ALTINDAĞ'DA YAŞAYAN SURİYELİ: "5 YAŞINDAKİ OĞLUM DIŞARI ÇIKAMIYOR, BİRİNİN ONA VURMASINDAN KORKUYOR"

ALTINDAĞ'DA YAŞAYAN SURİYELİ: "5 YAŞINDAKİ OĞLUM DIŞARI ÇIKAMIYOR, BİRİNİN ONA VURMASINDAN KORKUYOR"
Altındağ'daki saldırıdan kurtulan Suriyeli anlatıyor: “Şu anda bir arkadaşımın evinde kalıyorum. Arkadaşımın evi mahalleden epey uzakta. 5 yaşındaki oğlum, yaşananlar yüzünden sokağa çıkmaya cesaret edemiyor, birilerinin ona vurmasından korkuyor.”

Günlerdir sosyal medyada yayılan mülteci karşıtı paylaşımların ardından Ankara Altındağ’da yaşanan linç tesadüf değildi elbette. Her ne kadar Afgan sığınmacıları hedef alsa da, paylaşımların altında uzun zamandır dizginlenen öfke yatıyordu. Kimine göre bu ülke daha fazla mülteci kaldıramazdı, kimine göre devlet Suriyelileri besliyor, onlar da yan gelip yatıyorlardı, kimine göreyse kadınlarına kızlarına musallat olan, suç işleyen bu güruhtan kurtulma zamanı gelmişti.

Suriye savaşının başladığı yıllarda hakim olan “kardeşlik, komşuluk” gibi sahiplenici söylemler, kimi zaman acıma duygusuyla açığa çıkan merhametin ifadesi, son yıllarda artan ekonomik krizle birlikte iyice cılızlaştı. İmkansızlıkların suçlusu mülteciler seçildi. Hükümetin bir türlü yoluna koyamadığı mülteci politikası ya da politikasızlığı, nihayetinde halkla mültecileri karşı karşıya getirdi. Ama bu karşılaşmanın galibi baştan belliydi.

Altındağ’da Emirhan Yalçın isimli bir genci öldürdüğü şüphesiyle iki Suriyeli’nin tutuklanması, nicedir biriken öfkeyi somutlaştırdı. Yüzlerce kişi, Suriyelilerin yaşadıkları evleri taşladı, dükkanlarını yağmaladı, arabalarını parçaladı. Nefret sloganlarıyla mahalleyi dolaşan gurüh, tüm gece boyunca tehdit, korku ve yıkım saçarak ilerledi.

Polisin müdahalesine ve olaylara ilişkin 148 kişinin gözaltına alınmasına rağmen, geride alelacele terk edilmiş, ipteki çamaşırları toplanamamış evler, camları kırık ve içleri boşaltılmış dükkanlar, paramparça araçlar ve yüzünden yaralanan, korkuyla bakan Suriyeli bir çocuğun fotoğrafı kaldı.

Suriyeli bir arkadaşım vesilesiyle ulaştığım Altındağ’da yaşayan bir Suriyeli mülteciyle, 11 Ağustos gecesi yaşadıkları kabusu konuştuk. Güvenlik sebebiyle gerçek ismini ve kişisel bilgilerini paylaşamadığımız bu Suriyeli Altındağ mukimi, içlerinden birinin işlediği suçun tüm Suriye halkına mal edilemeyeceğini söylüyor ve yaşanan gerginliğe bir an önce müdahale edilerek çözüme kavuşturulmasını bekliyor.

"Olay başladığında sokaktan bağırışlar duyduk. Çok sayıda Türk bir araya gelmişti ve bağırıyorlardı. Öldürülen Türk vatandaşı benim yan binamda yaşıyordu. O binanın önünde toplandıkları için, her şeyi görebildim. Sokaktaki öfkeli insanlardan çok korktum. Hem kendi hayatım için hem de eşim ve çocuklarımın hayatı için çok korktum.”

“Bir arkadaşım arayarak binadan bir an önce çıkmamızı söyledi. Bizim binamızda oturan herkes Suriyeli olduğundan, Türklerin binayı yakabileceğini söyledi. Ben 4 yıldır burada yaşıyorum, kirada oturuyorum. Daha önce hiç böyle bir şey yaşanmadı.”

“Hemen çocuklarıma koştum. Birkaç şey aldık ve kaçmak üzere arabaya koştuk. Allah’a şükür yaralanmadık. Ama öfkeli insanlar bizi gördüklerinde arabamıza saldırdılar ve arabayı ezdiler. Dehşet içindeydik, çocuklarım zarar görecek diye çok korktum.”

“İçimizden birinin hatasının hepimize mal edilmesi hiç adil değil. Bu sorun çözülmeli. Ama bu sorun Türkler ve Suriyeliler arasında değil, yalnızca katil ve kurban arasında. Bu ülkede hukuk bu sorunu çözebilir.”

“Şu anda bir arkadaşımın evinde kalıyorum. Arkadaşımın evi mahalleden epey uzakta. 5 yaşındaki oğlum, yaşananlar yüzünden sokağa çıkmaya cesaret edemiyor, birilerinin ona vurmasından korkuyor.”

“Biz Türklerle yaşadık ve onlara minnettarız. Bizleri hoş karşıladılar. Artık kendi insanımızdan çok onları görüyoruz, onlarla çalışıyoruz ve beraber yaşıyoruz. Umarım birileri müdahale ederek bu sorunu çözer. Bu, şahsi bir mesele, Türkler ve Suriyeliler arasındaki bir mesele değil.”

Özel Haber