Yeni İmparatorluklar Dönemi 1/ Ateşkes mi, savaşı bitirmek mi?

Yeni İmparatorluklar Dönemi 1/ Ateşkes mi, savaşı bitirmek mi?
Tamamen değişen yeni bir dünya düzenine ışınladık. Tarih, değerler ve insanlık ancak yeni imparator diye nitelenebilecek yeni liderlerin elinde oyuncak.

Nurdan Bernard /Paris

Kısa Dalga - Rusya Federasyonu şubat 2022’de Ukrayna savaşını başlatmadan önce 2 koşul belirtmişti: Riyad’da masaya oturan deneyimli Rus müzakere ekibinin istekleri arasında en başta bu 2 sine qua non koşul bulunuyor çünkü Rusya devlet politikası değişmedi.

1/ Nato’nun Doğu Avrupa'daki askeri varlığını sonlandırması
2/ Rusya Federasyonunun 1987 öncesi Sovyetler Birliği sınırlarına dönmesi

Trump bu iki koşulu Avrupa’ya kabul ettirmekte çok zorlanacağından ve Avrupa ile zaten bir anda bozduğu arasını ticari ilişkileri daha da bozmaya hevesli olmadığından, Rusya’nın diğer isteklerini karşılamayı ve pazarlıkları ekonomik işbirliğine çekmeyi tercih ediyor.
Putin, her durumda savaşın durmasından en karlı çıkan taraf. Kendisini destekleyenler 3 yılıdır onca servetleri varken Courchevel’e kayağa gidemiyor, Cote d’Azur’deki malikanelerinde yazlarını geçiremiyor, varislerini Oxford’a, Harvard’a yollayamıyorlar. Ekonomisi sanılandan kötü, enflasyon ve faizler çok yüksek. Savaşa son verir ve işgal ettiği %20 Ukrayna topraklarıyla yetinir mi bilinmez ama ara vermek en çok onun işine geliyor.
Ukrayna, aslında çoktan içine girdiğimiz yeni düzendeki kural tanımaz liderler gibi, “desteksiz atma” taktiğini deniyor ve NATO ile AB üyeliğini dilinden düşürmüyor. NATO’ya hiç, AB’ye de belki ama hayli geç olacağını bile bile.
Nitekim Trump, maden anlaşmasını imzalamak üzere Washington’a gitmeye hazırlanan Zelensky’ye, anlaşma kapsamında güvenlikten fazla söz ettiği için, “NATO’yu unut” deyiverdi!

Konunun şu anda Amerika’yı tek ilgilendiren ticari yönü bir yana, Ukrayna’da savaşta bugün gelinen toprak sınırları dondurularak başlatılan pazarlıkların kalıcı bir sonuca ulaşabilmesi Avrupa ve dünya barışı için en önemli konu. Önce bir ateşkes gerekiyor. Ateşkesin Rusya’ya karşı bekçiliğini kim üstlenecek? Trump kendi askerlerini BM Barış Gücünü içinde Ukrayna’ya göndermeyeceğini baştan söyledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, AB sözcüsü vasfı ile Trump’ı resmi ziyaretinde Avrupa’nın Ukrayna’ya barış gücü askerleri göndereceklerini Trump’a müjdeledi. Bir şartla; Amerika’nın hava ve istihbarat desteği alınırsa. Kameralar karşısında dostane ve samimi geçen görüşmede bu önemli detayda anlaşmadıkları gözden kaçmadı.

Avrupa Rusya’nın daha önce yaptığı gibi, ateşkesi yine ihlal edeceğini gayet iyi biliyor. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, geçtiğimiz pazartesi Rusya’ya karşı yeni yaptırım kararları almak üzere Brüksel’e AB Dışişleri Bakanları Toplantısına giderken “Rusya ile müzakereye yeni kalkışanlara” Putin gerçeklerini şu sözlerle hatırlattı: “10 yıl önce Ukrayna’da yine savaş vardı. Ateşkes elde ettik, savaşa ara verdik ama son veremedik. Rusya ateşkesi 20 kere bozdu! 2022’de büyük taarruza girişti. Putin ile iki yıl tekrar diyalog kurmayı denedik ama başaramadık. Artık ateşkes değil, savaşın biteceği garantisini istiyoruz. Bu da Rusya’ya ödün vermekle değil, saldırgan kendisi olduğuna göre, onun taviz vermesi, bizim yaptırım uygulamamızla olur” dedi. Nitekim AB, Rusya’nın enerji, ulaşım, ticaret, finans ve bankacılık sektörleri ile Rus gölge filosunu hedef alan yeni yaptırımları listesine ekledi.
Fransa liderliğinde Avrupa’da Rusya’ya ve artık ABD’ye karşı bir koruma kalkanı kuruluyor.

Ukrayna savaşının başından beri ülkeye en çok yardım eden tarafın ABD değil Avrupa Birliği’dir. (*)
1. Ukrayna’ya sivil yardımlarda AB 148, ABD 118 milyar € gönderdi.
2. Askeri yardımlarda ise Avrupa 68, Amerika 52 milyar € verdi.

(*)Rusya işgaline karşı uluslararası toplum tarafından son üç yılda Ukrayna'ya yapılan toplam yardımlar, en sağlıklı veri tabanına sahip Kiel Enstitüsünün şubat verilerine göre 267 milyar euro.

Trump 500 milyardan vazgeçti

İş adamı Trump en basit pazarlık teknikleri ile yani ölümü gösterip sıtmaya razı ederek ilerliyor. Amerika’nın Ukrayna yardımları hakkında, askeri teçhizat, insanı yardım, para yardımı, fonlar, krediler gibi kalemlere bakmadan, miktarı da en az ikiye çarparak “alacağımız 500 milyar dolar” demeye başlamıştı.
Macron, Trump ile görüşmesinde “yardımların en büyüğünü Avrupa yaptı” diye düzeltince, Trump toplamını ¼ indiriverdi.

Önceki gün açıklanan Amerika’nın Ukrayna ile yaptığı Maden Çerçeve Anlaşmasında değil 500 milyar, miktar hiç telaffuz edilmiyor. Kiev bu anlaşma ile ne kadar borcu kabul ettiğini bilmiyoruz ve alacaklı diğer ülkeler de kurulacak fondan hisse isteyeceklerinden, çok ileri müzakerelerde pazarlıklar yapılacak. Zelensky şu anda çerçeve anlaşmayı imzalamaya siyaseten hem mecbur, hem de ilk önceliği olan güvenlik garantilerinden birini elde etmiş olacak.

Fiili Başkanlığın ilk ayında elde var Maden Anlaşması
Ukrayna, AB’nin "kritik hammadde" olarak nitelendirdiği 30 maddenin 21'ini barındırıyor. Trump’ın nadir element ve kritik mineral üretimini kontrol etmek istemesinin başlıca nedeni Çin’in bu madenlerin çıkartılması (% 60-70) ve işlenmesinde (% 90) küresel lider olması.

Bu elementler elektrikli araçlardan askeri teçhizata kadar gelişmiş teknolojilerin üretiminde giderek daha da önemli rol oynadığından, ABD’de bu konuda Çin'e olan bağımlılığı, ulusal güvenlik ve ekonomik endişelere yol açıyor.

Ukrayna ile varılan anlaşma, Amerika’dan gelen açıklamaların aksine, Ukrayna’nın aslında baştan beri müzakere masasında olduğunu gösterdi. İşadamı Trump Putin’i rehabilite edip duymak istediklerini söylerken, Ukrayna ve de Avrupa’da zarar etmek istemiyor.

Büyük Boşanma: Avrupa ve Amerika birlikteliği nefretle sona erdi

ABD ile Avrupa ve daha özelde Fransa’nın geçmişi, Amerika Birleşik Devletlerinin bağımsızlık savaşına dayanır.
Kurulmasındaki hayati Fransız yardımlarını hatırlatmak, geçmişlerini artık tarihe gömmek isteyen ABD’nin tavrını anlamakta yardımcı olabilir.
Trump aniden Avrupa’yı bıraktı gibi hissettiğimiz durumu; aslında Soğuk Savaşın bitiminden beri ABD’nin istediği ve hazırladığı, iki buçuk asırlık göbek bağından kurtulma çabası diye de görebiliriz.


Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında 1776 yılından, en güçlü düşmanları İngilizler tarafından bağımsızlıklarının tanındığı 1783 Paris Antlaşmasına kadar, Amerika’ya Fransa el altından para ve malzeme yardımı yaptı; İttifak Anlaşması ve ardından Dostluk ve Ticaret Antlaşmasını imzaladı; Birleşik Krallığa karşı Amerika saflarında savaşa katıldı; silah ve birlik yardımlarıyla sürekli askeri destek verdi; ABD’nin bağımsızlığını ilk tanıyan ülke oldu. Kısacası Amerikan zaferinde, devletin kurulmasında ve tanınmasında Fransa büyük rol oynadı. Ve bu mali ve askeri desteğini, kendi toprakları yangın yerine dönene, Fransız Devrimine dek sürdürdü. Fransa ve Amerika arasında 18. Yüzyıl sonunda tesis edilen ebedi barış, 2025 yılında tarihe gömüldü.


Diğer yanda Amerika Soğuk Savaş (1945-1990) yıllarında iki süper gücün dengesinde tabii ki Avrupa ülkelerini kendi cephesinde istediği için desteğini sürdürdü. 1990'lara kadar ABD’nin katıldığı askerî harekâtlar daha çok insancıl amaçlı ve kısa dönemli harekâtlardı. Clinton’dan sonra ABD’nin sunduğu barış ve refah ortamı sona erdi. Doğu Bloğu ülkeleri devrimlerini yaparak bağımsızlık elde ettiler. 1989’da Berlin Duvarı yıkıldı. 1991’de SSCB dağıldı: Soğuk Savaş dönemi son buldu. Avrupa Birliği en parlak dönemini yaşamaya ve genişlemeye başladı.

ABD’nin terör ile savaş yöntemine atılan tokat

ABD 11 Eylül 2001 saldırılarını yaşadı. George W. Bush sorumlu tuttuğu Taliban'ı cezalandırmak amacıyla “Terörle Savaş” harekatlarına başladı: Afganistan Savaşı; El-Kaide’ye yataklık yapma ve kitle imha silahları geliştirmekle itham edilen Saddam’ı devirme savaşı başarısız girişimler oldu.
Amerikan halkı bu savaşlara destek vermezken Fransız Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin Irak’la savaşmak için dünyanın desteğini isteyen ABD yönetimine, BM Güvenlik Konseyinde tarihe geçen tokat niteliğinde bir insanlık dersi verdi!

AB’nin iki başat ülkesinden Fransa, yeni dünya düzeninin liderine yalancısın; insanlık suçu işliyorsun deme cesaretinde bulundu! Kral Çıplak diyen Fransa ile ABD’nin 250 yıllık göbek bağı o gün kesildi.

Ayrıca 6 yıl süren Irak Savaşı ABD için bir başarı olamadı, ardında bambaşka sorunlar bıraktı, savaş barış getirmedi.

George W. Bush'un Afganistan ve Irak Savaşlarındaki başarısızlığı ile 2008 seçimlerinde Cumhuriyetçiler yenildi. Amerikan halkı yönetimin saçma ve haksız savaşlarını desteklemediği için, insanlığı ve barışı temsil ettiğini düşünerek ilk Afro-Amerikalı başkanını, Barack Obama’yı seçti.
AB ve Nato’dan ve hatta BM’den çok sıkılan ve radikal değişiklikler isteyen Amerikan devlet politikası içinde Obama beklenen barış, refah, istikrar ve insan odaklı değerlere sahip çıkmak yerine aynı yolda yürüdü. Avrupa’dan boşanma politikasını sürdüren Obama da 2016’da Avrupa’ya kendi savunmanızı hazırlayın, başınızın çaresine kendiniz bakın dedi.

Avrupa bir gün kendi kanatları ile uçması gerektiğini biliyordu. İşte o gün, bu gün!

General De Gaulle ve halefleri yıllarca aynı şeyi söylediler: güçlü olmak isteniyorsa önce bağımsız olmak gerekir. Ama Avrupa halkları iki büyük savaş sonrası, hele ki “bir daha asla” diyerek AB’ni kurarken, silahlanmaya para ayrılmasına hep karşı çıktı. Almanya’ya lekeli sicili yüzünden 50 yıl boyunca savunma sanayi kurma yasağı getirildi! Avrupa savunması hep ABD şemsiyesi altında kaldı ve bağımsız olamadı.
1945den 2025’e halklarına kabul ettiremedikleri silahlanma ve savunma harcamalarını şimdi AB devletleri teker teker artırıyorlar. Büyük acıların kıtası Avrupa’nın karar alma, yaratıcılık ve birleşme kabiliyetlerinden şüphe etmemek gerek.

Tokat ile düğmeye basılan yeni dünya düzeninin başrolü Trump’a verildi

İş adamı Trump ekonomik, jeostatejik ve tarihsel taşları yerinden oynattı. Tamamen değişen yeni bir dünya düzenine ışınladık. Tarih, değerler ve insanlık ancak yeni imparator diye nitelenebilecek yeni liderlerin elinde oyuncak.

Dominique de Villepin’in BM çatısı altında attığı Kral Çıplak çığlığı iki zıt dünya ve insanlık görüşünü ilk olarak ortaya koymuştu. Bugün bu gerçeği çok boyutlu yaşamaya başladık.

Trump’ın açıklamalarıyla meteor çarpan veya uzaylılar tarafından işgal edilen ya da beklenmedik çevresel felaketlere sürüklenen dünyamızı konu alan bir dehşet filmi izler gibiydik. Rönesans, Lumieres Kardeşlerin devrimi veya atom bombasının kullanımı kadar geri dönülmez yeni bir sayfaya evrildik. Akıl almayacak olaylar oluyor, izliyoruz! Ancak ilk şaşkınlıklar sonrası dünyanın berrak akılları ve geçmişten yaralı hakları bu tiyatroda sahne almaları gerektiğini anlayıp tepkileri vermeye başladılar bile.

Sadece bir haftada mesela birleşen ve güçlenen bir Avrupa görüyoruz. Savaşın yeni imparatorlar ile demokratlar savaşı olduğu analizleri yapıyoruz, pasiflikten sıyrılıp aktifleşiyoruz.

Perspektif ve umut veren politikacı ve siyaset bilimcilerin düşüncelerine yer vereceğim “Yeni İmparatorluklar 2” yazımıza bir girizgah olarak girdiğimiz yeni düzen hakkında, Amerikalı düşünür Francis Fukuyama’nın “demokrasilerde pesimist olmaya yer yok” cümlesi ile kapatalım.

Elon Musk’ın destek verdiği sağcı ve aşırı sağcı partiler


Güvenlik sağlamak üzere barış gücü göndermeyi kabul eden Avrupa ülkeleri: maviler evet, kırmızılar hayır


Avrupa’da nükleer güçler (maviler) ve nükleer başlığa sahip ülkeler (kırmızı) haritası

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Özel Haber