaryo yazarları ve destekçilerinden yüzlerce kişinin imzaladığı bildirinin son cümlesinde

“Biz senaryo yazarları; inanıyoruz ki kötü senaryoların doğuracağı sakıncalar sansür ile değil, iyi senaryolar ile giderilir. En kötü senaryo bile en iyi sansürden daha dürüsttür” deniyor.

Bildirinin tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz. Senarist ve Yönetmen Ayhan Sonyürek, bu imza kampanyasının neden başlatıldığını şöyle anlatıyor:

“Birkaç gün süren bir imza kampanyasıydı. Netflix’de yayımlanan bir dizide, dizinin içeriğine müdahale edip, bunun üzerine senaristler tarafından geri adım atılması, yapım tarafından geri adım atılması ve yeniden düzenlenmiş olması. Sonradan başka anlaşmazlıklarla vazgeçilmesi. Bu bilgilerden sonra biz, ülkemizde sansürün olmadığını, yasalarda sansürün olmadığını anlattık. Çünkü eskiden sinema filmi için, siz senaryonuzu yazardınız, Sansür Kurulu’na gönderirdiniz. Sansür Kurulu senaryoyu reddederdi ya da düzeltilmesi gereken yerleri işaret ederdi. Onu düzeltip verirdiniz, onaylandıktan sonra o film çekilebilirdi. Bu sansür demekti. Ama şu an biz bir sansüre uğramadan eserlerimizi yazıyoruz, çekiyoruz, gösteriyoruz. Daha sonra hukuka uygun değilse cezasını görüyoruz. Ama burada bir Sansür Kurulu olmadığı halde, Sansür Kurulu gibi davranan RTÜK var. RTÜK bir eserin, önceden görüşerek, baskı sopasını göstererek içeriğini değiştirdi. Aslında bu yasalarımızda suç. Çünkü sansür yok. RTÜK sorumluları bu anlamda anayasal suç işliyorlar. Çünkü bir eserin, bir yayının bir düşüncenin önden kontrolü yasalarımızda yok. Aslında yapılmak istenen bir korku iklimi yaratıp bu korku ikliminde insanların geri durması.
Biz o imza kampanyasını yaptık ve sektörün büyük bileşenlerinin, büyük bir kısmının imzasını aldık.
Ama sonuç şu oldu ‘Netflix’te artık eşcinsel bir ilişkinin anlatıldığı bir hikaye olamaz’ diye kafamıza kazındı. Bu bize otosansür olarak geri döndü. Böyle bireysel olaylarla yapmak istedikleri bir korku iklimi yaratıp senaristlerin otosansür yapmalarına yol açmak. Yapımcıların ve kanalların bir otosansür  yapmalarına yol açmak. Çünkü yasal olarak bunu yapamıyorlar. Bu sopayla önden böyle yaparak, bir sınır çiziyorlar ve o sınırın içinde kalmamızı istiyorlar. 
 

“Genel ahlak, iktidar kimse onun ahlak anlayışına göre değişir”

Sonyürek’in dikkat çektiği, korku iklimiyle koyulan sınırlarda ve otosansür gölgesinde senaristler nası yazıyorlar? En çok hangi konularda otosansür uygulamak zorunda kalıyorlar? Senarist ve yönetmen Ayhan Sonyürek sorumuzu şöyle cevaplıyor:
“Senaristler her konuda kendisini daraltılmış hissediyor. Doğal olarak daraltılmış bir alanda mücadele etmek zorundasınız, yazmak zorundasınız. Sınırlar var; argo kullanmak, ahlaken yargılanabilecek davranışları oraya koyamamak, eşcinseller ya da evli bir kadının aşık olmasıyla ilgili hikayeler bunları koymakta artık senaristler çok zorlanıyor. Ama bunlar çok uzun yıllar öncesinde geçirilmiş sorunlardı. Türkiye’de Aşkı Memnu diye bir dizi seyredildi. Evli bir kadının aşk hikayesiydi. Bu dizi TRT döneminde, siyah beyaz-dönemde biz bunu televizyonlardan izledik.
Bizim aslında bunlar uzun yıllar önce geçtiğimiz evrelerdi. Sorunu olmayan konulardı. Sorun yeni yeni oluyor aslında bunlar. Bir dizayn çalışması ama dediğim gibi beyhude, sonu hüsranla bitecek bir çalışma. Daha muhafazakar bir toplum isteniyor, daha dini bütün bir toplum isteniyor. Genel ahlak diye tanımladıkları şey, kendi ahlak anlayışları ama bu ahlak anlayışı subjektif bir şeydir. İktidarda kim olursa onun ahlak anlayışına göre değişir.”

Dosyanın tamamını okumak için tıklayın.

Gündem