Başdanışman Uçum: Bin yıllık kardeşliğe ihanet ettiler

Başdanışman Uçum: Bin yıllık kardeşliğe ihanet ettiler
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanlarından Mehmet Uçum, çözüm sürecine ilişkin konuştu. “Orada bin yıllık ittifaka ihanet edilmiştir. Aslında çözüm süreci başarıya ulaşabilirdi. Fakat süreçte yer alan ve etkili olduğunu ileri süren aktörler, Türkiye'ye yönelik terörün bitirilmesi yaklaşımına ihanet ettiler” dedi.

Kısa Dalga - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlarından Mehmet Uçum, T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı.

Kendisini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fikri asistanı olarak nitelendiren Uçum, çözüm süreci, kayyımlar başta olmak üzere pek çok soruya yanıt verdi.

"'Seni başkan yaptırmayacağız' ihanetti"

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışını ihanet olarak nitelendiren Uçum, "Birden çok millet yok kardeşim, tek Türk milleti var, bizim Türkiye'nin Kürtleri de onun asli unsurudur. Bunu kabul edip gelsinler” dedi.

55082772ae78491424eecf63.webp

Çözüm süreci

Uçum, çözüm süreci olarak bilinen döneme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Bin yıllık ittifaka ihanet edilmiştir” diyen Uçum şunları söyledi:

“Sonuçta geçmişte kullanılan kavramların oluşturduğu birikimler vardır. Negatif boyutu da vardır geçmiş çözüm sürecinin, pozitif boyutu da vardır. Negatif boyutu şudur; orada bin yıllık ittifaka ihanet edilmiştir. Aslında çözüm süreci başarıya ulaşabilirdi. Fakat süreçte yer alan ve etkili olduğunu ileri süren aktörler, Türkiye'ye yönelik terörün bitirilmesi yaklaşımına ihanet ettiler.”

“Sayın Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014’te başbakanlığı görevi bitti, Cumhurbaşkanı seçildi. O söylediğiniz tarihte Başbakan Davutoğlu’ydu. Sayın Erdoğan’ın haberi vardı yoktu ya da Davutoğlu'nun haberi var mıydı yok muydu, o kısımların arka planını bilmiyorum. Ama haberi olmadığını Cumhurbaşkanımızın kendisi açıkladı. “Çözüm süreci diye bir şey yoktur, biz bunu buzdolabına kaldırıyoruz” diye de o zaman söyledi zaten.”

“On sene bir şey buzdolabında durmaz. Demek ki o süreç tamamlanmış bitmiş. O, buzdolabında çürümüş gitmiş. Bugün devletin inisiyatifini, buzdolabından çıkarılan bir proje olarak düşünmemek lazım. Geçmişte ‘çözüm süreci’ olarak ifade edilen süreç tamamlanmış bir süreçtir, askıya alınmış bir süreç değildir. Dolayısıyla bu da ne onun devamıdır ne askıdan indirilmesidir ne de yeni tarzda bir çözüm sürecidir. Çünkü burada müzakere yoktur. Eski çözüm sürecinin bir müzakere havası vardı, karşılıklı görüşmeler vardı."

Bunların kabul edilmesi mümkün değil

“‘Kürtlerin statüsünün tanınması’ denen şey, Kürtlerin Türk milletinden ayrı bir millet olduğunun kabul edilmesidir. Bu kastediliyor; Kürtler Türk milletinden ayrı bir millettir. Dolayısıyla millet olarak statüsünün tanınması gerekir. Bunun devamında dilinin de bu statüye uygun olarak tanımlanması gerekir. Diğer haklarının da bu statüye uygun olarak ele alınması gerekir. Tartışma bu.”

“‘Demokratik özerklik’ adı altında söyledikleri şey aslında yetki devri. Yetki devrinden kasıt da doğu ve güneydoğunun siyasi özerkliğidir. Yani ‘yerel yönetimlerin güçlendirilmesi’ perdesinin altında da o yatıyor. Peki bu yetki devrinin devamı ne olacak? Onun devamı bağımsız Kürdistan’a giden süreçtir. Bunu zaten 31 Mart seçimlerinden sonra PKK'da açıkladı, “Biz artık bağımsız Kürdistan hedefine yönelik faaliyet yürüteceğiz” dedi. Açık açık söylediler. Dolayısıyla statü hakkı demek, yetki devri ve bağımsız Kürdistan talep etmek demektir. Bunların kabul edilmesi mümkün değildir.”

Öcalan ile görüşme başvurusu

Öcalan'la DEM arasındaki olası görüşmelere dair de konuşan Uçum sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sayın Bahçeli tokalaşmayla başladığı süreçte ne dedi? “Terörle mücadele kesintisiz devam edilecektir ama siyasette diyaloğu güçlendirmek istiyoruz. DEM’e ‘Türkiye partisi’ olma çağrısı yapıyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da son konuşmasında aynı şeyleri söyledi. Yani demokratik siyasette tabii ki diyaloglar olur, iş birliği olur, müzakereler olur. O demokratik siyasetin gerektirdiği bir şey. Ama bunun devletin ‘terörsüz Türkiye’ inisiyatifinde bir müzakere unsuru olarak adlandırılması doğru değil. DEM Parti’nin yaptığı başvuru hukuksal bir süreç, onun değerlendirmesini Adalet Bakanlığı yapacaktır.”

Türkiye artık katlanamaz

DEM Parti'ye yapılan çağrının hayati bir çağrı olduğunu belirten Uçum, "Terör vesayetinden kurtulmak için çaba gösterin" dedi ve şunları söyledi:

"Hayati bir çağrı yapılıyor sonuçta. Sayın Bahçeli'nin yaklaşımı da öyle, Cumhurbaşkanının da yaklaşımı da öyle. Türkiye'de artık Türkiye Büyük Millet Meclisi, terör vesayeti altında siyaset yapan bir partiye ya da birden çok partiye katlanamaz. Dünyanın hiçbir egemen ülkesinde, hiçbir egemen demokraside terörle bu kadar ilişkili ve terör vesayetini bu kadar içselleştirmiş bir siyaset demokratik siyaset olarak kabul edilemez. Bugün deniyor ki; “Artık bu katlanılmayacak bir noktaya geldi. Bu terör vesayetini ortadan kaldırmanız gerekir. Burada asıl sorumluluk sizdedir. Siz bu terör vesayetinden kurtulmak isterseniz devlet de bu konuda size her türlü desteği verecektir. Siz terör vesayetinden kurtulmak için çaba gösterin, bu konuda girişimde bulunun. Devlet her türlü desteği verecektir.” Bu işin içeriği bu."

Kayyımlar süreci destekler

Kürt sorununda tartışmalar devam ederken kayyımların da bir yandan atanıyor olmasının birbirini destekleyen şeyler olduğunu söyleyen Uçum, “Zaten geçmişteki zaaflardan birisi de terörü bitirmeye yönelik süreçler başlatıldığında terör örgütünün alan geliştirmesine, kadro geliştirmesine yönelik yeterli tedbir alınmamış olmasıdır. Devlet bunları tecrübe etmiş, böyle bir şey yapmaz bundan sonra. Terörsüz Türkiye amacına ulaşmak için terörle mücadelede organik bütünlük ilkesinde asla zaafa düşmemek lazım. Kayyumlar meselesi de budur. Ama bu arada siyasi mecrada diyaloğu artırmak, birtakım yönlendirmeler yapmak, birtakım çağrılar yapmak da eş zamanlı olarak yürüyebilir. Bunlar birbirini destekleyen şeyler olur, birbirine negatif etki yapan şeyler değil” ifadelerini kullandı.

Türkler ve Kürtler tek ulustur

Uçum, şunları söyledi:

"Öcalan'ın yaklaşımı şu; “Kürtler ayrı bir ulustur. Türkler ayrı bir ulustur. Ama devletleri ortaktır. Dolayısıyla iki ulusun mensupları da bu devletin vatandaşı olabilir.” Ben onu söylemiyorum. Ben diyorum ki; Kürtler ve Türkler birbirinden ayrı ulus değildir. Kürtler ve Türkler tek bir ulustur. Fark burada.

Türkiye halkı çeşitliliği kapsar. Orada Kürtler de olur, Araplar da olur, başka etnik kimlikler de olur. Ama Türk Milleti birliği kapsar. Bu birliğin asli unsurlarından birisi de Kürtlerdir zaten. Dolayısıyla bizde farklı uluslar yok. Bizde tek bir ulus var. O ulusun adı da Türk milletidir. Öcalan orada birden çok ulusu varsayıyor ama bu ulusun mensubu olanlarının ortak bir devlete sahip olması gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla ‘vatandaşlık bağıyla da o vatandaşlığı tanımlayabilirsin’ diyor. Bu kesinlikle kabul edilebilir bir şey değildir. “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” şeklindeki kurucu ilke tartışmaya açılamaz.

Bize birtakım sorunlar üretip dayatmaya çalışıyorlar. Böyle geldikleri sürece biz asla onlarla, onların çizdiği çerçevede sorun tarifi ya da konu tarifi üzerinden bir dil kurmayız, bir müzakere yapmayız, bir konu tartışmayız. Birden çok millet yok kardeşim, tek Türk milleti var, bizim Türkiye'nin Kürtleri de onun asli unsurudur. Bunu kabul edip gelsinler.”

(Haber Merkezi)

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Gündem