2023 seçimlerini bekleyen tehlike: YSK’nın tecrübesiz üyeleri

2023 seçimlerini bekleyen tehlike: YSK’nın tecrübesiz üyeleri
YSK’nın 7 asıl üyesinden 5’inin görev süresi doluyor. Hukukçular, YSK’nın 2023 seçimlerini, tecrübesi olmayan 5 yeni üyenin yönetecek olmasından duydukları kaygıları dile getirdi.

ESRA TOKAT


Hukukçular, Yüksek Seçim Kurulu’nun 7 asıl üyesinden 5’inin görev süresinin dolacak ve 2023 seçimlerini YSK’nın 5 yeni üyesinin yönetecek olmasından duydukları endişelerini dile getirdiler. Hukukçular, seçimlerin bu nedenle kaotik bir ortamda yapılacağına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olamayacağına yeni YSK üyelerinin karar vereceğine ve il – ilçe seçim kurullarında da tecrübesiz hakimlerin görev alacağına dikkat çekiyor.

TBMM Anayasa Komisyonu CHP Grup Sözcüsü ve Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Didem Yılmaz görev süresi dolan ve yerlerine seçilecek 5 yeni YSK üyelerinin seçimlere olası etkilerini Kısa Dalga’ya değerlendirdi.

YSK’nın yedi asıl üyesinin beşinin görev süresi 24 Ocak'ta doluyor. YSK üyelikleri için Yargıtay ve Danıştay'daki seçim süreci ise yılbaşından sonra başlayacak. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili verilen mahkeme kararı ve ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaylığına yönelik sözleri sebebiyle ismi tartışma konusu olan Başkan Muharrem Akkaya ile birlikte görev süresi dolacak beş üyenin yerine Yargıtay'dan üç, Danıştay'dan ise iki üye seçilecek. Akkaya'nın yanı sıra görev süreleri dolan üyeler ise Cengiz Topaktaş, Kürşat Hamurcu, Erhan Çiftçi ve Yunus Aykın.

Görev süresi biten bu 5 üye 2016’da, diğerleri ise 2020’de göreve getirilmişti. Dolayısıyla görev süresi dolan ve değişecek 5 üye 2016’dan bu yana yapılmış seçimlerde görev yaptı. Ancak diğer üyeler ise herhangi bir seçim görmedi.

YSK üyelerini belirleyecek zincir Cumhurbaşkanı’na uzanıyor

Bu durumun YSK tarihinde bir ilk olduğunun altını çizen Doç. Dr. Didem Yılmaz, “Bu YSK tarihinde pek görülmüş bir durum değil. Görev sürelerinin 6 yıl olması ve uzatılması buna neden oldu. YSK’nın kuruluş mantığında ise her zaman seçim görmüş üyelerle seçime gidilir ve başkan ile başkan vekili de genellikle seçim tecrübesi olanlardan seçilir” diye konuştu.

YSK üyelerinin Danıştay ve Yargıtay tarafından seçildiğini hatırlatan Doç. Dr. Yılmaz, “Tüm bu veriler değerlendirildiğinde YSK üyelerini belirleyecek olan Yargıtay ve Danıştay’ında aslında doğrudan ve dolaylı olarak Cumhurbaşkanı’nın belirlediği HSYK tarafından oluşuyor. Bu zinciri görmek gerek” dedi.

Görevi değişecek olan 5 üyeden 3’ü daha önceki seçimlere şerh düşmüş

Meseleye siyaseten yaklaşıldığında ise 5 üyeden 3’ünü iktidarın değiştirmek isteyeceğini vurgulayan Doç. Dr. Yılmaz, “Yunus Aykın, Cengiz Topaktaş ve Kürşat Hamurcu 2019 İstanbul Seçimleri’nde muhalefet oyu kullanmış olan YSK üyeleri. Topaktaş 2017’deki referandum kararına da muhalefet şerhi koymuş bir üye. Dolayısıyla iktidar bu 3’ünün değişmesini isteyebilir” yorumunu yaptı.

Alt kurullarda da deneyimsiz hakimler görev yapacak

Milletvekili Seçimi Kanunu ve Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkındaki Kanun’da değişiklik yapılarak, il ve ilçelerde görev yapacak seçim kurulu başkan ve üyeliklerinin seçilme usulleri yeniden belirlenmişti. 6 Nisan 2022’de yapılan bu değişikliğin en önemli sonucu, il ve ilçe seçim kurullarında görev yapacak seçim kurulu başkan ve üyelerinde kıdem esasından vazgeçilip ‘seçim hakimleri’nin kurayla belirlenecek olmasıydı.

Doç. Dr. Didem Yılmaz, 2023 seçimlerindeki tehlikelerden birinin da bu durum olduğuna ilişkin değerlendirmeler için de “Bu kurullar yine hakimlerden oluşuyor ancak kıdem esası yerine kura ile seçim uygulaması getirildi. Dolayısıyla alt seçim kurulları da ilk kez oluşuyor” dedi.

14 Mayıs 1950 öncesi benzetmesi

Önümüzdeki dönemde gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine YSK’nın değişen yapısının etkisine değinen Doç. Dr. Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu oylama süreçleri en genel anlamda ilk kez seçim görmemiş, seçim içtihadına hakim olmayan kurullar tarafından yönetilecek. Bu tıpkı ilk defa YSK’nın kurulmasıyla 14 Mayıs 1950’de iktidar değişimine neden olan dönemin öncesine benziyor. Çünkü daha önce seçimle alakalı her şey yürütme ve yasama tarafından belirleniyordu. O zaman yeni yapılan kanunla yasama ve yürütmeden bağımsız bir seçim teşkilatı kuruldu ve neticesi ortada. Şimdi geldiğimiz noktada her ne kadar seçim kurulları olsa ve sözde hakimlerden oluşsa da adeta 1950’den önceki tabloyu yaşayacağız.”

“Seçimlerde cumhurbaşkanının etkisi oldukça açık”

1950’de son verilmiş olan yürütmenin seçim sürecine etkisinin önce 2008 yılında seçmen kütükleri ile başladığını, 2010 yılında seçim kurullarının görev ve yetkileri, propagandaya ilişkin düzenlemeler getirilmesiyle devam ettiği ve 2018 yılında da oy vermeye ilişkin düzenlemeyle bu 70 yıllık birikim, içtihat ve uygulamanın tamamen zayıflatıldığını ve sürecin içine yürütmenin girdiğini belirten Doç. Dr. Yılmaz, “Örneğin şu anda seçmen sayısını bizim bilmemiz mümkün değil. Eskiden seçmen kütüklerinin belirlenmesi ilçe seçim kurulu başkanına bırakılmıştı, sebebi ise bağımsız ve tarafsız hakimlerin olmasıydı. 2008’de bu İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Nüfus ve Vatandaşlık Dairesi’nde üretilen verilerden çekilmeye başladı. Dolayısıyla yargının denetiminden çıkarılmış bir seçmen kütüğü oluşum süreci var. Propaganda yönünden değerlendirdiğimizde ise cumhurbaşkanı muaf tutuldu yasaktan . Bu açıdan değerlendirdiğimizde seçimlerde cumhurbaşkanının etkisinin oldukça açık olduğunu görüyoruz” dedi.

“Neden Cumhurbaşkanlığı ifadesi eklenmiyor?”

Seçim kurulularının sadece oy sayımını kontrol etmediğini, seçmen kütüklerinin oluşturulması, adaylıkların kabulü, propaganda dönemi, oy günü işlemleri ve sonrasında yapılan itiraz ve şikayetlerin karara bağlanması gibi önemli işlemlerin de seçim kurullarının yetkisinde olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Yılmaz, Cumhurbaşkanının seçim yasaklarından bir bakıma muaf olduğuna işaret ederek, özellikle propaganda sürecine ilişkin şu eleştirileri sıraladı:

“2018’de seçimlere giderken kabul edilen kanun hükmünde kararnameler ve burada başbakana yapılan mevzuattaki tüm atıflar cumhurbaşkanı olarak değiştirilmişti, bir tek 298 sayılı kanunda değiştirilmedi. Geçen Nisan ayında kabul edilen 7393 sayılı Kanunla sadece başbakan kelimeleri çıkarıldı. Ne var ki AYM, Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanununu ileri sürerek 7393 ile yapılan bu düzenlemeyi anayasaya aykırı bulmadı. Peki halk oylamasında ya da yerel seçimlerde ne olacak? Bu neden değerlendirilmiyor? 2019’da İstanbul’da yapılan yerel seçimlerde Cumhurbaşkanlığı forsu ile birlikte tüm billboardlarda Binali Yıldırım ve Erdoğan’ın el sıkıştığı görseller yer almaktaydı. Seçmen kütüklerinin tespit edilmesinin mümkün olmadığı, propaganda döneminin tamamen yürütmenin etkisine açılmış durumda devlet imkanlarının kullanılmamasının güvence altında olduğunu söylemek çok mümkün değil."

“YSK üyeleri kararları seçmenlere kadar genişletebilir”

Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için şart konulan kamu hizmetinden yasaklı olunmaması kararına da değinen Doç. Dr. Yılmaz, 2018 yılında OHAL KHK’sı ile görevlerinden ihraç edilen kişilerin aday olup seçildiklerini ardından yapılan itirazlar sonrasında YSK’nın bu durumun ir seçilme engeli olmadığı yönünde karar verdiğini hatırlattı.

İbrahim Özden Kaboğlu’nun, bunun en büyük örneklerinden biri olduğunu söyleyen Doç, Dr. Yılmaz, “Ancak 2019 seçimlerinde yapılan itirazlar 1 yıl önceki ‘seçime engel değil’ kararına rağmen kabul edildi ve belediye başkanı ile belediye meclis üyelerinin mazbataları iptal edildi. İlk kez bir seçimde görev alacak olan tecrübesiz YSK üyeleri ise bu kararları seçmene kadar genişletebilir. Yani görevinden ihraç edilen binlerce yurttaşın oy verme hakkını elinden alabilir. Aynı şeyi milletvekili ve olası bir cumhurbaşkanı adaylığı konusunda da söyleyebilir. Bu yüzden son derece belirsiz bir süreç bizi bekliyor. Her aşamanın yürütmenin müdahalesine açık olan bir süreç başlayacak Ocak ayı itibariyle kaotik bir seçim sürecine girmiş olacağız” diye de ekledi.

“YSK üyelerinin görev sürelerinin yeniden uzatılması mümkün görünmüyor”

YSK üyelerinin görev sürelerinin 2018 yılında uzatıldığı gibi bu seferde uzatılma ihtimalinin olmadığını belirten Yılmaz, “Her ne kadar yasama sürecinde Türkiye akşamdan sabaha kanun yapabilen ve hatta 9 gün içinde detaylı Anayasa değişikliğini tamamlayabilen bir ülke olsa da mevcut üyelerin görev sürelerini uzatacak bir kanun Ocak ayının 3. haftasına yetişmez” dedi. Eski YSK üyelerinin seçim yapılana kadar görevlerine devam edebileceğini kaydeden Yılmaz, “Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulu üyesini seçemezse mevcut 5 üye göreve devam eder ancak bu seçilememe durumunun 2 ay süreceğini sanmıyorum” yorumunu yaptı.

“Üçüncü kez adaylığa yeni üyeler karar verecek, bu hayati önem taşıyor”

YSK üyelerinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan isimlerin adaylığını düşürme konusunda tam yetkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ergun Özbudun, “Kişilerin aday olup olamayacağı konusunda YSK’dan başka başvurulacak bir yargı mercisi de yok. Bu yüzden YSK üyeleri seçimler konusunda hayati bir önem taşıyor” diye konuştu.

“YSK ‘Bu adaylık uygundur’ derse yapılacak hiçbir şey yok”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3’üncü kez aday olmasının hukuki olmadığını belirten Özbudun, “Ancak YSK, ‘Bu adaylık uygundur ya da değildir’ derse Anayasaya aykırılığının çok açık olmasına rağmen yapılacak hiçbir şey yok ne yazık ki. Bu durum çok acı. Umarım bu hukuksuzluğu yapacak kadar ileri gitmezler” dedi. YSK’ya seçilecek olan yeni başkanın, adaylar konusundaki tutumunun çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Özbudun, “Bu yüzden bu durum gözetilerek YSK üyelerinin seçileceğinden hiç kuşkum yok” değerlendirmesinde bulundu.

“Adaylık konusu, Anayasa çerçevesinde tartışma götürmeyecek derecede açık”

YSK’nin, genel seçimler, yerel seçimler ve Anayasa halkoylamasında Anayasa madde 79 hükmü gereğince sahip olduğu görev, yetki ve sorumlulukların Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de geçerli olduğunun altını çizen Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu ise “YSK, seçimle gelinen diğer adaylık süreçleri üzerinde sahip olduğu genel ve kesin karar yetkisini, Cumhurbaşkanlığına aday olacak kişiler için de kullanır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ancak TBMM’nin 360 oy ile erken seçim kararı aldığı tabloda 3. kez aday olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Kaboğlu, “Adaylık konusu, yürürlükteki Anayasa çerçevesinde tartışma götürmeyecek derecede açık. Madde 101’e göre erken seçim dışında bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” ifadelerini kullandı.

YSK üyelerinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oynadıkları role değinen Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, YSK üyelerinin adaylık konusunda tek söz hakkı sahibi olduklarını vurguladılar.

Özel Haber