Akşener: "O sandık gelecek ve Sayın Erdoğan’la ortakları, tıpış tıpış gidecek"

Akşener: "O sandık gelecek ve Sayın Erdoğan’la ortakları, tıpış tıpış gidecek"
İYİ Parti lideri Meral Akşener, "Maalesef ne Erdoğan da ne arkadaşlarında utanma göremiyoruz. Hizmet siyaseti yaptıkları masalını her fırsatta anlatmaya devam ediyorlar. Mesela nice yetenekli gencimiz iş bulamazken, müdürlerine 11, danışmanlarına 5 maaş vermeye devam ediyorlar." dedi.

Partisinin Meclis'te düzenlenen grup toplantosonda konuşan Akşener "Maalesef ne Erdoğan da ne arkadaşlarında utanma göremiyoruz. Hizmet siyaseti yaptıkları masalını her fırsatta anlatmaya devam ediyorlar. Mesela nice yetenekli gencimiz iş bulamazken, müdürlerine 11, danışmanlarına 5 maaş vermeye devam ediyorlar"  dedi. 

Akşener'in konuşmasından satırbaşları:

"Sözlerimin başında yerli aşımızın 3. faz testlerine başlanmasından dolayı duyduğum memnuniyeti belirtmek istiyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Umarım, 3. faz deneyleri başarıyla sonuçlanır.

Yalnız dün akşam iktidarın havuz medyasında ve sosyal medyada yapılan yoğun propagandayı gördükten sonra sayın Erdoğan'ı uyarmak istiyorum. Yerli aşı meselesinden siyaset devşirmeye çalışarak böyle bir sürücü baltalama, baltalanmasına müsaade etme. Milletimiz yerli aşıyı bekliyor. Bu konuyu da algı operasyonuna kurban edersen bu sefer altında kalırsın sonra söylemedi, uyarmadı demeyesin.

DODİK'İN ADINA PTT PULU

Türkiye maalesef 19 yıldır geçmişini bilmeyen, geleceğini de göremeyen bir iktidar tarafından yönetiliyor. Sözüm ona bu fevkalede muhafazakar arkadaşlar Bosnalı kardeşlerimize kin kusan eski Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik için PTT'ye hatıra pulu bastırdılar. Boşnak düşmanı Dodik'in hatrına pul bastırma peşindeler. Bu sözde muhafazakarlığa bakar mısınız? Yazıklar olsun size.

Bosnadaki soykırımı reddeden birine hatıra pulu bastırmak soykırımı unutmaktır. İnsanlık suçunu unutanların, insanlığın gönlünde yeri olamaz. O pullarda kullanılan mürekkep değil, müslüman kanıdır. Bu yanlıştan derhal dönün, o pulları vakit kaybetmeden imha edin.

MÜDÜRE 11, DANIŞMANA 5 MAAŞ

Milletine verdiği sözleri unutan, milletine yabancılaşan bir iktidar ömrünü tamamlamış demektir. Hele ki bu iktidar çıkıp milletine yalan söylüyorsa uzatmaları bile tamamlamış demektir. Böyle bir iktidarın en azından utanması gerekir. Maalesef ne Erdoğan da ne arkadaşlarında utanma göremiyoruz. Hizmet siyaseti yaptıkları masalını her fırsatta anlatmaya devam ediyorlar. Mesela nice yetenekli gencimiz iş bulamazken, müdürlerine 11, danışmanlarına 5 maaş vermeye devam ediyorlar. Beş müteahhite para aktarmaya utanmıyorlar. Milletimize pandemi şartlarında 10 milyar liralık desteği rica minnet verirken, beşli çetenin vergi borçlarını tek kalemde silmeye utanmıyorlar. Tank-Palet'i peşkeş çektikleri yetmiyormuş gibi MKE'yi özelleştirmeye çalışıyorlar, hazırlanıyorlar. Sözüm ona muhafazakarlar ama talan etmedik, satmadık bir şey bırakmadılar. 

AK Parti ve ortakları için birinci öncelik saray sefasının sürmesi. Erdoğan'ın aklı içeride düşman edip dışarıda dost oldukları ile meşgul. Bunun son örneği Afganistan meselesi. ABD, Afganistan'dan çekiliyor ama aklı oradaki havaalanında kalıyor. İç politikada ABD'ye etmedik lafı kalmayan sayın Erdoğan devreye giriyor ve bu işe gönüllü oluyor. Yani bir anlamda, "Dostum Biden sen rahat ol biz bu işi üstleniriz" diyor. Buradan sayın Erdoğan'ı aklını başını almaya davet ediyorum.

Bu anlamsız göreve aday olurken para pul konuşmanın manası yoktur. Sayın Erdoğan, Afganistan'ı kim bu hale getirdiyse bırak o toplasın. Biden'a söylemen gerekenleri söyleyemedin, söylememen gerekeni de büyük bir iştahla söylüyorsun. ABD'li askerin canını kurtarmak için kendi askerinin canını feda etmekte bu kadar hevesli olma. Böyle diplomasi olmaz. Bu maceraya atacağın kınalı kuzuların ayağına taş değerse senden biliriz, hesabını da senden sorarız. 

Sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanı sıfatıyla öncelikli görevi kendi milletinin huzur ve refahını sağlamaktır. Kendisi işini yapmadığı için milletimizin huzuru için biz çalışıyoruz. Ben ve arkadaşlarım il il, ilçe ilçe dolaşarak milletimizi dinliyoruz. Geçtiğimiz hafta İstanbul'un ilçelerinde sokak sokak dolaştık. Ben ise 20 Ocak 2020'den beri ilçe ilçe esnaf geziyorum. O esnaf dükkanlarının içinde milletimizin dertlerini dinliyorum. 

Buradan Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum: "Sen önce dön; Bitlis’te, baba yadigarı dükkanlarda, yaşam savaşı veren, esnafımıza yapılanları gör. Dükkanları yıkılmak üzere olan esnafımızın, çaresizliğini gör. “Dere ıslahı yapacağım.” diye, yüzlerce Bitlisli esnafın, ekmeğiyle oynayan vurdumduymazlığı gör.

"GÖRMÜYOR, DUYMUYOR, UMURSAMIYORSUN"

Ama görmüyorsun, duymuyorsun. Çünkü umursamıyorsun. Küçük ortakla kafa kafaya vermişsiniz,“bu eğri düzeni nasıl ayakta tutarız?” diye, hesap yapıyorsunuz. Ne hukuk tanıyorsunuz, ne de ahlak. Ne insafınız kalmış, ne de vicdanınız. Varsa yoksa iktidarınız.

İki gün önce Afyon’daydım. Senin o iktidar hesabın için, Afyonlu kardeşim ne diyor biliyor musun? “Böyle iktidar yere batsın.” diyor.

Sen, milletimizin gerçeğini görmesen de, Çay ilçesindeki kardeşim görüyor. Diyor ki; “Malcılık bitti, çiftçilik bitti. Biz bitince esnaf bitiyor. Televizyona çıkıp, ‘’Vatandaşım iyi durumda” diyor. Gelsin de görsün bakalım ne haldeyiz.” Aynen böyle diyor.

Sayın Erdoğan; İşte sana milletimizin gerçekleri. Sefa sürdüğün saraydan, bir zahmet başını çıkar da, vatandaşını bir dinle. Bu ucube sistemle, devleti devlet olmaktan, vatandaşı da çileden çıkardın. Bir zahmet sokağa çık da, milletin gerçeklerini gör bakalım.

LÜTFÜ ELVAN'IN ARAZİ MESELESİ

İki gündür Lütfü Türkkan'ın meşhur çiftliği üzerinden gagalanıyoruz. Tam buradan gelirken bir basın mensubu arkadaşımız konuşma yapmaya girerken soru sormak istedi. Sayın Türkkan'ın açıklamaları var ben onlara girmeyeceğim ama onun karşılaştığı bu sistemin sonuçları olarak bizzat ben bundan sonra kimi nerede ne yapmışsa takipçisi olmazsam, hepsini rezil etmezsem namerdim. Hadi bakalım, yıkıldı mı kardeşim hepsi? Yıkıldı. Şimdi bakalım bakın ben Erdoğan'ın yanındaki pek çok insanın yakın zamanda iletişim başkanının eviyle ilgili bir sürü şey çıktı. Biz şu salonda bulunan hiç kimse ağzımızı açmadık. Çünkü tarihi eser meselesinin nasıl yürüdüğünü biliyoruz. Üzerinde tepinebilirdik, tepinmedik. Dolayısıyla parayla pulla alakası olmayan bir şahıs olarak bunu da en iyi bilen Sayın Erdoğan'dır, şimdi yandınız. Çünkü madem ki devletten kiralanmış yerlere çökülme diye kabul ediliyor, kira mira olamadan çökülenleri takip edeceğim. Nasıl iyi takip ettiğimi da Sayın Erdoğan görecek. Hadi bakalım. Soru sormuştu arkadaşımız umarım cevabını almıştır. 


"ONLAR GÖNLÜNCE ÇİLEDEN ÇIKABİLİRLER"

Bu iktidarın gerçekleri görmeye niyeti, milletimizin sesini duymaya da tahammülü yok. İşte o nedenle, biz vatandaşımızın ayağına gidip, dertlerine tercüman olduğumuzda, arkadaşlar çileden çıkıyor. İftiralar, hakaretler, havada uçuşuyor. Varsın olsun. Onlar, gönüllerince çileden çıkabilirler. İstedikleri yalanı söyleyip, istedikleri çamuru atabilirler. Biz ısrarla milletimizin sesini duyurmaya ve itinayla onları çileden çıkarmaya devam edeceğiz. Kimse merak etmesin.

Hayatı ve Türkiye’yi, betondan ve 5 müteahhitten ibaret zanneden bu zihniyet, enerji konusunda da, maalesef sınıfta kalmıştır. Türkiye’nin potansiyelinin ve imkanlarının farkında bile değiller. Her zaman söylüyorum. Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz.

Türkiye’nin, enerjide toplam kurulu gücü, 97 bin megavat. Bunun yanı sıra, sadece rüzgar enerjisi potansiyelimiz, 48 bin megavat. Yani, tüm kurulu gücümüzün yarısı kadar, rüzgar enerjisi potansiyelimiz var. Yıllık, 100 milyon ton petrole eşdeğer, güneş enerjisi potansiyelimiz var. Bu rakam ne demek? İran’ın yılda ürettiği toplam petrol kadar, güneş enerjisi potansiyelimiz var demek. 35 bin megavatlık da, jeotermal enerji potansiyelimiz var.

Ama gel gör ki, 2020’de enerjimizin yüzde 33’ünü kömürden sağlamışız. Bu kömürün de, yüzde 60’ını ithal etmişiz. Yani enerjimizin en büyük kısmını, çevreye en zararlı enerji kaynağından elde etmişiz. Avrupa’nın bütün ülkeleri kömüre veda ediyor. Belçika, 5 yıl önce tüm kömür santrallerini kapattı. Avusturya ve İsveç, geçen yıl tüm kömür santrallerini kapattı. Fransa 1 yıl içinde, İngiltere 3 yıl içinde, İtalya da 4 yıl içinde, kömüre veda ediyor. Kömürle enerji üretimi artan tek ülkeyse, maalesef Türkiye.

"NE ZAMAN MÜJDE VERSE AYNI GÜN AKARYAKITA ZAM GELİR"

Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan her fırsatta, petrol ve doğalgaz ithal ettiğimiz için, ülkemizde cari açığın kaçınılmaz olduğunu söyler. Bu şartlarda, aslında bu tespit doğrudur. Ancak mesele, bu durumu tersine çevirebilmektir. Bunu hatırlatınca da, 19 yıldır iktidarda olan kendisi değilmiş gibi, “Zaman içinde şöyle olacak, zaman içinde böyle olacak.” der. O da yetmeyince, doğalgaz müjdesi, petrol müjdesi verir. Ne hikmetse, aynı gün, akaryakıta zam gelir.

Çünkü Sayın Erdoğan ve ekibinin anlayışına göre, Türkiye’nin zenginleşmesi,üreterek, gencine, kadınına istihdam yaratarak, yüksek teknoloji ürünleri geliştirip, ihraç ederek, kaynaklarını, potansiyelini harekete geçirerek değil,gelirine çökülecek, doğal kaynaklarla mümkündür.

ŞANTİYE ŞEFİ ERDOĞAN

Çünkü Sayın Erdoğan için, rant ekonomisi gibi bir imkan varken, sürdürülebilir bir kalkınmaya, kafa yormanın hiç gereği yoktur. Büyümeyi doğal gaz keşfinden, kalkınmayı da, parayı betona gömmekten ibaret gördüğü için de, hem Türkiye’de, hem de kardeş Azerbaycan’da, yandaş müteahhitlerinin, şantiye şefi gibi hareket etmekte, hiçbir sakınca görmez.

Ez cümle; bugün ülkemizin yaşadığı, ekonomik, sosyal ve çevresel tüm sorunların temelinde, Sayın Erdoğan ve ekibinin, yanlışta ısrar eden, o çarpık zihniyeti yatıyor.

Oysa, dünyayı doğru okuduğunuzda, petrol ve doğalgaz zengini olmayan ülkelerin de, doğru politikalarla, sürdürülebilir bir büyüme yakaladıklarını, ve cari fazla verdiklerini görebilirsiniz. Güney Kore’ye bakınca, başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkelerine bakınca, bu gerçeği görürsünüz. Petrol ve doğalgaz müjdesi vermeden, çayları, dereleri kurutup, doğayı katletmeden de, büyümenin, kalkınmanın ve zenginleşmenin, mümkün olduğunu görürsünüz.

Ak Parti iktidarının, yeşil ve sürdürülebilir olmayan, yanlış enerji politikaları nedeniyle, Türkiye’nin kaynakları verimsiz kullanılıyor. Bakın size bir örnek vereyim; ülkemiz tarihinde, enerji tüketiminin en yüksek olduğu tarih, 3 Eylül 2020 günüdür. O gün Türkiye, 49 bin 556 megavat elektrik tüketti. Türkiye’nin, 97 bin megavat kurulu gücü olduğu düşünüldüğünde, ortada 45 bin megavatlık bir fark var. Bu da üretimdeki verimsizliğin göstergesidir.

20 yıl öncesine kadar, yalnızca kamuya ait santrallerimiz vardı. Son 20 yıldır, özel sektörün de devreye girmesiyle, enerji santrallerinde arz fazlası var. Arz fazlası olan bir piyasada, fiyatların düşmesi beklenir değil mi? Peki, ekonomi gurusu Sayın Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’de öyle mi oldu? Maalesef hayır.

Çünkü bu süreçte, kamunun denetim gücü zayıflatıldı, enerji üretimi adeta, denetimden yoksun bir şekilde, özel sektöre devredildi. Bugün, özel şirketler, istediği yere, istediği güçte santral yapabiliyor. Devletse, bu kontrolsüz işlere alım garantisi vererek, israfı katlıyor. Bugün, elektrik tüketimimize baktığımızda, ülkemizin kurulu gücü yeterli durumda. Ancak, alım garantileri dolayısıyla, yeni yeni santrallerin açıldığını görüyoruz. Üstelik bu garantiler de, dolar bazında veriliyor.

ELEKTİRİK MESELESİ

Ak Parti iktidarı, mesela kömür santrallerinde, 16.76 sent, biokütle santrallerinde, 15.3 sent, güneş enerjisinde, 13.1 sent, nükleer santral için de, 12.35 sent alım garantisi veriyor. Peki sonuçta ne oluyor? Devlet, vatandaşa 40 kuruştan sattığı elektriği, bir firmanın santralinden, 101.8 kuruşa satın alıyor. Yani tükettiği elektrik için, milletin cebinden, 40 kuruş değil, aslında 101.8 kuruş çıkıyor.

Bir başka örnek; hani şu milletimize küfreden bir müteahhit var ya, mesela devlet, ona devredilen santralden, elektriği 50 kuruşa alıyor. Oysa, devlete ait santrallerde, elektriğin üretim maliyeti, 29 kuruş. Aradaki fark da, aldıkları onca ihaleye rağmen bir türlü doymayan, 5’li çetenin kurduğu, enerji firmalarının kasasına giriyor. Olan yine milletin hazinesine oluyor.

Uzun lafın kısası, üretimdeki beceriksizlik, tüketimdeki soygunla taçlandırılıyor. Bu düzen böyle gitmez. Bu düzen böyle gidemez. Biz böyle büyük bir soyguna, seyirci kalamayız.

TEZGAHA BAKAR MISINIZ?

Şimdi de ne yapıyorlar biliyor musunuz? Dalaman’da, çiftçilerimiz için hayati önemde olan, Akköprü Barajı’nı satmaya hazırlanıyorlar. Milletin olan barajı özelleştirecekler, sonra da dolar üzerinden alım garantisi verip, aradaki farkı yine milletin sırtına yükleyecekler. Tezgaha bakar mısınız? El insaf kardeşim, el insaf! Ne doymaz bir iştahınız varmış. Milletin santralini satıp, aynı santralin elektriğini, 3-5 katına millete fatura edeceksiniz. Böyle arsızlık, böyle utanmazlık olur mu? Ayıptır, yazıktır, günahtır.

EPDK TEŞFİKLERİ 

EPDK Tarifeler Daire Başkanı olan kişi, 2021 yılının tarifesini ve verilecek teşvikleri, Ocak ayında belirleyip, Mart ayında istifa ediyor. Sonra ne oluyor dersiniz? Bir elektrik şirketinde, üst düzey yönetici olarak işe başlıyor. Bir başka grup başkanı da, Şubat ayında istifa edip, bir başka şirkette yönetici oluyor. Yine EPDK’de çalışan bir uzman, bir başka elektrik şirketine, müdür olarak transfer oluyor.

İşe bakar mısınız? Ocak ayında, verilecek teşvikleri belirleyenler, hemen sonrasında, bu paraları alacak şirketlere, yönetici olarak gidiyor. Sonra vatandaş, “Bu faturalar ne böyle?” diye sorunca, iktidardakiler kızıyor. Kızamazsın kardeşim, kızamazsın.Böyle kepazelik olur mu?

"HARAM ZIKKIM OLSUN"

İş etiği kavramının, bu arkadaşların lügatında olmadığını zaten biliyoruz. Ama artık ahlakın da, Beştepe’nin yanından yöresinden geçmediğine ibretle şahit oluyoruz. Böyle kirli bir tezgahtan ne çıkar? Çıksa çıksa, vatandaşa yüklü fatura çıkar. Çıksa çıksa, zengin olan bürokrat, ihya olan yandaş çıkar. Çıksa çıksa, haram çıkar, günah çıkar. Yazıklar olsun. Haram zıkkım olsun. 


Bir yanda, elektrik faturasını ödeyemediği için, tarlasını sulayamayan çiftçi, üretim yapamayan sanayici, diğer yanda, kendi cebinden başkasını düşünmeyen, devletin sözde bürokratları. İşte size, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının, her kürsüye çıktıklarında altını çizdikleri, hizmet siyaseti anlayışı. İşte size iktidarın, milletin derdini görmeyen, yalnızca eşine, dostuna, yandaşına hizmet eden o çarpık zihniyeti.

"O KİRLİK ÇARKI HARAMZADELERİN BAŞINDA KIRACAĞIZ"

Bu kirli çarkı kırabilmenin yolu belli. Ve emin olun ki, ilk seçimde milletimizden yetkiyi alıp, o kirli çarkı, haramzadelerin başında kıracağız. İYİ Parti iktidarında Türkiye, bu ucube sistemden ve milletine sırtını dönmüş bu çarpık zihniyetten kurtulacak. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le birlikte, Türkiye’yi, akılcı bir yönetim anlayışıyla tanıştıracağız.

İnanın, iktidarın bize reva gördüğü bu çile, kaderimiz değil. Zorluklarınızı görüyoruz, dertlerinizi biliyoruz. Çözümlerini ürettik, üretmeye de devam ediyoruz. Kadrolarımız, planlarımız, projelerimiz hazır. İYİ Parti olarak biz hazırız.

Siz sandıkta yetkiyi vereceksiniz, biz geleceğiz ve Türkiye’ye iyi geleceğiz. Çünkü önce millet, önce memleket diyeceğiz. Gerisi, Türkiye’nin zenginliğiyle hallolacak. Bütün mesele, bu zenginliği kimin, nasıl paylaşacağı. Haramzadelerin hortumunu kestik mi, gerisi kolay. Biz geleceğiz, ve milletimize hakkı olan zenginliği sunacağız. Bundan şüpheniz olmasın.

Varsın iktidar, abuk sabuk konularla, gündemi meşgul etsin. Varsın küçük ortak, her hafta kürsüde, kendini paralasın. İstedikleri kadar ağlayıp, sızlansınlar. O sandık, er ya da geç ,milletin önüne gelecek, millet iradesi, er ya da geç, tecelli edecek. Onlar istedikleri kadar kaçsın. O sandık gelecek ve Sayın Erdoğan’la ortakları, tıpış tıpış gidecek."



Gündem