AİHM, AKP'nin 'eşcinsellik' görüşlerini, Rusya davasında mahkum etti

AİHM, AKP'nin 'eşcinsellik' görüşlerini, Rusya davasında mahkum etti
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Rusya’daki eşcinsel çiftlerin evliliklerin tanınmaması üzerine verdiği kararında, AKP’nin de Anayasa değişikliği teklifine dayanak yaptığı görüşlerini “hak ihlali” olarak nitelendirdi. Eşcinselliğin bir zenginlik olduğunu belirten Mahkeme, eşcinsel evliliğin geleneksel aile yapısına zarar vermeyeceğini, tam tersine devletlerin eşcinsel çiftlerin ilişkilerini tanımak ve korumak zorunda olduğuna işaret etti.

ERSAN ATAR

AKP, Anayasa değişikliği teklifindeki “aile” hükümlerini, “sapkınlığın önlenmesi” gerekçesine dayandırırken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi, Rusya’dan yapılan başvurular üzerine verdiği kararında; eşcinselliğin bir zenginlik olduğunu, eşcinsellerin evlenmelerinin de geleneksel aile yapısına ve reşit olmayanlara zarar vermeyeceğini, nüfusun çoğunluğunun eşcinsel evliliğe karşı olmasının da yasaklamaya dayanak yapılamayacağını belirtti.

AKP, Meclis’e sunduğu Anayasa değişikliği teklifinde Anayasa’nın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı maddenin değiştirilmesini öngördü. Teklif metninde, “evlilik birliğinin ancak kadın ve erkeğin evlenmesi ile kurulabileceği” düzenlemesi yer aldı.

AKP bu teklifinin gerekçesinde anca kadın ve erkeğin evlenebileceklerini bunun dışındaki hiçbir birlikteliğin evlilik olarak kabul edilemeyeceğini savundu. Dahası, AKP’nin teklif metninde bu görüşün gerekçesi “evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit, saldırı ve sapkın akımların dayatmalarına karşı koruma” olarak yer aldı.

AİHM: Tehdit değil, zenginlik

Türkiye’de bu tartışmalar yaşanırken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Rusya’da evlilikleri resmi makamlar tarafından onaylanmayan üç çiftin yaptığı başvuruda “eşcinsel evliliğe” onay verilmemiş olmasını “ayrımcılık” olarak niteledi ve hak ihlali tespiti yaptı.

Rusya’da yaşayan Fedotova – Shipitko, Chunosov-Yevtushenko ve Shaykhraznova-Yakovleva çiftleri, birlikteliklerinin resmi evlilik olarak tanınması için ülkedeki nüfus dairelerine başvurdular. Rusya nüfus daireleri, ülkedeki mevzuatın evliliği "bir erkek ve bir kadın arasındaki gönüllü evlilik birliği" olarak tanımladığını ve dolayısıyla eşcinsel çiftleri kapsamadığını belirterek bu başvuruları reddetti.

Üç çift bunun üzerine iç hukuk yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu. Başvurunun ilk aşaması önceki yıl Daire’de sonuçlandı. Daire Rusya’daki uygulamanın hak ihlali olduğu tespitini yaptı.

O dönemde halen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Rusya’nın itirazı üzerine dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’ne geldi.

AİHM Büyük Dairesi, Rusya’da evlilikleri onaylanmayan üç çiftin başvurularını, “Fedotova ve diğerleri davası” başlığı altında inceledi. Büyük Daire 17 Ocak’ta verdiği bu kararında öncelikle Rusya – Ukrayna savaşı sırasında Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkan Rusya’dan yapılan bu başvuruların, “Rusya, Avrupa Konseyi’nden ayrıldığı için incelenip incelenemeyeceğini” tartıştı. Mahkeme başvuruya konu olan hak ihlali iddiasının Rusya’nın henüz Avrupa Konseyi üyesi iken yaşandığını belirterek bu başvuruları incelemekte kendini yetkili gördü.

Devletlerin, eşcinsel çiftlerin ilişkilerinin yeterli düzeyde tanınmasına ve korunmasına olanak tanıyan yasal çerçeveleri sağlamaları gerektiğinin altını çizen Büyük Daire, kararında tam da Türkiye’deki tartışmalara işaret eden tespitler yaptı. Büyük Daire’nin kararında; eşcinselliğin toplum için bir tehdit değil, zenginlik olduğu özetle şöyle vurgulandı:

“Eşcinsel çiftlerin yasal olarak tanınması ve korunmasına izin verilmesi, bu tür bir tanıma ve korumanın bu tür çiftlere meşruiyet kazandırması ve cinsel yönelimlerine bakılmaksızın topluma dahil edilmelerini teşvik etmesi nedeniyle, bu ideallere ve değerlere inkar edilemez bir şekilde hizmet etmektedir. Sözleşme (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) anlamında demokratik bir toplum, cinsel yönelime dayalı her türlü damgalamayı reddeder. Bu toplum, bireylerin eşit haysiyeti üzerine inşa edilmiştir ve bir tehdit olarak değil, bir zenginlik kaynağı olarak algıladığı çeşitlilikten beslenmektedir.”

“Tanımak ve korumak zorunlu”

Eşcinsel çiftlerin tanınması ve korunması için yasal bir rejimin mevcut olmamasının, kişilerin hem kişisel hem de sosyal kimliklerini etkilediği belirtilen kararda, devletlerin eşcinsel çiftlerin ilişkilerinin yeterli düzeyde tanınması ve korunmasına olanak tanıyan yasal çerçeveler sağlaması gerektiği vurgulandı.

Rusya’nın ülkesinde böyle bir olanak tanımadığı tespitinde bulunan Büyük Daire, “Eşcinsel ilişkilerinin resmi olarak tanınmasının, başvuranlar için içsel bir değere sahip olduğunu. Böyle bir tanınmanın, hem kişisel hem de sosyal kimliklerinin gelişiminin bir parçasını oluşturduğunu” kaydetti.

Kararda, “Eşcinsel çiftlerin resmi olarak tanınması, onlara dış dünya karşısında bir varlık ve meşruiyet kazandırmıştır. Resmi tanınma ihtiyacının ötesinde, aynı cinsiyetten çiftler de farklı cinsiyetten çiftler gibi korunmaya yönelik ‘temel ihtiyaçlara’ sahiptir. Gerçekten de, bir çiftin tanınması ve korunması ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlıdır. Aynı cinsiyetten çiftler, ilişkilerinin resmi olarak tanınmasına ve korunmasına duydukları ihtiyaç bakımından farklı cinsiyetten çiftlerle benzer bir durumdadır” görüşüne yer verildi.

Rusya’nın AİHM tarafından reddedilen tezleri, AKP görüşleri ile paraleldi

AİHM’nin kararında yer alan ifadeler, Rusya’nın tezlerinin AKP’nin Anayasa değişikliğini kamuoyunun gündeme getirirken ileri sürdüğü iddialarla benzerliğini de ortaya koydu.

Rusya, eşcinsel evlilik yasağını, tıpkı AKP’nin Anayasa değişikliği gerekçesinde olduğu gibi, “geleneksel ailenin korunması” için bir gereklilik olarak ileri sürdü.

AİHM, daha önceki kararlarını da hatırlatarak, Rusya’nın “geleneksel ailenin korunması” tezine şu yanıtı verdi:

“Mevcut davada, istikrarlı ve bağlı bir ilişki içinde olan eşcinsel çiftlere yasal tanınma ve koruma sağlanmasının, geleneksel şekilde kurulmuş ailelere zarar verebileceğini veya geleceklerini ya da bütünlüklerini tehlikeye atabileceğini düşünmek için hiçbir dayanak bulunmamaktadır. Gerçekten de, aynı cinsiyetten çiftlerin tanınması, farklı cinsiyetten çiftlerin evlenmesini veya kendi anlayışlarına uygun bir aile kurmasını hiçbir şekilde engellememiştir. Daha geniş anlamda, aynı cinsiyetten çiftlerin haklarının güvence altına alınması, kendi başına, diğer kişilere veya diğer çiftlere sağlanan hakların zayıflatılmasını gerektirmemiştir. Hükümet (Rusya) bunun aksini kanıtlayamamıştır. Buna göre, geleneksel ailenin korunması, mevcut davada eşcinsel çiftler için herhangi bir yasal tanıma ve korumanın olmamasını haklı gösteremez.”

“Çoğunluk karşı diye engellenemez”

AKP, Anayasa değişikliğini hazırlarken, Türkiye’deki nüfusun çoğunluğunun görüşlerini de gerekçe yapmıştı. AİHM, Rusya davasında bu görüşe karşılık da şunları kaydetti:

“Bir azınlık grubunun Sözleşme’deki haklarını kullanmasının, çoğunluk tarafından kabul edilmesi şartına bağlanması, Sözleşme’nin temelinde yatan değerlerle bağdaşmayacaktır. Böyle bir durumda, bir azınlık grubunun hakları, Sözleşme’nin gerektirdiği şekilde pratik ve etkili olmaktan ziyade yalnızca teorik hale gelecektir. Bu hususlar mevcut davayla tamamen ilgilidir; yani Rusya’daki heteroseksüel çoğunluğun iddia edilen olumsuz, hatta düşmanca tutumu, başvuranların kendi ilişkilerinin yasalarca yeterince tanınması ve korunması yönündeki menfaatlerine karşı konulamaz.”

AİHM, Rusya’nın “Eşcinsel evliliğin küçüklerde eşcinselliği teşvik edeceği” iddiasını da yanıtladı. AİHM, farklı şekillerde Türkiye’de de ileri sürülen bu iddiaya karşı, böyle bir görüşün ve bu yöndeki yasa hükümlerinin heteroseksüel çoğunluğun eşcinsel azınlığa karşı önyargılı bir tutumunu somutlaştırdığını kaydetti ve şöyle dedi:

“Mahkeme, yetkililerin bu tür yasaları kabul ederek damgalama ve önyargıları güçlendirdiği ve demokratik bir toplumun doğasında var olan eşitlik, çoğulculuk ve hoşgörü kavramlarıyla bağdaşmayan homofobiyi teşvik ettiği sonucuna varmıştır. Mahkeme, mevcut davada bu sonuçtan ayrılmak için hiçbir neden görememiştir."

AİHM’nin kararında Rusya’nın ileri sürdüğü “kamu yararı” gerekçelerinin hiçbirinin kabul edilemeyeceğini anlatırken de “Hükümet (Rusya) tarafından öne sürülen kamu yararı gerekçelerinin hiçbiri, başvuranların kendi ilişkilerinin yasalar tarafından yeterince tanınması ve korunmasına ilişkin menfaatlerine üstün gelmemiştir. Buna göre, davalı Devlet takdir marjını aşmış ve başvuranların özel ve aile hayatlarına saygı gösterilmesi hakkını güvence altına alma pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemiştir” tespitinde bulundu.

Rus çiftler, uğradıkları manevi zararın tazmini için 50’şer bir Euro tazminat istemişlerdi. AİHM, manevi zarar için “İhlal tespitinin yapılmış olması yeterlidir” dedi.

Özel Haber