Yeni Şafak yazarı Kılıçarslan: "Söylem üstünlüğünü kendi ellerimizle verdik adamlara"

Yeni Şafak yazarı Kılıçarslan: "Söylem üstünlüğünü kendi ellerimizle verdik adamlara"
İsmail Kılıçarslan, "İbriğin sapını kimler tutuyor?" başlığı ile yazdığı yazıda AKP'li seçmendeki memnuniyetsizliği yazarak muhalefet partilerinin söylem üstünlüğünü ele geçirdiğini söyledi.


Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, "İbriğin sapını kim tutuyor?" başlıklı yazısında AKP tabanında oluştuğunu iddia ettiği 3 memnuniyetsizliği sıraladı. "AK Parti’nin iktidara gelir gelmez ivme kazandırdığı “orta sınıflaşma konsepti” tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de duvara yaslanmış görünüyor" diyen Kılıçarslan,  özetle şunları yazdı:

"CEZAYI KESER ATAR"

(...) İdris Küçükömer’den ilhamla söyleyebilirim ki “AK Parti seçmeni” diye isimlendirdiğimiz seçmen türü, Türkiye’nin en “değişim yanlısı” seçmenidir. 20 yıldır hizmetlerine, mantalitesine, yaklaşımlarına oy verdiği AK Parti’ye duyduğu heyecanı ve güveni kaybederse cezayı keser atar. Çünkü kendisinin “daha iyi şartlarda hizmet alması gerektiğini” düşünen bir kitledir ve bu yanıyla bütün politik ajandasını buradan ilerletir AK Parti seçmeni. CHP seçmeni ise değişim talebi olmayan, kendini “esastan yenilemeyi” önemsemeyen bir seçmendir. Öyle olsaydı kaçıncı seçim yenilgisini aldığını hatırlamadığımız genel başkanlarına itiraz geliştirirlerdi. 

ÜÇ ANA MADDE

(...) AK Parti tabanının memnuniyetsizliğini birkaç ana maddede toplamak iktiza eder. Bunlardan ilki ve tartışmasız en önemlisi memleketin içerisinde bulunduğu ekonomik haldir. Makro verilerin iyileşmesi, düzelmesi falan vatandaşı alakadar ediyor görünmüyor. Zira kendi ekonomisinin daraldığını hisseden vatandaş kendi derdine düşüyor. Kaldı ki “market lobisi” söyleminin de toplumda belirgin bir karşılık bulduğu söylenemez. Vatandaş doğrudan cebindeki paranın hem bollaşmasını hem de satın alma gücünün kuvvetlenmesini istiyor ki bu da en doğal hakkıdır.

İkinci büyük memnuniyetsizlik ise doğrudan AK Partili kadroların inisiyatif almadıklarına, Recep Tayyip Erdoğan’ın ufkunu anlamadıklarına, onun işini kolaylaştırmadıklarına dair yaygın kanaat. Bu kanaat haklıdır ya da değildir onu bilemem ama AK Parti’ye gönül vermiş insanlarla konuştuğunuzda derhal bu meseleden açıyorlar bahsi. “Reis yalnız kaldı” ile başlayıp “Allah Tayyip Beye uzun ömürler versin” duası ile bitiriyorlar. Arada ise “isimleri her seferinde değişen” bir dünya bakan, vekil, belediye ya da teşkilat başkanı ismi sıralıyorlar kızgınlıkla.

Üçüncüsü ise bence şu. AK Parti’nin iktidara gelir gelmez ivme kazandırdığı “orta sınıflaşma konsepti” tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de duvara yaslanmış görünüyor. Orta sınıflar memnuniyetsizlik üretiyorlar durmadan ve yukarıya doğru yükselmeyi hayal etmekle aşağıya düşmenin korkusunu yaşamak arasında tuhaf, patolojik bir yerde kurguluyorlar artık hayatlarını. CHP’nin iktidara gelmesini istiyorlar mesela ama ekonomiyi düze çıkaracak tek isim olarak da Tayyip Erdoğan’ı görüyorlar. Gerçeklerle arzular arasında sıkışıp kalmış tipik bir orta sınıf refleksi gösteriyorlar yani.

"SÖYLEM ÜSTÜNLÜĞÜNÜ VERDİK"

(...) Gelelim “söylem üstünlüğü” meselesine. Bu söylem üstünlüğünü “sürekli defansa çekilmeyi” başararak biz kendi ellerimizle verdik adamlara. Onlar da ibrikten gündem oldular. İbriğin sapını tuttukları özgüvenden ve cesaretten bize de lazım. Tabii, her biri kendi temsil ettikleri siyasinin fotoğrafının nasıl çıktığını düşünmekten başka işe yaramayan “sosyal medya ekipleri” ile olmaz bu özgüven ve cesaret işi.

Belki Ersin de buradan alır ve devam ettirir bu işi. Finalde bu işin “aşık atışmasına” dönme riskini göze alırsa tabii."

YAZININ TAMAMI

 

Gündem