Türkan Elçi, Kılıçdaroğlu'nun Diyarbakır ziyaretini değerlendirdi: "Hakkın tesliminden ve hakikatle yüzleşmekten söz ediliyorsa..."
Türkan Elçi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Diyarbakır ziyaretine ilişkin "Eğer geçmişteki hatalara itiraz edilmeyecek ve çözümler bu minvalde üretilemeyecekse, çok uzun yılların derinlerinde yatan sorunlarla hesaplaşılmayacaksa, helalleşmede daha yerinde bir ifadeyle hakikatle yüzleşmede inat edilmeyecekse, geçmiş dönemdeki gibi bize sunulan seçim vaadi olarak kalacaktır maalesef" dedi.
Türkan Elçi, T24'te yayımlanan "Sur ve Zümrüdüanka" başlıklı yazısında özetle şöyle dedi:
(...) Bildiğiniz üzere iki gün önce Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Otelde, sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen sabah kahvaltısına ben de katıldım. Daha sonra da Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı'na da ayrıca bir ziyaret gerçekleştirildi. Bu hem vakfımız hem de toplumun üzerindeki tezahürü açısından elbette önemli bir ziyaretti. Diğer toplantı ve gelişmeleri ben de çoğu kişi gibi sosyal medyadan takip ettim. Anladığım kadarıyla dizelerimde dile getirdiğim gibi "avluma bahar gelmiş, ağacımın dalı kuru siz gidin" kabilinden bir umutsuzluk, anlaşılmamaktan ve çoğu zaman kandırılmaktan muzdarip serzenişli hava hâkim doğal olarak.
Diğer yanıyla da yeni yetişen genç neslin -ki gençlik demek umut etmek demek- birtakım şeylerin değiştirilmesi yönünde haklı taleplerinin ve umutlarının olduğu da görülüyor. Bu arada on beş yıl öğretmenlik yapan biri olarak gençlere de inandığımı, güvendiğimi ve kendi anne babalarının bile kime oy verdiğine bakmaksızın oy vereceklerine inandığımı da belirtmek isterim.
Toplantılarda veya sokaktaki vatandaşa uzatılan mikrofonlara itirazların dile getirilmesi kadar doğal ne olabilir? Hatta mağduriyete kimlerin sebep olunduğunun ayırımına bakılmaksızın, itirazın güçlü bir sesle dillendirilmesi gerekir. Bir insanın kendi hayatına, ailesinin hayatına mal olmuş yanlış politikaların hesabını sorma hakkı vardır.Tabii, insan hayatı her şeyden daha önemlidir, bakış açısıyla olaylara, durumlara yaklaşma geleneğine sahipse. Biat ve her şeyi sineye çekme kültürüyle yetişmemişse.
Kemal Kılıçdaroğlu'ndan "helalleşme" mefhumunu ilk duyduğumda ölülerin cenaze namazında gerçekleşen helalleşme ritüelini anımsatmıştı bana. Ölünün arkasından herkes "Hakkım helali hoş olsun" der ve her ne hakkı varsa haktan feragat edilir. Oysa bir hukuk devletinde yaşadığına ve asıl bu dünyada hesaplaşılması gerektiğine inanan bir mağdur "Hakkım helali hoş olsun" diyemez. En doğal hakkından feragat edip adaletin tecellisini öteleyemez.
Evet hakkın tesliminden ve hakikatle yüzleşmekten söz ediliyorsa, herkes kendi yarasının olduğu yerden sesini yükseltsin. Benim itirazım Diyarbakır'ın Sur mahallesini yerle bir eden, bin yıllardan olagelen toplumsal hafızanın kentsel dönüşüm projesiyle yok edilmesinedir. Benim itirazım, savaşın içine çekilen çocuk kemiklerinin üzerinde ve sivil insanın mağduriyeti üzerinde inşa edilen inşaatların satışa sunulmasınadır.Benim itirazım dahli olanların hiçbir şekilde öz eleştiride bulunmamasınadır.Benim itirazım doğduğum mahallede, farklı etnik kökenden gelen Ermeni, Süryani, Keldani komşularımızın ayak izlerinin dolaştığı sokakların bilinçli politikalarla yok edilmesinedir.
Küstürülüp gitmek zorunda kalan komşularımızın da gönlü alınacak politikalar üretilecekse bir nebze de olsa onların yüzüne bakmaya yüzümüz olur. Eğer geçmişteki hatalara itiraz edilmeyecek ve çözümler bu minvalde üretilemeyecekse, çok uzun yılların derinlerinde yatan sorunlarla hesaplaşılmayacaksa, helalleşmede daha yerinde bir ifadeyle hakikatle yüzleşmede inat edilmeyecekse, geçmiş dönemdeki gibi bize sunulan seçim vaadi olarak kalacaktır maalesef.
Sur'daki enkazın Zümrüdüanka gibi küllerinden yeniden yaratılmaya imkân sağlayacak, bir yer olduğu unutulmamalıdır. Uygulanan politikaların sonucu olan nefret söylemiyle uzun yıllar öncesinden küstürülenlerle kardeşlik bağı da bu külden yaratılabilir. Bu külden yaratılmasına müsaade edilmeyecek bir şey varsa o da kendimizi ifade etmeye engel olan şedit dildir. Zümrüdüanka efsanesinin küllerinden yeniden yaratılma hikâyesinde eşitliği, adaleti, insana ve çevreye saygıyı, hoşgörüyü isteyenlerin hedeflerine varabilecekleri anlatılır aynı zamanda. Savaşın acımasız enkazının altında kemiklerimizle beraber erdemlerimizin de kaldığı unutulmamalıdır."
YAZININ TAMAMI
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.