Gençlik ve Siyaset 4 / "HDP'de ünvanlar yok, gençlerin parti yönetiminde kotası var"

HDP’de siyaset yapan gençler, Gençlik Meclisi’nin parti yönetiminde kotası olduğunu, parti içindeki toplantılarda ünvanların bir kenara bırakıldığını, herkesin “yoldaş, arkadaş” olduğunu ve birbirini rahatça eleştirebildiğini söylüyor.

 “Gençlik ve siyaset” yazı dizimizin dördüncü bölümünde HDP var. Diyarbakır milletvekili Dersim Dağ, parti meclisi üyesi Esengül Kılıç ve şu anda yurtdışında bulunan eski Gebze ilçe eş başkanı Mustafa Altunbaş ile görüştüm. Diğer partilerdeki “hiyerarşik ve biat etmeyi ödüllendiren örgütlenme yapısı”yla ilgili bir eleştirileri yok HDP’li gençlerin. Gençlik Meclisi’nin MYK, Parti Meclisi, il ve ilçe yönetimleri ile TBMM’ye gençlik kotaları dahilinde temsilcilerini gönderdiğini, meclisin kararlarının bağlayıcı olduğunu anlatıyorlar.

Parti içindeki toplantılarda ünvanların bir kenara bırakıldığını, herkesin “yoldaş, arkadaş” olduğunu ve birbirini rahatça eleştirebildiğini söylüyorlar.

HDP’nin sadece Kürt yurttaşları temsil etmediğini, toplumun her kesiminin sorunlarını gündeme getirmeye çalıştığını savunuyorlar. Kapatma davası ile ilgili ise sanki birbirleriyle anlaşmış gibi şu cümleyi kuruyorlar: “HDP halktır, kapatılamaz!” 

GENÇLERİN SİYASET DENEYİMLERİ

HDP’li Diyarbakır milletvekili Dersim Dağ, AK Partili Rümeysa Kadak ile birlikte meclisin en genç iki vekilinden biri. Dağ’a, siyaset hikâyesinin nasıl başladığını soruyorum.

“Ben 96 yılında Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde dünyaya geldim ama henüz çok küçükken, yani 5-6 aylıkken ailem politik sebeplerden dolayı İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. 90’lı yıllarda göç ettirilen, köyleri yakılan, köyleri boşaltılan ailelerden biri olarak İstanbul’a göç eden bir ailenin ferdi olarak büyüdüm. Politik bir ailede büyüdüm bu yüzden sürekli politikanın, siyasetin içindeydim. Üniversiteyi Mardin’de okurken siyasetle daha fazla içli dışı olmaya başladım.

Resmi görevlerde yer almasam dahi üniversitede partimin gençlik kollarında yer alıyordum. Gençlik çalışmalarında yer alıyordum. 2018 yılında da partimin Diyarbakır milletvekili olarak listelerde yer aldım ve 2018 Haziran seçimlerinde Diyarbakır milletvekili olarak seçildim.” 

Dağ’a, partinin milletvekili adayı olarak kendisini nasıl belirlediğini soruyorum.

“Bizim Gençlik Meclisi olarak partimizin her alanında belli kontenjanlarımız var. Partinin yüzde 20’sini gençlik yapısı oluşturuyor. Merkez Yürütme Kurulu’nda, Parti Meclisi’nde, illerde kurulan kurullarda, il yönetimlerinde gençlik temsiliyetinin olduğu yapılar mevcut. 2018 yılında ilk defa Gençlik Meclisi’nden bir milletvekili seçilmesinin tartışıldığı bir süreç yaşadık ve Gençlik Meclisi’nden milletvekili olarak seçildim.” 

“MECLİS’TE KADINLAR BİLE ERKEK ZİHNİYETİN TEMSİLCİLERİ” 

Dağ’a, milletvekilliği sırasında onu nelerin şaşırttığını soruyorum.

“Aslında beni çok şaşırtan şey meclisin bu kadar erkek ve bu kadar yaşlı olmasıydı. Çünkü seçildikten sonra ilk meclise gittiğimde fark ettim ki aslında insanlar kadın dahi olsalar erkek bilinciyle yetiştirildikleri için o erkek zihniyetin temsilcileriydi. Yenilikçi olmaya, kendi özgür düşüncelerini ifade etmeye kapalıydılar. Geleceğimizi vaad eden kesim gençler olmasına rağmen gençlere çok uzak, gençlerin düşüncesinin olmadığı politikalar üretildiğini gördüm.

Özellikle iktidar partileri hiçbir şekilde gençlerin, kadının sesi olmaya çalışmıyorlar, tam tersi sanki gençleri kendilerine karşı, karşı bir cephede savaşan bir kesim olarak görüyorlar ve gençlerin yararına değil, tamamiyle kendi yararları, kendi çıkarları için politika yürütüyorlar. En çok şaşırdığım, en çok tepki gösterdiğim, kızdığım noktalardan biriydi. Ben de mecliste olabildiğince tüm gençlerin hangi kesimden olursa olsun ortak sorunlarını dile getirmeye çalıştım.

İşsizlik sorunu, KYK borç sorunları, gençlerin intiharı, tacizler, genç kadınların uğradığı tecavüzler, ötekileştirmeler, üniversitelerde yaşanan taciz olayları, bir bütünen her kesimden gençlerin ortak sorunlarını dile getirmeye çalıştım.” 

“SİYASETLE İLGİLİ ÖNYARGILARIM VARDI” 

Parti meclisi üyesi Esengül Kılıç siyaset deneyimini şöyle anlatıyor:

“Ben şu an HDP Parti Meclisi üyesiyim. Aynı zamanda gençlik yürütme kurulundayım. Siyaset ve uluslararası ilişkiler öğrencisiyim. Eskiden beri siyasete ilgi duyuyordum. Ama tabii kimi önyargılarım vardı siyasete dönük. Siyaseti birkaç partinin parlamentoda birbiriyle kavga etmesi ya da birinin iktidara gelmesinden ibaret görüyordum. Ama üniversiteyle beraber daha doğru, daha toplumcu bir siyaset nasıl yürütülebilir ya da siyasetin gerçekten anlamı nedir, sadece siyasi partiler, siyasi parti yöneticileri mi siyaset yapar, yoksa bütünüyle toplumu ilgilendiren bir konu mudur gibi soruları sormaya başladım.

Sorguladığım zaman kendimi en iyi ifade edebildiğim yerin HDP olduğuna karar verdim ve HDP’de siyaset çalışmalarına başladım.” 

“PARTİDE GENÇLERE İHTİYAÇ OLDUĞUNU GÖRDÜM”

Kılıç’a, HDP’de siyaset yaparken kendisini şaşırtan durumlarla karşılaşıp karşılaşmadığını soruyorum.

“Ben altı yaşıma kadar İstanbul’daydım, sonra Diyarbakır’da büyüdüm. Biz mahallemizde HDP’nin bürolarıyla büyüdük. HDP’lilerin bizi ziyaretleri, gençlerin mahallede halkı bir araya getirme çabaları ve çeşitli mitingler, çeşitli etkinliklerden dolayı çok yabancısı olduğum bir parti değildi. İçerisine girince gençlere bu tarz ortamlarda ne kadar ihtiyaç olduğunu gördüm.

Çünkü siyaset dediğimiz şey hem fiziksel hem de zihinsel zindelik gerektiriyor. Ve bu noktada iktidar tarafından apolitikleştirilmeye çalışılan bir gençlik gerçekliği var. Hiyerarşiye dayanan,  akrabalarını partide bir mevkiye, konuma getiren bir yaklaşım var. Bu noktada HDP’nin hassasiyeti açıkçası beni daha çok bağladı HDP’ye. Hani böyle kafakol ilişkisi, dost-ahbap çavuş ilişkisinden ziyade kişinin gerçekten HDP’nin parti programına, parti tüzüğüne ne kadar bağlı olduğu, ne kadar çaba harcadığı, ne kadar görev ve sorumluluklarını yerine getirdiği önemli oluyor. Bu yanlarıyla olumsuz yönde değil, olumlu yönde bir etki uyandırdı ve gerçekten partiye olan bağlılığımı, inancımı arttırdı diyebilirim.” 


“HDP’YE KOLEKTİF BİR PARTİ DİYEBİLİRİZ”

Mustafa Altunbaş, HDP’nin eski Gebze ilçe eş başkanı ve şu anda yurtdışında yaşıyor. HDP’de siyasete nasıl başladığını şöyle anlatıyor:

“Ben siyasete Barış ve Demokrasi Partisi’nde (BDP) ile başladım. BDP çevremin ve arkadaşlarımın yönlendirmesi ve örgütlenmesiyle BDP’de çalışmalara başladım. Bir süre BDP’de çalışmalar yürüdü. Ondan sonra Gebze’ye taşındım evlilik sebebiyle. Orada da kopmadım siyasetten. Orada da HDP ile devam ettim. Zaten ben Gebze’ye geldikten sonra ilk HDP ilçe yönetimine de dahil oldum. Orada devam etmeyi daha uygun gördük çünkü Gebze’de HDP daha sağlıklı bir çalışma aracıydı. Zaten amacı, maksadı da buydu. Daha sonra HDP’ye geçtim evet ama ben Demokratik Bölgeler Partili (DBP) bir siyasetçiyim. DBP partisinin bir çalışan ve üyesiyim. Biz HDP’de bileşen hukukundan dolayı HDP çalışması yürütüyoruz.”

Altunbaş, “bileşen hukuku”nu şöyle açıklıyor:

“HDP bir çatı partisi, bütün ötekilerin, ezilenlerin, ve bilcümle kendi haklarını değerlerini savunan her türlü mazlumun ve etnisiteler olsun, cinsel eğilim olsun, cinsel tercih olsun, inanç olsun, kültürel değerler açısından olsun, toplumsal yapı olsun, işçi sınıfı olsun, bütün kesimlerin kendini bulabildiği bir çatı partisi olduğu için biz buraya bileşen hukukundan dolayı dahil oluyoruz. Bileşenlerin arasında sendikalar, siyasi partiler, cinsiyet eşitliğini savunan örgütler yer alıyor. HDP’ye kolektif bir parti diyebiliriz. Biz de DBP olarak hem Kürt hassasiyetimizden, hem de Kürt özgürlük hareketinin, Kürt siyasi hareketinin Türkiye’deki yarılmalara, Türkiye’deki politik çıkmaza, eşitsizliğe dair sunduğu perspektifin haklılığını dile getirebilmek için bu mecraya dahil olduk. Tabii orada dahil olduğumuzda kimse kendi fikrini dayatmıyor.

Herkes toplumsal sorunlara, toplumsal eşitsizliğe, her türden ötekileştirmeye dair kendi düşüncesinin öne sürdüğü perspektifi HDP’de bir alternatif olarak sunuyor. HDP’deki yönetim de en makul, en uygun eylem biçimini bütün siyasi hareketlerin, bütün farklı düşüncelerin arasından sentezleyerek bir yol haritası çiziyor. Biz de buna bir katkımız olsun istedik. Çünkü salt Kürtler üzerinden, salt Aleviler üzerinden ya da salt azınlıklar, ötekiler üzerinden dönecek bir politika Türkiye’de başarılı olamaz, çünkü çok farklı kimlikler, çok farklı değerler ve çok farklı fikir ayrılıkları olan bir toplum. Buna dair en uygun çözüm bu olduğu için biz de dahil olduk.” 

“YOLDAŞLARIMIZI ELEŞTİRİRKEN HİÇBİR ZAMAN ÇEKİNMEDİK”

Mustafa Altunbaş’a, HDP’de çalışan gençlerin seslerini daha kıdemli politikacılara duyurup duyuramadığını soruyorum.

“Biz HDP’de kendi aramızda en azından iç toplantılarda ve iç işleyişlerde eş genel başkan, parti meclisi üyesi, ilçe eş başkanı ya da herhangi bir üyenin sıfatını bir kenara bırakıyoruz. Biz hepimiz o alanda yoldaşız, arkadaşız. Bizim için temsiliyet salt sistemin dayattığı gereklilik üzerinden işliyor yoksa biz eş başkanlarımızla da vekillerimizle de her konuda tartışabiliyoruz, gerektiği zaman onları eleştirebiliyoruz. Eğer bir eksiklikleri varsa çekinmeden kendi yoldaşlarına, bir ilçe üyesi de olabilir bir mezrada sözcü de olabilir, özeleştiri vermekten çekinmezler. Çünkü HDP’nin salık verdiği düşünce, kolektif çalışma perspektifi bunu dayatır. Yoksa eğer biz de eş başkanlardan, parti meclisinden ayrı düşündüğümüzde engizisyona gönderilsek bizim de iktidardan ya da mevcut sistem düzenine biat eden partilerden bir farkımız kalmazdı. Elbette ki bazen lokal hatalar, eksiklikler olabilir, ama bizim için elzem olan HDP’nin tüzüğünün ve HDP’nin çalışma prensiplerinin bize dayattığı şeydir. O açıdan biz kendi yoldaşlarımızı eleştirirken hiçbir zaman çekinmedik. Her türlü mekanda her türlü eleştirimizi yapabilme hakkına sahibiz.” 

“MYK’DA, PARTİ MECLİSİNDE, VEKİLLER İÇİNDE KOTAMIZ VAR”

Dersim Dağ gençlerin partinin bütün kurullarında temsil edildiğini anlatıyor.

“MYK’da bir kotamız var, vekiller içerisinde bir kotamız var, PM’de bir kotamız var, il-ilçe örgütlerimizde kotamız var. Yani gençliğin yer almadığı hiçbir yapının kararları bizim partimizde tanınmıyor. Gençlerin ve kadınların yer almadığı bir yapı söz konusu olamaz. Böyle bir yapı, böyle bir kurul, böyle bir komisyon toplanmış olsa dahi, biz kendi tercihimizle muaf olmamışsak alınan kararları Gençlik Meclisi olarak tanımıyoruz ve şerh koyabiliyoruz. Gençlik Meclisimiz özgün ve özerk örgütleniyor. Yani kendi kararlarını kendi alıyor. Bir meclisi var, bir yürütme kurulu var, bir koordinasyonu var. Gençlikle ilgili bütün politikalarda söz sahibi oluyor, politikaları üretiyor. Bununla beraber parti adına alınan tüm kararlarda da söz sahibidir. Bütün yönetimlerde, komisyonlarda olabildiğince gençlik temsilcilerimize yer vermeye çalışıyoruz. Şu anda da hem MYK’da hem TBMM grubunda yani vekil grubunda hem PM’de hem de il ilçe yönetimlerinde Gençlik Meclisi’nden temsilcilerimiz yer alıyor. Haliyle parti adına alınan tüm kararlara Gençlik Meclisimizin düşüncesi yansıyor.”

“GENÇLİK MECLİSİ’NİN KARARLARI BAĞLAYICI” 

Esengül Kılıç Kadın Meclisi ile Gençlik Meclisi’nin Parti Meclisi ile ortaklaşa çalıştığını ve bu iki mecliste alınan kararların bağlayıcı olduğunu anlatıyor.

“HDP’de genel bir Parti Meclisi var. Bunun dışında Kadın Meclisi ve Gençlik Meclisi var. Ben aynı zamanda Gençlik Meclisi’nin de bir üyesiyim. Kadın Meclisi ve Gençlik Meclisi’nin aldığı kararlar bağlayıcıdır. Yani Parti Meclisi’nde tartışılmaz çünkü bu iki meclis kendi özgün işleyişine sahiptir. Kendi özgün koordinasyonuna, kendi özgün yürütmesine sahiptir ve iç yürütmesinde planlamasını yapar, sorunlarını tartışır, Parti Meclisi’yle bütünlüklü, ortaklaşa bir çalışma tarzını benimser. Bu yüzden aslında Kadın Meclisi ve Gençlik Meclisi’nin bu özgün yanı hem gençlerin hem de kadınların kendini bu alanda daha özgür ve özgün bir şekilde var etmesini sağlıyor. Bir yoldaşımız, bir çalışma arkadaşımız 50 ya da 60 yaşında da olsa, bizden çok daha birikimli de olsa bizim aldığımız karar kendisini bağlar.”

“APOLİTİK BİR GENÇ DE BİZE OY VEREBİLİR”

HDP Kürt olmayan gençleri kendine çekebiliyor mu?

Dersim Dağ’a, HDP’nin Kürt kökenli olmayan gençleri kendine çekmek için bir çabası ya da stratejisi olup olmadığını soruyorum.

“Elbette ki bizim ürettiğimiz politikalar sadece ailesi HDP’li olan ya da sadece ailesinin siyasi parti geçmişi olan gençlere dönük politikalar değil. Biz gençlerin hepsini kucaklayan, gençlerin ortak sorunlarına değinen ve bu ülkede aslında gençlerin rahatsız olduğu her konu hakkında söz kuran, gençlerden yana söz kuran bir siyasi partiyiz. Haliyle ailesinden doğru bir siyasi geleneği olmayan, politik bir evde büyümeyen bir genç de bize oy verebilir, bizim sempatizanımız olabilir ve bizim Gençlik Meclisi çalışmalarımızda yer alıyor olabilir ki böyle arkadaşlarımız da mevcut. Ama şöyle bir şeyi belki belirmek gerekiyor: HDP’nin bugün Kürtlerin de partisi olduğunu düşünüyoruz. HDP bir Türkiye partisidir diyoruz ve aynı zamanda bugün Kürtlerin en çok oy verdiği, en çok desteklediği birinci parti. Ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorunundan kaynaklı aslında siyasetle içli dışlı olmayan, politik olmayan Kürt ailelerinin sayısı oldukça az. Haliyle bu ailelerin çocukları da politik bir geçmişten gelmiş oluyor. Politik bir geleneği olan, siyasi bir geleneği olan ailelerde büyümüş oluyor. Ve bu gençler çoğunlukla HDP’li gençler oluyor. Ama bunun da ötesinde ürettiğimiz genç siyasetle, gençlere dair söylediğimiz sözlerle aslında siyasi bir geleneği olmayan ya da HDP’nin geldiği geleneğe bağlı olmayan ailelerin çocuklarını da, gençlerini de etkileyebiliyoruz.” 

“HANGİ GRUPTAN, AZINLIKTAN, ETNİSİTEDEN OLDUĞU FARK ETMİYOR” 

Mustafa Altunbaş, HDP’nin politikalarının sadece Kürt kökenli yurttaşlara değil, herkese hitap ettiğini savunuyor.

“Bir kere gençleri partimize çekme gibi bir kaygımız olamaz çünkü bu parti bizim değil. Bu parti Türkiye’de yaşayan bütün halkların ortak çatısıdır. O yüzden biz onları kendi partimize değil, onların partisine çağırıyoruz. HDP’nin tüzük olarak ve çalışma perspektifi olarak Türkiye’ye sunduğu proje, Türkiye’ye sunduğu doktrin çok geniş. Salt kadın, gençlik ya da etnik kimlikler, cinsiyet eşitliği gibi şeyler değil. Hayvan haklarından tutun ekolojik sorunlara kadar bilcümle sorunları masaya yatırıp bunlara dair çözüm önerileri sunmuş bir tüzüğü ve bir perspektifi var. Hal böyle olunca da HDP’de ben kendime ait bir şey bulamıyorum demek çok zor. Çünkü gerçekten cephesi geniş, sunduğu perspektif çok geniş ve herkesin kendi rengi, kendi değeri ve kendi farklılıklarıyla dahil olabileceği bir meydan yaratmış. Zaten bu yüzden bir çatı partisi diyoruz. Herkes o çatının altında gelip kendi gerçeğini, kendi kimliğini, kendi değerini koruyabilir. Türk olsun, Ermeni arkadaşlarımız olsun, Laz olsun, Çerkes olsun, herhangi bir etnisiteye ait olması, herhangi bir azınlıktan ya da bir öteki gruptan olması hiç fark etmiyor. Bizim şu an hali hazırda HDP’de birçok genç Türk çalışanımız var. Biz kimlik ayırmıyoruz ama kendilerini Türk olarak tanımlayan, aidiyetini Türk kimliğine ait hisseden arkadaşlarımız var. Kürt olanlar var, aramızda Lazlar var, Çerkesler var, birçok arkadaşımız var. Ermenisi, Suryanisi, Müslümanı, Alevisi. Birçok renge ve birçok kültüre meydan verdiğimiz için bizim o çağrıyı yapmamızdan ziyade onlar zaten bu alanı, bu farklılığı görünce kendileri geliyor.”

“MESELE KÜRT OLMAK, TÜRK OLMAZ DEĞİL BURADA”

Esengül Kılıç, partiye medyada yer verilmediği için partinin kitlelere ulaşmakta ve kendini anlatmakta güçlük çektiğini söylüyor.

“Bizim parti meclisimizde sadece Kürtler yok, bizim parti meclisimizde Karadeniz’den arkadaşlarımız da var, Çukurova’dan arkadaşlarımız da var, Ege’den arkadaşlarımız da var. Aynı zamanda Muş’tan da arkadaşımız var, Adıyaman’dan da var, Mardin’den de var. Aslında tam olarak bütün farklılıklar zaten bir arada. Bu önyargının kırılması gerektiğini düşünüyoruz. Dediğimiz gibi HDP bileşenli bir parti. Demokratik Bölgeler Partisi de HDP’nin bir bileşeni ve Demokratik Bölgeler Partisi biraz daha Kürt halkının özgürlük mücadelesi, Kürtlerin bir kimliğinin olduğunun mücadelesini veriyor. Bunun dışında Yeşiller Sol Parti de, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi de, Ezilenlerin Sosyalist Partisi de, bunların hepsi HDP içerisinde siyaset yürüten partiler. Bunların haricinde sadece HDP ideolojisini benimsemiş, birey olarak kendini HDP’li olarak tanımlayan insanların da varolduğu bir parti. Bu yüzden zaten HDP bu amacını gerçekleştiriyor. Ancak iktidarın gerek medya ambargosu, gerek toplumsal anlamda HDP’yi sürekli terör örgütleriyle bağdaştırmaya çalışması, ‘aslında HDP terör faaliyeti yürütüyor’ diyerek toplumla bağını koparmaya çalışmasından kaynaklı biz bu gerçekliği çok fazla ifade edemiyoruz, dillendiremiyoruz. Çok homojen bir yapısı yok HDP’nin. Tam tersine biz Karadeniz’de horonumuzu da oynuyoruz, Artvin’deki esnafla, Rize’deki çay işçisiyle, Çukurova’daki pamuk işçisiyle de bir araya gelebiliyoruz. Mesele burada Kürt olmak değildir. Mesele burada Türk olmak da değildir. HDP kendini insanlığa karşı sorumlu gören herkesin yeridir. Yeri geliyor CHP gençlik kollarında olanlar da bizim partimize gelmek istiyorlar. Yeri geliyor farklı düşüncede, HDP’yi benimsemeyen insanlarla temas kuruyoruz. Bu noktada biz HDP’nin gerçekten herkese hitap ettiğini düşündüğümüz için cesuruz. Ama dediğimiz gibi bütün alanlar bize kapatıldığı için biz kendimizi çok fazla var edemiyoruz. 

“TELEVİZYONLARDA HDP OLMADAN HDP KONUŞULUYOR”

Sürekli HDP’lilerin gözaltıları, HDP’lilerin tutuklanmaları, HDP’lilerin yürüttüğü faaliyetlerin ne kadar hukuki olmadığı vesaire üzerinden kimi karalamalara maruz kalıyoruz. Oysa ki burada iktidar bir suç işliyor. Madem ki bu parti bu kadar yanlış yapıyordu, bu kadar Anayasa’ya uygun olmayan şey yapıyordu, yedi yıldır bu iktidar neredeydi? Bu insanlar suç işliyorsa iktidar neden şimdiye kadar gereğini yapmadı da şu an kapatma davası açıyor? Show TV’de, ATV’de, Star TV’de ya da iktidarın herhangi bir kanalında bir gün HDP’liler de çıkıp da konuşmuyor. Yıllardır böyle aslında. Açıyoruz CNN Türk’ü HDP konuşuluyor ama bir tane HDP’li yok. Açıyoruz Fox TV’yi bir tane HDP’li yok. HDP’lilerin olmadığı yerde HDP’liler tartışıldığı için, HDP’liler kendilerini ifade edemiyorlar. Bu noktada aslında ifade özgürlüğümüz de elimizden alındığı için biz kitlelere ulaşamıyoruz. Bunun temel sebebinin iktidarın uyguladığı politikalar olduğunu söyleyebiliriz.” 

KAPATMA DAVASI VE MUHALEFETİN TAVRI

Dersim Dağ’a, HDP kapatılırsa partideki gençlerin kendilerine nasıl bir yol çizeceğini soruyorum.

“HDP gücünü halktan alan ve aslında halkın ta kendisi olan bir partidir. Yani HDP’yi halktan bağımsız düşünmek bir gaflet de olur. Bu yüzden kapatma davasını açıkçası çok da ciddiye aldığımızı söyleyemeyiz. Şöyle bir gerçeklik var ki, HDP her ne kadar son yıllarda kurulmuş bir parti dahi olsa, HDP’nin 40 yıllık bir siyasi geleneği var. HDP kapatılarak HDP’nin yürüttüğü mücadeleden vazgeçeceğini düşünmek, bu halkın bu mücadeleden vazgeçeceğini düşünmek çok büyük bir gaflettir ve siyaseti okuyamamaktır. 2021 Nevruzuna baktığımızda 8 Mart kutlamalarına baktığımızda alanları dolduran gençlerin aslında HDP Gençlik Meclisi adına gereken cevabı verdiğini düşünüyoruz. 8 Mart’ta genç kadınlar alanlardaydı. Nevruz’da bir bütünen gençler alanlardaydı ve biz bu Nevruz’un hazırlıklarını yürütürken sürekli şunu söyledik: bu Nevruz alanlara akacak insanların kapatma davasına vereceği cevaptır. Buna karşılık on binlerce insan alanlara çıktı ve HDP’nin kapatılmasından yana olmadıklarını, HDP’nin yanında olduklarının ve bu mücadelenin büyüyerek devam edeceğinin mesajını verdiler. O alanları dolduranların büyük bir çoğunluğunu gençler oluşturuyordu. Nihayetinde onlarca parti kapatıldı ama bu mücadele sekteye uğratılamadı. Parti isimleri değişse dahi bu gelenek bitirilemez, bu mücadele bitirilemez, halklara boyun eğdirilemez diyebilirim.”

“HDP’NİN KAPATILMASININ İSTENMESİ HUKUKA TERS”

Esengül Kılıç’a da Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi ve kapatma davası ile ilgili görüşlerini soruyorum.

“Öncelikle Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi HDP tarihinde bir ilk değil. Birçok vekilimizin vekilliği düşürüldü, birçok vekilimiz tutuklandı. Eş genel başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş tutuklandı. Bunun dışında zaten sürekli siyasi soykırım operasyonları yaşıyoruz. Özellikle bizim Gençlik Meclisi olarak bütün faaliyetlerimiz, bütün çalışmalarımız anayasal, parti program ve tüzüğümüze uygun olmasına rağmen müthiş derecede terörize ediliyor, illegalize ediliyor. Aslında bu saldırılar yeni değil. Ömer Faruk Gergerlioğlu vekilin vekilliğinin düşürülmesinden önce Musa Farisoğulları ve Leyla Güven vekillerimizin de vekillikleri düşürüldü. HDP kurumlardan, kuruluşlardan, tabeladan ibaret bir parti değil. HDP’nin temsil ettiği bir ideoloji var. Bu ideoloji demokratik, cinsiyet özgürlükçü, doğayı seven, doğayı savunan, koruyan, ortak vatanda birlikte ahlaki bir zeminde yaşamayı hedefleyen bir ideoloji. Bu noktada Kürt halkının ve Türkiye’de yaşayan diğer halkların arasındaki bir köprü görevini görüyor. Bu yüzden HDP 2014’te kuruldu diyemeyiz. HDP yıllardır bu topraklarda verilen eşitlik ve özgürlük, halkların özgürlüğü mücadelesinin bir meyvesidir. 687 arkadaşımıza siyasi yasak talebi var. Bu arkadaşlarımızın hepsine HDP faaliyetleri yürüttükleri için, HDP’ye üye oldukları için ya da çeşitli dönemlerde yargılanıp beraat ettikleri halde aynı dosyalar HDP’nin kapatılma davası dosyasına eklenerek siyaset yasağı uygulanmaya çalışılıyor. Bu aslında tamamen hukuka ters, Anayasa’ya ters, Türkiye’nin demokratik ve anayasal devlet olmasına ters bir uygulamadır. Ancak HDP sadece parlamentoda siyaset yürüten bir parti değildir. HDP halkın kendisidir, halktır.” 

Selahattin Demirtaş’ın muhalefet partilerine yaptığı “ortak bir demokrasi cephesi” oluşturma çağrısından hareketle, Dersim Dağ’a muhalefet partilerinden yeterli desteği görüp görmediklerini soruyorum.

“Bugün HDP’ye yönelik saldırılar ve kapatma davası bizzat muhalefete yönelik saldırılardır. Bununla beraber demokrasiyi, hukuğu, adaleti ortadan kaldırmaya dönük saldırılardır. Türkiye’nin demokrasisi için aslında demokrasiden, barıştan, özgürlükten, hak ve hukuktan, adaletten yana olan herkesin tepki göstermesi gereken bir süreçteyiz. Elbette ki sürekli belirttiğimiz gibi biz demokrasiden yanayız ve demokrasiden yana olan, özgürlükten, barıştan, eşitlikten yana olan herkesle yan yana durmaya da hazırız. Bununla beraber, muhalefetin bu ülkenin demokrasisi için ses çıkarması gereken bir süreç. Sadece HDP’ye dönük saldırılardan kaynaklı değil, bu ülkenin demokrasisine bir darbe yapıldığı için, bu ülkenin hukukuna, Anayasasına, adaletine darbe yapıldığı için muhalefetin ses çıkarması aslında kendisi içindir. Bu ülkenin geleceği ve bu ülkenin yararına olacak bir şeydir. Tekrar belirtiyorum, biz eşitlikten, özgürlükten, adaletten, hukuktan yana olan, barıştan yana olan her kesimle yan yana durmaya hazırız. Yeter ki gerçekten demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten yana olan kesimler olsun. Bu inancı versin. Bunun dışında hangi kesimden olduğu önemli değil bizim için. Hangi partiden olduğu önemli değil. Siyasi kimliği önemli değil. Gerçekten demokrasiden yanaysa, gerçekten hukuktan, adaletten yanaysa biz de hukuktan ve adaletten yanayız.”

“MUHALEFET HDP’NİN YANINDA DEĞİL”

Mustafa Altunbaş muhalefetin HDP’ye desteğinin yetersiz olduğunu savunuyor.

“Bu süreçte değil bundan önceki süreçte de muhalefet partilerinin HDP’ye herhangi bir konuda destek verdiklerini düşünmüyorum. Destek derken kastettiğimiz şeyin ne olduğunu iyi ayırt etmek gerekiyor. Muhalefet kendi politik çıkmazını, politik argümanlarını sıçratmak için mi bir söylem ya da bir eylemi sergiliyor, yoksa salt destek olma adına, yanında durma adına mı sergiliyor bunu iyi seçmek gerekiyor. Ben şu ana kadar muhalefetin herhangi bir süreçte HDP’nin ya da sol sosyalist ezilenlerin yanında salt sorun odaklı kaldıklarını ya da sorun odaklı bulunduklarını düşünmüyorum. Muhalefet sürekli kendi küçük kazanımlarını, kendi küçük cephesini koruma adına böyle yüzeysel, yuvarlak açıklamalar yapıyor. Elbette biz bunları HDP’ye destek olarak göremeyiz çünkü öyle değil. Muhalefet de iktidar gibi kendi mevzisini korumak adına suni ve geçişken tavırlar sergileyebiliyor. Bugün HDP’nin kapatılmasına dair ortaya atılan tartışmaya dair bile görece muhalefetin görece daha demokrat üyeleri dışında hiç kimse ses çıkarmadı. Bunun dışında da muhalefetin Demirtaş’ın tutuklanması, tırnak içinde terör olayları, Gara operasyonu, Kobani’ye saldırı, bizatihi HDP üyelerine topyekün saldırı gibi bir sürü konuda ses çıkarmadıklarını, daha ziyade yuvarlak mesajlar verip kendi tabanlarının gazını aldıklarını iyi biliyoruz. Netice olarak destek verdiklerini ya da HDP’nin yanında bulunduklarını düşünmüyorum.” 

 

BİRİNCİ BÖLÜM: Gençlik ve Siyaset 1: “Z Kuşağı buyurgan siyaset anlayışına bir ders verebilir"

İKİNCİ BÖLÜM: Gençlik ve Siyaset 2/ CHP'li gençler: "Gençlik kollarıysanız partiyi eleştireceksiniz demektir"

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Siyaset ve Gençlik 3: “Muhalefet yapan bir milliyetçilik”

Araştırma Haberleri