Türkiye’nin kredi notu hala yatırım yapılabilir seviyenin 5 – 6 kademe altında

Türkiye’nin kredi notu hala yatırım  yapılabilir seviyenin 5 – 6 kademe altında
“Türk sermayeli uluslararası bir kredi derecelendirme şirketi olarak” JCR – ER, şirketlerin kredi değerliliği alanında kaldı. Erdoğan’ın ekonomisine sürekli pekiyi pekiyi veren bir kuruluşa dönüşemedi çünkü Türkiye’de sahibi kamu olan ve sadece Türkiye’ye not verecek bir kuruluşun hiçbir geçerliliği olmayacağı, yatırımcılar tarafından dikkate alınmayacağı belliydi."

Bilindiği gibi kredi derecelendirme kuruluşları, ülkelere not vererek, yatırım yapılabilir olup olmadıklarını belirliyor. Yatırımcılar, yatırım kararlarında bu kuruluşların notlarını dikkate alıyor.

En son S&P değerlendirmesini açıkladı. Hali hazırda üç büyük not kuruluşunun Türkiye notu “yatırım yapılamaz”, “yüksek seviyede spekülatif” olduğunu söylüyor.

Son durumda notlar şöyle:

Fitch: Kredi notu B, görünüm “durağan”

Moody’s: Kredi notu B3, görünüm “durağan”

S &P: Kredi notu B, görünüm “durağan” ()

Bu notların üçü de “önemli derecede spekülatif seviye” demek.

S&P ve Fitch’in notları “yatırım yapılabilir” seviyenin hala 5 kademe altında. Moody’s notu 6 kademe altında.

Bu kuruluşlar kendi takvimleri içinde bu notları gözden geçiriyorlar ve gerek duyarlarsa yeniliyorlar. Bir not veriyorlar, bir de “görünümü” belirliyorlar. Bu “görünüm” gidişat kötüyse “negatif”, durumda değişiklik yoksa “durağan”, gelişmeler varsa “pozitif” olarak belirleniyor.

Kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch, 8 Eylül’de, Türkiye’nin kredi notunu teyid edip görünümü “negatif”ten “durağan”a çevirmişti. Notu teyid etmek, olduğu gibi korumak anlamına geliyor.

Cumu günü de S&P, Türkiye'nin kredi notunu “B” olarak teyid etti, “görünüm”ünü ise revize etti, "negatif"ten "durağan"a çevirdi. S&P Mart ayında Türkiye’nin kredi notunu yine “B” olarak teyit ederken görünümünü “durağan”dan “negatif”e değiştirmişti.

  • S&P’nin bu son değişikliğinin gerekçesi, “politika değişikliği" olarak açıklandı. Bundan, piyasa dostu, ortodoks politikalara dönüş kastediliyor.
  • Siyasi belirsizliğin ortadan kalkmasıyla 2026’ya kadar yeni ekibin Türkiye ekonomisini dış borçla finanse edilen tüketimden uzaklaştırarak daha dengeli dış ve mali hesaplara, daha kabul edilebilir enflasyon seviyelerine doğru yeniden dengeleyeceği öngörülmüş,
  • Para ve finans sektörü politikalarında etkinliğin ve bağımsızlığın arttığına dikkat çekilmiş.
  • Türkiye’nin ödemeler dengesi pozisyonunun, özellikle de TCMB’nin net rezervlerinin güçlenmesi durumunda görünümün pozitife çekilebileceği ifade edilmiş.

Bu arada beklentilerini de açıklamış:

2023’te temkinli de olsa faiz artışlarının devam etmesi,

2023’te yüzde 3,5 ve gelecek yıl yüzde 2,3 büyüme olması bekleniyor.

S&P’nin açıklaması Türkiye’de Gezi davasındaki hukuksuz karar ile Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin iptaline rastladı.

Bu yüzden, açıklamasındaki “siyasi belirsizliğin ortadan kalkması” ifadesi, kuruluşun, tamamen piyasacı bakış açısını da yansıtıyor. Bir kez daha anlıyoruz ki bu bakış açısında, not değerlendirmelerinde, o ülkede siyasal ve toplumsal alanda hukuk, demokrasi, adalet, özgürlükler bir kriter değil. Onlar sadece ortamın para kazanmaya müsait olup olmadığını kolluyorlar.

Fitch, 2012‐ 2017 yılları arasında 50 ay Türkiye’yi “Yatırım Yapılabilir Ülke” olarak değerlendirdi. Moody’s, 2013‐ 2016 yılları arasında 40 ay boyunca Türkiye’yi “Yatırım Yapılabilir Ülke” olarak değerlendirdi. Moody’s 23 Eylül 2016’da Fitch, 27 Ocak 2017’de kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına çekti.

Bu vesile ile bir hatırlatma da yapmak isterim.

Bu kuruluşlar “yatırım yapılabilir” notu verdikçe, o notlarla övünüldü, ekonomiye güvenin göstergesi olarak anlatıldı. Fakat yatırım yapılamaz notları gelmeye başlayınca “dış güç” ilan edildiler. Bu o kadar ileri gitti ki Erdoğan, Türkiye’ye tasir uygunsa devamlı pekiyi, pekiyi karne notu verecek bir yerli milli not kuruluşu kurulması talimatını verdi.

Hükümet, Japon not kuruluşu JCR’ın Türkiye birimini (JCR Türkiye) satın alarak dönüştürmek istedi. Bu kuruluş ülke notu vermiyor, şirketlere raiting hizmeti veriyordu. Türk ortağı ve kurumun Yönetim Kurulu Başkanı, Orhan Ökmen’di. Ökmen, aslında kurumu satmak, ortaklık payını devretmek niyetinde değildi. Fakat derler ya, “burası Türkiye.” Kendisi Ankara’ya çağrılarak “ikna edildi” ve ortaklıktan çıktı. Şimdi yeni kuruluşun sitesinde şöyle yazıyor:

“(...) JCR Avrasya Derecelendirme A.Ş. (JCR-ER) unvanını alan şirketimiz, Ülkemizin finans ve sermaye piyasalarının önde gelen kurum, kuruluş ve birliklerinin ortaklığıyla, 17 Ocak 2020 tarihinde faaliyete geçmiştir. Türk sermayeli uluslararası bir kredi derecelendirme şirketi olarak JCR-ER, şirketlerin kredi değerliliğini tespit ederek, büyümeye, kaynakların verimli kullanılmasına ve yatırıma yönelmesine destek olmayı hedefler.

Türkiye’nin “İstanbul: Finans Merkezi” vizyonu doğrultusunda faaliyete geçen bir derecelendirme kuruluşu olarak JCR-ER, yerelden küresele uzanan finansal piyasalarda şeffaflık, bilgiye adil erişim ve bağımsızlık ilkeleri ile yatırımcıların kredi kararlarını güvenle vermelerine yardımcı olur. JCR-ER, özellikle risk yönetimi ve borçlanma piyasalarının etkinliği açısından önemli bir görev üstlenerek yerel şirketlerin kredi derecelendirilmesi konusunda daha aktif hareket eder.”

Bu kuruluşun büyük hissedarı Borsa İstanbul. Kamu, özel bankaları, sermaye piyasası kuruluşları. Japonların payı %14.95.

“Türk sermayeli uluslararası bir kredi derecelendirme şirketi olarak” JCR – ER, şirketlerin kredi değerliliği alanında kaldı. Erdoğan’ın ekonomisine sürekli pekiyi pekiyi veren bir kuruluşa dönüşemedi çünkü Türkiye’de sahibi kamu olan ve sadece Türkiye’ye not verecek bir kuruluşun hiçbir geçerliliği olmayacağı, yatırımcılar tarafından dikkate alınmayacağı belliydi.

Ekonomi