Babacan'dan Erdoğan'a tepki: Çocuğun canını oya devşirmeye çalışan zihniyet artık gitmeli
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün gece Halk TV'de Şirin Payzın’ın sunduğu Halk Meydanı programına katıldı.
Erdoğan'ın sözlerine tepki
Gündem dair açıklamalar yapan Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Şehit edilen yavrumuzun kanını sandıkta da bırakmayalım" sözlerine tepki gösterdi.
Erdoğan, dün Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle katıldığı etkinlikte şu ifadeleri kullanmıştı:
"İşte daha yeni İstiklal Caddesi'ndeki terör eylemini bu terör örgütleri neyle izah edecekler? Ne ana muhalefet ne yavrusu konuştu mu? Konuşmadılar. Konuşacak sözleri yok da onun için. İşte bu bakımdan ben orada şehit edilen o 4 yaşındaki yavrumuzun kanını yerde bırakmayalım derken aynı zamanda sandıkta da bırakmayalım."
"Çocuğun canını oya devşirmeye çalışan zihniyetin gitme vakti"
Babacan, Erdoğan'ın sözlerine şu yanıtı verdi:
Bu kadar önemli güvenlik meselelerine bu kadar önemli insani meseleleri bir çocuğun canını ona değiştirmeye çalışan bir zihniyetin artık gitme zamanı gelmiştir. Süresi çoktan doldu. 2015'te süresi doldu. 2015'ten bu yana bu ülke için hayırlı bir iş yapamıyorlar. Bu ülke için bir başarı üretemiyorlar. Bu zihniyetin bir an önce gitmesi gerekiyor. Onu teyit eden bir cümle bu. Daha önce de başka cümleler duyduk değil mi. PKK 5 çocuk yapıyor dedi 10 çocuk yapıyor dedi 15 çocuk yapıyor dedi. Kafaya bak yahu. Kandil dağlarında hangi çocuk doğmuş hangi kadının çocuğu olmuş. Demek ki zihninde nedir PKK'yı HDP'yi ve tüm Kürt vatandaşlarımızı aynı torbaya koyan bir zihin var artık. Bu zihin artık bir an önce görevden ayrılması gereken bir zihin. Yönetemiyorlar. Bu kafayla yönetmeleri mümkün değil. Bu ülkeyi ancak daha fazla zarar verirler."
Babacan konuşmasının devamı şöyle:
“Altılı masa: 6’lı masanın henüz beraber günlük olaylara karşı bir açıklama yapması bir tepki vermesiyle ilgili bir mekanizması yok. Çünkü biz aslında 6 partiyiz. Seçime doğru gidiyoruz seçimlerden sonra ülkeyi nasıl yöneteceğimizi seçimlerden sonra ne yapacağımızı çalışıyoruz. Henüz öyle bir mekanizmamız yok. Ama her parti kendi güncel olayları izliyor konjonktürdeki meseleleri ele alıyor her parti kendisi münferit bazı olaylara karşı tepki ortaya koyuyor. İstisnai ne oldu?
Bizim ev sahipliğimizde yapılan toplantı ile aynı günde İstiklal Caddesi’ndeki terör eylemi aynı güne çakıştı liderler zaten bir aradaydık. Orada ortak bir yazılı açıklama yaptık. Dışında henüz böyle güncel olayları ortak tepkiler verme mekanizması henüz partiler arasında yok. Çünkü bizim asıl hazırlığımız seçimden sonrasına. Unutmayalım ki o 6 ayrı Parti. Ama ortak paydayı yakalayıp ülkeyi beraber nasıl yöneteceğiz ve ne yapacağız onu çalışıyoruz. Bugün için ayrı 6 partiyiz. Ama seçime doğru giderken ortak aday seçime doğru giderken seçim işbirliği ve yine seçimden sonrası ile ilgili ortak politika seti üzerine çalışıyoruz. Seçimden sonra ülkeyi beraber nasıl yöneteceğiz diye çalışıyoruz ama bugün itibarıyla henüz ortak bir muhalefet bloğu denilebilecek bir yapı değil şu an 6'lı masa. Ama aşama aşama oraya doğru gidiyor. Biliyorsunuz Türkiye'de ilk. Daha önce bunun örneği yok tarihimizde örneği yok. Birbirinden çok farklı siyasi partiler ilk defa seçimden çok önce bir araya geldiler beraber çalışmaya başladılar ve toplumun çok geniş kesimlerinin temsil eden bir masada uzlaşı zemini yakalayıp o uzlaşı zemini üzerinde yürüyoruz. Yani ilk defa bir egzersiz. Tarihte örneği yok yapının. Seçim kampanyası başlayacak ya ortak seçim beyannamesi hazırlanacak ya ortak seçim beyannamesi ortak hükümet programı ve yine ortak bir aday belirlendikten sonra günlük olayları da ortak tepki göstereceğimiz bir mekanizmayı oluşturacağız.
Altılı masa ile ilgili beklenti çok yüksek. Herkes hemen her şey şimdi olsun diyor ama demokrasi tarihimizde bir ilki yapıyoruz biz. Onu da tuğla tuğla inşa ediyoruz. Kolay bir şey değil. Bir tarafta ülkeyi geren kutuplaştıran ötekileştiren bir yönetim anlayışı var. Bir taraftan da istişare ile uzlaşma ile yeni bir Türkiye vizyonu için çalışan 6 parti var. Bunların hepsi şu an 6 ayrı partiler. Ayrı ayrı her parti kendi tepkisini tabii ki gösteriyor güncel olaylara karşı. Ama beklentiyi şimdi çok yükseltmeyelim. Basamak basamak oraya doğru bu iş gidecek.
Kürt sorunu: Birincisi Kürt sorunu yoktu bu ülkede dediniz. Ben buna katılmıyorum sizin kanaatiniz farklı olabilir ama Ben katılmıyorum. Kürt soru bu ülkede vardı farklı niteliklerde hep oldu ama köklü bir şekilde çözümü bugüne kadar gerçekleşmedi. Benim kanaatim bu parti politikamız da bu. Sorunu vardır diyoruz ve biz bunu çözeceğiz diyoruz. İnanmayanlar Kürt vatandaşlarımıza sorsun diyoruz. Çünkü onlara sormak lazım senin sorunun var mı yok mu diye. Dışarıdan değerlendirmeler mümkün. Yok, problem diyebilirsiniz herkesin görüşüne saygı duymak gerekir. İkincisi bahsettiğiniz konular ha burada o soydu çözüm süreci denilen sürecin bir parçası.
Çözüm süreci ile alakalı bir muhasebe yaptığımızda benim görüşüm şu. Çözüm süreci nihai hedefler açısından baktığımızda nihai hedefler açısından doğru bir süreçti. Ama nihai hedefler açısından baktığımızda. Fakat uygulanan yöntemlerle ilgili ciddi sorunlar olduğunu bugün görüyoruz. Geçmişe dönüp bir muhasebe yaptığımızda. Oradaki sorunun özü neydi? Bizim kendi vatandaşlarımızın haklarıyla terör örgütünün yapacağı ya da yapmayacağı konular aynı masada müzakere meselesi haline getirildi. Yani deniliyordu ki o müzakerede, bak ben kendi vatandaşıma şu Hakkı veririm ama sen de terör örgütü olarak şunu yap. Bu yanlış. Biz bugün ne diyoruz geçmişin olumlu olumsuz tüm tecrübelerinden bugün istifade ediyoruz. Geçmişte hatalar da olabilir. Ama geçmişte güzel şeyler de olabilir.
Tarihten ders alacağız. Olumlu ve olumsuz her şeyden ders alacağız. Bugün diyoruz ki bu iki konuyu ayırıyoruz. Bugün diyoruz ki Kürt sorununun çözümü kendi vatandaşlarımızın haklarını aynen tanımaktan geçiyor terör sorununun çözümü ise çok kapsamlı bir yaklaşımdan geçiyor. Kapsamlı yaklaşım sadece silah kullanmak değil. Teröristleri tek tek etkisiz hale getirerek terör sorununu bitiremiyorsunuz. Bitti mi bugüne kadar. Demek ki sadece silah gücüyle bu bitmiyor. PKK diye bir örgüt hala var mı? PKK diye bir örgütün varlığını hiçbir zaman sıfırlandı mı? Çünkü PKK 4 ülkede faaliyet gösteren bir örgüttür. Bunun Türkiye ayağı vardır İran'a yağı vardır Irak ayağı vardır Suriye ayağı vardır. Türkiye'deki şehit sayısı azaldı diye terör bitti mi diyoruz? Böyle bir şey var mı kaynağı duruyor. Terörle mücadeleyi sadece silahlı mücadele diye anlıyorsanız asla çözemezsiniz. Dünyada bunun örneği yok bitmiyor. Ben dış işleri bakanı iken Filipinler hükümeti geldi bizden destek istedi. Bu destek neyin desteğiydi? Kendilerinin terörist olarak adlandırdığı Güney adalarındaki ayrılıkçı hareketlerin silahlı hareketleri ve o terör örgütü adı altında ya da onların tanımıyla yaptığı eylemler vardı. Bizden arabuluculuk istediler. Biz gittik çok uzun bir çalışma ortaya. Yıllar sürdü. Sonunda ne oldu? O örgüt silahları bıraktı Müslüman azınlıktı onlar. Müslüman azınlıklar daha çok hak elde etti ve Bugün itibarıyla Filipinlerde o sorun çözülmüş durumda. Eğer silahla çözebilseydi Filipinler hükümeti niye geldi bizden yardım istedi? 2007-2008'de benim dışişleri bakanlığı döneminden başlayıp 8-10 sene süren uzunca bir ara buluculuk dönemi. Biz büyük bir ülkeydik çünkü o zaman güçlü bir ülkeydik. Kendi sorunumuzu da çözeceğiz başka yardıma muhtaç olanlara da gidip yardım edeceğiz. Bunu eş zamanlı yapabilir Türkiye büyük bir ülke yani. 40 yıldır bitmedi bu kafayla da hiç bitmez. Kafasına sıkarak bitmiyor bu iş yani. Çözmek için başka ülkelerle konuşmanız lazım. Çünkü kötüyü Türkiye'de değil bakın bu işin kökü başka ülkelerde.
Başka ülkelerde bataklık devam ederken buradaki terörü bitiremezsiniz. O ülkelerle konuşmak zorundasınız. O ülkelerle 'bu bizim ortak düşmanımız gelin beraber çalışalım' demek zorundasınız. Bu örgütün varsa kendine göre bir varlık sebebi o kök sebebini inmek zorundasınız. Kök sebebine inmeden çözemezsiniz. 10.000 tane şehit verdik 10.000 tane. Bu kafayla çok daha fazla şehit vermeye devam eder bu ülke. Bitmez kapsamlı çalışmak lazım. Ve bu dünyada artık çatışma çözümü denen yeni bir alan var. Bu konuda zihinlerimizi yenilemezsek açık görüşlü olmazsak çözüm asla mümkün değil.
Seçim: Seçimle ilgili normal anayasanın söylediği bir tarih var. 18 Haziran. Hatta ÖSYM sınav tarihini değiştirmiş 18 Haziran'da seçim olursa çakışmasın diye. Fakat ben hükümetin her an bir baskın seçim çağrısında bulunabileceğini düşünüyorum. Özellikle yılbaşında asgari ücrete zam verecekler ya devletin var olan her şeyini verdikleri gibi borçlanıp da verecekler ve o havayla yani asgari ücretteki artış memur maaşındaki artış emekli maaşındaki artış o hava enflasyon çok yüksek olduğu için hazirana kadar o hava sönecek. Saman Alevi gibi parlayacak sonra sönecek. O atmosferi yakalamışken Ramazan'dan önce martın ortası gibi şöyle baskın seçimi yapıp geçelim diyebilirler diye düşünüyorum ben. Bu düşüncemizi Ben hem Deva Partisi teşkilatı ile paylaştım arkadaşlar olur da Mart ortasında baskın seçim olursa hazırlıksız olmayın dedim. Altılı masada da bunu dinlendirdim diğer liderlere. Böyle bir şey olabilir şaşırmayalım diye.
Seçim tarihi açıklansın biz iki gün sonra adayımızı belirleriz. Hiç sorun yok. Çünkü ne zaman yapacaklar bunu baskın seçim açıklamasını Aralık sonu Ocak başı. Asgari ücret şu bu açıklandıktan sonra bir baskın seçim. İhtimalden bahsediyoruz olursa şaşırmayalım diye. Biz o güne kadar zaten ne yapacağız adayımızı belirlemeden önce bahsettiğim geçiş sürecinin yol haritasını ve politika ortaklaştırmasını bitirmiş olacağız. Ondan sonra da ortak aday konuşup bitirmenin tam ideal bir zaman olacak. Ondan sonra da seçime yetişir sorun olmaz. Hayır hayır öyle bir şey yok. Biz hiçbir isimle ilgili olacak da demiyoruz olmayacak da demiyoruz.
Bizim Deva Partisi olarak şu anda 6 siyasi partinin genel başkanlarından birisi de olabilir bunların dışında bir isim de olabilir. Açık fikirlilikle ve hiçbir ismi dışlamadan şu anda bir iç değerlendirme süreci başlatıyoruz partimizin içinde başlatıyoruz bunu. Herkes yavaş yavaş düşünmeye başlasın. Çünkü zamanın gelecek Bir anda pat diye bunu şey yapmayalım. Toplum ne diyor teşkilatlarımız ne diyor? Çünkü anketler var ama anketlerde insanlar konuşmuyor ki. Korkuyorlar onun için anketlere güvenmek çok zor. Bizim 742 ilçedeki teşkilatımıza haydi arkadaşlar gidin kahvelere evlere girin çıkın şöyle bir nabız yoklayın dediğimizde
Türkiye'nin 81 vilayetinin tablosu bize iki gün içerisinde gelir. Bizim öyle bir gücümüz var yani çok yaygın teşkilat gücümüz var. Önemli olan şu, şu anda bunlar bitmeden adayı tartıştığımız zaman ne oluyor biliyor musunuz adayın kimliği ve geçmişi tartışılıyor. Herkes kimliği ve geçmişiyle yargılanıyor. Biz bunu doğru görmüyoruz çünkü ortak politikalar belirlendikten sonra yarınlarla ilgili nasıl bir Türkiye hedefliyoruz bu ortaya çıktıktan sonra aday artık geçmişiyle kimliği ile değil de Türkiye için ne yapacağı ile değerlendirilecek. O değerlendirme çok daha sıhhatli ve doğru bir değerlendirme olacak. Çünkü gelecekle ilgili hiçbir şey konuşmadan adayın geçmişinden kimliğini tartışıyoruz. Yarınlara mutabık kalacağız sonra adayı belirleyeceğiz." (Kısa Dalga)
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.