Tezcan Karakuş Candan: 'Depremin hemen birinci ayında gidip temel atamazsınız'

Tezcan Karakuş Candan: 'Depremin hemen birinci ayında gidip temel atamazsınız'
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, "Bu ülkeyi yönetenlerin depremle birlikte yeni bir yapılaşma sürecini koordine edemedikleri, yeni bir yaşam ve kentleşme politikalarını doğru kurgulayamadıkları için bugün biz bir afetle karşı karşıyayız" dedi.

Gazeteciler Cemiyeti’nin, 9. Köy Haber Merkezi Projesi kapsamında düzenlediği söyleşilerin bu haftaki konuğu olan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı ve Kısa Dalga yazarı Tezcan Karakuş Candan “Deprem, Kent, Yeniden İnşa” başlığına dair konuştu.

Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremlerin ardından kentlerin yeniden inşa süreçleri hakkında değerlendirmelerini sunan Candan, "Hemen birinci ayında gidip temel atamazsınız. Çünkü orada zaten yer sarsıntıları devam ediyor" dedi.

Depremin aslında felaket değil bir doğa olayı olduğunu ifade eden Candan, "O doğa olayıyla yaşamaya alışırsak, ona göre bir yapılaşma ve ona göre bir yaşam tarzı kurgularsak -ki buna biz doğa dostu yapılaşma ve doğa dostu yaşam diyoruz- deprem o zaman bir felaket olmaz. Dolayısıyla depremle ilgili önlem alınmadan, onun gereklerini yerine getirmeden kentleşme politikalarını ve yaşam tarzını belirlersek bir afet oluşmaya başlıyor" dedi.

'Bu ülkeyi yönetenler yeni bir yaşam ve kentleşme politikalarını doğru kurgulayamadıkları için...'

Bugün ülkede yaşadığımız şeyin deprem kaynaklı olmadığını söyleyen Candan, "Bu ülkeyi yönetenlerin depremle birlikte yeni bir yapılaşma sürecini koordine edemedikleri, yeni bir yaşam ve kentleşme politikalarını doğru kurgulayamadıkları için bugün biz bir afetle karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

'Denetim işi kamunun görevidir'

Yapı denetiminin özelleştirilmesinin yanlış olduğunu savunan Candan, “Her depremden sonra bir mevzuat çıkar. 1999 depreminden sonra Yapı Denetim Kanunu diye bir kanun çıkarıldı. Daha önce, yapı denetimi ‘kamu eliyle’ yapılıyordu. Yani inşa faaliyetlerinin her aşamasını yerel yönetimler koordine ediyordu. ‘Yerel yönetimler bu işi yapamıyorlar’ dendi ve yapı denetimi özelleştirildi. Oysa denetim işi kamunun görevidir” dedi.

Kaçak yapıların ‘yasallaştırılması’ seçim süreçlerinde bir promosyon olarak sunuluyor

İmar aflarına ilişkin de konuşan Candan, kaçak yapıların ‘yasallaştırılmasının’ seçim süreçlerinde bir promosyon olarak sunulduğunu ifade ederek 2011’de Van’da meydana gelen depreme de değindi ve “İktidar, 2012’de afet riski altındaki alanların dönüşümü diyerek bir kentsel dönüşüm kanunu çıkardı. Depremde gerçekten sağlıklı olmayan yapıların yıkılması ya da güçlendirilmesiydi. Bu kanunu uygulamadı. Türkiye’de 18 milyon yapı stoğunun sağlıksız olduğu ifade edildi. Ama buna dair bir envanter çıkartılıp çalışma yapılmadı" diye konuştu.

'Ciddi bir koordinasyon eksikliği yaşandı'

Kahramanmaraş’ın depremselliğine ilişkin raporlar yayınlandığı halde hiçbir önlem alınmadığının altını çizen Tezcan Karakuş Candan, durumu “Sağlıksız, rant odaklı bir kentleşme politikası izlendiği için hiç kimse orada deprem olup olmayacağı derdinde değildi. Ciddi bir koordinasyon eksikliği yaşandı. Sistem bir afet yarattı. Bütün kurumları harekete geçiren şey depremin kendisi olmalıydı. Deprem olduğu anda birinden emir beklemenize gerek yoktu, doğa size o emri vermişti" dedi. Deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarının hemen ardından acil barınma ihtiyacının karşılanması gerektiğini vurgulayan Candan, çadırkent ve konteynerkent ifadelerinin yanlış olduğunu belirtti. Bir acil barınma birimi olan çadır ve konteynerlerin, mevcut kriz yönetiminde geçici barınma birimine dönüştüğüne dikkat çekti.

Deprem bölgelerinde yeniden inşa süreci: Hemen birinci ayında gidip temel atamazsınız

Candan, “35.500 ev doğrudan yıkıldı ama hasarlı orta hasarlılarla birlikte 405 bin konut yapması gerekiyor devletin. Bu da zahmetli bir şeydir. Hemen birinci ayında gidip temel atamazsınız. Çünkü orada zaten yer sarsıntıları devam ediyor” sözleriyle yeniden inşa sürecinin yavaş ilerlemesi gerektiğine dikkat çekti. Bunun için yapılması gerekeni ise şöyle anlattı; “Yeniden inşa sürecinde geçici barınma dediğimiz insanların bir yıl ila üç yıl süresince yaşayabilecekleri yaşam alanlarını tasarlamak gerekiyor.”

'Kentin yeniden inşa süreçlerinde halkın katılımcı olması gerekiyor'

“İnsanlar deprem bölgesinden büyük şehirlere geldiler, iç göçmene dönüştüler. Büyük şehirlerin yükü daha da arttı. Bu insanların tekrar dönebilmesi için planlamalarda, kararlarda, kentin yeniden inşa süreçlerinde halkın katılımcı olması gerekiyor. Ancak ne yazık ki ortak bir yaklaşım yok” diyen Candan, deprem bölgelerinden büyük kentlere gelen birçok insanın kendi şehrine dönmeyeceğini, çünkü orada söz hakları olmadığını belirtti.

“Ormanlar ve arkeolojik alanlar tehlikede”

Kalıcı barınmanın planlı işlemesi gereken bir süreç olduğunu ifade eden Candan, deprem sonrası çıkan kararnameye vurgu yaparak şunları söyledi:

“Cumhurbaşkanı 24 Şubat’ta bir kararname çıkardı. O kararname ile deprem bölgelerinde olağanüstü hal uygulanmaya başladı ve bu bölgelerde hiçbir şekilde dava açamıyor, hak arayamıyorsunuz. Bu bölgelerde ormanlar, meralar, arkeolojik alanlar rezerv konut alanları olarak yapılaşmaya açılabilir. Bu kararnameyle birlikte bunlara karşı çıkamazsınız. Mülkiyet haklarından vazgeçiyorsunuz. Kalıcı barınma ve yeniden inşa sürecinde böyle bir yaklaşımla karşı karşıyayız.”

'1900 kişinin yaşayabileceği bir yaşam birimi oluşturduk'

Candan, Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak tasarladıkları Malatya Yeni Yaşam Üniteleri’ni de şu sözlerle anlattı:

"54 tane mimar bir araya geldik ve bir hafta içerisinde bütün proje detaylarıyla birlikte çizildi, arazi analizleri yapıldı. Her bir ünitede birer birim yaptık. O bölgenin yaşam tarzını araştırdık, Malatyalılarla konuştuk. İkişer katlı hafif çelik sistemden üniteler ürettik. Yemekhanesi, çamaşırhanesi, sosyal tesisleri, çocuk oyun alanları ve anaokullarıyla aslında bir yaşam kenti tasarladık. 1900 kişinin yaşayabileceği bir yaşam birimi oluşturduk. Projenin tamamının maliyeti 6 milyon dolar. Altyapısını büyükşehir belediyesi yapacak, finansmanını ise uluslararası bir vakıf üstlenecek"

'Ders alınmıyor'

Candan, felakete dönüştürüldüğünü söylediği depremlerin ardından ders alınmadığını da sözlerine ekledi ve “Ankara’da bütün vadiler ve dere yataklarına 40 katlı bloklar yapılıyor. Bütün bunların hepsi bir gün deprem olduğunda orada yaşayanlara mezar olacak. Bunu biliyoruz ve bilim insanları, meslek örgütleri bunu söylüyor ama 40 katlı konutlar yapılmaya ve o konutlarda ısrarla oturulmaya devam ediliyor, ders alınmıyor" ifadelerini kullandı. (Kısa Dalga)

Gündem