Hatay'da depremi atlatan insanlar, kanserden kurtulabilecek mi?

Hatay'da depremi atlatan insanlar, kanserden kurtulabilecek mi?
Hatay, çimento tozlarının arasından var olma çabasında. Her şeye rağmen kentlerinde yaşamaya çalışan Hataylı depremzedeler; temiz havaya, suya, toprağa hasret.

BURCU ÖZKAYA GÜNAYDIN

Kısa Dalga - Hatay, 6 Şubat 2023 tarihindeki Kahramanmaraş merkezli depremlerden çok ağır yara aldı. Depremin üzerinden iki yıl geçti. Hatay’da hala normal bir hayattan bahsetmek mümkün değil.

Depremin ilk gününde de tozla kaplı olan kentte, iki yıl sonra da hala toz bulutu var; üstelik daha da arttı. İlk günlerde yıkılan bina enkazlarından ve enkaz depolama alanlarından yayılan asbestten dolayı nefes alınamıyordu. Enkazlar bitti, taş ocakları geldi, taş ocaklarına beton santralleri eklendi. Hatay halkı son iki yıldır temiz bir hava, su ve çevreden mahrum yaşam sürüyor.

Asbestte 85 bin toksik kimyasal var

Depremin ilk aylarında (nisan-mayıs) halk çadırların, sulak alanların (Milleyha Kuş Cenneti) dibinde kurulmasına, enkaz depolama alanlarına, usulsüz, sulama yapılmadan bina yıkımlarına karşı defalarca eylem yaptı fakat sonuç alamadı.

O dönem asbeste karşı yapılan bilgilendirme toplantılarında konuşan Gıda Mühendisi Bülent Şık, yıkımla birlikte asbest ve sağlığa zararlı kimyasalların ortaya çıktığına dikkat çekerek, “Enkaz alanında bulunan en az 85 bin toksik kimyasal var. Asbestin ciddiyetine varmamız lazım, bir yerden toprak alıp, başka bir yere dökmüyoruz. Yapmamız gereken şey bu maddelerin çevreye toksik madde bulaştırmasını engellemek. Yerinde depolama, ayrıştırma ve kullanılabilir materyalleri ayıklanmalı” dedi.

Aynı toplantıda konuşan Metalurji Mühendisi Cemalettin Küçük, enkazların döküldüğü vadilerin beş yıl sonra çözülerek, çok çeşitli kimyasalların ortaya çıkacağını belirterek, “İstanbul’da kanal tartışması yapılıyor. Küçükçekmece’ye kazma vurup, su havzasını yok ettiklerinde kilometrelerce uzakta olan Bağcılar’ın altındaki su deposu ortadan kalkıyor. Yani Musadağ’ın eteğine ya da bir vadiye döktükleri başka bir bölgenin yeraltı suyunu kirletir. Bizim en önemli varlıklarımız yeraltındaki su varlığıdır” diye konuştu.

whatsapp-image-2025-01-25-at-22-50-30-001.jpeg

Hatay’da asbestin toprağa, suya yayıldığı ispatlandı

Asbest tehlikesinin konuşulduğu ilk zamanlarda yetkililer ısrarla deprem bölgesinde “asbest sorunu yok” açıklaması yaptı. DW muhabirleri, depremin ilk aylarında, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nden uzman bir ekiple bölgeden örnekler toplayarak Türk Akreditasyon Kurumu'na (TÜRKAK) kayıtlı bir laboratuvarda ilgili standartlara uygun olarak asbest analizi yaptırdı. Sonuçlar, Hatay'da asbestin toprak yüzeyine, bitkilere ve yaşam alanlarına bulaştığını, rüzgâr ve araçlar vasıtasıyla Gaziantep çarşısına kadar taşınabildiğini gösterdi.

Hatay’da hava ölçüldü: DSÖ’nün öngördüğünden dört kat tozlu

Depremin ilk zamanlarında asbestin doğaya yayıldığı Hatay’da son bir senedir beton santralleri, taş ocaklarıyla kirlilik üst düzeye çıktı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yönetim Kurulu Üyesi Doktor Ali Kanatlı, şu anda depremin ilk zamanlarından daha ciddi bir halk sağlığı sorunu ile karşı karşıya olduklarına dikkat çekti. TTB’nin birkaç ay evvel hava ölçüm cihazı taktığını, internet çekmediği için ölçüm yapılamadığını söyleyen Kanatlı, şu an yeniden bir cihaz taktıklarını, takılan ilk andan itibaren kirlilik boyutunun, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) öngördüğü hava kalitesinin dört katı üstünde tozlu olduğunu belirtti.

Doktor Ali Kanatlı: 15-20 yıla kanser vakaları artacak

İki yıl boyunca çok ciddi ve farklı hastalıklarla karşılaştıklarını, bazı hastalıkların kısa vadeli, bazı hastalıkların daha uzun vadeli olduğunu söyleyen Ali Kanatlı, şunları kaydetti:

“Kısa ile karşılaştık uzun olanla ise belki çocuklarımız karşılaşacak. Tozun içindeki madde kanserojen madde. Kurşun, cıva, asbest kanser yapan maddeler. Ağır metaller var. Kanserler 15-20 yıl sonra artacak bunu biliyoruz. Meme kanseri bile tozdan etkileniyor. Toz, meme kanserinin yüzde 8 artmasına yol açıyor. Toza bağlı olarak bronşit akciğer hastalıkları, kardiyovasküler hastalıkların alevlenmesini gördük. Tansiyon ve şeker hastaları tozdan çok etkilendi. Kalp krizleri çok arttı. Bu artışın nedenlerini bilmiyoruz. Muhakkak tozun etkisi vardır. Bunların hiçbiri araştırılmadı. Sağlık Bakanlığı bize veri vermiyor. Geldiğimiz noktada, ikinci yılda iyiye değil daha kötüye gittik.”

whatsapp-image-2025-01-25-at-22-50-30-1.jpeg

Şehrin tek yeşil alanına beton santrali

Şantiye kent Hatay’da yükselen binaların yanı sıra kentin hemen her sokağında beton santrali, kırsalında ise taş ocağı var. Beton santrali sadece tarım arazilerini, su kaynaklarını etkilemiyor. Yerle bir olmuş şehirde tek yeşil alan Antakya Parkı’nın dibine yapılan beton santrali kentin hafızasını da etkiliyor. Hatay’ı göreceğiniz en güzel yer Habip- Neccar tesislerinin olduğu tepe. Kente burada baktığınızda iki tane yeşil alan görürsünüz; biri Antakya Asri Mezarlığı diğeri Antakya Parkı. Çay bahçelerinin, çocuk oyun alanlarının olduğu deprem sonrası kentin tek parkının dibine de beton santrali yapıldı. Kentin havasından kurtulmak isteyen Antakyalılar burada da beton santraliyle karşı karşıya kaldı.

AÇKD Başkanı Karasu: Antakya’da hiçbir prosedüre uyulmuyor

Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı (AÇKD) Nilgün Karasu, şehir yeniden inşa edilirken de kalan insanların sağlıklı yaşam hakkı düşünülmediğini vurguladı. Yıkımda da enkaz toplanırken de evler yapılırken de prosedüre uyulmadığını belirten Karasu, bir şehri yaparken hem insanların sağlığının hem de su, hava doğa kirletilerek, temiz bir çevrede yaşama hakkının ellerinden alındığını vurguladı.

Hala çadırda yaşayan insanlar varken, konteynerlerin yaşanmayacak halde olduğu dikkate alındığında Hatay'ın eve ihtiyacı olduğuna söyleyen Nilgün Karasu, “Ne kadar konut yapılacak, bu konutlar için kaç taş ocağı, beton santrali yapıldı? Bunlar ayda, yılda ne kadar üretim yapıyor? Çünkü bizim gördüğümüz ihtiyaçtan daha fazla santral ve üretim var. Biz yetkililerden bunların cevabını asla alamadık. Sırf ev yapılacak diye hiçbir şey düşünülmüyor. Altyapısı, yeşil alanları, yolları çalışılmıyor. Depremden sonra Türkiye'nin en kirli havasını biz soluyoruz Dünya Sağlık Örgütü’nün öngördüğü değerin çok üstüne çıkıyor yaz aylarında. Bir tane parkımız var onun da köşesine beton santrali yapıldı. Santralin gürültüsü ve tozundan dolayı insanlar farklı vakit geçiremiyorlar” şeklinde konuştu.

whatsapp-image-2025-01-25-at-22-50-29.jpeg

“Zeytin toplayanlar on gün hasta yattı”

Nilgün Karasu, Hatay’ın ilçeleri de dahil tüm köylerini gezerek, çevre ve halk sağlığı sorunlarını sahada raporluyor. Bu sene çok farklı hastalıkların türediğini, sahada görüştüğü depremzedelerin deneyimlerinin de bunu ortaya koyduğunu söyleyen Karasu şu ifadeleri kullandı:

“Ziyaret ettiğim bir köyde, bu sene zeytin topladıktan sonra toplama yapanların hepsi on gün hasta yattı. Yapraklara biriken tozlardan dolayı bazı bölgelerde zeytin hiç toplanamadı.

Bu durum hayvanlarda da aynı. Bazı köylüler sürekli veteriner çağırmak zorunda kaldıklarını söylüyor. İnsanlar hava kirli olduğu için hayvanlarını açık alana çıkaramıyorlar. Bir yandan şehir inşa edilirken diğer yandan da insan, hayvan, çevre, canlı sağlığı yok sayılıyor. Burada yaşayan insanlar artık şunu söylüyor; ‘gidenler mi öldü kalanlar mı?’ Biz şu an bu durumdayız.”

TTB Hatay Şube Başkanı Doktor Sevdar Yılmaz, yıkımların hala sürdüğünü, okullar açıkken de yıkımların devam ettiğini söyledi. Asıl tehlikenin 15-20 yıl sonra ortaya çıkacağını kaydeden Yılmaz, bugün çocuk olan birçok kişinin orta yaş ve üzeri sürecinde kanser hastalığına yakalanacağının altını çizdi.

Şu anda ise solunum yolu ve göz alerjileri şikayetlerinin çok yoğun yaşandığını vurgulayan Yılmaz, bir nebze tozdan korunmak için sokağa maskeye çıktığını belirtti.

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Özel Haber