Gençlik ve Siyaset 2/ CHP'li gençler: "Gençlik kollarıysanız partiyi eleştireceksiniz demektir"

Gençlik ve Siyaset 2/ CHP'li gençler:  "Gençlik kollarıysanız partiyi eleştireceksiniz demektir"
Gençlik ve Siyaset yazı dizimizin ikinci bölümünde CHP'li gençler var.

 Kurum kültürü, işverenler ve çalışanlar için son yıllarda önemi iyice anlaşılan bir kavram.  Kurum kültürünü çalışma ortamına hâkim olan değerler belirliyor: Rekabetçilik mi, iş birliği mi? Liyakat mı, güç ve çıkar ilişkileri mi? Hiyerarşik ve şeffaf olmayan karar verme süreçleri mi, katılımcılık mı? Yeni ve farklı görüşlere, kimliklere açıklık mı, yoksa muhafazakârlık ve ayrımcılık mı?

BİRİNCİ BÖLÜM: Gençlik ve Siyaset 1: “Z Kuşağı buyurgan siyaset anlayışına bir ders verebilir"

Peki ya CHP’de durum nasıl? CHP’nin kurum kültürü, partinin temsil ettiği değerleri yansıtıyor mu? Terzi kendi söküğünü dikebiliyor mu? Bu soruların yanıtını alabilmek için son on yıl içinde CHP örgütünde çeşitli görevler almış, milletvekili danışmanlığı yapmış beş gençle konuştum.

Neden CHP’ye katıldıklarını, CHP’de onları en çok nelerin şaşırttığını, genel merkeze ve üst yönetime seslerini duyurup duyuramadıklarını, partinin donanımlı gençleri kendisine çekmek için neler yapabileceğini sordum. Yaşadıkları hayal kırıklıklarını, partideki değişim emarelerini ve geleceğe dönük umutlarını anlattılar.

 

“GELİN CHP’Yİ İŞGAL EDİN” DEDİLER, GİTTİM

 Barış Ertürk bir yandan Amsterdam’da siyaset bilimi alanında doktorasını tamamlarken, bir yandan da CHP Gençlik Politikaları Platformu’nda çalışıyor. 2020 yılında platforma katılmadan önce de CHP gençlik kolları ile kısa bir teması olmuş:

“Kadıköy’de doğup büyüdüm. Bana daha yakın bir parti olduğu için CHP’nin Kadıköy’deki gençlik kollarına gidiyordum ama hiçbir zaman kapsayıcı ya da orada görüşlerim değer görecekmiş gibi bir ortam bulamadım. Bir defa toplantıya gittim, 2014 ya da 2015 olması lazım, 19 yaşındayken. O zaman Kemal Kılıçdaroğlu, “ Occupy CHP” diye bir kampanya başlatmıştı.

Gezi Süreci’nde politize olunmasının devamı olarak tırnak içinde ‘gençler gelin, CHP’yi işgal edin ve burada çalışmanızı sürdürün, gelin birlikte bir şeyler yapalım,’ demişti. Ben de bunun şevkiyle, hevesiyle ‘occupy’ (işgal) etmeye gittim Kadıköy örgütüne. Öncelikle benim fikrime göre çok kalıplaşmış bir şey vardı gördüğüm, herkes birbirini tanıyordu, oradaki düzeni bozmaması gereken bir insan gibi hissettim. Bir de o zamanlar defalarca şu oldu: Örneğin mesaj yazıyorum Facebook’tan, nasıl katılabilirim şuna katılmak istiyorum buna katılmak istiyorum diye, bazen cevap alamıyorum. Hiç olabildiğince fazla insana ulaşmaya çalışan bir yapı gibi değildi.”

“HAYAL KIRIKLIKLARI YAŞADIĞIMIZ OLUYOR”

Beylikdüzü Belediye Meclisi üyesi Ali Mesut Çelik, CHP gençlik örgütünde çalışmaya henüz lise yıllarındayken başlamış:

“99 seçimleriydi ben o zaman çocuktum, Esenyurt’ta oturuyorduk. Bağlarçeşme diye bir gecekondu mahallesinde, bir gecekonduda oturuyorduk. O dönem tabii Esenyurt çok köydü. Yollar çamurluydu, haftada bir tanker gelirdi. O dönem ailemden bireylerin Gürbüz Çapan’la siyasi bir mücadele yürüttüğüne şahit oldum. Evde siyaset çok konuşulurdu, broşürler gelirdi, posterler gelirdi, seçime yönelik sohbetler olurdu. 2000 yılında Beylikdüzü’ne taşındık. Beylikdüzü’ne taşındıktan sonra annem kadın kollarına ve partiye üye oldu. 2004 seçim çalışmalarında da bilfiil çalıştı, beni çeşitli toplantılara, kampanya süreçlerindeki söyleşilere götürdü. Orada tabii bir bilinç oluşuyor ister istemez. Daha sonra 2007 genel seçimlerinde partinin seçim çalışmalarına gidip geliyorduk annemle beraber. Ama o dönem farkındalığım artmıştı, lise öğrencisiydim. Bu sefer ben de broşür dağıtıyordum, ben de o kampanyada bir şekilde kendimi bulmuştum.

Aktif olarak siyasete girmem gençlik kollarından başlamam 2008 yılının son aylarında oldu. Kasım gibi. Çünkü 2009 yılında bir yerel seçim vardı. Yerel seçim öncesinde de bir toparlanma süreci vardı. O dönem Beylikdüzü ilçe olmuştu. Beylikdüzü ilçe gençlik örgütü, gençlik kolları yönetimi kurulurken biz de orada bulunduk. Ben tam 18’i doldurmadığım için partiye üye olamadım, fakat gençlik kollarının çalışmalarında aktif görev aldım. O dönem bulunduğum lisenin temsilcisiydim. 75. Yıl Cumhuriyet Lisesi. Görevim lisedeki arkadaşlarımı örgütlemekti, partiye çekmekti, üye yapmaktı.”

 

“GENÇLİK KOLLARI OLARAK YÖNETİMLE FİKİR AYRILIĞINA DÜŞERDİK”

Çelik, 2012 yılında Beylikdüzü gençlik kolları başkanı seçilmiş, ancak 2014 yılı yerel seçimleri öncesinde görevden alınmış. Bu tecrübeyi bir dönüm noktası olarak tanımlıyor.

“Tabii zaman zaman hayal kırıklığı yaşadığımız noktalar oluyor içe dönük, kendi içimizde. Biz gençlik kolları siyaseti yaparken daha çok ana kademedeki yöneticilerle fikir ayrılığına düşerdik. Birçok konuda ortak fikre varamazdık maalesef. Ama biz yine istediğimiz etkinliği, istediğimiz programı yapardık. İstediğimiz söylemi söylerdik. Ama gençlik kolları başkanlığından düşürüldüğüm, görevden alındığım süreç benim için bir dönüm noktası diyebilirim. Orada ciddi bir motivasyon kaybı yaşadım. Görev bittikten sonra insanların bana mesafe koyması beni çok üzmüştü, psikolojik olarak çok yıpratmıştı o dönem. Gidiyorsunuz, ama insanlar size selam vermiyor, yanınıza gelmiyor, hastaymışsınız gibi davranıyorlar. Selam veren de çok mesafeli. Böyle bir ortam vardı. O beni çok üzmüştü. Hala da o dönemden dolayı kızgınlıklarım var. Partide bizim birbirimize karşı iletişim kanallarını kapatmamamız lazım.”

 Çelik’e görevden alınma gerekçesinin ne olduğunu soruyorum.

“Aslında herhangi bir sebep söylenmedi. Sadece bana bilgi geldi. Yönetim düştü, görev düştü diye. Farklı söylentiler vardı. Yani işte yerel seçimde çalışmayacak, başka bir adaya çalışacak falan gibi. Benim ağzımdan çıkmayan şeylerdi bunlar. Ana kademede [ilçe başkanlığı] belli başlı kişilerle fikir ayrılığına düştüğünüz zaman, o fikir ayrılığı da ileri boyuta vardığı zaman, onu döndürmek biraz zor oluyor.”

 “YAPAMAZSIN” DEDİKLERİNDE YÖNETİCİLER DESTEKLEDİ BENİ”

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Melis Asya Bozali, CHP İstanbul gençlik kollarında dış ilişkilerden sorumlu başkan yardımcısı olarak görev yapıyor. Aynı zamanda Gençlik Politikaları Platformu’nda da yer alıyor. Bozali partiye ilk katıldığı dönemde Gaziosmanpaşa gençlik kollarında çalışmış.

“Ben şundan nefret ediyorum, benden önce doğup benden önce üye oldun diye benden daha çok şey bildiğin anlamına gelmiyor. Yani fikirlerimi ötekileştiremezsin. Sen de benden bir şeyler öğrenebilirsin ben de senden bir şey öğrenebilirim. Ama partide bazı insanlar ‘ben senden daha tecrübeliyim, ben bunları yaptım,’ [dediler], çünkü yaşım küçükken, 19 yaşında ilk defa il yönetimine giden bendim kendi ilçemden. Bunun hakkında bir sürü eleştiri aldım. Yapamazsın diye. Ama ben burada pişeceğim, öğreneceğim. Bu tür insanlara karşı olarak parti beni savunduğu için, yöneticilerim beni savunduğu için çok şaşırmıştım, çünkü bunu beklemiyordum. Çok destekleyiciler bu konuda.” 

“ANAYASA KONUSUNDA KENDİ RAPORUMUZU YAZDIK”

 CHP Gençlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, liseden yeni mezun olduğu 2010 yılında Bakırköy gençlik kollarına katılmış. Gökçen, partideki ilk zamanlarından itibaren fikirlerini partinin üst kademelerine rahatça duyurabildiğini anlatıyor.

“Anayasa çalışmaları vardı, 2011 yılıydı sanırım, CHP’den üç kişi görevliydi, bütün partilerden eşit sayıda milletvekili görevliydi ve o dönem yepyeni bir anayasa yapılacaktı. Biz de CHP’nin bazı noktalarda yanlış düşündüğünü, yanlış söylediğini düşünüyorduk gençlik kolları olarak. Dedik ki, biz sadece yanlış yapıyorsunuz deyip çekilmeyelim, kendi anayasa raporumuzu yazalım. CHP’nin görüşlerine aykırı şeyler de söyleyen bir rapor yazdık ve MYK’ya sunduk, genel başkana sunduk, randevular aldık. Hem Anayasa Komisyonu’ndaki milletvekillerine gittik hem de genel başkan yardımcılarıyla tek tek konuşabildik. Çok büyük çoğunluğuyla konuşmuştuk.

 

“GENÇLİK KOLLARIYSANIZ PARTİYİ ELEŞTİRECEKSİNİZ” DEMEKTİR

Ben hiç kimsenin de ‘ya siz niye böyle bir şey söylüyorsunuz’ diye hesap sorduğunu hatırlamıyorum. Tam tersine, ‘niye böyle düşünüyorsunuz, sizce biz niye yanlış yaptık,’ diyen bir tavırla karşılaşmıştık o dönemde bile. Şimdi düşünüyorum mesela, ben ve arkadaşlarım o zaman 19-20 yaşlarındaydık ve hayatını hukuka vermiş insanlar bizi gayet ciddiyetle dinliyorlardı. Bunun gibi birçok konuda da o dönemin genel başkan yardımcılarına, genel başkanın kendisine eleştirileri ilettiğimiz zaman buna benzer bir davranış gördük. Ha karşımdakinin söylediğine ikna oldum mu her zaman, olmadım tabii ki. Ama zaten gençlik kolunun varlık sebebi de biraz bu. Siz gençlik kolları olarak ayrı bir örgütseniz, o zaman partinize her konuda katılmayacaksınız demektir. Partiyi eleştireceksiniz ve ‘her koşulda yanlış da yapsa partimi savunacağım,’ diye bir duruşunuz olmayacak. Gençlik kolu olmak bunu gerektirir. Aynı fikri savunmadığımız, özellikle adaylar konusunda eleştirdiğimiz zamanlar çok oldu. Üçüncü bölgedeydik, bir adaya karşı pankart hazırladık bir milli bayramda. Ona eleştiri yönelten. Daha sonra o kişi tekrar aday olmadı. Şu an CHP’de de değil zaten.”

 ANKARA İZLENİMLERİ: “GENÇLİĞİMİ CHP’YE VERDİM”

Gerçek ismini vermek istemeyen İrem Erkan, 2011-2015 yılları arasında CHP’li bir milletvekilinin danışmanlığını yapmış. Erkan, siyasetle ilgilenmediği halde tesadüfler sonucu kendini milletvekili danışmanı olarak bulmuş.

“Üniversiteden mezun olduktan sonra nerede çalışacağımı düşünüyordum. Bir gazetede ve televizyon kanalında staj yapmıştım. O esnada bir gazeteci network’ü oluşturmuştum. [Danışmanlığını yaptığım milletvekili ile] de o gazeteci network’ü sayesinde tanıştım. Blog ve web sitesine yardım ediyordum, ama bunları gönüllü yapıyordum ve milletvekilini sevdiğim için yapıyordum. Bir beklentim yoktu ve aynı zamanda siyasetle ilgilenen bir insan değildim. Ben Gezi’den sonra politize oldum, ondan önce bir siyaset merakım yoktu. CHP’yi sevmiyordum, hiçbir partiyi sevmiyordum. Sonra milletvekili ‘danışmanlık düşünür müsün?’ diye sordu. Ankara’ya gittiğimde 25 yaşındaydım, hep ‘gençliğimi CHP’ye verdim’ diyorum. 25-29 yaşları arasında çok heyecanlı bir zamanımdı. Bir şeyleri değiştirmeye çalıştığım bir zamandı kendi adıma.”

 BİR MİLLETVEKİLİNİN DANIŞMANI OLMAK…

Erkan, bir milletvekili danışmanının neler yaptığını şöyle anlatıyor:

“Meclis sizin işvereniniz oluyor. Yasamadan sorumlusunuz, önergelerin yazılışı, soru önergesi, araştırma önergesi, yasa teklifi, plan bütçe komisyonu esnasında önerilerin sunulması, yeni geçirilecek yasaların takibi. Parlamentonun işleyişinde gündeme ne geliyor? Bunların hepsinin bilgilendirmesi. Eğer aktif bir vekilse basın açıklamalarının yazılması, basın toplantılarının yapılması, bizim de o zamanlar güncel bir web sitemiz vardı, yaptığımız her şeyi web sitemizde yayınlıyorduk. Sosyal medyayı çok sık kullanan bir vekildi benim çalıştığım. Çevre Komisyonu’nda olduğumuz için hidroelektrik, termik, nükleer santrallar hakkında raporlar hazırlamıştık. Cezaevleriyle, Suriyeli mültecilerle, kent forumlarıyla ilgili bir raporlar hazırlamıştık. Çalışkan bir vekilin ajandası bu. Hiçbir şey yapmayan vekiller de var. Yapmamayı tercih ediyor, çünkü bir yaptırımı yok. 24. Dönemde vekiller bu konuda kendi aralarında bir rekabetteydi, isteklilerdi.”

Erkan’a, danışmanlık yaptığı günlerde CHP ile ilgili onu nelerin şaşırttığını soruyorum.

“CHP dışında, CHP’nin içini bilmeden akıl veren beyaz yakalılar vardır ya: CHP neden böyle yapmıyor? Ama içinde olduğunuz zaman onun aslında neden yapılmadığını ve neden yapılamayacağını bilirsiniz çünkü aslında bahsedilenden çok uzak bir yapı vardır. Ayşe Çavdar’la Aysuda Kölemen geçen gün muhalefet üzerine Medyascope’ta bir program yaptılar. Ayşe Çavdar çok uğraşıyor onlarla, seviyorum uğraşmalarını, bazen naifçe de buluyorum. Neden? Çünkü yazıyla çiziyle uğraşan, hizmet sektöründe çalışıp seküler olduğu için CHP’ye oy veren kitle çok naifçe düşünebiliyor bazen. İçeride diyorsunuz ki aslında biz ne yapsak, ne kadar akıl versek, ne kadar doğruyu göstersek boş. O karar alma mekanizmaları o kadar geriden gelen bağlantıların sonucunda kurulmuş ki, ne bir danışman ne de meraklı bir milletvekili buna ulaşabilecek bir yerde. Köşe başlarını tutmuş bazı kalantor erkekler var. O adamlar o kadar kapatıyorlar ki o iktidar alanlarını, dışarıdan heyecanlı olup, idealist olup, bir şeyi değiştirdiğini zannettiğin anda bile ertesi gün her şeyin tepetaklak olduğunu görebilirsin. Mesela hiç unutmuyorum ön seçim zamanında [danışmanlığını yaptığım milletvekilinin] ismini ilk sıraya yazacaklardı, çok heyecanlanmıştı. Koştura koştura genel merkeze gitti, biz bekliyoruz. Sonra işte şöyle olmuş böyle olmuş onu oraya yazmışlar bunu buraya yazmışlar derken… Parti ortamlarında akıllı olmak yetmiyor, bir yandan da kurnaz olmanız ve kendinizi korumanız lazım. Mesela Aylin Nazlıaka onlarla çok güzel baş ediyor.”

 “SİYASET EKONOMİSİ”

 Erkan, 24. Dönemde Binnaz Toprak, Rıza Türmen, Osman Korutürk ve Faruk Loğoğlu gibi parti dışından isimler milletvekili seçilirken, 2015’teki ön seçimlerde CHP’de daha uzun süre siyaset yapmış, yerel siyasette daha güçlü isimlerin tercih edildiğini anlatıyor.

“Ön seçimlerde CHP delegesinin ‘bizden olsun’ gibi bir mantığı vardı. İkinci defa milletvekili olmasın, nasıl olsa milletvekili emekli maaşını alıyor gibi çok küçük hesaplar. Bunlara gerçekten şahit olduğum için söylüyorum. Bir tane milletvekili olsun, o olursa biz de onun etrafından bir şekilde pay ediniriz gibi küçük hesaplarla delegeler ön seçimlerde kendi yerel insanlarını çıkarttılar.”

Erkan, danışmanlık yaptığı dönemde “siyaset ekonomisi” olarak tanımladığı çıkar ilişkilerinin, CHP kadroları içinde de hüküm sürdüğünü gözlemlemiş.

“Vekil olmak için, danışman olmak için, belediyede işini yaptırmak için kayırılanlar, verilen, anlaşılan işler - bunlar AKP ya da MHP’den farklı bir şekilde yürümüyor. Nasıl siyaset yapılıyorsa CHP’de de aynı şekilde yapılıyor. Bu ülkenin insanı böyle gerçekten. Ha CHP’li bir örgüt yöneticisi yapmış, ha AKP’li bir örgüt yöneticisi yapmış, bazen bakıyorsunuz hiçbir fark göremiyorsunuz arasında. Benim CHP’ye kızdığım nokta bu. ‘Bir CHP’li şöyle olmalı, şöyle olmamalı,’ demiyor, siyasi bir duruş, bir ilke tanımlamıyor. Etik ilkeler illa yazılı olmak zorunda değil. Öyle bir davranış kodu geliştirirsiniz ki, insanlar güvenirler size.” 

“CHP’DE BELEDİYE BAŞKANLARININ GETİRDİĞİ BAŞKA BİR ATMOSFER VAR ARTIK” 

Erkan 2019’da kazanılan belediyelerin partideki atmosferi değiştirmeye başladığını söylüyor.

“CHP’de şu anda belediyelerin getirdiği başka bir atmosfer var. Benim tanık olduğum dönemin eskide kaldığını düşünüyorum. İmamoğlu’nun, Yavaş’ın, Soyer’in ve diğer belediyecilerin sosyal medyayı kullanışının, söylemlerinin yapıyı gençleştirdiğini düşünüyorum. Mansur Yavaş gerçekten iyi bir örnek sergiliyor. Bir Ankaralı olarak bana güven veriyor. Bu güven ilişkilerini de ‘bana güvenin,’ demekle kuramazsınız. Kendinizi gösterirsiniz, ondan sonra insanlar size güvenmeye başlar. Belediyelerle birlikte CHP’nin yeni bir dönemde olduğunu düşünüyorum. Ama bu örgütleri ne kadar kapsıyor, delege yapısını, içerdeki o al-ver ilişkilerini ne kadar etkiliyor gerçekten bilmiyorum.”

Erkan Canan Kaftancıoğlu’nun bu değişimdeki rolüne de değiniyor, ama Kaftancıoğlu’nun tek başına CHP’yi değiştiremeyeceğini söylüyor.

“Canan Kaftancıoğlu’nun izinden giden bir görüntü var İstanbul’da. Canan Hanım çok güçlü bir kadın. Ben de kendisine denk geldim, tanışıklığım var. Sözünün arkasında, sözünün eri bir insan. O da muhtemelen ‘benim de kapasitem bu kadar, bütün CHP’yi ben değiştiremem ki’ diye düşünüyordur. Birkaç defa Clubhouse’ta denk geldiğimde ne kadar çalıştığından bahsetti. Ondan hiçbir şüphem yok, gerçekten çok çalışıyordur. CHP bana fil anekdotunu hatırlatıyor. Bir fil vardır, biri kuyruğundan, biri hortumundan, biri ayağından tutuyordur ve kimse filin ne olduğunu söyleyemiyordur ya. CHP’nin durumunu ona benzetiyorum.” 

GENÇLİK POLİTİKALARI PLATFORMU NELER YAPIYOR?

Partide siyaset yapan gençler, Gençlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen’den övgüyle söz ediyorlar. Melis Asya Bozali Gökçen’i “idolü” olarak tanımlarken, Barış Ertürk Gökçen’in parti yönetimindeki varlığının ve söylemlerinin, ona kendisini “temsil edilmiş” hissettirdiğini söylüyor.

Gökçen’e, kurulmasına önayak olduğu Gençlik Politikaları Platformu’nu ve gençlik kolları ile ilişkisini soruyorum.

“Bizim örgütümüz gençlik kollarıdır. Her ilçede, her ilde gençlerin gidebilecekleri, kapısından girecekleri bir gençlik kollarımız var. Örgütlenmenin temel yolu bu. Gençlik Politikaları Platformu’nu ise Ekim-Kasım aylarında kurduk. Şöyle bir amaç güdüyor, şimdiye kadar CHP’nin örgüt siyasetinin içinde bulunmamış, belki CHP’liyim demeyen kişiler yine de CHP’nin gençlik politikalarında etkili olmak istiyorlarsa bize katılmanın yolları var. Bu yolları  bulalım ve bunun organizasyonunu yapalım dedik. Platformun sekretaryasının altında çalışma grupları var. Anayasa ve hukuk çalışma grubu var örneğin, ekonomi çalışma grubu var, sosyal medya üzerine çalışan arkadaşlarımız var. Eğitim çalışma grubumuz var, düzenli olarak üniversitelerde ve liselerdeki durumu öğrenci gözünden, gençlerin gözünden takip ediyorlar. LGBTİ çalışma grubumuz var, onların sorunlarını bize iletiyorlar ve raporlaştırıyorlar. Platformdaki arkadaşlarımız hem yayınlarımızı hem de dönem dönem demeçlerimizi veya basın toplantılarımızın içeriğini oluşturuyorlar. Milletvekillerimiz eğer gençlikle ilgili konuşma ya da çalışma yapmak istiyorlarsa platformdaki arkadaşlarla ilişki kuruyorlar. Biraz daha politika üretmeye yönelik bir çalışma biçimi var Gençlik Politikaları Platformu’nda.”

 Ertürk, platformda Karşılaştırmalı Gençlik Politikaları çalışma grubunun başkanlığını yürütüyor. Çalışmalarını şöyle anlatıyor:

“Çeşitli raporlar hazırladık, genel merkeze, gençlik kollarına sunduk, araştırmalar yaptık, gözlem grupları oluşturduk, bunlarla ilgili yine raporlar hazırladık. Bazılarının direkt olarak söyleme, politikaya etki ettiğini görüyorum. ‘Çok teşekkürler, raporunuz çok katkı sağladı,’ gibi geri dönüşler geliyor bize. Direkt olarak sesimin duyulması işleri değiştirdi ve beni bir şeyler yapmak için motive etti. En büyük soru şuydu, ‘sen bir şeyler yapmak istiyorsun, zaten o partinin kendi dinamikleri var, sen kimsin ki genç bir insan olarak gidip o dinamikleri aşacaksın?’ Tabii ki partinin arkasındaki gizli güç bu platform demek değil ama en azından masadaki opsiyonlardan biri olduğunu biliyorum. Gökçe’nin çok büyük inisiyatifi ve öngörüsü var bu işin başarılı olmasında. Şu an gittikçe büyüyor Gençlik Politikaları Platformu. İçinde parti üyeleri var, parti üyesi olmayan insanlar var. Çalışma gruplarında sorunu da kendimiz tespit ediyoruz, ekonomiyle ilgili gençlerin sorunu ne, genç işsizliği bunun hangi boyutu? Avrupa’daki sosyal demokrat ya da merkez sol liberal partiler bunları nasıl çözmüş? Oradaki gençler bunu talep ettiğinde nasıl bir mekanizma işlemiş? Basit bir hukuki düzenlemeden tutun direkt bir politika önerisine kadar komple çalışmalar yapıyoruz. CHP açısından oyun kurucu, oyun değiştirici bir yapılanma oldu diyebilirim.” 

“WANTED” FİKRİ BİZDEN ÇIKTI

Ertürk siyasi kariyer yapmayı hedeflemiyor, ama fikirleriyle politika üretimine katkıda bulunmak istiyor.

“Siyasetçilik bir kariyer yolculuğu. Önce gidip örgütlerde basit görevler yapıyorsunuz, sonra gidip ilde görev alıyorsunuz. Ben bunlara bir tehdit değilim, bunlarla bir rekabetim yok, bunları yapmadan da sesimin duyulmasını istiyorum. Ekibimizin içinde Boğaziçi öğrencileri var, ben siyaset bilimi alanında doktora yapıyorum, gerçekten kalifiye bir ekibiz.”

Bozali de Ertürk ile aynı komisyonda çalışıyor ve gerçekleştirilen bir önerilerini şöyle anlatıyor:

“Şu anda Berat Albayrak haberlerini görüyorsunuzdur sanırım. Oradaki ilk fikir bizim Karşılaştırmalı Gençlik Politikaları komisyonumuzdan bir arkadaşımızdan çıktı. Wanted yazısıyla bütün şehri afişlerle donatmak, Kayıp Aranıyor tarzında.”

Ali Mesut Çelik, partinin politika üretimine öncelik vermesi ve donanımlı gençleri partiye ve politika üretimi süreçlerine dahil etmesi gerektiğini savunuyor. 

“Özellikle son bir yılda çok hızlı bir değişime girildi. Dijitalleşme, e-ticaret ağırlık kazandı, kripto para çok sık konuşulur hale geldi. Dünya farklı bir noktaya gidiyor. Yönetimlerde, karar verici mekanizmalarda gençleşme olması lazım. İş hayatında bulunan, belli bir süreci yöneten, belli bir çevreye katma değer sağlayan, aynı zamanda eğitimini gören, yeni şeyler öğrenen insanların bakışı başka. ‘Benim şu kadar emeğim var, ben pankart astım, ben bayrak astım, bu işi yapacağım,’ diyen insanların bakışı başka. Burada böyle bir ayrım var. Biz bazen bu hataya düşüyor olabiliriz, yani evet hepimiz partide bayrak astık, pankart astık, program yaptık, etkinlik yaptık. Fakat partiyi ve Türkiye’yi ileriye götürecek olan ‘pankart bayrak astık, benim görevim bu olmalı’ söylemi değil, ‘ben şu alanda iyiyim, ben bu alanda iş yapabilirim, ben bu alanda kendimi kanıtlayabilirim, katkı sunabilirim’ diyenler olacak.”

Çelik’e, CHP’nin politika üretecek donanımlı gençleri partiye nasıl çekebileceğini soruyorum.

“CHP’nin gençliğin kaygılarını iyi irdeleyip, buna göre politikalarını belirleyip, söylemlerini de buna göre oluşturması lazım. Bunu yaparken partideki gençleri mutlaka kullanmalı. Alanında uzman olan genç arkadaşlarımız mutlaka bu süreçlere katkı verir, proje yazar, içerik oluşturur. Bunun yanı sıra dışarıda siyasetle hiç uğraşmamış ama ilgi duyan genç arkadaşları da davet ettiğiniz zaman gelip katkı sunacaktır. Etrafımızda çok var bu şekilde. Ya çekiniyorlar, ya davet bekliyorlar, ya da kendilerini çok göstermek istemiyorlar. Ama önemli olan bu arkadaşlarımızı sürece dahil etmek. Türkiye’deki gençler artık yönetimde söz sahibi olmak istiyor. Bulunduğu kenti, ilçeyi, mahalleyi, sokağı kendisi yönetmek istiyor. Bu nedenle CHP hem jenerasyon yetiştirmeli, hem bulunduğu çağın gerekliliği olan politikaları üretmeli, hem de yönetim süreçlerinde gençlere ciddi anlamda sorumluluklar yüklemeli. Eğer CHP bunları yapabilirse, yapabilirsek parti olarak, gençlerin de partiye katılımı ciddi anlamda artacaktır. Çünkü yönetime aldığınız genç, ondan daha küçük yaşta bir gencin rol modeli aslında. Dışarıdaki adamın partiye bakışı orada değişir, motivasyonu artar. ‘Bu arkadaşım siyaset yapıyor, ilçeyi yönetiyor, mahalleyi yönetiyor, Türkiye’yi yönetiyor, yönetim süreçlerinde paydaş. Ben de olabilirim,’ der. CHP gençlere değer veriyor, gençlere değer yaratıyor diyebilecek ortamı sağlayabiliriz.” 

“BİRLİKTE NELER YAPABİLİRİZ’İ DÜŞÜNMEK ÇOK KIYMETLİ”

Gökçe Gökçen, Gençlik Politikaları Platformu’na katılmak isteyen gençlerin kendisine sosyal medya hesapları üzerinden ya da gokce.gokcen@chp.org.tr adresinden ulaşabileceğini söylüyor. Gençleri siyaset yapmaya davet ediyor:

“Gençlik ve siyasete katılım denildiğinde ‘yüzüm görülmesin, ismim duyulmasın’ veya ‘bir haksızlık oldu ama çok da bir şey yapamıyorum,’ diyenler çok oluyor. ‘Sesimi çıkarmakta güçlük çekiyorum, çok korkuyorum,’ diyenler çok oluyor. Cesaret bulaşıcıdır deniliyor ya, aynı zamanda bence korku da bulaşıcı. Korku bu şekilde ifade edildiği zaman korku iklimini aslında biz de yaymaya başlıyoruz. Evet ciddi bir baskısı var iktidarın. Buna karşı örgütlenme olmazsa milyonlarca kişi aynı şeyi, ayrı yerlerde söylemeye devam ederler, ama siyasete bir etkisi olmaz. Bir araya gelip söylemenin etkisi inanılmaz büyük olur. O yüzden belki korkudansa ‘birlikte neler yapabiliriz’i düşünmek çok kıymetli olur. Örgütlenmeden sesimizi duyuramıyorken, örgütlenerek bizi bile şaşırtacak derecede hızlı ve etkili sonuçlar almamız mümkün. O yüzden hangi partiye yakın olurlarsa olsunlar gençlerin mutlaka siyasetin içinde yer alması gerektiğini, bunun onlara umut ve mutluluk vereceğini düşünüyorum. Buna inanıyorum, çünkü kendi tecrübem bu yönde oldu.”

YARIN/ MİLLİYETÇİLİK VE GENÇLER





Araştırma