Yeraltı dünyasında yarım yüzyıl: Urfi Çetinkaya

Yeraltı dünyasında yarım yüzyıl: Urfi Çetinkaya
Kırmızı Bülten’le aranan Urfi Çetinkaya İstanbul’da Zekeriyaköy’de yakalandı. Polisin “haklarını okuyarak” tutukladığı Çetinkaya’nın öyküsü 55 yıl öncesine, ilişkileri Afganistan’dan İspanya’ya uzanıyor.

Adını ilk kez esrarengiz biçimde ortadan kaybolan kaçakçı İbrahim Telemen dile getirdi. 1979 yılında gazeteci Uğur Mumcu’ya yazdığı mektupta Fahri Mor, Ömer ve Hasan Nehir kardeşler, Mehmet Kürekçi, Bekir Çelenk gibi mafyanın A Takımı arasında Urfi Çetinkaya’yı da andı. Telemen elli yıl önce kaçakçılığın bir bütün olduğunu söylüyor, Türkiye’ye silah, sigara ve elektronik eşya getirenlerin yurtdışına afyon, baz morfin ve eroin kaçırdığını anlatıyordu. Telemen gazeteci Uğur Mumcu ile buluşacağı sırada Tepebaşı’ndaki bir otelde garip biçimde intihar etti.

Mamak’ta 59 ay

Kariyerine tombalacılık ve sigara kaçakçılığı ile başlayan Urfi Çetinkaya 1979’da Tekirdağ’da polis ve MİT’in ortak operasyonuyla yakalanan kaçak eşya dolu iki TIR kamyonunun sahibiydi. Şoför Çetinkaya’nın adını vermiş, kaçakçılıkta her ilçede ayrı bir polis ekibi tarafından karşılandığını, daha önceki partileri de polisin gözetimi altında kaçırdıklarını anlatmıştı. Urfi Çetinkaya, 12 Eylül’den sonra 55 numaralı sıkıyönetim bildirisiyle teslim olması istenen Sarı Avni, İnce Mehmet, Oflu İsmail, Çayırovalı Osman gibi Türk mafyasının kaymak tabakası arasındaydı. Bu 194 kişilik davada yargılandı. 59 ay boyunca Mamak’ta tutuklu kaldı.

1949 yılında Pötürge’de doğan Urfi Çetinkaya 1980 yılına kadar demir, bakır, kurşun, kalay, sigara gibi maddelerin kaçakçılığını yaptığını ancak hiç yakalanadığını anlattı. Tutuklanmadan hemen önce 25 milyon dolarını bir tefeciye emanet etmiş ve çıktığında servetini katlanmış olarak bulmuştu. 1988 yılında İstanbul’da polisten kaçarken açılan ateşle yaralanmış ve felçli kalmıştı. 1992 yılında İspanya’da savcı Baltazar Garzon’un Avrupada Türk mafyasına karşı yürüttüğü büyük soruşturmada yakalandı. 4 yıl hapiste kaldıktan sonra 1996 yılında serbest kaldı.

Budala tavuk ve arkadaşı

İronik mesajları seviyordu. İspanya’da polisin bir karavanda ele geçirdiği 115 eroin paketinin her birine “Esta es Mejor Para La Salud - Baltasar Garzón” (Bu sağlık için çok iyidir - Bal5tasar Garzón) yazan kurdeleler iliştirmişti. Mal tesliminde alıcı ve satıcı “Budala tavuk musunuz?/Ben budala tavuğun arkadaşıyım” gibi parolalar kullanıyordu. İspanya’da popüler bir azizin adı olan “Fermin” lakabıyla anılan Urfi Çetinkaya’dan adamları “Ağa” ya da “Ağabey” diye söz ediyorlardı. Çetinkaya “İspanya halkının tamamı, İspanya kralını nasıl tanırsa beni de öyle tanır” diyordu.

Çetinkaya 1999’da Mersin’de “Altın Hilal” operasyonunda 22 ton esrar ve 638 kilo baz morfinin sahibi olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı, ancak serbest kaldı. Polis, Çetinkaya’yı takip etmiş, beş Avrupa ülkesiyle büyük çaplı bir izleme ve dinleme faaliyetine girişmişti. Çok uluslu “Matador Operasyonu” 19 Ağustos 2000 günü başladı. Açığa çıkarılan organizasyonun 1990 - 2000 yılları arasında 10 tondan daha fazla eroini Avrupa’ya kaçırdığı ve 2 milyar dolar civarında gelir elde ettiği ileri sürülüyordu.

Üzerine kayıtlı iğne bile yok

Çetinkaya denizcilikten, döviz büfesine, kimyaya ve taşımacılığa kadar değişik alanlarda faaliyet gösteren çok sayıda şirketi kontrol ediyordu ama adına kayıtlı hiçbir şey yoktu. Elde ettiği gelirle 9 okul bir de Jandarma karakolu yaptırdı. Tek açığı da bu hayırseverliği yüzünden verdi. Milli Eğitim Bakanlığı ile okulların bağışı için yapılan protokollere ortaklığı bulunmayan TEM Şirketler Grubu adına kendi adını yazdı. Bu delil olarak değerlendirildi el konan iki oğlu ve iki akrabası üzerindeki şirketlere, 100 civarında gayrimenkul ve hesaplardaki 6.5 trilyon lira bir süre sonra iade edildi.

İki yıl sonra 27 Mart 2002 günü Sakarya, Kocaeli, İstanbul ve Düzce’de yapılan operasyonda yakalanan 7,5 ton baz morfin için suçlandı. Savcılığa göre Afganistan kaynaklı baz morfini Çitu şehrinde 24 saat hiç durmadan çalışan laboratuvarlarda eroine dönüştürüyor ve Avrupa’ya gönderiyordu. Çetinkaya, 420 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanırken sağlık sorunları nedeniyle 25 Haziran’da 2003’te tahliye edildi.

Polisteki köstebekler

Urfi Çetinkaya polisten, istihbarat teşkilatlarına kadar uzanan geniş bir alanda ilişkilere sahipti. Savcı Talat Şalk İstanbul ve Ankara polisi içinde köstebekleri olduğunu söylüyordu. Köstebekleri organiza eden Çetinkaya’nın organizasyonunda ikinci adam, Sivaslı Cemal Nayır’dı ve hayırseverdi. Sivasspor’a önemli miktarlarda para yardımı yaptı, sonradan adı değiştirilecek Cemal Nayır Spor Tesisleri’ni kurdu. Genellikle Kaşıbeyaz Et Lokantasında polislere yemekler veriyor, Polat Oteli’nde rütbeli polisleri ağırlıyordu. Matador Operasyonu’ndan sonra polislerle olan ilişkileri “dinlemeye” takıldı. Hepsi de Narkotik Şubeden 10 polis Cemal Nayır’la para alışverişinde bulundukları ve operasyonel bilgileri sızdırdıkları için Mülkiye Müfettişleri tarafından soruşturuldular. Polisler 1983’den beri uyuşturucu kaçıran Nayır’ı “müteahhit” zannediyorlardı. Nayır’ın çok sayıdaki aracını İstanbul Polisevi Müdürü’nün sigorta işiyle uğraşan karısı sigortalamıştı. Matador Operasyonu’nda ele geçirilen defter ve bilgisayar disketlerinde üst düzey asker, bürokrat ve kamu görevlilerinden oluşan 50’ye yakın isim, bu isimlere verilen paralar gibi kritik bilgiler vardı.

Urfi Çetinkaya beş ay sonra 10 Kasım 2003’te “Son Tango” operasyonuyla tekrar tutuklandı. Çetinkaya’nın Çatalca Durusu’da tarihi eserlerin kopyalarıyla süslü villası izlenmiş, buradan Rize Sislidere köyü ve Silivri Sinekli köyünde iki eroin laboratuvarına ulaşılmış 507 kilo eroin yakalanmıştı. Çetinkaya’nın mahkemelerde “500 kilonun altındaysa beni suçlamayın” dediği rivayet ediliyordu.

Asla delil bırakmayan Urfi Çetinkaya’nın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamasında tek delil gizli tanık ifadesiydi. 24 yıllık hapis cezasına itiraz eden avukatı Hatip Mercan X1 kod adlı muhbirin aslında varolmadığını, trilyonluk muhbirlik ikramiyesinin hak etmeyen birileri tarafından paylaşılması için uydurulduğunu ileri sürerek Yargıtay’a başvurdu. Olayda 19 sayfalık yakalama tutanağına 800 polis memuru imza atmıştı. Yargıtay mahkûmiyet kararını bozdu. Urfi Çetinkaya, uzun tutukluluk nedeniyle 15 Haziran 2012’de tahliye edildi. Çetinkaya, yargı kararı olmadan “uyuşturucu kaçakçısı” ilan edildiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 10 bin Euro tazminat kazandı.

Nayır’ın vurulması

Son Tango’da serbest kalan Cemal Nayır’la araları açıldı. Çetinkaya eski dostu için "Sarmısak yemedim ki ağzım koksun, ama Cemal’in ağzı kokuyor" dedi. Nayır’ın zırhlı BMW’si 23 Eylül 2004 günü Kalaşnikofla tarandı. Dört kurşunla yaralanan Nayır felç oldu. Cemal Nayır üç yıl sonra Büyükçekmece’de 101 kilo eroinin ele geçirildiği operasyonda tutuklandı. Tutuklananlar arasında Kemal Seydani sahte kimliğini kullanan Naci Şerif Zindaşti de vardı. Yakalanan eroin kayıtlara 75 kilo olarak geçti. Zendaşti Nayır’ın Jandarmaya rüşvet verdiğini ileri sürdü. Nayır’ın avukatları Zendaşti’yi 2008 yılında cezaevinde ziyaret etti ve suçlamalarını geri çekmesini istedi, Zendaşti ise cezaevinden Nayır’ın avukatlarına mektup yazarak kimi hakimlere rüşvet verildiğini bildiğini söyledi. Bu mektup bir polis operasyonunda ele geçince Zendaşti Fethullahçı yargının önemli isimlerinden Zekeriya Öz ile çalıştı.

1993’ten itibaren devletle çatışmaya başlayan Baybaşinlerin organizasyonu gerilerken, üst üste yapılan baskınlara ve darbelere rağmen Çetinkaya organizasyonu güçlendi. Çetinkaya yeraltında birlikte çalıştığı herkese “hakkını” veren adam olarak tanınıyordu. Organizasyonu pragmatikti, her kesime, Kürtlere de, Ülkücülere de uzanıyordu.

Esrarengiz ilişkiler

Matador Operasyonu’nda polisin takibine takılan Ersin Zorluer 1980 öncesi iki öğretmeni öldürdüğü için cezaevinde yatmış bir Ülkücü militandı. Kullandığı telefon Yeşil’le ilişkili olduğu bilinen MİT mensubu Astsubay Duran Fırat tarafından da kullanılmış, Zorluer geçmişte Milli İstihbarat Teşkilatı lojmanlarına kayıtlı ev telefonundan Yeşil'in Ankara'da 1994-97 yılları arasında kullandığı ev telefonuyla defalarca konuşmuştu. Ersin Zorluer 2000 yılında yakalanan 80 kilo, 2010 yılında 231 kilo ve 191,5 kiloluk iki parti daha yakalatmıştı.

29 Mart 2004 günü Son Tango operasyonunun firari sanıklarının izi sürülürken yapılan Demirkapı Operosyonunda 4.4 ton baz morfin yakalandı. Çayırağası otobüs şirketinin patronu Abdülkadir Soybay gözaltına alındı. Urfi Çetinkaya ve Talip Doğan, Soybay’la birlikte suçlandı, ancak üçü de beraat etti. Bir gizli tanık, Berber Yaşar’ın araya girip 500 bin dolar karşılığı Soybay’ı tahliye ettirdiğini öne sürünce bir süre sonra Fethullahçıların hedefi haline gelecek olan hâkim Zafer Başkurt hakkında soruşturma açıldı.

Zafer Başkurt, Balyoz davasında ve uzun tutukluluk hallerine muhalefet şerhleriyle dikkat çekiyor Fethullahçıları rahatsız ediyordu. 2009 yılında açılan yeni bir soruşturmada uyuşturucu davalarına bakan avukatlarla yakın ilişkide olmakla suçlandı. Başrolde “Terazi” kod adlı gizli tanık Naci Şerifi Zindaşti vardı, ancak Zindaşti bu iddiaları ısrarla yalanladı.

2003 yılında Almanya’da öldürülen Ertuğrul Yılmaz Urfi Çetinkaya’ya yakın isimlerden Murat Hakan Doğan’ın ortağıydı. Banker Yalçın Doğan cinayetine de karışan Yılmaz, Ergenekon soruşturmasında adı geçen Muzaffer Tekin’le de ortaktı. Yılmaz 1999-2003 yılları arasında 38 trilyonu Türkiye’ye getirmiş, tefecilik yoluyla piyasaya sokmuştu.

Zindaşti davasının ayrıntıları

Urfi Çetinkaya’nın gölgesi 2014 yılında Yunanistan’da Noor One gemisinde 2.1 ton eroin yakalanmasına ve bu olayı izleyen cinayetleri konu edinen Zindaşti Davası’na da düştü. Noor One’dan önce Mısır’da 2014 yılı Mart ayında polisin takip ettiği bir geminin mürettebatı tarafından 2.1 ton eroinle batırıldığı öne sürülüyordu. Malın taşıyıcısı Zindaşti’ydi ve bu yüzden Urfi Çetinkaya’ya ceza olarak 15 milyon Euro tazminat ödemişti. Battığı söylenen bu gemiden sonra Yunanistan’da aynı miktarda eroinin yakalanması Urfi Çetinkaya’nın malının çalındığını düşünmesine yol açmış, kayıp malı yükleyen Afgan’lar, Yunanistan’da yakalanan malın paketlerinin farklı olduğunu söyleyince konu kapanmıştı. Noor One’de Urfi Çetinkaya’nın altında çalışan Orhan Ünğan, İlhan Ünğan, Naci Şerif Zindaşti, Çetin Koç ve Metin Yer’in hissesi olduğu ileri sürülüyordu.

26 Eylül 2014 günü Büyükçekmece’de Zindaşti’nin aracına kurulan pusuda kızı Arzu Şerif Zindaşti ve yeğeni Devrim Öztunç öldürüldü. Bu cinayetten sonra 22 Aralık 2014 günü Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar Küçükçekmece’de Sarallara ait bir restoranda öldürüldü. Osman Sezen geçmişte Urfi Çetinkaya’ya hayli yakın bir isimdi. Bu cinayetle ilgili olarak Zindaşti suçlandı, ancak İzmir’de yürütülen bir başka organize suç operasyonunda polisin dinlemesine takılan hedef cinayetin Sarallar’a yakın isimlerden Savaş Sarumsak tarafından başka bir nedenle işlendiğini anlatıyordu.

Yunanistan’daki baskından kaçan İranlı Ahmet Saidi ya da diğer adıyla Esfendiyar Rigi de 14 Haziran 2014’de İstanbul’a geldikten sonra kaybolmşu, 10 Eylül 2014 tarihli son görüntüleri Zendaşti’nin telefonunda ele geçmişti. Esfendiyar Rigi’nin Urfi Çetinkaya’nın bahçesinde gömüldüğünü ileri sürülmüş, cesedin aranması için Organize Suçlar Bürosu 22 Haziran 2018 tarihinde Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı’na yazı yazmıştı.

Çetinkaya’nın adamları

Cinayet dizisi 2017’de Orhan Ünğan’ın avukatı Kudbettin Kaya ve iki yıl sona 7 Nisan 2019’da kardeşi İlhan Ünğan’ın öldürülmesiyle sürdü. Saldırgana İlhan Ünğan’ın konumunu atan aynı masada yemek yediği, Tolga Hakan Ceyhan’dı. Ceyhan bir dönem Urfi Çetinkaya’nın yarış atlarının işletmeciliğini yapmıştı. Turgay Akar’la çok yakındı ve Hacı Osman Sezen ile Turgay Akar’ı tanıştıran isimdi. Bu iki ismin öldürüldüğü günlerde, evinin önünde kurulan bir pusudan kılpayı kurtuldu. Ceyhan’ın Osman Sezen’le birlikte Çetinkaya ile ters düştüğü ileri sürülüyordu. Yine de Orhan Ünğan’ın tarafına geçmesi açıklanmaya muhtaç bir durumdu. Arzu Zindaşti cinayetinde yargılanmıştı, gizli tanık olarak Urfi Çetinkaya için verdiği ifadenin Orhan Ünğan’ın eline geçtiği ve Ünğan tarafından Ceyhan’a karşı koz olarak kullanıldığı ileri sürülüyordu. Bu iki ismin öldürüldüğü günlerde, evinin önünde kurulan bir pusudan kılpayı kurtuldu.

Bütün bu olayların odağındaki en önemli isim olan Urfi Çetinkaya, dün polis operasyonuyla yakalandı. Kendi istemedikçe asla bulunamayacağı düşünülen, kimseyle elektronik irtibat kurmayan Çetinkaya Zekeriyaköy’de hiç ummadığı bir anda polislerle karşılaştı. Yıllara dayanan operasyonun gizemli detaylarını belki dava dosyasının ayrıntılarında göreceğiz, belki hiç bilmeyeceğiz.

Çağlayan’da görülen Zindaşti Davası’nın 24 Mayıs’ta yapılacak 12. Duruşmasında salonda yerini alıp almayacağı belirsiz. Öncelikle Yunanistan’da Noor One’da yakalanan 2.2 ton eroin ile Esfendiyar Rigi, Arzu Şerif Zindaşti, Osman Sezen ve Turgay Akar cinayetleri konusunda ilk kez ifade verecek.

Elbette Seçimden hemen önce bir af yasası çıkmazsa…

Gündem