28 Şubat davasında infaz süreci başladı

28 Şubat davasında infaz süreci başladı
28 Şubat davasında Yargıtay'ın aldığı onama kararının Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ulaşmasıyla infaz süreci başladı. Sanıklardan Çetin Doğan ve Fevzi Türkeri infazın durdurulması talebiyle AYM'ye başvurdu.

28 Şubat davasında verilen müebbet hapis cezalarıyla ilgili Yargıtay'ın aldığı onama kararı yerel mahkemeye ulaştı. 14 sanıkla ilgili infaz süreci resmen başladı. Davanın sanıklarından emekli Orgeneraller Çetin Doğan ve Fevzi Türkeri, infaz öncesinde Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulunarak, yaş ve sağlık durumu gerekçesiyle cezanın infazının durdurulmasını istedi. "Mahkûmiyete esas kabul edilen CD5 içerisinde çıkan belgelerin sahte olduğu" belirtilen dilekçede, 1997 tarihli belgelerin üzerindeki "Evrak Güvenlik Numarası" uygulamasının 2002'de başlandığına dikkat çekildi.

Yeni adı Yargıtay 3. Ceza Daire olan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 28 Şubat davasında darbeye teşebbüs suçundan 14 sanığa verilen müebbet hapis cezasını 9 Temmuz 2021 tarihinde onamıştı. Yargıtay'ın kararı bugün davaya bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ulaştı. Yargıtay ilamını inceleyecek olan mahkeme, binin üzerinde klasörden ulaşan dosyada herhangi bir eksiklik olup olmadığına bakacak. Herhangi bir eksiklik tespit edilmemesi halinde Yargıtay kararı, 14 sanığın cezasının infazı için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz Bürosu'na gönderilecek.

İnfaz Savcılığı da 14 kişi hakkında yakalama kararı çıkartarak, bu kişilerin cezaevine teslimi için işlemleri başlatacak. Bu sanıkların isimleri şöyle:

Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi, Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, eski Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri, MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç ile emekli generaller Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Saner, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker.

16 SANIK YENİDEN YARGILANACAK

Öte yandan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, müebbet hapis verilen sanıklardan eski YÖK üyesi Erdoğan Öznal, dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Hayri Bülent Alpkaya ve dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Muhittin Erdal Şenel'in eylemlerinin darbe suçuna yardım kapsamında olduğu gerekçesiyle cezanın bozulmasına hükmetmişti. "Gizli ittifak" suçunu işlediklerine karar verilen ancak 10 yıllık asli zaman aşımı süresi nedeniyle beraatine hükmedilen 12 sanığın kararı da bozulmuştu.

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, kararı bozulan bu sanıkların yargılamasını ise önümüzdeki günlerde yeniden yapacak.

İKİ EMEKLİ ORGENERALDEN AYM'YE BAŞVURU

İnfaz süreci resmen başlatılırken, sanıklardan emekli Orgeneraller Çetin Doğan ve Fevzi Türkeri'nin avukatları Anayasa Mahkemesi'ne tedbir talebiyle birlikte bireysel başvuruda bulundu. Adil yargılanma hakkı ihlali iddiasında bulunulan dilekçede, dosyanın öncelikli olarak görüşülmesi, yaş ve sağlık durumu gerekçesiyle de infazın durdurulması talep edildi.

Doğan'ın 81 yaşında olduğuna işaret edilen dilekçede, "cezaevinde tek başına hayatını idame ettirebilecek durumda olmadığı, sağlık durumunun iyi olmadığı ve cezaevi koşullarına uygun olmadığı" anlatıldı.

ÇETİN DOĞAN: SAHTE DELİLLERLE KARAR VERİLDİ

Çetin Doğan'ın dilekçesinde, yargılamanın adilliğini etkileyen biçimde sahte dijital delillerin mahkûmiyete esas delil teşkil etmesi ve savunma kapsamında taleplerin gerekçesiz şekilde reddi başta olmak üzere, yargılamanın bütünü bakımından, gerekçeli karar hakkı, silahların eşitliği prensibi ve savunma hakkına ilişkin usulü güvencelerin sağlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği vurgulandı.

Dilekçede, davanın esasına ilişkin değerlendirmeler de yer aldı. Necmettin Erbakan liderliğindeki 54'üncü Hükümetin görevi bırakmak zorunda kaldığı, üyelerinin cebir ya da şiddete maruz kaldığına dair bir delil olmadığı belirtilen dilekçede, şu değerlendirme yapıldı:

"Yerel mahkeme kararında ve Yargıtay ilamında da bu durum somutlaştırılamamıştır. Aksine, Necmettin Erbakan'ın başbakanlık görevini Tansu Çiller'e devretmek üzere istifa ettiği, bu görev değişimin aralarındaki protokole dayandığı sabittir. Diğer yandan Sincan'da yürüyen tankların, Hükümetin istifası ile bağlantısının olmadığı Yerel Mahkemedeki savunmalarda, İstinaf Dilekçesinde ve Temyiz Dilekçesinde ifade edilmiştir. Bunun aksi bir yaklaşım takdir hakkı olarak nitelendirilemez ve ancak niyet okuma anlamına gelecektir ki bu yaklaşımın Ceza Hukuku'nda yeri yoktur."

Dönemin liderleri: DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan

"CD5 İÇİNDEKİ BELGELER SAHTE"

Davada verilen mahkûmiyet kararlarına dayanak yapılan belgelerin yer aldığı CD5'te "sahtecilik" yapıldığı belirtilen dilekçede, Yargıtay'ın buna ilişkin değerlendirmesinin çelişkili ve tutarsız olduğu anlatıldı. Dilekçede, şunlar kaydedildi:

"CD5'in içinden çıkan sahte ve tahrif edilmiş belgeler, davanın ana delillerini teşkil etmektedir. Hükme dolaylı değil doğrudan ve belirleyici delil olarak esas alınmıştır. Zira yerel mahkemenin gerekçeli kararında, CD5'den çıkan sahte 'Batı Eylem Planı' dijitaline 580 kez, sahte 'Batı Harekat Konsepti' dijitaline ise 246 kez atıfta bulunulmuştur. Yargıtay'ın 5 nolu CD'nin dava açısından belirleyici delil niteliği taşımadığı değerlendirmesi, kendi ilamındaki diğer tespitleriyle de tamamen tutarsızdır. Zira, Yargıtay hukuki değerlendirmelerini yaparken CD5'ten çıkan dijitallere 'gerçek ve ıslak imzalı belgelermiş gibi atıfta bulunup' suç tespitinde bulunmuştur. Bu çerçevede, belgelerin sahte olduğu olgusunu tamamen göz ardı eden yargılamayı adil ya da dürüst olarak nitelemek mümkün değildir. Bu sebeple, söz konusu belgelerin sahteliği göz ardı edilerek kurulan hüküm ve bu hükmün onanmasına ilişkin Yargıtay İlamı ile adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir."

Dilekçede, CD5 içinden çıkan belgelerdeki sahtecilik iddialarıyla ilgili somut ayrıntılara yer verildi. Buna göre, 28 Şubat dönemine ait olduğu belirtilen 1997 tarihli "Batı Eylem Planı" ve "Batı Harekât Konsepti" adlı belgelerin üzerindeki "Evrak Güvenlik Numarası" uygulamasının 5 Kasım 2002 tarihinde uygulanmaya başlandığına dikkat çekildi. Buna ilişkin Genelkurmay Başkanlığı'nın 2019 tarihli dosyaya gönderdiği yazıya işaret edildi. Dilekçede mahkemenin "bu sahteciliğin araştırılması talebini reddettiği" belirtildi.

Adli Emanet'te yer alan ve mahkûmiyet kararına dayanak gösterilen dijital "Batı Harekât Konsepti" belgesinin kopya olduğunun ortaya çıktığı ifade edilen dilekçede, şu tespitte bulunuldu:

"Söz konusu dijital belgenin 'üretilmiş olduğu' ve 'delil niteliği taşımadığı' ve de 'orijinalinin Adli Emanette bulunmadığı' açıkça ortaya konmasına rağmen, sözde belge mahkûmiyet için 'belirleyici' delil olarak kabul edilmiş ve bu duruma ilişkin savunma argümanları İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay tarafından da tartışılmamıştır."

"Yerel mahkemenin, FETÖ/PDY terör örgütü mensupları tarafından kurgulanan bir senaryo çerçevesinde bu örgütün ürettiği sahte ve tahrif edilmiş dijital belgeleri temel 'belirleyici' delil olarak kabul ettiğine" işaret edilen dilekçede, "davada delil üretme sürecine iştirak ettiği şüphesi taşıyan askerlerin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ihraç edildiklerine" dikkat çekildi.

Alican Uludağ

© Deutsche Welle Türkçe

Gündem