Demirtaş: Biz barışı istiyor, talep ediyor ve arzuluyoruz
Kısa Dalga -Edirne Cezaevinde tutuklu bulunan HDP eski eş genel başkanlarından Selahattin Demirtaş, Barış Araştırmaları Derneği için bir yazı kaleme aldı. “Biz barışı istiyor, talep ediyor ve arzuluyoruz” diyen Demirtaş, “Nefesimizin yettiği her yerde barışın inşası için çalışmaya devam ediyoruz” dedi.
Demirtaş’ın yazısı özetle şöyle:
Kimin neye ihtiyacı varsa, neyi eksikse, en çok onu arar. Tıpkı bizim en çok barışı aradığımız gibi, savaşın acısını yaşayan her halkın gördüğü düş barıştır. Ancak gelin görün ki, çoğu zaman bu düşümüz kabuslarla, karabasanlarla bölünür, kan ter içinde kalır ne mutlu bir sabaha uyanabiliriz ne de gece huzur içinde uyuyabiliriz. Sosyoloji biliminin öncülerinden olarak kabul edilen İbn-i Haldun’a atfedilen “coğrafya kaderdir” diye bir söz vardır hani. Bizim topraklarımızdaysa coğrafya kederdir aynı zamanda.
Uzun yıllardır kederimizi bitirecek, onu sevince dönüştürecek barışı arayıp duruyoruz. Hiç kimse barışı savaşı başlattığı kadar kolay başlatamıyor. Çünkü savaş bir kez başladıktan kısa bir süre sonra o kadar çok etken ve çıkar grubu dahil oluyor ki savaşa, savaş artık sizin savaşınız olmaktan çıkabiliyor. İşte bu nedenle, sizin olmayan savaşın size ait olmayan barışını kurmakta da zorlanıyorsunuz. Savaşı yürütenler nasıl ki askeri taktiklerini; lojistik, istihbarat, diplomasi, ittifak veya propagandalarını sabırla ve titizlikle yürütüyorlarsa, barışı arayanlar da aynı sabır ve titizlikle barışın taktiklerini; lojistik, diplomasi, ittifak veya propagandasını yürütemezlerse başarılı olamazlar. Nitekim barışı istemek, sadece talep etmek hiçbir yerde hiçbir zaman barışın sağlanması için yeterli olmamıştır.
Biz barışı istiyor, talep ediyor, arzuluyoruz. Ancak bunun yeterli olmadığını bildiğimiz için nefesimizin yettiği her yerde barışın inşası için çalışmaya devam ediyoruz. QAD Barış Araştırmaları Derneği, işte bu çabanın bir parçası olarak ortaya çıktı. Yurt dışında yaşamak ve çalışmak durumunda kalan, ancak barış için mücadeleye devam eden akademisyenlerin, araştırmacıların ve aktivistlerin emeğiyle Köln’de kuruldu. Koşulların oluştuğu ilk fırsatta ülkeye taşınmak üzere şimdilik mecburen yurt dışından barışa katkı sunacak. Büyük bir rastlantıyla, tam da Türkiye’de yeni bir barış sürecinin orta yerinde çalışmalarına başlayan QAD’ın önünde ciddi sorumluluklar olacak. Zaten QAD’ın gönüllüleri de bunun farkında olarak ellerini taşın altına koydular.
Her şeyden önce şunun farkındayız: Silahların devre dışı kalması barışın sadece ilk aşamasıdır. Literatürde bu duruma “negatif barış” denilse de, ben “siyasal barış” demeyi tercih ediyorum. Bunun ardından, tüm çatışma potansiyellerinin ortadan kaldırılacağı pozitif barışı (toplumsal barışı) inşa süreci başlayacak, başlamalıdır. Silaha hükmetme gücümüz olmadığından, negatif barış aşamasında karar verici olamasak da, bu aşamanın onurlu bir anlaşmayla tamamlanması ve pozitif barışın inşa sürecinin önünü açacak şekilde gerçekleşmesi için gayret ediyoruz. Fakat asıl işimiz, esas sorumluluğumuz sonrasına ilişkindir. Çünkü barışın adil, kalıcı ve sorun çözücü olabilmesi için asıl olarak sonraki aşamada, yani silahlar bırakıldıktan sonraki dönemde yapılacaklar önemli ve belirleyicidir. İnsan haklarına, kurumsal bir demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, ekonomide adil paylaşıma dayalı bir sistem, bir yönetim veya rejim kurulamazsa eğer, barışın bağlı olduğu pamuk ipliği illaki bir yerlerden kopar.
Öncelikle, enine boyuna tartışıp toplumsal barış için bir yol haritası çıkarmak durumundayız. Sonuçta şunu çok iyi biliyoruz ki, silahlar devre dışı kalınca demokrasiye kendiliğinden geçiş diye bir şey olmayacak. Bunun için, önümüzde zorlu ve uzun bir mücadele süreci olacak. Demokrasiyi öncelikle kendi içimizde bir kültüre dönüştürme çalışmalarından başlayarak toplumsallaştırmaya yönelik her tür çalışmayı cesurca tartışmak zorundayız. Belki de işe, iğneyi kendimize batırarak başlamalıyız: Biz gerçek birer demokrat olmadan, kurumlarımız demokrasinin işlediği sivil merkezlere dönüşmeden, neyi, kimi, nasıl değiştirebiliriz ki? Adalete, eşitliğe, özgürlüklere dayanmayan ve doğrudan demokrasiye en yakın modelleri inşa etmeden barışı kalıcı hale nasıl getirebiliriz ki? Ve elbette özgürce tartışmadan, konuşmadan, araştırmadan bu soruların yanıtlarını nasıl bulabiliriz ki?
Kaynak:İlke tv,
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.