Akşener: Hey gidi Tayyip Erdoğan hey, sen eskiden bu gençleri bilirdin

Akşener: Hey gidi Tayyip Erdoğan hey, sen eskiden bu gençleri bilirdin
İYİ Parti lideri Meral Akşener 'Bay Kriz' diye hitap ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konut 'müjdesini' eleştirdi, 17 yaşındaki bir gençle yaptığı konuşmayı aktardı.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin 'enflasyon korumalı tahvil' 'müjdesine' tepki gösterdi. "Şaklabanlıktan sorumlu saray bakanı abuk sabuk açıklamalarına, anlamsız esprilerine aynen devam ediyor" dedi.

Meral Akşener, partisinin grup toplantısında şu mesajları verdi:

- Sayın Erdoğan'ın bizzat kaleme aldığı, 20 yıllık bir büyük trajedinin artık yavaş yavaş sonuna geliyoruz. 20 yıl önce "Hak, hürriyet ve adalet için yola çıkıyoruz" diyenler, zulüm ve istibdat yoluna acente oldular. Avrupa Birliği'nin bir parçası oluyoruz" sözlerini alkışlarla karşılayanlar... 20 yılın sonunda ne oldu? Avrupa'ya gidecekken giderayak Ortadoğu'yu memleketimize getirdiler. Avrupa'ya giderken Ortadoğu ülkemize geldi.

- Ben dedim ki "Suriye'ye gideyim, Esad'la görüşeyim." Karşılık ne oldu? Her zaman olduğu gibi kulak üstüne yatıldı. Kulak üstüne yatılırken de her türlü hakarete maruz kaldık. Sonra da 2019 Aralık ayında, o zaman İstanbul Milletvekilimiz olan Ümit Özdağ'ın önerisiyle Ankara'da bir çalıştay düzenledik gene göç konusunda. Bu çok boyutlu sorunu çözümlemeye yönelik öneriler dile getirdik. Şam'da iktidarda kim olursa olsun Suriye'yle ilişkilerimizin yapıcı bir zemine oturtulması gerekiyor. Türkiye artık Sayın Erdoğan'ın eliyle Avrupalılara "Bak bunları senin yanına gönderirim ha" gibi orayı tehdit etmek üzere kurgulanmış bir sistemi bırakmak zorundadır. Dış politikayı ciddiye alıp, AB'nin de, ABD'nin de, hatta Rusya'nın da üstüne düşen görevi yerine getirmesi sağlanmalıdır.

- Bay Kriz inatla 'faiz sebep, enflasyon sonuç' diye ahkam kestikçe, bilmediğini okumaya devam ettikçe milletimizin içinde bulunduğu kriz ortamı maalesef daha da derinleşiyor. Bugün gelinen noktada TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı bile yüzde 70 oldu, kıskandıran bir performansla enflasyonda Arjantin'i sollamış olduk. Çakma müjdelerinizle milletimizi oyalamaya çalışmayı derhal bırakın. Bir an önce kamu kaynaklarını doğru yönlendirip TOKİ'nin asıl faaliyet alanına, yani dar gelirli vatandaşlarımıza konut üretmesine odaklanmasını sağlayın. Konut fiyatlarının en fazla arttığı İstanbul ve Ankara gibi illerimiz, yabancılara gayrimenkul satışlarının en çok olduğu iller. Kısıtlama getirilmeli.

- Değerli dava arkadaşlarım, biz her hafta buradan memleket meseleleriyle ilgili önerilerde bulunurken Bay Kriz, adeta kendi eseriyle gurur duyar gibi ülkemizi içine düşürdüğü vahim tabloyu izlemeye devam ediyor. Elinde bir tek çıtlattığı çekirdeği eksik. Bir süre sonra izlemekten sıkılıyor, sıkıldıkça da kürsüye çıkıp bol miktarda esiyor. Önce sabır dedin, baktın taş çatladı şimdi de Allah ile kul arasına girmeye mi çalışıyorsun? Günahtır günah. Ama yok, illa şükretmeyi mi öğretmek istiyorsun? O zaman git doymak bilmeyen yandaşlarına öğret. Sen şükürden bahsediyorsun, ilk cumada Diyanet fetva veriyor. Milletimizi içine soktuğun cendereden çıkaracak hiçbir projen yok. Çıkmışsın "Razı olun" diyorsun. Bu ülkede doğduğumuz, bu ülkede yaşadığımız için şükredeceğiz, ama çevirdiğin dümenlere, anlattığın masallara inanmayacağız Sayın Erdoğan. Hırsızlığa, israfa, kayırmacılığa eyvallah demeyeceğiz.

- Aziz milletim, sadece Bay Kriz değil, saraydaki şen azınlık da devam ediyor. Şaklabanlıktan sorumlu saray bakanı abuk sabuk açıklamalarına, anlamsız esprilerine aynen devam ediyor. Bu arkadaş geçtiğimiz günlerde borç içinde yüzen sanayicilerimize verdiği 'müjdesi' alkışlanmayınca "Akşam uyuşukluğu herhalde, daha ne istiyorsunuz" diye gülmeye başlamıştı. Şimdi yeni bir 'müjde' veriyor... Hani ağustosta enflasyon düşüyordu? Madem enflasyon düşüyordu, enflasyon korumalı tahvil nereden çıktı?

- İktidarın bu pervasızlığı gayet bilinçli. Bilerek yapıyorlar. Duyarlarsa sizin dertlerinizi anlamak zorundalar. Anlarlarsa çözmek zorundalar. Çözmek için kendi rahatlarını bozmak zorundalar. Konfor meraklısı bu arkadaşlar, söz konusu kendi rahatlıkları olduğunda her şeyi satarlar. Görünen o ki, kendi rahatlarını bozmamak için memleketten, özellikle gençlerden vazgeçmiş durumdalar.

- 17 yaşındaki bir gence 'Seni ne mutlu eder?' diye sordum, 'Bilmiyorum, hiç düşünmedim' dedi. Hayal kurmak hayal oldu gerçekten. Bir ayakkabı 200-300 liradan başlıyor. Pudracı arkadaşların instagram hesaplarındaki arabaları, giydikleri ayakkabıları... Ne diyeyim ki... Hey gidi Tayyip Erdoğan hey, sen eskiden bu çocukları bilirdin. Sen bilirdin, çünkü aç uyumanın ne olduğunu bilirdin. Gece aç uyumanın, yetersiz paranın, Taksim'e inememenin ne olduğunu bilirdin, saray seni ne yaptı? İtibardan tasarruf olmaz öyle mi?

- Ben de, işte tam da bu nedenle, gençlerimizle buluşuyorum. “Gençler İçin Gençlerle Beraber” diyerek başlattığımız; Tersine mentorluk oturumlarının beşincisini, bayramdan önceki hafta gerçekleştirdik. Bu sefer, Ankara’daki bir sanayi sitesinde çalışan gençlerimizle buluştuk. Birçoğu, aile bütçesine katkı sağlamak için emek veren, alınteriyle ayakta kalmaya çalışan gençlerimizdi.

- Yine onlar içini döktü, ben dinledim. Onlar anlattı, ben öğrendim. Onlar seslerini duyurmamı istedi; ben de o sesi, başta saraydaki rahat düşkünleri olmak üzere, bıkmadan, usanmadan, tüm Türkiye’ye duyuracağım.

- Mesela; 17 yaşındaki bir gencimize, “Seni ne mutlu eder?” diye sordum. Ne dedi biliyor musunuz? “Bilmiyorum. Hiç aklıma gelmedi, hiç düşünmedim.” dedi. 17 yaşında bir genç, kendisini neyin mutlu edeceğini düşünecek, zamanı da, gücü de kendisinde bulamıyor. Ne kadar acı değil mi?

- Mesela; 18 yaşındaki bir oğlumuz diyor ki; “Çocukluğumuz sanayide geçti. Herkes parkta oynarken biz sanayideydik. Mutluluk bile, artık parayla olmuş şu zamanda. Hem kendimizi, hem de ailemizi düşünmek zorundayız.”

- 24 yaşındaki bir kızımız diyor ki; “Hayallerim hayal oldu. Hayallerim vardı, hepsi yıkıldı. Daha sosyal bir hayatım olsun isterdim. Biz 5 kardeşiz. Kardeşlerim de öyle yaşasın isterdim.”

- Mesela; “Arkadaşlarınızla dışarı çıkıp bir şeyler yapıyor musunuz?” diye sordum. Ne dediler biliyor musunuz? “En büyük aktivitemiz parka çıkıp; kola, çekirdek… Kafeye, sinemaya gitmek hayal oldu. Hayal kurmak, hayal oldu gerçekten. Bir ayakkabı, 200-300 liradan başlıyor. Bir kıyafet alsak, bir ay geriye atıyor şu zamanda, o derecedeyiz.

- Bay Kriz’in, aromalı kahve eşliğinde, devri alem tavsiye ettiği gençlerimizin, gerçekteki durumu aslında bu. AK Partili dayısı olanlara, İtalya’da kahve tadımı, sanayideki gençlerimize, parkta kola-çekirdek…

- Mesela; 20 yaşındaki bir gencimiz diyor ki; “Emeğimizin hakkını almıyoruz. Ben 18 yaşında çalışırken; 1 senede, 10-15 bin lira para biriktirdim. Şimdi imkânı yok. Her gün, bir önceki günü aratıyor. Aldığımızla karnımızı doyurursak, “şükür” diyoruz.

- 26 yaşındaki bir başka oğlumuz da diyor ki; “Akşama kadar çalışıyoruz, eve gidiyoruz. Sonra dışarı çıksak, çıkamıyoruz ki. Bir yere gidip otursak, çalıştığımız para yetmiyor zaten. Ancak işe gelip gitmeye yetiyor. Karnımızı doyursak “şükür”.

- İşte size, Bay Kriz’in, şükürsüz ilan ettiği gencecik evlatlarımız… Daha gencecik yaşlarında, “Karnımızı doyursak şükür.” demek zorunda kalan, pırıl pırıl çocuklar... Onlara bunu reva görenlere yazıklar olsun!

- Sevgili gençler; üzerinize çöken kara bulutları görüyoruz. Mutluluk imkânınızın elinizden alındığını biliyoruz. Yüzündeki yaşlanan ve ağırlaşan ifadenin sorumluluğu altında, ilk önce biz eziliyoruz.

- Siz, büyük şeyler istemiyorsunuz. Mesela; haksızlık istemiyorsunuz. Mesela; yolsuzluk istemiyorsunuz. Mesela; buyurganlık istemiyorsunuz. Siz, sadece emeğinizin karşılığını almak istiyorsunuz. Hiç merak etmeyin. Biz buradayız. Hak ettiğiniz gibi bir Türkiye için, Önünüze set olan değil, size fırsatlar sunan bir Türkiye için, sizleri gülümseten, hatta kahkahalar attıran bir Türkiye için, sizler için, sizlerle beraberiz. Birlikte çalışacağız. Birlikte üreteceğiz. Birlikte başaracağız. Bu yolu, hep birlikte yürüyeceğiz.

- Yolda elbette zorluklarla, engellerle karşılaşacağız. İşte o zaman da, Ata’mızın sözlerini hatırlayacağız: “Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”

- Bu yüzden biz de, yol ne kadar çetin olursa olsun, asla umutsuz olmayacağız! Asla karamsar olmayacağız! Asla vazgeçmeyeceğiz! Ve hayalini kurduğumuz; zengin, mutlu ve özgür Türkiye’yi, birlikte inşa edeceğiz. Hiç merak etmeyin; çok az kaldı! Biliyorsunuz EYT’liler, 23 yıldır haklarını arıyorlar. Ama her seferinde; haksızlığın âlâsıyla muhatap oluyorlar.

- Her seçim zamanında söz alıyorlar. Ama her seferinde; Arkasında durulmayan sözlerin, hüsranına uğruyorlar. İtilip kakılıyor, yok sayılıyor, mağduriyetleriyle bir başlarına bırakılıyorlar.

- Torun sevecekleri yaşta, hayatlarını sürdürebilmek için, ağır şartlarda çalışıyorlar. Yaş sebebiyle iş bulamıyorlar, yaş sebebiyle emekli olamıyorlar. Primlerini ödemelerine rağmen, sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar. Emeklilik şartlarını doldurmalarına rağmen, yaşı beklemeye mahkûm ediliyorlar.

- Bildiğiniz gibi, EYT sorunu esasında; 2000 yılı öncesinde, emek piyasasına girenlerin, “kazanılmış emeklilik haklarından” mahrum kalması sorunudur.

- Dikkat edin, “Kazanılmış hak” diyorum. Çünkü iktidar ve ortakları, şimdiye kadar, bu meseleyi, sanki EYT’liler, bir ayrıcalık talep ediliyormuş gibi sundu. Ama işin aslı öyle değil. Çünkü EYT’liler; Erken emeklilik değil, gasp edilen haklarını istiyorlar.

- İktidar, “gençsin emekli olamazsın.” diyor. Özel sektör, “yaşlısın çalışamazsın” diyor. Peki bu insanlar ne yapacaklar? Nasıl geçinecekler? Ödedikleri prim günlerinin karşılığını, nasıl alacaklar? Yıllardır, “çözeceğiz” diye oyalandıkları haklarına, ne zaman kavuşacaklar? Cevap yok…

- İşte tam da bu nedenle, biz, İyi Parti olarak; EYT Çözüm Planı’mızı oluşturduk. Milletimiz, memleketimiz ve tüm EYT’li kardeşlerimiz için, hayırlı uğurlu olsun.

Politika