ARAŞTIRMA / İnsan hakları ihlali denilince gösterilen üç adres: "Siyasetçiler, medya ve mahkemeler"

ARAŞTIRMA / İnsan hakları ihlali denilince gösterilen üç adres:  "Siyasetçiler, medya ve mahkemeler"
KONDA'nın “Türkiye’de İnsan Hakları Algısı” araştırmasına göre toplumun yarısından fazlası en çok kadınların haksızlığa uğradığını düşünüyor. Araştırmaya göre "insan haklarını ihlal edenler arasında en çok işaret edilen grup, siyasetçiler. İktidar seçmenleri bile en yüksek oranda siyasetçilerin insan  haklarını ihlal ettiğini savunuyor.  "

KONDA tarafından “Civil Rights Defenders” için gerçekleştirilen “Türkiye’de İnsan Hakları Algısı”, Türkiye toplumunun temel insan hakları, insan hakları  savunucuları, hak ihlalleri, özgürlük, demokrasi ve azınlıklara bakışını ortaya koydu. 
Araştırma, 31 ilin merkez dahil 85 ilçesine bağlı 120 mahalle ve köyünde 2402 kişiyle evlerinde  yüz yüze görüşülerek yapıldı.

İNSAN HAKLARI “EŞİTLİK”  OLARAK GÖRÜLÜYOR

*Araştırmanın sonuçlarına göre insan hakları kavramı vatandaşlar tarafından ilk olarak "eşitlik" ile ilişkilendiriliyor. Araştırmaya göre, *Türkiye  toplumunun büyük kesimi, haklar temelinde eşitlik olduğunu net bir şekilde ifade ediyor.

*İnsan haklarını tanımlamak için en fazla başvurulan diğer iki kavram ise "yaşam hakkı" ve "özgürlük" oldu. 

*Haziran 2012’de yapılan bir başka araştırmayla karşılaştırılınca insan haklarını tanımlarken ilk olarak "özgürlük"  diyenlerin sayısı azalmış, "eşitlik" diyenler ise önemli ölçüde artmış durumda. 

* İnsan haklarını, devletin kendilerine “bahşettiğini” düşünenlerin oranı hayli düşük ancak, ağırlıklı olarak, ileri yaştakilerin ve düşük  eğitimlilerin oluşturduğu yüzde 12’lik bir kesim bu ifadeyi kullanıyor. 

*Araştırmaya katılanların üçte ikisi, bireylerin daha anne rahmindeyken veya doğduğunda insan haklarına sahip olduğunu düşünüyor. Azımsanmayacak bir grup da, ancak askere gidildiğinde, 18 yaş geçildiğinde ve hatta evlenildiğinde insan haklarına sahip olunduğunu düşünüyor. 

BEYANNAMENİN FARKINDALIK ORANI DÜŞÜK

* 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen ve Türkiye’nin de 27 Mayıs 1949’da kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin varlığının  farkında olanların oranı hayli düşük. Üniversite mezunlarının bile ancak yarısından azının Beyanname ile ilgili bilgisi var. Her dört kişiden biri  ise bu bildirinin var olmadığında hemfikir. 

 

“TOPLUMUN YARISINDAN FAZLASI KADINLARIN HAKSIZLIĞA UĞRADIĞINI DÜŞÜNÜYOR”

*Araştırma sonuçlarına göre toplumun yarısı Türkiye’de en fazla kadınların haksızlığa uğradığını düşünüyor. Bununla beraber vatandaşlara en çok önemsedikleri insan hakları sorulduğunda, kadınların eşitlik hakkının da ilk üç sırada yer aldığı görülüyor.  

*Toplumda en fazla haksızlığa uğradığı düşünülen gruplar arasında kadınları, yoksullar, Kürtler ve gençler takip ediyor. En fazla LGBTİ ’ların haksızlığa uğradığını düşünenlerin oranı ise yüzde 14.  

YÜZDE 50’Sİ KENDİSİNİ LGBTİ - ARTI’LARA UZAK HİSSEDİYOR

*Araştırmaya göre, en yüksek toplumsal mesafe eşcinsellere karşı oluşmuş durumda. Toplumun yüzde 50’si kendini LGBTİ - artı ’lara uzak  hissettiğini açıkça söylüyor. Toplum genelinde her 2 kişiden 1’i kendini LGBTİ - artı’lara uzak hissediyor. Bu toplumda en uzak hissedilen eşcinseller.

*
Toplumun yüzde 36’sı mültecilere, yüzde 26’sı azınlık halklarına kendi uzak hissettiğini beyan ediyor. 

* Her 10 kişiden 1’i kendini Alevilere, Kürtlere ya da Romanlara uzak hissettiğini söylüyor. 

* Türkiye  nüfusunun en az üçte ikisi Almanya’daki Türk çocuklarının anadilde eğitim almasını savunurken konu Türkiye’deki Kürtlerin anadilde eğitim  hakkına gelince, bunu destekleyenlerin oranı yüzde 50’nin altına düşüyor.  

*Kürtler, insan hakları konusunda ülke geneline göre çok daha hassas bir grup olarak beliriyor. Kürtlerin yarısı, bu ülkede  insanların etnik kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğradığını ifade ediyor.  

“İNSAN HAKLARINI EN ÇOK SİYASETÇİLER İHLAL EDİYOR”

Türkiye’de en çok hangi grupların insan haklarını ihlal ettiğini sorduğumuzda ise siyasetçiler, medya ve mahkemeler yanıtları ilk üç sırayı alıyor. Toplumun yarısından çoğu siyasetçilerin, her 10 kişiden 3’ü medyanın, her 5 kişiden 1’i mahkemelerin insan haklarını ihlal ettiğini söylüyor. 

*Her 5 kişiden 1’i de erkeklerin insan haklarını ihlal ettiğini düşünüyor. 

Haziran’12 Barometresi’nde bu soruya verilen yanıtlarda yüzde 30 oranıyla devlet, yüzde 25 oranıyla medya yanıtı öne çıkmıştı.

*Araştırmaya katılan vatandaşların yüzde 38’i Türkiye’nin insan hakları alanında bir ilerleme kaydedeceğini düşünmüyor. İnsan haklarının  korunması ve teşvik edilmesi bakımından herhangi bir kuruma yahut kişiye güvenmeyenler de toplumun yüzde 28’ini oluşturuyor. Bu  güvensizlik 2012 tarihli raporda da aynı oranda çıkmıştı.

TOPLUMUN ÜÇTE BİRİ SON 1 YILDA HAK İHLALİNE UĞRADIĞINI SÖYLÜYOR

*Araştırmada insan hakları alanındaki sorunları mevcut hiçbir partinin çözemeyeceği algısının toplumun geneline hâkim olduğu görülürken,  vatandaşların yalnızca yüzde 15’i Ak Parti’nin, yüzde 9’u CHP’nin yüzde 7’si İyi Parti’nin bu sorunları çözebileceği konusunda ümitli.  

*Her 100 kişiden 7’si cinsiyetinden, 7’si hayat tarzından, 6’sı işsiz, 5’i yoksul olduğundan, 5’i din veya mezhebinden, 5’i etnik kimliğinden 4’ü ise yaşından dolayı hak ihlaline uğradığını beyan ediyor. 

* Toplumda her 100 kişiden 42’si ise herhangi bir nedenden dolayı ayrımcılığa uğradığını söylüyor. Her 100 kişiden 11’i fikirlerinden, 9’u cinsiyetinden, 9’u hayat tarzından, 7’si etnik kimliğinden, 5’i inancından, 4’ü başörtüsünden dolayı ayrımcılığa uğradığını beyan ediyor

* Yetişkin nüfusun yarıya yakını Türkiye’de ifade özgürlüğü için gerekli ve yeterli ortamın olmadığını düşünüyor. Her 5 kişiden 3’ü protesto için toplananlara biber gazı ile müdahale edilmesini insan hakkı ihlali olarak değerlendiriyor. 

* Her 100 kişiden 83’ü şiddeti övmedikçe herkesin fikrini özgürce ifade edebilmesi gerekliği, her 100 kişiden 84’ü vatandaşların hükümete muhalefet edebilmesi gerektiğini düşünüyor.

*Toplumun üçte biri son bir yılda herhangi bir sebepten dolayı hakkının ihlal edildiğini söylüyor. 

*Her yirmi kadından 3’ü son bir yılda  cinsiyetinden dolayı bir hak ihlaline uğradığını belirtiyor. 

*Yaklaşık her beş Kürt vatandaştan biri ise etnik kimliğinden dolayı ayrımcılığa  uğradığını ifade ediyor. 

HAK İHLALİNE UĞRAYAN İLK ADRES OLARAK HUKUKU GÖSTERİYOR

*Toplumun önemli bir çoğunluğu, hakkı ihlaline uğraması durumunda gideceği adres olarak hukuku işaret ediyor. İkinci sırayı ise, “kolluk  kuvvetlerine giderim” diyenler alıyor.  

* Toplumun büyük bir kesimi polis ve kolluk kuvvetlerinin terör zanlıları ile kadın cinayeti zanlılarına şiddet kullanmasını kabul edilebilir buluyor. Her 4 kişiden 1’i polisin hiç kimseye karşı şiddete başvurmaması gerektiği kanaatinde. 

Kadın cinayeti zanlılarına karşı polisin şiddete başvurmasını makul görenler yaşlılara göre gençlerde daha fazla

*Kadınlar arasında, hak ihlalini öncelikle kendi ailelerine bildirmeleri eğilimi daha yüksek. Ailelerine bildirmekten çekinebilecekleri bir hak  ihlaline maruz kalmaları durumunda ise, bu ihlali asla bildiremeyebilirler. Kadınların ulaşabileceği hak ihlali bildirimi alanları yaratmak lazım  geldiğini bu araştırmanın önemli bir bulgusu olarak ortaya koyabiliriz.  

*Toplumun yüzde 80’i, insan haklarını devletin, hükümetin veya TBMM’nin koruması ve geliştirmesi gerektiğini düşünüyor. Sivil toplum  kuruluşlarını işaret edenlerin oranı yüzde 1’i geçmiyor. 

*İnsan hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarına yönelik olumsuz bir algı ya da tutum görülmüyor. Toplumun üçte ikiden fazlası bu  kurumların varlığını destekliyor. Bu kurumların yurtdışı kaynaklı olması halinde de toplumsa algı çok değişmiyor. 

ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI GENEL OLARAK ŞÖYLE SIRALANDI:

• Toplum haklarını net bir şekilde tarif edebiliyor.  

• Haklarını devletten almadığını, doğmadan bile hakları olduğunu biliyor. 

• Toplum, Türkiye’de demokrasi ve insan hakları konularındaki zaafların da farkında. 

• Toplum, ifade özgürlüğünün gereksinimi biliyor ancak Türkiye’de bu konuda eksiklikler olduğunun da bilincinde.  • Araştırmaya göre, ayrımcılık veya hak ihlali her kesimi etkiliyor. 

• Hak ihlaline uğranması durumunda hukuk yollarına başvurulacağı ifade ediliyor. 

• Adaletin “herkese lazım olduğu” net bir şekilde ifade ediliyor.  

• Hakların korunmasında devlet mekanizması veya hükümet işaret ediliyor. 

• Hakların korunmasında ve geliştirilmesinde sivil toplum kuruluşları önem verilen bir aktör olarak belirmiyor. Ancak insan haklarının  korunması alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarına, yabancı kaynaklı olsalar dahi, toplumsal bir karşı duruş görülmüyor.  

• Tüm bu bulguları toplumsal çerçevede etkileyen en önemli unsur ise eğitim seviyesi olarak karşımıza çıkıyor.  

• Son 10 yıl eğitimde Türkiye’nin niceliksel anlamda gelişme kaydettiği bir dönem. Daha eğitimli genç kuşak, daha geleneksel bir üst  kuşağın insan haklarına bakışını etkiliyor. Evrensel Beyanname’den haberdar olmamakla beraber, bu metindeki çoğu ifadeye onay  vermenin açıklamasını bu süreçle açıklayabiliriz. 

*İnsan hakları ihlallerinin bilincinde olması, mevcut hükümeti bundan sorumlu görüp eleştiriyor olması ve toplumun yarıdan fazlasının,  insan haklarını ihmal eden siyasetçiden oyunu esirgeyeceğini belirtmesi bu toplumda insan hakları konusunun muhtemel bir seçimde önemli bir unsur olacağını işaret ediyor.  

Gündem