DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TBMM’de haftalık değerlendirme toplantısı düzenledi.
Siirt'teki maden ocağında meydana gelen göçükte yaşamını yitiren işçilere Allah'tan rahmet dileyen Babacan, "Bu kaza, tüm yönleriyle soruşturulmalı ve ihmali, eksiği, kusuru olanlar da mutlaka yargı önünde hesap vermeli" dedi.
ANKA'nın haberine göre, bu yıl Dünya Çocuk Hakları Günü’nün Gazze’de yüz binlerce çocuğun gözyaşları arasında anıldığını söyleyen Babacan, "Tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan bu vahşetle çocuklar, bebekler can çekişirken pek çok ülke İsrail hükümetine destek verdi, veriyor ya da sessiz kalarak bu zulme ortak oluyor. Bu vahşete destek veren tüm ülkeleri, bu ülkelerin yöneticilerini bir kez daha şiddetle kınıyorum" dedi.
"Çocuk haklarından bahsedince biraz da ülkemize bakmak istiyorum" diyen Babacan, Türkiye'de milyonlarca ailenin, mutlak yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamaya çalıştığını söyledi. Babacan, "Ekonomik krizin, yoksulluğun en sert vurduğu, ülkemizdeki çocuklar" diye konuştu.
İHD'nin raporundan çocuk hakları ihlallerine yönelik verileri aktaran Babacan, "Bu sayıları peş peşe sıralayınca sanki basit gibi geliyor. Ama verdiğim bu sayıların her biri bir can, her biri bir çocuk. Durum gerçekten vahim" dedi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne de değinen Babacan, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi gerektiğini ifade etti.
Babacan, "İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak, Türkiye’de kadına karşı şiddete açık kapı bırakan ve bu konudaki duruşu zayıflatan bir adımdır" diye ekledi.
"Cumhurbaşkanına bilgisinin, görgüsünün, yeteneklerinin ötesinde bir hükmetme gücü veriyor"
Babacan, 50+1 tartışmalarına da değindi:
"İktidar ortaklarının son dönemdeki kavgalarını görüyorsunuz. Sayın Erdoğan ile Sayın Bahçeli arasındaki meseleye ilgi gösterecek durumumuz da yok üstünde fazla yorum yapacak durumumuz da yok. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, kazanan kişiye olağanüstü yetkiler veriyor. Adına sistem dediğimiz ama kendi içinde tam bir sistemsizlik olan bu ucube durumdan bahsediyorum. Cumhurbaşkanına bilgisinin, görgüsünün, yeteneklerinin ötesinde bir hükmetme gücü veriyor şu anda mevcut anayasa. Demokrasiyi sadece sandıktan ibaret gören, geri kalan hiçbir fonksiyonunu çalıştırmayan, krizlere sebep olan bir durumdan bahsediyorum."
Bu nedenle ‘güçlendirilmiş parlamenter sistemi' savunduklarını kaydeden Babacan, "Ama 2017’de apar topar, kimseyle istişare etmeden, yangından mal kaçırırcasına Meclis’e getirilip hızlı bir şekilde geçirilen ve uzmanların uyarılarına aldırmadan uygulanmaya başlanan bir sistem ülkemizi maalesef yokuş aşağı yuvarlamakta. 2018’den bu yana, ülkemizde iyiye giden ne var? Her alanda ülkemiz zemin kaybediyor. Baskıcı, totoliter bir sistem yüzünden 85 milyon, sürekli kaybediyor" diye konuştu.
"Şahsına özel yapılan Anayasa’yı, kendi bedenine uyacak şekilde kesip biçmenin derdinde"
Babacan, şöyle devam etti: "Ne diyordu Sayın Erdoğan, hatırlayalım: ‘Başkanlık sistemi gelecek, koalisyonlar bitecek.’ Şu anda iktidar ortağı kaç parti var, kendisi bile bilmiyor. Adına ‘Türk tipi’ denen bu ucube sistem, aslında tek bir kişi için kaleme alınmıştı. Bizzat Sayın Erdoğan, bu ülkeyi kafasına göre yönetsin diye kaleme alınan bir sistem bu. Şahsına özel yapılan bu Anayasa’yı, yine kendi bedenine uyacak şekilde kesip biçmenin derdinde.
Yeni anayasa dedikleri, tamamı ‘hâlâ bana engel olanlar var, şöyle bir önüm açılsın...’ Bizim ülkemizde parti genel başkanları jübile yapmasını, zamanı gelince kenara çekilmesini bir türlü bilmiyorlar, öğrenemiyorlar. Erdoğan da her hafta Anayasa ile uğraşacağına artık mevcut pozisyonundan zaman içerisinde bir onurlu çıkışını yapmak durumundadır.
"Bahçeli, ülkenin başında kayyım gibi hareket etmekte"
‘Oylarım düşse de başkalarına ihtiyacım olmadan ülkeyi kafama estiği gibi yöneteyim’ diyor. Hemen peşinden de küçük ortak tabii durur mu, arkasında cevap yetiştiriyor, sisteme aşık olduğu için hemen savunmaya geçiyor. Sistemde en büyük kâr onun, böyle bir ortaklık dünyada pek görülmemiştir. Kâra ortak ama zarara karışmıyor. Bir tane kabine üyesi vermiyor. İktidarın parçası olarak sürekli devlet kurumlarına nüfus etme, kadrolaşma peşinde. Onun içindir de yüzde 10’luk oyuyla Sayın Bahçeli, ülkenin başında kayyım gibi hareket etmekte."
"Biz bu tartışmaların içine girmeyiz"
İktidara "Yaşanan tüm krizler, şu an içinde olduğunuz ittifaktaki sorunlar, yargıdaki gruplaşmalar, çeteleşmeler hepsinin çözümü için, size çözümü altın bir tepside sunuyorum. Gelin bu sistemi değiştirelim" diye seslenen Ali Babacan, "Meseleyi sadece 50+1 meselesi olarak görmemek lazım. Bu mesele, memleket meselesidir. Sürekli anayasa... Biz bu tartışmaların içine girmeyiz. Burada niyet önemli. Siz hukuka bağlı, gerçek anlamda hukuk üstünlüğünün olduğu bir Türkiye istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Eğer hukukun üstünlüğüne inanıyorsanız önce mevcut Anayasa’ya bir uyun. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına saygı duyun, uyun. Bunu bir görelim ki sizin için anayasanın önemli bir hukuk metni olduğuna ikna olalım. Ondan sonra anayasa konuşulabilir. Bu haliyle anayasa konusunda, bizim hiç kimseyle konuşacak bir şeyimiz olmaz" dedi. (Kısa Dalga)