Yargıtay üyesinden Can Atalay şerhi: Ölçüsüz müdahale halk iradesinin temsilini engeller

Yargıtay üyesinden Can Atalay şerhi: Ölçüsüz müdahale halk iradesinin temsilini engeller
Yargıtay'ın Can Atalay'ın tahliye edilmesi talebinin reddedilmesi kararına şerh düşen Yargıtay üyesi Özgür Cevahir, Seçilmiş milletvekillerinin ifade özgürlüğünü veya milletvekilliği görevini yerine getirmek için kullandıkları diğer hak ve özgürlüklerine yapılacak ölçüsüz müdahaleler halk iradesiyle oluşan siyasal temsil yetkisini ortadan kaldıracak, seçmen iradesinin parlamentoya yansımasını önleyecektir” dedi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, Gezi davasında hapse mahkum edilen ve TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmesi talebiyle yapılan başvuruyu ret kararına üye Özgür Cevahir muhalefet oyu kullandı.

Cevahir, muhalefet şerhinde Atalay'ın tahliye edilmesine engel olarak gösterilen “Anayasa’nın 14. maddesinde belirtilen durumlar” kapsamına hangi suçların girdiğinin belirsiz olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Demokratik toplum sayılmanın temel parametrelerinden biri hiç kuşkusuz seçme ve seçilme hakkıdır. Bu hakkın halk tarafından seçilen milletvekilleri tarafından yerine getirilmesinin önündeki engellerin istisna, hakkın kullanılmasının kural olması gerekir.”

“Demokratik toplumun gerekleri gözetilmeli”

T24'ün haberine göre Cevahir, Anayasa’ya göre “seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ancak kanunla sınırlandırılabileceğini” ifade ederek “Kanunla getirilen sınırlamaların hukukun temel ilke ve esasları ile uyumlu olması gerekir. Yeterli hukuki güvenliği sağlayamayan kanuni sınırlamaları yorumlarken uygulayıcıların daraltıcı yorum yoluna başvurmaları, temel hak ve özgürlüklerinin korunmasının kural, sınırlamanın istisna olduğu gerçeğini hatırlamaları gerekir. Yine yeterli berraklıkta olmayan, temel hakları sınırlayan normlar yorumlanırken hukukun temel ilke ve esasları ile demokratik toplumun gerekleri ve hukuk devleti ilkeleri gözetilmelidir. Sınırlayıcı hükümler yorumlanırken genişletici yorumdan kaçınılmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Yargı organlarının yorumuyla belirlenemez”

Anayasa Mahkemesi’nin Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Enis Berberoğlu başvurularına da atıfta bulunan Cevahir, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Anayasa’nın 14. maddesinin birinci fıkrasının metni, Anayasa’nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Anayasa’nın 14. maddesindeki durumlar" ibaresini, dolayısıyla da Anayasa'nın 14. maddesinin birinci fıkrası kapsamına girmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığı dışında bırakılan suçlar salt yargı organlarının kararlarıyla anlamlı bir şekilde belirlemeye ve böylece belirlilik ve öngörülebilirliği sağlayacak şekilde yorumlamaya elverişli değildir. Anayasa’nın 14. maddesindeki durumlar" ibaresinin kapsamına hangi suçların girdiği konusunda kanun koyucu düzenlemesi dışında yargı organlarınca yapılan yorumlarla belirlilik ve öngörülebilirliği sağlamanın mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

“Seçmen iradesinin yansıması önleniyor”

Oysa milletvekilliği görevi demokratik bir siyasal hayatın bahşettiği üstün bir kamusal yarar ve öneme sahiptir. Tam da bu sebeple milletvekilleri anayasal bir koruma alanına sahip kılınmıştır. Seçilmiş milletvekillerinin ifade özgürlüğünü veya milletvekilliği görevini yerine getirmek için kullandıkları diğer hak ve özgürlüklerine yapılacak ölçüsüz müdahaleler halk iradesiyle oluşan siyasal temsil yetkisini ortadan kaldıracak, seçmen iradesinin parlamentoya yansımasını önleyecektir.

“Yasama dokunulmazlığı var, tahliye edilmeli”

Netice olarak milletvekili seçilmesinden ve genel olarak yasama dokunulmazlığına Anayasa'nın 67. Maddesi ile korunan hakların ihlal ettiği ve ihlalin yasama dokunulmazlığının, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının korunmasına ilişkin temel güvencelere sahip, belirliliği ve öngörülebilirliği sağlayan anayasal veya yasal bir düzenlemenin bulunmamasından kaynaklandığı" sonucuna ulaşılmıştır. AiHM'nin aradığı kanunilik ölçütünün somut olayda gerçekleşmemesi, daha önceden benzer olay nedeniyle Anayasa Mahkemesi’nin verdiği Gergerlioğlu kararında ulaşılan Anayasa’nın 14. maddesindeki sınırlamanın belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini sağlayamadığı sonucu da göz önüne alınarak sanık Şerafettin Can Atalay'ın Milletvekili seçilmekle birlikte Anayasa’nın 83/2 maddesinde düzenlenen ve yargılama engeli olan yasama dokunulmazlığına sahip olması nedeniyle Anayasa'nın 83/2 maddesi uyarınca tutuklanamayacağından tahliyesine karar verilmelidir." (Kısa Dalga)

Gündem