Bahçeli aylar sonra kürsüde: ‘CHP'nin durduğu yer Türk milletinin durduğu yer değildir’
Kısa Dalga - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, beş ay sonra partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda konuşuyor. Bahçeli, geçirdiği rahatsızlığı nedeniyle en sonra 28 Ocak'ta yapılan MHP Grup Toplantısı'na katılmıştı.
Bahçeli konuşmasına, "28 Ocak'ta gerçekleştirdiğimiz grup toplantısından sonra kaldığımız yerden coşkuyla yolumuza devam ediyoruz. Biz Türkiye'yiz, kapılarımızı örtüp perdeleri indiremeyiz. Türkiye Yüzyılı'nı ihya etmenin çabasındayız. Terörsüz Türkiye'ye ulaşmanın azim ve kararlılığındayız" sözleriyle başladı.
'Hep bir hesap, plan devrededir'
MHP lideri, "Etrafımızdaki kanlı oyunlara karşı hazırlıklı olmalıyız. Tehlikenin önemsizi olmaz olamaz. Tehdidin büyüğü küçüğü olmaz, olamaz. Hep bir hesap, plan devrededir. Tedbiri elden bırakmamalıyız. Uyumanın sonucu esarettir" dedi.
‘Sebepler sabit kaldıkça sonuçların da aynı olacağını biliyoruz’
Bahçeli konuşmasında özetle şunları kaydetti:
“Hedefimiz dönemin şartlarında benzerlerini ecdadımızın başardığı tarihi nizamın çağdaş bir yansımasıdır. Çünkü büyük Atatürk'ün tanımladığı gibi Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.
Yeter ki bu cevher işleyecek ve ilerletecek siyaset ustalığına, akıl ve ahlak olgunluğuna ulaşılabilsin. Biz siyasetimizi boş hayaller üzerinde yapmıyoruz. Biz siyasetimizi yalnızca vekamıza yönelik arayan düğmelerine basmak olarak yorumlamıyoruz. Sebepleri sorgulamadan sonuçları eleştirmenin bir anlamı olmadığına inanıyoruz.
Sebepler sabit kaldıkça sonuçların da aynı olacağını biliyoruz. Bu kesintisiz döngünün sürekli şikayet edilen sonuçlardan başka bir akıbet oluşturmayacağını yaşayarak biliyoruz. Bize göre siyaset iftihar ettiğimiz Türk milletine hizmet için lütfedilen tarihi bir fırsatın tanımıdır. Bu fırsatı kullanmaya aday diğer aktörlerle girişilen hizmet yarışında öne çıkma becerisidir.
Ama özne her zaman ve her daim Türk milletidir. Onun olmadığı, ona değer verilmeyen, onun geleceğini düşünemeyen siyaseti kabul etmedik, edemeyiz, etmeyeceğiz. Bu nedenle diyoruz ki şayet Türk milleti yoksa biz zaten olamayız. Bizim siyasi varlık nedenimiz bu büyük millet gerçeğidir. Bizim mücadele alanımız da millet varlığının sürdürülebilmesidir. Bunun için mevzu bahis hedefimize millete ebet müddet diyoruz. Biz o varsa hayattayız. Siyasetimiz de Türk milleti varsa hep var olacaktır.”
‘Uyuşukluğun ve uyuklamanın sonucu erime ve esarettir’
Barındığı yerlerde güvenliği sağlandıkça esenliği temin edildikçe, hürriyetine sahip oldukça, sanayi, tarım, hayvancılık, zanaat gibi günlük hayatın gereklerine de önemli mesafeler almıştır. Avrupa, Asya ve Afrika'nın kesiştiği kavşaktaki bu coğrafyanın takdir edersiniz ki bir varoluş varoluşunu koruma, yaşatma ve sürdürme politiği oluşmuştur.
Bu politiğin kurucu unsurları israf edilir veya ihanet ve ihmale kurban verilirse coğrafyamızı vatan yapan muazzam şuur zamanla kaybolacaktır. Ülkemizin nasıl yönetileceği, nasıl korunacağı, nasıl denge ve düzen sağlayacağı, sorunlarının nasıl aşılacağı konusunda asırların bilgeliğine ve birikimine itibar edilmez ise istikbalimiz zifiri bir karanlığa ve meçhul bir karmaşaya hızla kayacaktır. Tedbir ve temkini elden bırakmamak şarttır.
Ortadoğu'dan Balkanlara, Asya'dan Afrika'ya, Kafkaslardan okyanus kıyılarına varıncaya kadar hep bir hesap, hep bir plan, hep bir istila ve şiddet senaryosu devrededir. Bu kadar geniş bir coğrafyada uyuşukluğun ve uyuklamanın sonucu erime ve esarettir.
Siyasi ve ideolojik sertleşmeleri okşamanın mahsul ve maliyeti kahredici gelişmeleri tetikleyecektir. Su uyusa bile düşman emeller canlıdır ve cüretkardır.
‘Bize bir şey olmaz diyemeyiz’
Unutmayınız, tehdidin küçüğü, büyüğü, tehlikenin önemlisi, önemsiz olmaz, olamaz. Bugün hafife alınan bir alarm, küçümsenen bir provokasyon yarınlarda korkunç badireleri doğuracaktır. Şayet vatanımızda Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti halinde bağımsız, bağlantısız, bir ve bütün olarak yaşamanın sonuna kadar şeref yeminini tutacaksak etrafımızdaki her sarsıntıya, her saldırganlığa, her kanlı oyuna karşı proaktif şekilde hazırlıklı ve dirayetle hareket etmek durumundayız.
Bize bir şey olmaz diyemeyiz. ‘Abartmaya gerek yok. Kim saldıracakmış? Bırakın bu masalları’ diyen müflis, müşrik ve münafık zihniyetlere itibar edemeyiz.
Çünkü bizim öngörümüz tarih hafızamızda mahfuzdur. Çünkü bizim dersimiz ecdadımızın hatıralarıyla mahuttur. Önümüze bakarken geçmişimizin izinden yürüyüp yeni yüzyıla ön ayak olmakla mükellefiz.”
‘İsrail terörsüz Türkiye’nin tekerine çomak sokmak istedi’
İsrail ile İran arasındaki savaşa değinen ve yaşananları özetleyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak yeni bir dünya savaşı ile ilgili tahmin ve kanaatlerin yoğunlaşmasından dolayı çok boyutlu krizlere seferberlik ruhuyla odaklanmanın ertelenemez bir mecburiyet olduğunu düşünüyorum. Tahran'a, Bağdat'a, Şam'a, el cümle diğer komşu ülke başkentlerine atılan bombaların Ankara'ya etkisi olamayacağını iddia etmek için ya cahil ya da görevli bir işbirlikçi olmak kafidir. İsrail İran'a saldırarak Gazze soykırımını perdelemek istemiş. Terörsüz Türkiye'nin tekerine çomak sokmaya tertip etmiş, korku uyandırarak komşu coğrafyaların siyonist emperyalist kurguya göre yeni baştan tanzimini ve tasnifini planlamıştır.
Coğrafyaların bombalanarak silkelenmesi, altının üstüne getirilmesi, barışçıl diyalogları köstekleyecek, huzur ve istikrar özlemini köreltecek, vekalet savaşlarını kızıştıracak, sonu gelmeyen çalkantılar dönemi başlatılacaktır.
Allah muhafaza 3. Dünya Savaşı'nın çıkması halinde ise insanlık ve dünya medeniyeti kendi kendini yiyip bitiren yok yakıp yok eden canavar bir organizmanın durumuna düşecektir.
Ne yazık ki adaletsizliğin kökleşmesi, ahlaki iflas, manevi erime, insani felaket yerkürenin her köşesine nüfuz etmiş ve saltanat kurmuştur.
Zora ve zorbalığa dayalı haksız güç kullanan mütehakkim ülkelerin suçu ve suçluyu cani ve cinayeti kayıran sübjektif hukuk dalaveresi güçsüzlerin haysiyeti ve insan hakları üzerinde katliam şantiyesi kurmuştur.
Katliam makinesi soykırım çetesi Siyonist barbarlığın bugüne kadar durmayışı, insanlık adına ve uluslararası hukuk namına hiçbir tazyik, tenkit, telin ve telkine aldırmaması yalnız bir utanç anıtı gibi karşımızda değil, azami ölçüde uyanık olmamızı gerektiren ibret verici bir saldırganlık ve haydutluk analizidir.
İsrail, tüm eşikler aşılmış sözün hükmü hepten aşınmıştır. Otokontrolünü kaybeden sözde bir devlet şiddetin bütün düğmelerine gözü kapalı şekilde basmaktadır.”
‘Birleşmiş Milletler aciz atıl dilim varmıyor söylemeye ama ama korkaktır’
“İsrail'in hiçbir yaptırım ve cezai tatbikata takibata uğramaması alçaklığın, korkunç azgınlığın hak ve hukuk tanımayışın başlıca motivasyonu ve moral deposudur” diyen Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birleşmiş Milletler aciz atıl dilim varmıyor söylemeye ama ama korkaktır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kahredici sessizliğe ve tepkisizliğe gömülü vaziyettedir.
Uluslararası toplum derhal harekete geçmelidir. İslam ülkeleri üç maymun oynamaktan vazgeçerek ahlaki tavrını ve tarafını erdemli ve eylemsel adımlarla berrak şekilde göstermeli, kollektif bir devriye girmelidir. Sorarım bugün değilse ne zaman ümmet ve millet bilinci diriliş emaresi gösterecektir?
Bu ne aymazlıktır. Bu ne yaman bir çelişkidir. Bu zulüm ve eşkıya düzeni nereye kadar sürüp gidecektir. Siyonist emperyalist vandallığını azı dişine dişini söküp atmaktan ödü patlayan bir güvensizliğin ve hatta sinmişliğin ruzi mahşerde vereceği hesabı düşünen hiç yok mudur?
Elbette böyle gidemez. Akan kanlara hiçbir surette seyirci kalınamaz. İnsanlık ve İslam vicdanının heder ve helak olmasına daha fazla iradesiz durulamaz.
Birleşmiş Milletler derhal kuvvet kullanmalı, suçlular tarih ve adalet önünde cezalandırılmalıdır. Vakit kaybetmeksizin İsrail terör devletine karşı ortak bir direniş hattı kurulmalıdır. Birleşmiş Milletler operasyonel askeri gücünü sahaya sürmelidir. Bunu bölge ve dünya barışı için acilen yapmalıdır. Sadece Ortadoğu değil dünyanın geneli bıçak sırtında, diken üstünde, belirsizliğin kapsamı kapsama alanındadır.”
‘CHP'nin durduğu yer Türk milletinin durduğu yer değildir’
İç cephe vurgusu yapan Bahçeli, yine anamuhalefet partisi CHP’yi hedef aldı:
“Nitekim çok dikkatli olmamız gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi hem içimizde hem dışımızda barış havasının, barış kuşağının egemen olmasını dilemektedir. İsrail'in Ortadoğu'da tarihi bir hüsran ve hezimete mahkum olması kaçınılmazdır.
Bu gelişmeler ortadayken Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin gelişmeler karşısındaki ilkesiz, ilgisiz, ikircikli ve iltihaplı siyaseti gerçekten de endişe verici boyutlardadır.
Mahalle yanarken Cumhuriyet Halk Partisi'nin ısrarla havanda su dövmesi, kaçak güreşmesi, polemik ve dedikodu değirmenine su taşıması ayıplı bir siyasetin ucuz numaralarından başka bir şey değildir.
Muhalefetin Türkiye'ye yabancılaşması, Milli Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemde hezeyan nöbetine girmesi siyaset ve demokrasi hayatımız için şiddetli bir sancıdır.
İsrail ve sırtını dayadığı ülkeler terörizmin ana sponsorudur. Bunu yok saymak demek köleliğe razı olmak, küfre diz çökmek, zillete yaka iliklemek demektir. CHP'nin kurduğu yer Türk milletinin durduğu yer değildir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin baktığı yer Türkiye'nin milli hedefleriyle bir ve aynı değildir.
Bu temel milli meselelerde uzlaşmaya yanaşmamak düşman emellerinin vatanımıza ulaşmasına aleni çanak tutmaktır. Muhalefetin omurgası kırık, çürük ve çöküktür. Omurgasız vücut cesetten ibarettir. Biz ceset olmaya değil, aziz milletimiz, cennet vatanımız ve geleceğin Türk evlatları için dipdiri olmanın heyecanındayız.”
Kaynak:Haber Merkezi
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.