Akşener'den Ünal'ın cumhuriyet karşıtı konuşmasına tepki: Türkçe düşünemiyor musun? O senin, kapasite problemin

Akşener'den Ünal'ın cumhuriyet karşıtı konuşmasına tepki: Türkçe düşünemiyor musun? O senin, kapasite problemin
Meral Akşener, AK Partili Mahir Ünal'ın "Cumhuriyet; lügatimizi, düşünme setlerimizi yok etmiştir" sözlerine tepki göstererek, "Türkçe düşünemiyor musun? O senin, kapasite problemin" diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu.

AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın "Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir" sözlerine MHP lideri Bahçeli'nin ardından Akşener de tepki gösterdi. Akşener, "Tarihi, fesli meczuplardan öğrenmiş, bir sözde entelektüelin, hezeyan dolu şu analizine bakar mısınız? İşte size, “keşke Yunan kazansaydı” diyen ucube bir zihniyetin, Kahramanmaraş şubesi. Türkçe düşünemiyor musun? O senin, kapasite problemin" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisine katılan Mehmet Ali Çelebi’ye çocuk yapma tavsiyesi verirken kullandığı “Bak PKK'nın 5 tane, 10 tane, 15 tane var" şeklindeki sözlerini de eleştiren Akşener, "Hadi biz zaten, her haftanın olağan şüphelisiyiz de çiftçiler, kadınlar, gençler derken geçen haftanın talihli nefret objesi de, Kürtler oldu. Tuttu, bu ülkenin eşit ve şerefli vatandaşları olan Kürtleri PKK’lı ilan etti" ifadelerini kullandı.

Akşener'in konuşmasından satırbaşları şöyle:

"Ülkemizin yaşadığı krizler sarmalı maalesef her geçen gün büyümeye devam ediyor. Maaşlar kuşa dönmeye cepler boşalmaya devam ediyor. Ülkemizi yapboz tahtasına çeviren bu ekonomi yönetimi her hafta Zihni Sinir deneyi dayatıyor. Son halkası Merkez Bankası olmayan bir ülke deneyimi. Son zamanlarda varlığı meçhul olan Merkez Bankası 150 baz puan faiz indirimine gitti. Faizlerin düşüşü kağıt üzerinde kaldı. Piyasanın itibar etmediği Merkez Bankası yok hükmündedir. Bay krizin keyfi uğruna 85 milyonun geleceğiyle oynanıyor.

Siz, Sayın Erdoğan’ın faize karşıyım pozlarına bakmayın. Bu dünyada faizcilerin en çok sevdiği kişi, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bir yandan, “Faizle savaşıyorum” masalıyla milletimizi meşgul ederken öte yandan ne yapıyor? Milletin hazinesini, gidip tefecilerin ayaklarına seriyor. 2022 yılı bütçesinde, 240 milyar lira faiz ödemesi öngörmüşlerdi. Şimdi ne diyorlar? Faiz gideri, 330 milyar lira. Üstelik, öyle de rahat söylüyorlar ki… Arada, 90 milyar lira fark var ama bunlarda en küçük bir utanma belirtisi bile yok. Bir düşünün. O 90 milyar lirayla, neler yapılmazdı ki? Mesela, gençlerimizin yurt sorunu çözülebilirdi. Mesela, çiftçiye gübre desteği verilebilirdi. Mesela, esnafa nakit desteği sağlanabilirdi. Ya da mesela düşük emekli maaşlarının tamamı asgari ücret seviyesine çıkarılabilirdi.

GÜVEN OLMAZSA YATIRIM OLMAZ: Faiz baronu bay kriz inat ettikçe olan milletimize oluyor. Lafla, talimatla Merkez Bankası yönetmeye çalıştıkça ekonomi gerçekleri bedel ödetiyor. Bu bedeli tabii ki milletçe biz ödüyoruz. Sıkıntıların sebebi bu iş bilmezliktir. Ekonominin limanı güvendir. Demokrasi olmazsa adalet duygusu kaybolursa güven olmaz. Güven olmazsa yatırım olmaz. Yatırım olmazsa iş, aş olmaz. Bu iktidar insanlarımızın güvenini kaybetti. Bugün karşımızda Türkiye'yi enflasyon canavarına kurban eden; yandaşların, lobicilerin, faizcilerin adamı bay kriz var.

EKONOMİK KRİZ ALMIŞ BAŞINI GİTMİŞ, BU ARKADAŞ AÇILIŞ PEŞİNDE: Bay kriz iş siyasete gelince aile kurumu üzerinde hamaset yapmayı çok sever. Ekonomik kriz almış başını gitmiş, bu arkadaş açılış peşinde. Toplumsal çöküşün ayak sesleri duyulur olmuş Sayın Erdoğan açılış peşinde. Vatandaş artık bay krizin mitinglerine gitmiyor. Çevresindekiler de işçileri, memurları miting meydanlarına götürmeye çalışıyor.

Öğretmenlerimiz yine AK Parti'nin çarpık zihniyetinin prangalarına takıldı. Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün yaptığı toplantıda saadet zincirine kurbanlar arar gibi öğretmenlere mitinge gitmeleri için talimat verdiği ortaya çıktı. Sanki İl Milli Eğitim Müdürü değil de AK Parti İl Başkanı. Bizim anlayışımıza göre bir devlet görevlisinin siyasi bir fikri olabilir. Ancak devleti yöneten kişilere değil, devlete bağlıdır. Kendisini göreve getiren siyasetçiye karşı minnet duygusu içinde hareket edemez. Yasaları da keyfine göre esnetemez. Şimdiden uyarıyorum; herkes ayağını denk alsın. Gözümüz bu haksız uygulamaların üzerinde olacak.

Sayın Erdoğan en son 'Giderlerse gitsinler' demişti. Şimdi de gözlerini kalan doktorlara çevirmiş. Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı bir yönetmelik yayınladı. Bu yönetmelik açığı kapatmak için yapılacaktı. Hekimlerimiz son yıllarda özel muayenehanelerde çalışmayı tercih etmeye başladı. Bu da ciddi doktor açığına sebep olmaya başladı. Böyle saçmalık olabilir mi?

ERDOĞAN, KÜRTLERİ PKK’LI İLAN ETTİ: Her hafta yaptıkları abuk sabuk çıkışlarla imza attıkları yepyeni rezaletlerle artık siyasetin çivisini çıkardılar. Nitekim bu durumun yansımalarına Sayın Erdoğan’ın, son haftalardaki nefret dolu hezeyan ataklarında da şahit oluyoruz. Hadi biz zaten, her haftanın olağan şüphelisiyiz de çiftçiler, kadınlar, gençler derken geçen haftanın talihli nefret objesi de, Kürtler oldu. Tuttu, bu ülkenin eşit ve şerefli vatandaşları olan Kürtleri PKK’lı ilan etti.

UCUBE BİR ZİHNİYETİN, KAHRAMANMARAŞ ŞUBESİ: AK Parti’nin, bir grup başkanvekilinin ağzından çıkan, ibretlik sözlerle gördük. Bu arkadaş, her bir cümlesi, ayrı bir patolojik vaka olan, bir açıklama yaptı. Dedi ki: “Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatımızı, alfabemizi, dilimizi, hasılı, bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçeyle, bir düşünce üretemeyiz. Sadece konuşma ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Şu rezalete bakar mısınız? Tarihi, fesli meczuplardan öğrenmiş, bir sözde entelektüelin, hezeyan dolu şu analizine bakar mısınız? Neymiş? Bu fevkalade aydın arkadaşımız çığır açıcı düşüncelerini, Türkçe dilinde üretemiyormuş. Sadece konuşabiliyormuş, ve bundan da çok müzdaripmiş… İşte size, “keşke Yunan kazansaydı” diyen ucube bir zihniyetin, Kahramanmaraş şubesi.

O SENİN, KAPASİTE PROBLEMİN: Türkçe düşünemiyor musun? O senin, kapasite problemin. Çünkü düşünce üretebilmek için, öncelikle düşünebilmek lazım. Asırlardır, Türkçe düşünen, Türkçe yazan ve Türkçe konuşan, nice büyüğümüz düşünmüş, eserler üretmiş. Hepsinin külliyatı ortada. Aç oku. Siz en küçük bir düşünme yetisine sahip oldunuz da Türkçe mi size engel oldu? Siz bir kitap açıp, okumayı denediniz de alfabe mi size engel oldu? Siz bu millete, bu memlekete yararı olan, bir değer setine sahip oldunuz da Cumhuriyet mi size engel oldu? Yuh olsun! Yazıklar olsun!

20 YIL BOYUNCA YAPAMADIKLARINI GİDERAYAK YAPABİLMEK İÇİN ÇILDIRIYORLAR: Asıl mesele, 20 yıl boyunca yapamadıklarını giderayak yapabilmek için çıldırıyorlar. Cumhuriyetimizi yıpratmak için çabalıyorlar. Kurucu değerlerimizi yok etmek için uğraşıyorlar. Cumhuriyeti kuranları kötüleyip vatanı satanları yüceltenlerin ardında ne yattığını çok iyi biliyoruz. Cumhuriyet, Atatürk, Türkçe, Türk düşmanı gayrimilli bir düşünce seti olduğunu çok iyi biliyoruz. İşte o nedenle bugünkü mücadele AK Parti ile İYİ Parti mücadelesi değildir. Vahdettin'in gemisine binenler ile Mustafa Kemal'in vizyonun peşinde gidenlerin mücadelesidir. Aziz Türk milletine diz çöktüremeyecekler."

NE OLMUŞTU?

AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Kahramanmaraş Uluslararası 8. Kitap ve Kültür Fuarı'nda yaptığı konuşmada, "Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır. Mesela Fransız devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao’nun Çin kültür devrimidir. Lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir" ifadelerini kullanmıştı.

Konuşmanın sosyal medyada gündem olmasının ardından Ünal, "Sözlerim bağlamından koparılıyor. Ben siyasi bir demeç vermek için o açıklamayı yapmış değilim. Bir kitaptan bahsediyoruz, Cemil Meriç'in kitabından" demişti.

MHP lideri Devlet Bahçeli ise grup toplantısında isim vermeden Ünal'a tepki göstermiş ve, "Bizim tarih anlayışımız devrevi, coğrafya algımız dönemsel değildir. Tarih ve coğrafyaya baktığımızda gördüğümüz dağınık parçalardan, birbirinden kopuk paydalardan müteşekkil bir yapı da değildir. Tarih birdir ve bütündür, adı da Türk tarihidir. Coğrafya birdir ve bellidir, adı da Türk vatanıdır. Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıllık Türk tarihinin ana güzergâhından kategorik bir kopuş, kesif bir ayrılış, keskin bir sapış olarak görülemeyecek, asla gösterilemeyecektir. Yani Cumhuriyet şerefli geçmişimizin bir antitezi değildir" ifadelerini kullanmıştı.

Politika