Akşener: "Sıkı dur Sayın Erdoğan, başbakan geliyor"
İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin haftalık grup toplantısında konuştu.
Konuşmasında AKP ve Tayyip Erdoğan’ın politikalarını eleştiren Akşener, İYİ Parti olarak iktidara yürüdüklerini savundu.
“Bu ucube sistemin devri, artık bitti. Sıkı dur Sayın Erdoğan, Başbakan geliyor…” diyen Akşener, Yeniçağ gazetesinin aktardığına göre özetle şunları dedi:
“Basketbol oynayacağına sudoku çöz”
Sayın Erdoğan, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Dedi ki; 'Muhalefet, Türkiye’nin bu salgın sürecini, çok daha başarılı bir şekilde yönetmesini sağlayacak, tek bir teklif dahi getirmedi.' Aynen böyle dedi. Gerçekten şaka gibi… Sayın Erdoğan; Belli ki, artık sürmenaj olmuş durumdasın. Belli ki, aynı partin gibi, artık sen de tükenmişlik yaşıyorsun. Belli ki, bu ucube sistemin sırtına bindirdiği yükten, artık yorulmuşsun.
O nedenle, konuşmamın başında, sorumlu muhalefet anlayışımız gereği, hafızanı tazelemek adına, sana bazı şeyleri, hatırlatmak istiyorum… Mesela; 11 Şubat 2020’de, yani, ülkemizde henüz ilk vaka görülmeden önce; 'Olası bir salgında, gereken önlemleri aldınız mı? Maske, serum ve ilaç stoku yapılıyor mu? Aşı konusunda, herhangi bir kurum çalışma yapıyor mu?' sorularını sana kim sordu?
Mesela; Pandeminin ilk günlerinde; 'En az 2 hafta karantina ilan edin, bu iş kontrolden çıkıyor' diyerek, seni kim uyardı? Mesela; mecliste küçük ortağınla birlikte reddettiğiniz; 'Pandemi nedeniyle, iş yerini kapatmak zorunda kalan işletmelere, 2021 yılı bütçesinde, ödenek konsun. Esnafımıza 6 ay süreyle, aylık 2 bin lira destek ödemesi yapılsın', önerilerini sana kim getirdi?
Mesela; Aşı planlamasının, ilk zamanlarında; 'Bulaş zincirini kırabilmenin, en önemli hamlelerinden biri; İşe, toplu taşımayla gidip gelmek zorunda olan, 19-50 yaş arasındaki, dar gelirli vatandaşlarımızın, öncelikli olarak aşılanmasıdır.” teklifini, sana kim yaptı?
Mesela; 28 Nisan 2021’de, kapandığımız dönemde; 'Mücbir sebep ilan ederek; Beyanname ve vergi yükümlülüklerini, Kredi takip başlangıçlarını ve yapılandırma ödemelerini, 1 ay daha uzatın. Esnaf için kira stopajını sıfırlayın. Mayıs sonuna kadar icra takipleri dursun, çek ve senetler yazılmasın. Nisan ve Mayıs ayı elektrik fatura ödemelerini, takip eden 6 aya yayın. Hanelere, kişi başına 500 lira hibe desteği, esnaflarımıza da, çalışan başına 10 bin lira, faizsiz ve 1 yıl geri ödemesiz kredi verin' diyerek, sana kim çözüm yolu sundu?
Değerli milletvekilleri; Liste, daha uzayıp gidiyor… Her seferinde, 'Bizim çözüm önerilerimiz, mirî maldır. Alın, uygulayın. Yeter ki, milletimizin çilesi bitsin, memleket düze çıksın' dedik. Ama maalesef Sayın Erdoğan, şimdi bunları hatırlamakta güçlük çekiyor. Bu vesileyle kendisine; B vitaminini ihmal etmemesini ve basketbol oynamaya çalışmak yerine, Sudoku çözmesini tavsiye ediyorum.
Çünkü; basketteki düşük sayı ortalamasının aksine, bir cumhurbaşkanının yaşadığı hafıza problemi, milli bir meseledir.
“Dünya enerji krizini konuşurken, büyük ekonomist ve dış politika duayeni, Sayın Erdoğan ve arkadaşları ne yapıyor?”
Küresel bir enerji krizi, tüm dünyada, hızlı bir şekilde büyüyor. Doğalgaz, kömür ve elektrik fiyatları, rekor üstüne rekor kırarken; Uzmanlar, krizin Aralık, Ocak ve Şubat aylarında, daha da büyüyerek, devam edeceğini söylüyor.
Pandemi döneminde, alınan tedbirler sonucunda, tüm dünyada, enerji ihtiyacı azalmıştı. Şimdilerdeyse, bunun tam tersi bir durum yaşanıyor. Normalleşen piyasalar ve üretim sektörü, eskisinden daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla, enerji üretim sektörü ve hammadde üreticileri,böylesine bir talebi, karşılamaya yetişemiyor.
Peki, dünya kapıdaki enerji krizini konuşurken, büyük ekonomist ve dış politika duayeni, Sayın Erdoğan ve arkadaşları ne yapıyor? Gelin beraber bakalım… Sayın Erdoğan’ın, artık alameti farikası haline gelen, kaybetme garantili oyun kurma dehasının sonuçlarını, enerji fiyatlarında da görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde BOTAŞ; 20 kargo sıvılaştırılmış doğal gaz alımının, bir kısmını, 1000 metreküpünün, 1300 dolardan daha pahalı olacağı biçimde yaptı. Biz de, doğal olarak, başkaları ne durumda diye, bir baktık.
Çok ilginç, mesela; Almanya ve Bulgaristan, aynı gazı, aynı yerden, yani Rusya’dan alıyor. Ama nedense, bizim aldığımızdan, yüzde 40, yüzde 50 civarında, daha ucuza alıyor. Peki, bizim aldığımız gaz, daha mı kaliteli? Hayır… Peki, biz bu ülkelerden, daha mı zenginiz? Maalesef istatistikler ortada… Almanya ve Bulgaristan’ın, kişi başına düşen millî geliri, bizden daha yüksek. Peki sizce, bu iki ülkenin Rusya ile arası, bizden daha mı iyi? Gördüğüm kadarıyla, o da hayır…
Henüz, bu ülkelerin yöneticilerinin ağzından, “dostum Putin” çıktığını duymadık. Nitekim, birlikte dondurma tadımı yaptıklarını da, görmedik. O nedenle, hiç sanmıyorum. Nükleer enerji programını Rusya’ya bağlayan da, S400’lere talip olan da, ‘Gel, sınırlarımızdan boru hattı geçir’ diyen de biziz.
Ukrayna’dan doğalgaz akışı sağlayan, 14 milyar metreküplük, Batı Hattı’nı iptal edip; doğalgaz ithalatında, Rusya’ya daha da bağımlı hâle gelen, yine biziz. Bu işte, sizce de bir gariplik yok mu? Olmaz mı, var tabii… Ben de doğal olarak, buradan sormak istiyorum: Hayırdır Sayın Erdoğan? Biz bu doğalgazı, Putin’le kurduğun kankalığa rağmen, neden bu kadar fahiş bir fiyata alıyoruz? Almanya ve Bulgaristan, bu gazı yarı yarıya ucuza alırken, biz, göz göre göre, niye soyuluyoruz? Söylesene Sayın Erdoğan; biz bu dost kazığını, niye yiyoruz?
“Elektrikli araçlardan 3 kat vergi almaya devam edecek misin?”
Biz; iktidara geldiğimizde, elektrikli araçlardaki ÖTV’yi sıfırlayacağız. Peki ya sen; elektrikli araçlardan, 3 kat fazla vergi almaya devam edecek misin?
Mesela biz; Sulamada teknoloji dönüşümü ve Tarım 4.0 ile, tarımı ayağa kaldıracağız. Peki ya sen; Konya’da açılan dev obrukları, kapatabilecek misin?
Mesela biz; Türkiye’nin enerjisinin yarısından fazlasını, yenilenebilir enerjiden sağlayacağız. Peki ya sen; Dere yataklarına HES kurmaktan, vazgeçecek misin?
Mesela biz; Şirketlerin, yeşil ekonomik dönüşüme uyum sağlaması için, teşvikler vereceğiz. Peki ya sen; 5 müteahhidini semirtmekten, vazgeçebilecek misin?
Mesela biz; Müfredata, doğa ve hayvan sevgisine yönelik, dersler koyacağız. Peki ya sen; Yangında telef olan canlara, “beyaz et” demeye, devam edecek misin?
Mesela biz; Yeni bir su politikasıyla, tüketime yönelik farkındalığımızı ve verimliliğimizi arttıracağız. Peki ya sen; Katar’la yaptığın su mutabakatına, son verebilecek misin?
Mesela biz; Milletimize, musluklardan tertemiz su içireceğiz. Peki ya sen; Ağır metallerle, milletimizi zehirlemeyi sürdürecek misin?
Mesela biz; Doğa ve kültür turizmini, yeniden canlandıracağız. Peki ya sen; Doğamızı katleden, Kanal İstanbul saçmalığından, vazgeçecek misin?
Mesela biz; Döngüsel ekonomiyle, Türkiye’nin çöpünden, enerji üreteceğiz. Peki ya sen; Avrupa’nın çöp deposu olmaktan, vazgeçecek misin?
Şimdiye kadarki icraatlarına ve sergilediğin doğa sevgisi tablosuna bakınca, maalesef, hiç de olası görünmüyor. Varsın olsun. Biz varız. Biz buradayız. Bizim için, Türkiye’nin doğasını koruyarak kalkınması mümkün. Yeşil Ekonomik Dönüşüm Programı’mızla, güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’ye ulaşmamız mümkün. Üstelik bu, artık sadece bir tarih meselesi.
İlk sandıkta, Sayın Erdoğan ve bu ucube sistemi gidecek. Milletimizden yetkiyi alacağız ve Türkiye İyileşecek! Herkesin içi rahat olsun.
“Başbakan geliyor”
(…) Sayın Erdoğan; Bol bütçeli, lüks etkinliklerde caka satacağına, önce git milletin derdini çöz. Bak, benden sana söylemesi; Kısa zamanda çözdün çözdün; çözemedin, koltuk gidiyor, haberin olsun.
Çünkü İYİ Parti, gümbür gümbür geliyor. Gittiğimiz her yerde, Millet Bizi Çağırıyor. Sandıkları patlatmaya, milletimizin iradesini, yeniden iktidar yapmaya geliyoruz. Ortaklarınla sürdüğünüz sefaya son verip, hizmet nasıl yapılırmış, ülke nasıl yönetilirmiş, cümle aleme göstermeye geliyoruz.
Bu ucube sistemin devri, artık bitti. Sıkı dur Sayın Erdoğan, Başbakan geliyor…
“OSB’leri de kendine bağlamak istiyor”
Öyle ucube bir sistemle karşı karşıyayız ki; Bugün Sayın Erdoğan, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmiyor. Aslında onu da yönetemiyor da, hadi neyse…
Kendisi aynı zamanda; Varlık Fonu’nun başı olarak; Ziraat Bankasını, HalkBank’ı, Vakıfbank’ı da yönetiyor. Borsa İstanbul’u da yönetiyor. Botaş’ı, Etimaden’i de yönetiyor. Türk Hava Yolları’nı, Turkcell’i ve Türk Telekom’u da yönetiyor.
Kendisi kumara karşı ama, Şans Oyunlarını da, At Yarışlarını da, o yönetiyor. Şeker fabrikalarına gıcığı var, Çay üreticilerine de düşman ama; Türk Şeker’i de, Çay-Kur’u da, o yönetiyor.
Hatta ekonomiden gram anlamıyor ama; İstanbul Finans Merkezi’ni de, yine o yönetiyor. Evet maalesef, tüm bu kurumların imza yetkilisi, Sayın Erdoğan.
Şimdi de, tüm bunlar yetmemiş olacak ki, özel sektöre el attı. Organize Sanayi Bölgelerini de, kendine bağlamak istiyor. Çünkü, ülkemizde işleyen ve çalışabilen, bir tek OSB’ler kalmıştı; onları da kendine bağlayıp, kurutursa, rahat edecek.”
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.