'Sürdürülebilir Afet İletişiminde Gazetecinin El Kitabı' yayımlandı

'Sürdürülebilir Afet İletişiminde Gazetecinin El Kitabı' yayımlandı
Depremin birinci yılında “Sürdürülebilir Afet İletişiminde Gazetecinin El Kitabı” yayımlandı.Özgür Can Yolcu, "Bizleri böyle bir kitap çalışması yapmaya iten ana etken, medya kuruluşlarının afet bölgesine sorunlu bakışıydı" dedi.

Medya kuruluşlarının afet bölgesine sorunlu bakışı olduğu fikriyle hareket eden 3 akademisyen tarafından kaleme alınan “Sürdürülebilir Afet İletişiminde Gazetecinin El Kitabı” başlıklı e- kitap, okuyucuyla buluştu.

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinden Doç. Dr. Betül Pazarbaşı, Doç. Dr. Selma Koç Akgül ve Asistan Özgür Can Yolcu’nun birlikte hazırladığı kitabta, deprem bölgesinde haber takibi yapan gazetecilerin de görüşleri yer aldı.

Kısa Dalga'dan Esra Tokat, Sözcü Televizyonu'ndan Meral Danyıldız, bağımsız gazeteci Rabia Çetin, Medyascop'tan Ayşegül Karagöz ve TRT Haber'den Hamza Çiftçi, kitapta görüşlerine yer verilen gazeteciler.

Kitap, afet haberlerinde kullanılan dil ve fotoğraf seçimini ve birçok konuyu eleştirel ve çözüm odaklı bir şekilde ele alıyor. Kitapta, sürdürülebilir afet iletişimi, medyanın afet üzerindeki etkileri ve afet odaklı habercilikle ilgili birçok konu başlığı mevcut.

Kitabın yazarlarından Asistan Özgür Can Yolcu, T24'e verdiği röportajında, kitabı yazma nedenlerinden bir tanesinin medya kuruluşlarının afet bölgesine sorunlu bir bakış açısıyla yaklaşmaları olduğunu belirtti.

Sürdürülebilir afet iletişimi kavramından bahseden Yolcu, depremin insanlar üzerinde yarattığı ve yaratacağı olumsuz etkileri azaltmak için afet iletişiminden büyük ölçüde yararlanılması gerektiğini söyledi. Bu nedenle Yolcu, afet risklerinin her zaman var olduğu bu coğrafyada, afete dirençli toplumlar yetiştirmek için çözüm odaklı afet iletişim stratejileri geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

"Medya, afet iletişiminin en önemli aktörlerinden bir tanesidir"

Medyanın afet için stratejiler geliştirmesi gerektiğinin önemini vurgulayan Asistan Yolcu, şöyle konuştu:

“Medyanın afet öncesinde, sırasında ve sonrasında afet üzerine farkındalığı gündemde tutan stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Ancak Türkiye’de medya kuruluşları yıkılan bina sayılarını, ölen insan sayılarını haberleştirmekten öteye gidememektedir. Bu sorunlu noktanın ana nedeni Türkiye’de 'Afet odaklı habercilik' anlayışın tüm bu acılara rağmen hala daha geliştirilmemiş olmasıdır. Medya, afet iletişiminin en önemli aktörlerinden bir tanesidir. Medya kuruluşları afet bölgesine haber takibi yapmak için gönderdiği birçok muhabirinin afet deneyiminin olmaması, afet haberciliği üzerine eğitilmemiş olmaları gibi birçok neden haber içeriğine ne yazık ki yansımaktadır.”

"Medya kuruluşlarının afet bölgesine sorunlu bakışı"

Medyanın deprem esnasında daha çok dramatik haberlere ve görsellere ağırlık verdiğini söyleyen Yolcu, şunları söyledi:

“Bizleri böyle bir kitap çalışması yapmaya iten ana etken, medya kuruluşlarının afet bölgesine sorunlu bakışıydı. Haber ne yazık ki ticari bir araca dönüştüğü için afet bölgesinden kamuoyuna aktarılan haberlerin dramatik bir şekilde neden-sonuç ilişkisinden kopartılarak sunulduğunu izledik. Medya, depremin insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi, politik bağlamından kopartarak 'mucize çocuk', 'çaresiz anne' gibi dramatik haberlere ve görsellere ağırlık verdi.

Elbette depremin yarattığı yıkım kamuoyuyla paylaşılmalı ancak enkaz altından çıkartılan küçük bir çocuğun yüzü ya da bedeninin haber görselinde sunulmasının veya enkaz altından çıkartılan bir kişiye 'Aşağıda ne hissetin?' gibi bir sorunun sorulmasının habercilik anlamında hiçbir şey ifade etmediğini açıkça söyleyebilirim.” (Kısa Dalga)

Gündem