TİHV: "Türkiye iklim krizini en ağır yaşayan ülkelerden biri, iktidar vahameti kavrayamadı

TİHV: "Türkiye iklim krizini en ağır yaşayan ülkelerden biri, iktidar vahameti kavrayamadı
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), orman yangınları ile ilgili olarak; "Türkiye, iklim krizi ve ekolojik tahribatın sonuçlarını en ağır biçimde yaşayan ülkelerden biri olmasına karşın mevcut siyasal iktidar, durumun vahametini kavrayabilmiş değildir. İktidarın yaklaşımı tam bir vurdumduymazlık halidir" açıklaması yaptı ve "Türkiye'nin Paris Anlaşması'nı onaylamayan altı ülkeden biri olduğunu" anımsattı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), orman yangınları ile ilgili olarak; "Türkiye, iklim krizi ve ekolojik tahribatın sonuçlarını en ağır biçimde yaşayan ülkelerden biri olmasına karşın mevcut siyasal iktidar, durumun vahametini kavrayabilmiş değildir. İktidarın yaklaşımı tam bir vurdumduymazlık halidir" açıklaması yaptı ve "Türkiye'nin Paris Anlaşması'nı onaylamayan altı ülkeden biri olduğunu" anımsattı.  

TİHV, orman yangınları ve sel felaketleri ile ilgili olarak; iktidarın iklim krizi karşısında önem almadığına dair yazılı basın açıklaması yaptı.

Açıklamada, "Son haftalarda Türkiye’nin vicdanı adeta yangınlarda yanıp sellerde boğuluyor ve devlet erkini kullananlar görev ve sorumlulukları hiçbir şekilde yerine getirmiyor. mevcut siyasal iktidar, durumun vahametini kavrayabilmiş değildir. İktidarın konuya dair yaklaşımı tam bir vurdumduymazlık halidir" değerlendirmesi yapıldı.

Açıklama şöyle:

"Tüm eksiklik ve yetersizliklerine rağmen, halen bu konudaki en önemli uluslararası belge niteliğindeki Paris Anlaşması’nı ısrarla onaylamayan son altı ülkeden biri Türkiye’dir. Devletlerin kendi yurttaşlarına karşı birinci görevi, onların can ve mal güvenliklerini sağlamak, hakların hayata geçirilmesini güvence altına almak ve sürdürmektir. Ayrıca, gelecek kuşakların haklarını da gözeterek, bir parçası olduğumuz çevreyle ve çevrenin/ekosistemlerin canlı ve cansız bileşenleri ile uyumlu bir şekilde sürdürülebilir bir yaşamın sağlanması da devletlerin görev ve sorumluluğudur. 

Türkiye toplumunu adeta nefes alamaz hale getiren, siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, iklimsel ve ekolojik boyutları olan, ağır bir kriz hali olarak tanılayacağımız bu durumun işaretlerini bir süreden beri güçlü bir şekilde almaktaydık. Orman alanlarının ve su kaynaklarının sermayenin çıkarları doğrultusunda hızlı ve yoğun tahribi ile birlikte yaşanan kuraklıklar, yaygınlaşan ayırımcı ve nefret söylemi ile birlikte artan ırkçı saldırılar, kadına ve LGBTİ ’lara yönelik şiddet, Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj sorunu, suç örgütleri ile girilen ilişkiler sonucu siyaset kurumlarında ve aktörlerinde görülen ağır çürümüşlük, yönetilemeyen pandemi, durdurulamayan hayat pahalılığı, birbiriyle ilişkili ve bağlantılı bu işaretlerden bazılarıdır." (ANKA)

Gündem