Türkiye'de anket şirketlerinin sık yaptığı hatalar neler?

Türkiye'de anket şirketlerinin sık yaptığı hatalar neler?
Ferhat Değer: "İster makale, ister araştırma raporu, ister yüksek lisans ya da doktora tez çalışması olsun, akademik yayınlarda ve firmaların yürüttüğü kamuoyu araştırmalarında çoğu zaman benzer noktalarda benzer hatalarla karşılaşıyoruz. Araştırmanın amacı, konusu, belirlenen hedeflerin araştırmanın amacıyla örtüşüp örtüşmediği, hipotez yazımı, ana kütlenin belirlenmesi ve örnekleme tekniği, karşılaştığımız hataların yalnızca birkaçı."

Türkiye 14 Mayıs'ta tarihinin en önemli seçimlerinden birine yaklaşırken her gün yeni bir anket sonucu kamuoyuyla paylaşılıyor. Maltepe Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Ferhat Değer anket şirketlerinin kullandıkları yöntem ve sık yaptıkları hatalara ilişkin değerlendirme yaptığı bir yazı kaleme aldı.

Euronews Türkçe'de yer alan yazı şu şekilde;

Sosyal medyada yer alan çeşitli platformlarda, gündeme ilişkin haberlerin sıkça yer alması ve haber değeri görülen içeriklerin önemli bir kısmının toplumsal araştırmalara yer vermesi sebebiyle, bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim. Bu yazıda, araştırma süreci ve yönteme kısaca değinip, yapılan araştırmalarda sıklıkla karşılaşılan hatalara ve çeşitli örneklere yer vereceğim. Bu metni akademik yazım tarzından uzak, yalın, sade ve rahat bir dille yazmaya özen gösterdim. Okuyucular da akıllarına takılan bir konuda, aynı rahatlıkla benimle iletişime geçebilirler.

Bilimsel araştırma süreci ve yöntem

Yöntem, ele alınan olgunun bilimsel kurallara uygun olarak araştırılmasını sağlar. Araştırma sürecinin doğru ilerlemesi, o süreçteki adımların yönteme ve ilgili tekniklere uygun olup olmamasıyla yakından alakalıdır.

Bilimsel yöntem, düşünsel yaklaşım ve araştırma teknikleriyle karşılıklı bir etkileşim içindedir. Yani yöntem, hem soyut ve zihinsel bir süreci temsil eder, hem de bu soyut süreçleri somutlaştıran teknikleri kapsar. Dolayısıyla herhangi bir toplumsal olguyu, bilimsel kurallara uygun olarak araştırmak istiyorsak, yöntem ve araştırma tekniklerine az çok hakim olmamız gerekmektedir.

Bir araştırmaya başlamadan önce, hangi konunun araştırılacağı netleştirilmelidir. Araştırma konusu belirlemenin de farklı farklı yolları vardır. Mesela kişisel deneyimleriniz veya yakınlarınızın, sosyal çevrenizin başına gelen herhangi bir olaya yönelik bir araştırma konusu seçebilirsiniz.

Eğer öğrenciyseniz, okuduğunuz üniversitedeki öğrenci konseyinin bir üyesi olarak, sınıf arkadaşlarınızın çevrim içi eğitim esnasında karşılaştığı problemleri paylaşmalarına yardımcı olmak gibi bir hedef belirleyebilirsiniz. Yapacağınız araştırma da, öğrencilerin problemlerinin öğretim üyeleri ve idareciler tarafından duyulmasını sağlayabilir.

Örneğin, gündelik yaşamda karşılaşılan söylemlerde, atasözleri ve deyimlerde, edebi eserlerde, şarkılarda, film ve dizilerde, sıradanmış gibi görünen ama aslında çok da sıradan olmadığını düşündüğünüz bir örüntüyü konu edinebilirsiniz. Popüler şarkılar niçin sürekli aşk üzerine yazılıyor? Talep hep bu yönde mi? Müzik dinlerken kitlelerin aşka dair parçalara yönelmesinin altında yatan faktörler neler? … gibi soruları, araştırmaya değer bir biçime dönüştürüp, bilimsel yöntem ve araçlarla anlamaya, açıklamaya ve yorumlamaya çalışabilirsiniz.

Araştırma konusunu belirlemede tercihleriniz duygusal da olabilir: O dönem gündemde olan kimi konuları bir fırsat olarak değerlendirip bunu araştırmaya çevirebilir, hatta yüksek meblağlarda kazanç elde edebilirsiniz.

Örneğin, mülteci ve sığınmacılar üzerine yapılacak bir araştırma için çeşitli ulusal ve uluslararası kuruluşların yüklü bir bütçe ayırdığını öğrendiniz. Bir araştırmacı olarak göç, göçmenlik, toplumsal ağlar ya da mobilite hakkında en ufak bir çalışmanız veya deneyiminiz olmasa bile, maddi çıkarlar ve toplumsal prim, sizi bunun gibi projelere başvurmanız konusunda motive edebilir.

Gündemde olan konuları fırsat bilip araştırmaya yeltenmek ve bundan da kazanç elde etmek tabii ki yanlış ya da etik dışı bir durum değil. Araştırma süreci bir emek ister, muazzam bir çaba gerektirir. Ve her emeğin de maddi bir karşılığının olması kaçınılmazdır.

Gündemde olan ve maddi getirisi olan en önemli araştırma konularından biri de, yaklaşan yerel ve ulusal seçimlere yönelik tahminlerdir. Bu yazının devamında da, yerel ve ulusal seçimlere yönelik hazırlanmış siyasi tutum ölçekleri ve çeşitli firmalar tarafından yürütülmüş olan anket çalışmalarının metodolojik boyutu, sade ve basit bir biçimde ele alınacaktır.

Yaklaşan seçimlere yönelik anket şirketlerinin uygulamalarını değerlendirirken, paylaşımlarını ve yayınlarını hayranlıkla takip ettiğim Dr. Serkan Dolma ve Prof. Dr. Emre Erdoğan’ın metodolojik yaklaşımlarına bol bol atıfta bulunacağım.

Anket firmaları ne iş yapar?

Bahar yarıyılı henüz tamamlanan yöntem dersinin son haftalarında, sosyoloji disiplininde yazılmış -ve jüri tarafından kabul edilmiş- çeşitli yüksek lisans ve doktora tezlerini, dersi alan öğrencilerle beraber inceliyoruz. İster makale, ister araştırma raporu, ister yüksek lisans ya da doktora tez çalışması olsun, akademik yayınlarda ve firmaların yürüttüğü kamuoyu araştırmalarında çoğu zaman benzer noktalarda benzer hatalarla karşılaşıyoruz. Araştırmanın amacı, konusu, belirlenen hedeflerin araştırmanın amacıyla örtüşüp örtüşmediği, hipotez yazımı, ana kütlenin belirlenmesi ve örnekleme tekniği, karşılaştığımız hataların yalnızca birkaçı. Bu yazıda da yalnızca örnekleme tekniğine ilişkin hatalara değineceğim.

Türkiye’de yapılan sosyal bilimsel araştırmalarda, ama özellikle de anket çalışmalarında en sıkıntılı aşamanın, ana kütle ve örneklem seçimi olduğunu belirtmeliyim. Bu terimlerin ne anlama geldiğine bir göz atalım.

Temel özelliklerini merak ettiğimiz ve bilmek istediğimiz bir enformasyon kümesi düşünelim, Serkan Dolma’nın deyişiyle “varlık”. Bu varlığı, tüm unsurlarıyla gözlemleme şansımız yoktur. İşte, bütün unsurlarına dair tüm bilgilerine ulaşma imkanımızın olmadığı bu varlığa "ana kütle" denir. Çeşitli prosedür ve prensiplere sadık kalarak, ana kütleden seçilen, ulaşılması ve gözlemlenmesi mümkün olan alt kümeye de "örneklem" denir. Ulaşabildiğimiz örneklemden veri toplayarak, ana kütleye ilişkin tahminler, çıkarımlar ve dolayısıyla da belli bir hata payı dahilinde genellemeler yapabiliriz. Burada da ana kütle ve örneklem ilişkisi, dolayısıyla da temsil gücü, önemli bir faktör olarak karşımıza çıkar, çünkü uygulanan anketlerin genellenebilir olup olmadığı, örneklemin ana kütleyi ne derece temsil ettiğiyle yakından alakalıdır.

Bu teknik açıklamaları, daha basit bir dille ifade etmek adına şu soruyu sormakta fayda var: Bir anket firması ne iş yapar? Çok basit, Türkiye’deki seçmen sayısı gibi sonlu ama geniş bir ana kütleyi temsil ettiği öne sürülen örneklemden, anket yoluyla çeşitli veriler elde eder. Elde edilen bu verilerin istatistiksel analiziyle, tüm ana kütlenin, yani Türkiye’deki seçmenlerin tamamının tutumunu tahmin etmeye çalışır. Dolayısıyla örneklemin, Türkiye’deki tüm seçmenleri olabildiğince güçlü bir biçimde temsil etmesi beklenir.

Lakin Türkiye’deki seçim anketlerinin çoğunda, örneklemin birkaç büyükşehirde ya da yalnızca kentsel bölgelerde seçildiğine rastlayabiliyoruz. Yapılan bu örneklem seçiminde, azımsanmayacak büyüklükte bir seçmen kitlesi dışarıda bırakıldığı için, gerçekleştirilen istatistiksel analizlerin sonuçlarının pek bir geçerliliğinin olmadığı söylenebilir.

Bu aşamada, yani örneklem seçimi aşamasında, rassallık ilkesinden bahsetmek gerekir. Rassal demek, “rastlanan” her katılımcıyla anket yapmak demek değildir. Rassallık, ana kütledeki her unsurun, örnekleme dahil olma olasılığının eşit olması anlamına gelir.

Emre Erdoğan’ın belirttiği gibi, örneğin Beyoğlu’nda, Kızılay’da ya da Konak’ta yapılan anketler rassal değildir, çünkü İstanbul’da, Ankara’da ya da İzmir’de yaşayan her seçmenin, anketin uygulandığı mahalleden geçme ve ankete katılmayı kabul etme olasılığı eşit olamaz.

Yaklaşan seçimlere dair Türkiye'deki tüm seçmenlere, yani ana kütlenin tam listesine genelleyebileceğimiz bir araştırma yapmak istiyorsak, ana kütlemizin doğal sınırının farkında olmamız gerekir: Rassal örneklemimizi nereden seçebiliyorsak ana kütlemiz de o olur. Yani, 81 ildeki seçmene rassal bir biçimde ulaşabileceksek eğer, işte ancak o zaman ana kütlemiz için “Türkiye'deki tüm seçmenler” diyebiliriz. Diğer bir deyişle, elimizde verisi olmayan, yani anketlerle elde ettiğimiz verilerden ulaştığımız sonuçları, örnekleme dahil etmediğimiz alanlara genellemeye kalkışırsak, burada bilimsellikten bahsedemeyiz.

Yazının devamı için tıklayınız.

Gündem