Akşam Köşesi / 2 Mart, İnsan Hakları Bayramı olarak kutlanmalı

Akşam Köşesi / 2 Mart, İnsan Hakları Bayramı olarak kutlanmalı
Kısa Dalga, gazetelerin köşe yazılarını gün boyu tarayarak gün sonunda size bir "Akşam köşesi" okuması getiriyor. Her fikirden köşe yazılarından önemli yerleri aktarmaktaki amacımız, olan biteni daha iyi anlayabilmek için çeşitli bakış açılarını sunabilmek. Köşe yazılarının tamamını okumak için başlıklarına tıklayın.

Fatih Altaylı (Habertürk) 

“Ümit Özdağ yeni bir parti kurmaya hazırlanıyor”

 İyi Parti’den ihraç edilen ve yargı kararı ile geri döndüğü partiden bir kez daha ihraç edilmek istenen Prof. Ümit Özdağ’ın ihracı beklemeden istifa edeceği haberleri yazıldı medyada.

O da etmiş bugün.

İyi mi yaptı, kötü mü yaptı bilmiyorum.

Ama bildiğim bir şey var.

Prof. Ümit Özdağ yeni bir parti kurmaya hazırlanıyor.

Ümit Özdağ’a göre, Türkiye’de şu anda gerçek bir muhalefet partisi yok.

 

Muharrem Sarıkaya (Habertürk)

 

11 bin 520'ye fırlamasının yakın zamanda getirisi 20 bin”

Serbestleşme kararının alındığı günden bu yana Ankara’da dolaşıyorum.

Sanki yüzde 50 oranında azaltma değil, arttırma kararı alınmış gibi restoranlar, kafeler tıklım tıklım dolu.

Sanki kafeye, restorana oturunca virüs gelmezmiş gibi hepsi de maskeleri kaldırıp atmış; umurumda mı dünya havasına girmiş.

Bunun nasıl bir sonuç getireceğini sanırım öngörmek istemiyorlar.

Vaka sayısının dün 11 bin 520'ye fırlamasının yakın zamanda getirisi 20 bin demektir, bunun da ne anlama geldiğini yakında anlarlar.

 

Sevilay Yılman (Habertürk)

Cumhurbaşkanı’nı avuçlarımın içi patlayıncaya kadar alkışlamıştım

 

Hatırlarsanız 3 ay evvel yine Cumhurbaşkanı; “Kendimizi başka yerlerde değil, Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz” vurgusu ile hukukta, ekonomide çok radikal reformlara gidileceğinin müjdesini veren açıklamalar yapmıştı…

Ben de heyecanla, umutla, coşkuyla birkaç yazı kaleme almış ve bu açıklamaları dolayısıyla AK Parti’yi, Cumhurbaşkanı’nı avuçlarımın içi patlayıncaya kadar alkışlamıştım.

Ne oldu peki o yazımdan, heyecanımdan, umudumdan hemen sonra?

Daha yazdıklarımın mürekkebi kurumadan üst üste o açıklamaları yerle yeksan eden olaylar yaşandı.

Tek bir tanesini yazayım mesela…

Boğaziçi Üniversitesi protestoları…

 

Ahmet Hakan (Hürriyet)

Pozitif gündeme dönmenin nesi kötü?

 

İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı.

Bazıları başladılar hemen mızmızlanmaya...

Üç şey diyorlar:

Bir: Önemli olan uygulama.

İki: Zaten vardı bunlar.

Üç: Kesin lafta kalır.

Bu üç şeye karşı ben de şunları söylüyorum:

Doğru, önemli olan uygulama ama sonuçta uygulama iradesi ortaya konmuş. En yüksek makamdan vurgulanmış. Kendilerini bağlamışlar. Bunu önemsemeliyiz. Hem pozitif gündeme dönmenin nesi kötü?

Evet, bazıları belki vardı. Ama sonuçta teyit edilmiş olmasının ne zararı var? Tek tek sayılmasında yarar yok mu? Ayrıca olmayan bir sürü şey de var aralarında... Yıllarca şikâyet ettiğimiz bir sürü şey...

Lafta kalmaması için, uygulanması için, kararlılıkla icra edilmesi için... Baştan olumsuz yaklaşmak yerine olumlu yaklaşmak daha iyi değil mi? Teşvik edici olmak, motive edici olmak falan... Daha yapıcı bir tutum olmaz mı?

 

Abdulkadir Selvi (Hürriyet)

HDP hakkında kapatma davası açılması sürpriz olmaz

 

 (…) MHP, HDP’nin kapatılmasını istiyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kapatma davası açmadığı takdirde MHP, HDP’nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat edecek.

Geçmişte kapatma davasına muhatap olmuş bir parti olarak AK Parti, kategorik olarak parti kapatmaya sıcak bakmıyor. HDP’nin kapatılması yönünde bütün şartlar hazır olmasına rağmen AK Parti, HDP’nin kapatılması yönünde harekete geçmedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kobani iddianamesini istemesi rutin bir uygulama olarak değerlendiriliyor. HDP’nin kapatılması yönünde bir çalışma başlatılmış değil. Ama şimdiye kadar HDP çizgisinden gelen birçok parti kapatıldığı için HDP hakkında kapatma davası açılması sürpriz olmaz. Ama reform sürecine giren Türkiye açısından olumlu bir gösterge olmayacak.

 

Sedat Ergin (Hürriyet)

Uygulamada görebileceğiz…

(…) “Eylem Planı”nda masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı, ceza sorumluluğunun şahsiliği gibi ilkelere yapılan vurgular yerindedir. Bu ilkeler, soruşturma ya da kovuşturmaya konu olan kişilerin hakları açısından titizlikle gözetilmesi gereken bir alanı tanımlıyor. 

Bu başlıkta siyasiler de dahil olmak üzere herkesin, haklarında bir mahkûmiyet kararı çıkmamış olan sanıklarla ilgili her türlü suçlayıcı beyandan uzak duran özenli bir tutum sergilemesi, açıklanan planındaki bu ilkelerin hayata geçirilmesi bakımından kritik bir önem taşıyor. Tabii yargının bağımsızlığı ilkesi açısından da...

Keza, tutuklamanın istisnai olması gerektiği ve bu ilkenin eylem planı çerçevesinde tahkim edileceği yolundaki taahhüdün Erdoğan tarafından yapılmış olmasının altı çizilmelidir. Tutukluluğun cezaya dönüştüğü uygulamalar hatırlandığında, bu alanda gerçekten bir iyileşmenin ortaya çıkıp çıkmayacağını da yine ancak uygulamada görebileceğiz…

 

 İsmail Saymaz (Sözcü)

Kavala, uçuk kaçık dört yıldır yatıyor, Onu lekelemek serbest

Eylem Planı'nın amaçlarından biri şu şekilde:

“Masumiyet karinesini koruyucu tedbirleri ve lekelenmeme hakkının kapsamı başta olmak üzere her alanda genişletiyoruz.”

İş adamı Osman Kavala hariç olsa gerek.

Vaktiyle Kavala tutuklandığında şöyle demişti Erdoğan:

“Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi şu anda içeride. Arkasında kim var? Meşhur Macar Yahudisi Soros… Türkiye'deki temsilcisi babadan zengin, ülkeyi parçalayıp bölen, terör eylemlerine karşı her desteği veren kişi.”

Kavala, Gezi Parkı Davası'ndan beraat ettiği halde 15 Temmuz suçlaması ile bir daha tutuklandı.

Kavala, içerideyken…

Boğaziçi Üniversitesi'nde, partili Rektör Melih Bulu'ya karşı protestolar başladı.

Erdoğan, Kavala'nın eşi Prof. Dr. Ayşe Buğra'yı eylemleri düzenlemekle itham etti. “Kavala denilen, Soros'un temsilcisi olan kişinin karısı provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır” diye konuştu.

Oysa bugün…

Eylem Planı'nda, “Katalog suçlarda somut delile dayanma şartı getirerek, tutuklamanın istisnai tedbir olduğuna ilişkin ilkeyi tahkim ediyoruz” deniliyor.

Kavala, uçuk kaçık iddialarla ve bir mahkumiyet kararı olmaksızın dört yıldır yatıyor.

Onu lekelemek serbest.

 

Emin Çölaşan (Sözcü)

İçkili yerlerle mücadele sürdürülecek…

(…) Kafeler, kahvehaneler, restoranlar saat 19'a kadar açık kalabilecek.

İçkili bir yere gitmişsiniz, sizi 18.30'da uyarmaya başlayacaklar!

“Hesapları getiriyoruz, kapanma vaktimiz geliyor!”

Saat 19'da kalkmak için o mekâna en geç 17 dolaylarında gitmeniz gerek.

Bu yasağın amacı açık, tam da AKP'nin kafa yapısının belirtisi…

Bunlar alkole karşı ya!..

İçki içilmeyecek…

İçkili yerlerle mücadele sürdürülecek…

 

Doğan Tılıç (BirGün)

Balıkların hafızası ve de oltaya takılan yemin cazibesi bir daha işe yarar mı?

(…) Erdoğan, planı açıklarken, son yıllarda yapılan ne varsa saydı adeta ve bunların yapılmayacağını vaat etti. Bir kere böyle iktidara geldik, bir daha gelebiliriz der gibi… İktidara geldiğimiz gibi yaparsak iktidarda kalabiliriz der gibi…

Şu yaşananlar ve yaşanmakta olanlar ortadayken yine alkışlarla destekleyen Batılı çevreler ve liberaller olur mu, bilemiyorum.

Balıkların hafızası ve de oltaya takılan yemin cazibesi bir daha işe yarar mı? Mevcut yasalar ve anayasa çerçevesinde mutlaka yapılması gerekenleri yapmayanlardan, hayırlı olacak yeni yasalar ve anayasa bekleyenler çıkar mı?

 

İbrahim Kaboğlu (BirGün)

Muktedirler öncelikle siyasal sövgü’ dillerini değiştirmeli

İktidara henüz gelmiş gibi insan hakları ihlalleri itirafında bulunan muktedirler, öncelikle ‘siyasal sövgü’ dillerini değiştirmeli. Ne ölçüde? Anne-babalar, çocuklarıyla birlikte siyasal söylemleri dinleme ve izleme ölçüsünde.

Muhaliflerin özgürlüklerini kullanmalarına eylemli ve şiddetle müdahale edenler, kendi toplantılarında da yurttaşların yaşamlarını tehlikeye düşürmekten vazgeçmeli. Anayasa’ya aykırı olarak işgal ettikleri parti genel başkanlığını da bırakmalı.

Anayasa hedefini, tek kişi yönetimi yerine demokratik hukuk devleti inşasına yöneltmeli.

Aksi halde, İHEP ve anayasa, keyfi yönetimi perdeleme işleviyle katkıdan çok zarar getirir.

 

Fikri Sağlar (BirGün)

Aynı cümleler farklı planlar içine katılıyor…

(…) 19 yılda açıklanan eylem planı benzerlerini kaç kez dinledik, doğrusu hatırlamıyorum.

En son bildiğim, 2019’da kamuoyuna açıklanan “Yargı reformu strateji belgesiydi”. AB hedefi doğrultusunda “vize muafiyeti” çalışmaları için açıklanan belgede var olan; “hâkimlere coğrafi teminat sağlanması, tutukluluğun istisna haline getirilmesi, düşünce açıklamaları nedeniyle kişilerin özgürlüğünden yoksun bırakılmaması” düzenlemeleri, bugünkü belgede tekrar sıralanıyor. Anlaşılan o ki temcit pilavı gibi sürekli aynı cümleler farklı planlar içine katılıyor…

 

Yusuf Karataş (Evrensel)

Faşist düzeni gizlemek istiyorlar

(…) Bütün bu “reform” ve “sivil anayasa” tantanası yasama, yürütme ve yargıyı tek bir elde toplayan baskıcı-otoriter-merkeziyetçi tek adam iktidarının işleyişi önündeki aksaklıkları ortadan kaldırmak ve bu iktidarı faşist bir rejim inşasına götürmek için!

Bu nedenle cunta anayasasının karşısına “sivil anayasa” söylemiyle çıkarak bir yandan toplumda beklenti yaratmak ve öte yandan kurulmak istenen faşist düzeni gizlemek istiyorlar.

Bunun için “reform”, “eylem planı” adına ne söylüyorlarsa tersini yapıyorlar ve yapmaya devam edecekler.

 

Arif Nacaroğlu (Evrensel)

Küçük ortağa arka odada başka bir şey mi söylendi?

(…) Müjdeye bak, “Artık gece otel odalarından alınmayacağız.” Peki 18 buçuk yıldır niye alınıyorduk? Kim alıyordu? Kim aldırıyordu? Reis’ten izinsiz tuvalete gidemeyenler, tutuklamaları, göz altıları Reis’ten habersiz mi yaptılar?

Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan mahkemelerin hakimleri bu işleri bana güvenerek mi yaptılar? Davalarda istenmeyen(?) kararları verdikleri için bilmem nerelere sürülen hakimleri ben mi sürdüm, yoksa şimdi “Hakim ve savcılara coğrafi güvence gelecek” diyenler mi sürdü?

Tüm bu insan hakları eylem planına İnsan Hakları Derneği için ağzına geleni söyleyen sayın bakan ne diyor? Küçük ortak hemfikir mi? Yoksa ona arka odada başka bir şey mi söylendi?

Kamu ihalelerinde rekabet sağlanması için mevzuata yapılacak olan şey 5 inşaatçıyı nasıl etkileyecek? Bu güne kadar her şeyi onlara verenler fikir mi değiştirdi? Yoksa onlara da arka odada “Paralar gelene kadar idare edin” mi dendi?

Ama plandaki en dikkat çeken yer “Dikene su vermek zulümdür” cümlesiydi.

“Diken” kim? Çiçek kim? Su verilecek boynu bükük çiçek kim?

 

Ertuğrul Kürkçü (Yeni Yaşam)

Boş umutlara kapılacak olanları ayıltmaya yeter

Tayyip Erdoğan’ın önceki gün gürültüyle açıkladığı “insan hakları eylem planı” tartışıla dursun, AKP Cumhurbaşkanı planın yok yere heveslenmelere fırsat vermemesi için yanında bir de okuma kılavuzu sunmuş.

Şöyle buyurmuş: “Medeniyet müktesebatımız bize, adaletin yerini bulmasının çok hassas bir dengeye bağlı olduğunu anlatıyor. ‘Bir çiçeğe az su vermek onu kuruturken, fazla su vermek de soldurur’ gerçeği, adaletin kuyumcu titizliğiyle uygulanmasını gerektiriyor. Ayrıca öyle her gördüğümüz çiçeğe su vermeyeceğiz. Susuzluktan boynu bükülmüş bir çiçeğe su vermek adaleti yerine getirmek olurken, dikene su vermek zulüm anlamına gelebiliyor.”

AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan başkanından aldığı kuvvetle eylem planının “masumiyet karinesi”ne ilişkin 8. Maddesini iyi anlaşılması için büyük bir hızla TBMM’ye taşımış: “HDP’yi kapatacağız […] Önümüzdeki süreçte, siyasi olarak atılan adımlarla milletimiz iradesiyle yol yürüneceğini dünya aleme göstereceğiz.

Sadece şu paragrafta kaç anayasal ilke ve hukuk normunun bir arada ihlal edildiğine bakmak bile, boş umutlara kapılacak olanları ayıltmaya yeter de artar.

 

Ahmet Taşgetiren (Karar)

Hukuk kapatacak”ın anlamı ne?

 

“(…) İnsan Hakları Eylem Planı. Bu metnin Cumhurbaşkanı tarafından açıklandığı gün, Ak Parti Grup Başkanvekili çıkıyor, “HDP’yi millet ve hukuk kapatacak” diyebiliyor. Tamam “Millet kapatacak”ın siyasi bir anlamı var, ama “Hukuk kapatacak”ın anlamı ne? “Biz siyaseten karar verdik mi, hukuk da durumdan vazife çıkarır” demek değil mi bu? İşte bu pervasızlıkla “Lebâleb” arasında hiçbir fark yok.

Onun için insanlar dün açıklanan “İnsan Hakları eylem planı” için “Bu plan iktidar adına hareket edenleri, en yukardan en aşağıya bağlayacak mı?” diye sormakta haksız değiller.

 

Akif Beki (Karar)

HDP kapatılarak mı demokratik katılım kanalları güçlendirilecekti?

AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan, HDP'nin hukuken de kapanacağını duyurunca reform güme gitti.

Oysa aynı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnsan Hakları Eylem Planı'nda "Siyasi parti ve seçim yasalarını değiştirerek demokratik katılım kanallarını güçlendirme"yi vaat etmişti.

Bu muydu kastedilen? HDP kapatılarak mı demokratik katılım kanalları güçlendirilecekti? Üstelik yargıya karışarak, yerine geçerek buna iktidar mı karar verecekti? 

 

Selcan Taşçı Hamşioğlu (Yeniçağ)

İktidarın pratikteki yanlışlarının itirafından/belgesi

 

2021 yılında "İnsan, doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez haklarıyla yaşar, devletin görevi de bu hakları korumak ve geliştirmektir. İnsan onuru, bütün hakların özü olarak hukukun etkin koruması altındadır. Dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebepler temelinde hiçbir ayrımcılık söz konusu olmaksızın, herkes hukuk önünde eşittir" diye, 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ndeki dili benimsemeyi "reform" olarak tanımlamanın, kötü ötesi bir şaka olması yolundaki umudumu koruyorum...

(…) Önceki gün ekrandan dinlerken de, dün bir internet sitesinde okurken de katıla katıla güldüğüm, "Üç büyük özgürlük ve insan hakları filozofu John Locke, David Hume ve John Stuart Mill hep birlikte mezardan çıksalar ve Türkiye için bir insan hakları eylem planı hazırlamak için kafa kafaya verseler ancak bu kadar iyi bir metin yazabilirlerdi" iddiası karşısında hatırlatma ihtiyacı duydum...

Mevzu bir metin oluşturmak ise kimseyi mezarından çıkarmaya gerek yok; yazılmışı var; var olmayan, yazılı metinlere saygı ve riayet. Ki zaten bu yönüyle de, büyük oranda teorik doğruları içeren bu metin, iktidarın pratikteki yanlışlarının itirafından/belgesinden ibaret!

 

Mehmet Barlas (Sabah)

 

Her doğan gün yeni bir atılımın habercisi

Hukuk reformu mu, Cumhurbaşkanlığı Sistemi mi, Cumhur İttifakı mı, "tek millet iki devlet" ilkesi ile kurulan birliktelikler mi? Sıradan bir siyasetçinin yaşamını sonsuza kadar idare edebilecek atılımlar, bitmek tükenmek bilmiyor. Yakın geçmişte ancak Turgut Özal'da gördüğümüz vizyon, Erdoğan'da icraatla birleşiyor. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle, her doğan gün yeni bir atılımın habercisi oluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın atacağı adımlar henüz yolun başındaymış gibi gelmiyor mu size de?

 

 

Turgay Güler (Akşam)

HDP'lileri PKK'yı yalandan kınarken görebiliriz

 

Soner Yalçın arkadaşımız HDP'ye çağrı yapmış.

Hem HDP'ye hem de PKK'ya!

Her ikisine de açık açık soruyor; 'Erdoğan'ı devirmek istemiyor musunuz' diyor?

Sonra da müthiş(!) taktikler veriyor.

Neymiş? HDP yol ayrımındaymış. PKK terör örgütüyle arasına mesafe koymalıymış. Bunu söylerken HDP'nin PKK terör örgütüyle ilişkisini de tescilleyerek kabul etmiş oluyor, bilmem farkında mı?

HDP; ya PKK'nın silah bırakmasını, teröre son vermesini sağlayacakmış ya da Erdoğan'ın iktidarı devam edecekmiş. Yazık!

Aynı çağrıyı PKK terör örgütüne de yapıyor.

'PKK Erdoğan iktidarını bitirmek istiyorsa terörü durdurmalı' diyor.

Düne kadar PKK'nın ortaya koyduğu kanlı eylemlerle Erdoğan'ı devirmek isteyenler, cami avlularında şehit cenazeleri üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışanlar bugün PKK'ya silah bırak diye yalvarıyor.

(…) Biden PKK'dan desteğini çekmez ama HDP'yi, Millet İttifakı'nın elini güçlendirmesi için serbest bırakabilir.

Yani önümüzdeki günlerde HDP'lileri PKK'yı yalandan kınarken görebiliriz.

O da belki!

Gelelim Soner Yalçın arkadaşımıza!

Hem terör örgütü PKK hem uzantısı HDP hem de ABD Erdoğan'ı devirmek istiyorsa ağzını her açtığında 'Kahrolsun Emperyalizm' diyen sen tuttuğun mevziiyi hâlâ gözden geçirmeyecek misin?

 

Emin Pazarcı (Akşam)

Kılıçdaroğlu tekrar inkâr yoluna gidebilir

Ne dedi Kemal Kılıçdaroğlu? Suç işleyen HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının, Millet İttifakı'nı bozma girişimi olduğunu söyledi.

Nasıl olacak bu? İttifak nasıl bozulacak? HDP, Millet İttifakı'nın bir parçası mı?

Duruma göre değişiyor bu sorunun cevabı. Kemal Bey işine nasıl gelirse öyle davranıyor. Genellikle "HDP, Millet İttifakı'nın bir üyesi değil" diyor. Buna karşılık, resmiyette Millet İttifakı'nın üyesi olmayan HDP ile birlikte hareket ediyor. Amiyane tabiri ile fiiliyatta birlikte iş tutuyor.

Bir nevi halkı yanıltma faaliyeti bu. CHP, HDP'ye alerji duyan seçmene "bizim ilişkimiz yok", sempati duyan seçmene de "merak etmeyin, biz zaten birlikteyiz" mesajı veriyor. Kemal Bey, böyle idare etti bu güne kadar. El ele, kol kola yürürken, aradaki ilişkiyi hep inkâr etti. Sonunda itiraf geldi. Ama garantisi yok. Yarın bir sıkışma halinde tekrar inkâr yoluna gidebilir. "Ne ilişkimiz var" bizim diyebilir.

Millet İttifakı'nın üyeleri kimler? CHP, İyi Parti, SP ve DP.

Biz ise, bu partilere mensup milletvekillerinin değil, HDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını tartışıyoruz.

Ne ilgisi var konunun Millet İttifakı ile?

 

 

Ersoy Dede (Star)

 

2 Mart, İnsan Hakları Bayramı olarak kutlanmalı

 

(…) Değerli dostlar.. İnsan hakları eylem planının ilan edildiği tarih bu ülke için milat kabul edilmeli.. O gün yani "2 Mart", İnsan Hakları Bayramı olarak kutlanmalı. Zaten Anayasa Mahkemesi bireysel müracaatları 'hak ihlâli' başlığıyla kabul ediyor. O halde tam da AYM'nin yapısının tartışıldığı bugünlerde yüksek mahkeme gerçek anlamda bir "insan hakları mahkemesi"ne dönüştürülmeli.. Devlette insan haklarından sorumlu bütçesi-ödeneği olan icracı bir bakanlık olmalı.. İnsan Hakları konusunda bize akıl vermeye kalkan çürümüş 'Batı', yapılanları görüp de imrenmeli..

 

Fadime Özkan (Star)

AK Parti kendini buna bağladı artık

 

Muhalefet partileri, kronik muhalifler ve türediler anında kulp takmaya, burun kıvırmaya, azımsamaya çalışsalar da onlar da biliyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı son derece sağlam bir metin. Güçlü, geniş bir çerçeveye ve derinliğe sahip.

Yargı süreçlerinde nerede ne aksama, duraksama, sıkıntı varsa tespit ediyor ve doğru bir çözüm öneriyor. Bu bakımdan samimi ve gerçekçi bir plan olduğunu da teslim etmeliyiz.

Muhalif kalemlerden eleştirilerinin pek hafif kaçtığını fark edip çark edenler bile dışında kalamadı bunun. Yarım ağızla da olsa "metin fena değil ama iktidar da uyarsa" falan diyerek "takdir de ederim, döverim de" kolaylığına kaçtılar.

(…) Cumhurbaşkanı'nın şahsında Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nin ve haliyle AK Parti'nin mesai gerektiren bunca bölgesel ve küresel meseleye rağmen içeride bu denli büyük bir reform iradesi göstermesi takdire şayan. İnşallah en kısa sürede ve eksiksiz hayata geçirilir plandaki başlıklar.

AK Parti kendini buna bağladı artık. İlan eden ispat etmekle yükümlüdür.

 

Hüseyin Gülerce (Star)

Etki ajanlarını deşifre ederek yola devam...

 

(…) Bugüne kadar gerçekleşmesi hayal edilemeyen pek çok konuda AK Parti iktidarı reformlar, iyileştirmeler yaptı.

Türkiye evet, sınırlarının güvenliği için Irak'ta, Suriye'de, Doğu Akdeniz'de, Ege'de, Kıbrıs'ta, daha ileri hatlarda Libya'da, Azerbaycan'da beka mücadelesi veriyor.

İç cephenin bütünlüğünü asla ihmal edilemez. Bunda da adaletin, hukukun üstünlüğünün elbette önemi çok büyük.

Dengeyi tutturmak hayatîdir.

Dikenlere su vermeden vatan sathındaki bütün çiçekleri sulamak, gönülleri kaynaştırmak için gayretler devam ediyor.

Kafa karıştıranlara, 5. Kol'un yalan ve karalamalarına, algı operasyonlarına aldırmadan, etki ajanlarını deşifre ederek yola devam...

 

İbrahim Karagül (Yeni Şafak)

“Dünyadaki ikinci büyük tartışma Türkiye”

(…) ABD ve Avrupa ile Çin ve Rusya arasındaki büyük güç hesaplaşmasından sonra dünyadaki ikinci büyük tartışma Türkiye’dir. Batı ve Doğu siyasi aklı, medya çevreleri hararetle bunu tartışıyor. “Türkiye ne yapmak istiyor, Erdoğan’ın kafasında ne var.”

Bütün tartışmaların, yeni dostlukların da yeni düşmanlıkların da merkezinde bu var. Her ülke buna göre Türkiye ile ilişkilerini yeniden tanımlamaya, yeni tür bir ilişki belirlemeye çalışıyor.

Türkiye’nin attığı her adım dünyada yankılanıyor. Teknolojik atılımı, savunma devrimi, pandemi mücadelesi, ekonomik savaşı, sistemik dönüşüm ve hazırlığı, küresel alanda sorgulayıcı tavrı dikkatle izleniyor.

 

Fuat Uğur (Türkiye)

”Köpeklerin saldırıları sonucu ölen çocukların ve yetişkinlerin, yaralananların hakkı da gözetmeli”

 

 

 

Hükûmet, kendine “hayvansever” diyen “köpek fanatikleri”yle mama sektörünün ve onların medyadaki ortaklarının oluşturduğu sahte algıyı hayvan sevgisi sanmaya devam ettiği takdirde, gerçek kamuoyu avuçlarının arasından kayıp gidecek.

Cumhurbaşkanımızın İnsan Hakları Eylem Planı’yla altı çizilen yapısal hukuk reformu, “Hayvan hakları ile insan hakları” uyumunu sağlamalı, hayvanları korur ve kollarken, onlara eziyet edecek sapık ve canileri en ağır biçimde cezalandırırken, sahipsiz ve başıboş köpeklerin saldırıları sonucu ölen çocukların ve yetişkinlerin, yaralanan yüz binlerce insanın hakkını da gözetmeli.

 

Nebi Miş (Türkiye)

Uygulama için iki yıllık bir dönem var

 

(…) “Plan güzel ama uygulama görelim” ve “kâğıt üzerinde kalacak” diyenler metnin tamamını ve yol haritasını okumamışlar.

Okumuş olsalardı, Eylem Planı’nın izleme ve değerlendirmesi, Cumhurbaşkanlığı koordinesinde, sorumlu bakanlıkların ve ilgili kurulların temsilcilerinden oluşan “İzleme ve Değerlendirme Kurulu” tarafından takip edileceğini de görürlerdi.

Yani, uygulamanın takibi, izlenmesi ve eksiklikler için somut bir yol haritası ortaya konmuş.

Planının takibinin yanında, ilgili kurumların üzerine düşen görevleri yerine getirip getirmediği şeffaf bir şekilde dört aylık periyotlarla raporlanıp Adalet Bakanlığı’na bildirilecek.

Yıllık Uygulama Raporu,  “İzleme ve Değerlendirme Kurulu”nun onayından sonra, TBMM’ye sunulacak. Ve en nihayetinde Cumhurbaşkanlığı tarafından kamuoyuna açıklanacaktır.

Uygulama için iki yıllık bir dönem var. Eylem Planı’nda her ayrıntı düşünülmüş, gelebilecek her eleştiriye bir anlamda planda cevap verilmiş.

 

Abdurrahman Dilipak (Yeni Akit)

Biz en az 3 çocuk beklerken, mevcut aileler dağıldı

 Dede ve nineyi artık evde damat ya da gelin, daha da vahimi çocuklar yönetiyor. Çocukların izledikleri çizgi filmler dedenin ninenin anlattıklarından daha heyecan verici, ilgi çekici.. Müzik de var dans da hem göze, hem kulağa hitap ediyor. Ufaklık dedeye, nineye ne soracak ki, Google’da ne isterse var, namaz saatini bile dede, torununa soruyor, o internete bakıp cevap veriyor.

Üniversite hayatı deseniz, gençler tamamen ailelerinden koptu. Kız oğlan, “ekonomik özgürlüğü”ne kavuşup “mantık evlilikleri” yapmak için “seviyeli birlikte yaşam” hayallerine kimi dini alet etti, kimi İstanbul sözleşmesinin pozitif ayırımcılık tanıdığı, ailelerin nötr kalması gereken, kimilerinin “onur” kabul ettiği “yaşam tarzı” çerçevesinde “Flört yoluyla cinsel deneyim, yönelim, tecrübe” kazandı! Biz en az 3 çocuk beklerken, mevcut aileler dağıldı, birileri evlenmekten korkar oldu, devam eden evliliklerin hali ise ortada. Zaten artık kimse çocuk filan da istemiyor. Dağılan aileler ise özellikle çocuklar için tam bir felakete dönüştü. Gençler niye deist, ateist, agnostik oluyorlarmış? Ne yaptınızsa onu buluyorsunuz? Başka ne bekliyordunuz ki! Geçmişini kaybedenlerin geleneği olur mu? Dedeler ve nineler yoksa, torunlar da olmayacak.

Gündem