Yabancı Şimşek'e değil Erdoğan'a bakıyor

Yabancı Şimşek'e değil Erdoğan'a bakıyor
Biliyorsunuz, Türkiye’nin en büyük sorunu döviz kıtlığıdır. Bütün değişiklikler onun için yapıldı, yapılıyor. Erdoğan hiç hazzetmediği Şimşek’i onun için ekonominin başına geçirdi. Kendisine güvenmeyen yabancı kreditörlere, “bakın sizin adamınızı işin başına geçirdim, artık döviz gönderin” demek istedi. Şimşek de katı IMF’ci, hatta IMF’nin bile terkettiği bir istikrar programı yürütmeye başladı. Faizleri yükseltiyor, ücret ve maaşların artırılmasına karşı çıkıyor.

Biliyorsunuz, Türkiye’nin en büyük sorunu döviz kıtlığıdır. Bütün değişiklikler onun için yapıldı, yapılıyor. Erdoğan hiç hazzetmediği Şimşek’i onun için ekonominin başına geçirdi. Kendisine güvenmeyen yabancı kreditörlere, “bakın sizin adamınızı işin başına geçirdim, artık döviz gönderin” demek istedi. Şimşek de katı IMF’ci, hatta IMF’nin bile terkettiği bir istikrar programı yürütmeye başladı. Faizleri yükseltiyor, ücret ve maaşların artırılmasına karşı çıkıyor. Özellikle tüketici kredilerini kısıtlıyor. Bir yandan da döviz bulmaya çalışıyor. Kreditörlerle toplantılar yapıyor.

Fakat şu ana kadar sonuç yoktur.

Neden derseniz?

Çünkü yabancılar da nihai karar vericinin Erdoğan olduğunu biliyorlar.

Onun daha önce defalarca temel politika değişiklikleri yaptığını biliyorlar. (Grafiği sayfada)

mf.png

Dolayısıyla asıl Şimşek’e değil, Erdoğan’a güvenip güvenemeyeceklerini anlamaya çalışıyorlar. Bu açıdan beklemedeler. Övüyorlar, teşvik ediyorlar ama henüz para vermiyorlar.

JP Morgan’ın toplantı sonrası açıklamasına göre Bakan Şimşek’in toplantısına ilgi yüksekti. Bu tabi normal. Önceki bakanların toplantılarına da ilgi yüksek olurdu. Türkiye büyük pazar. Vaktiyle çok karlıydı. Dolar bazında yüzde 40 kazandırdığı zamanlar oldu. O “güzel günler”in dönüş ihtimali yüksek bir heyecana da yol açıyordur ama asıl önemli olan yabancıların bu toplantıdan ne tür izlenimlerle, kanaatlerle çıktıkları...

Gazeteci Kerim Karakaya, Bank of America’nın değerlendirme notlarını yazdı. Buna göre:

- Toplantıda Bakan Şimşek’in Türkiye ekonomisi ve zorluklar hakkındaki şeffaflığı takdir edilmiş.

- Ancak katılımcılardan çok azı yatırım niyetini açıklamış.

- Ekonomideki zorlukların büyüklüğünden bahsedilmiş, Şimşek ve ekibinin bu zorlukları aşma yetkisini elinde tutup tutamayacağına dair şüpheler dile getirilmiş.

- Siyasi değişimlerle ilgili endişelerin devam ettiği söylenmiş.

-1,5 trilyon dolarlık varlığa sahip bir ABD firmasına atıfta bulunularak bu firmanın, "Riskler devam ediyor, ancak umarız Bakan uzun vadede görevinde kalır” dediği belirtilmiş.

Başka bir yatırımcı, "Yerel seçimler riskli. Ondan sonra kurda yaşanacak düzeltmenin yatırım yapmaya başlama imkanı yaratacağını düşünüyoruz" demiş.

500 milyar dolarlık fon yöneten bir İngiliz firması, "Politika değişiklikleri cesaret verici, ancak önümüzdeki zorluğun boyutu hâlâ büyük " demiş.

Bir başka ABD hedge fonu, "Politikanın potansiyel olarak tersine çevrilmesi en büyük endişe" demiş.

Böyle. Benim çıkardığım sonuç şu:

Yatırımcıların Türkiye’ye bakışı sadece faiz, kur düzeyleri ile sınırlı değil. Erdoğan’ı tanımışlar. Asıl yetkinin onun elinde bulunduğunu ve rahatlıkla ekonomi politikasını tersine çevirebileceğini, her zaman seçim odaklı politika uyguladığını biliyorlar.

Sonuç olarak beklemedeler. Özellikle yerel seçimlerin geçmesini bekliyorlar.

HAFTANIN ÖZETİ

6 Ekim haftasında genel tablo şöyle:

  • Borsadan 238 milyon dolar yabancı çıkışı oldu,

  • DTH bakiyesi 500 milyon dolar arttı.

  • KKM’den haftalık çıkış 75 milyar doları buldu.

  • Merkez Bankası rezervi 122.9 milyar dolar ve Net Uluslararası Rezervler 20.7 milyar dolar seviyesinde. Tüm swaplar hariç net rezervler – 55.7 milyar dolar seviyesinde.

BORSA BofA’NIN OYUNCAĞI MI?

Borsa, İsrail’in Filistin’i (Gazze’yi) işgal edeceğini açıkladığı haftayı 1.77 düşüşle 8.113 seviyesinden kapattı. Yabancı yatırımcıların ilgisi kısa aralıklı giriş – çıkış tablosu yansıtıyor. Alıyorlar yükseliyor, satıyorlar düşüyor! Ya da kamu kaynaklı alımlarla düşüşü önleniyor. Son dönemin en ilginç oyuncusu BofA. Yüklü alımlar yapıyor ve ertesi gün yüklü satımlar yapıyor. Borsayı yakından takip eden gazeteci Barış Soydan, “Borsadaki düşüş ve yükselişlerde BofA başrolde. BofA, Borsa İstanbul’un tozunu dumanını atıyor, kimsenin dur dediği de yok” dedi.

Borsa müşaviri Kadir Türok Özdamar da buna dikkat çeken bir paylaşım yaptı:

Ne yazık ki BofA'nın elinde endeks oyuncak haline gelmiş. O alırsa yukarı o satarsa aşağı. Başka oyuncu olmayınca da doğru düzgün tek başına tüm piyasayı speküle ediyor. Yapacak bir şey yok. Para onlarda, teknoloji onlarda, algoritma onlarda, güç onlarda... Öyle olunca sen sadece konu mankeni gibi izliyorsun. Adamların hareketlerinden strateji geliştirip para kazanmaya çalışıyorsun falan filan. Resmen adamlar tek başına Türk borsasına yön veriyor ve herkes seyirci. Sadece izlemekle yetiniyor.”

Durum budur.

ALTIN LİMANINA SIĞINMA

Altının ons fiyatı 1810 dolara inmişti ve analistlere göre 1800 doların altına inmesi de muhtemel görünüyordu. Fakat Hamas saldırısı sonrası İsrail’in Gazze’ye saldıracağını açıklaması, bu saldırının bir istila – ilhak ihtimalini gündeme getirmesi ve bunun da bölgesel bir çatışmayı tetikleyebileceği endişeleri altına yaradı. Düşecek denen altın 1900 doları aştı ve 1930 doları gördü.

Ekonomim Gazetesi’nde Evrim Küçük’ün “Kara gün dostu altına dönüş” başlıklı haberinde de bu konu ele alınmış. Haberde şöyle deniliyor:

İçinde bulunduğumuz haftada Ortadoğu’da artan gerilimler sebebiyle oluşan güvenli liman ihtiyacına karşılık veren değerli metaller yukarı yönlü hareketlendi. Jeopolitik riskler döneminde genellikle en iyi yatırım araçlarından biri olarak ortaya çıkan altın İsrail-Hamas savaşında da primini artırdı. Altın yatırımcının kara gün dostu kimliğine yine büründü. Ortadoğu’daki gerginlik ve buna eşlik eden Fed kanadındaki yumuşayan söylemler ons altına 1 haftada 70 dolar kazanç sağladı. Geçtiğimiz hafta 1.810 dolara kadar gevşeyen fiyatlar birkaç gün içinde yüzde 4 artışla 1.885 direnç seviyesine yaklaştı ve aştı. Fed yetkililerinin faiz oranlarının yeterince yüksek olduğunu belirtmeleri tahvil getirilerinde düşüşler yaşanmasına neden oldu. Bu gelişme de altını destekleyen bir başka unsur olarak karşımıza çıktı. Fiyatlamalar son iki haftanın en yüksek seviyelerinde gerçekleşiyor.

Altın fiyatı içerde de yükseliyor ama bu yükselişin tek kaynağı altının yeniden güvenli liman özelliği kazanması değil. Ekonomi yönetiminin altın ithalatı kısıtlama kararı da bunda etkili.

Gündem