Ayşe Buğra: Biraz teselli olarak gördüğüm, karara tepkilerdi

Ayşe Buğra: Biraz teselli olarak gördüğüm, karara tepkilerdi
Prof. Dr. Ayşe Buğra, "Biraz ümit verici bulduğum, biraz teselli olarak gördüğüm, zannediyorum Osman Kavala'nın da teselli bulduğu şey, yargı sürecine ve 25 Nisan kararına gösterilen tepkilerdi" dedi.

Gezi davasında 25 Nisan'da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eşi Osman Kavala'nın yargı sürecinde yaşananları anlatan Prof. Dr. Ayşe Buğra, kararın yarattığı birleştirici etkiye de dikkat çekti.

Fox Tv'de İsmail Küçükkaya'nın programın katılan Ayşe Buğra, 4 buçuk yılı, "O kadar uzun, karmakarışık, son derece acayip bir süreçti... Ben bile bazen tarihleri, olayları karıştırıyorum" dedi.

'SAVCLAR BİR KERE BİLE EŞİMİ SORGUYA ÇEKME ZAHMETİNE KATLANMADI'

Buğra, Kavala'nın 1 Kasım 2017'de gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla başlayan süreçte, önce Gezi eylemlerinin organizatörü ve finansörü olarak hükümeti devirmeye teşebbüsle suçlandığını hatırlattı. Buğra, "İddianameler hazırlandı, savcılar bir kere bile eşimi sorguya çekme zahmetine katlanmadılar. Gezi davası Kavala'nın tutuklanmasından 2.5 yıl sonra beraatle sonuçlandı. Beraat kararında delil diye sunulanların Emniyet'te Fethullaçı örgütlenmenin etkili olduğu dönemde kanuni olmayan yollarla toplanmış deliler olduğu söylendi, başka da somut delil olmadığı için beraatine karar verildi ama karardan sonra eşim tahliye edilmedi" diye anlattı.

'AİHM DERHAL TAHLİYE EDİLMESİNİ İSTEDİ, EDİLMEDİ'

Kavala'nın bu kez de daha önce tahliye edilmiş olduğu darbeye teşebbüs suçundan tutuklandığını, bundan da tahliye edilince 'casusluk' suçlamasının çıkarıldığını anlatan Buğra, "Casusluk suçlamasından beraat ve tahliye edilmiş durumda. Beraatten önce AİHM, eşimin tutukluluğunu AİHS'nin iki maddesini ihlal ettiğine hükmetti ve derhal tahliye edilmesini istedi. Eşim tahliye edilmedi" dedi.

BOZDAĞ'IN AÇIKLAMALARI SONRASI GELEN TELEFONLAR

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, "Osman Kavala AİHM kararı uyarınca tahliye edildi" açıklaması hatırlatılan Buğra, şunları anlattı:

"Bu demeci duymadan önce, cuma günü telefonlar almaya başladım. Mahallenin, semtin esnafından, zamanında babamla çalışmış gazetecilere kadar geniş çevreden insanlardı. Önce arayanlar, aman ne kadar sevindik, kutlama yapıyoruz diyorlardı. Geçmiş olsun, çok sevindik diyorlardı. Daha sonra arayanlar, ne kadar hayal kırıklığına uğradık dediler. Burada kast edilen şey biz artık hüküm verdik, tutuklu değil, dolayısıyla AİHM kararı geçerli değil demek istiyor. Daha önce AİHM kararı çıktıktan sonra, Kavala AİHM'nin incelediği hükümeti devirme teşebbüsü ve darbeye destek iddiasıyla ilgili suçlamalardan tahliye edildi ve 25 Nisan kararına kadar hükümeti devirme suçlamasından, yani hüküm giydiği tutuklamadan tutuklu değildi, casusluktan tutukluydu. Bu süre boyunca Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, arka arkaya hükümete derhal tahliye edin dedi. O sırada hükümetin cevabı, 'biz zaten tahliye ettik, başka suçtan tutuklu' oldu."

'CASUSLUKTAN BERAAT ETTİ AMA İKİ SENEDEN FAZLA SADECE CASUSLUKTAN TUTUKLU KLADI'

Dava sürecinin büyük acayipliklerle sürdüğünü söyleyen Buğra, 'casusluk' suçlamasıyla ilgili de şunları söyledi:

"Ceza kanunundaki bütün maddeler çok belirli değildir, çok açık değildir ama casusluk suçlaması son derece nettir. Hangi bilgi ve belge, kimden temin edilmiş ve kime verilmiş açıkça söylenmesi gerekir. İddianamede böyle bir şey yok. Casusluktan tahliye edlidi ve beraat etti zaten. Ama iki seneden fazla sadece casusluktan tutuklu kaldı."

'HÜKÜM VERİLDİ' DİYEN BOZDAĞ'A YANIT: KESİN HÜKÜM DEĞİL

Avrupa Konseyi'nden yaptırım çıkabileceğine dikkat çeken Buğra, şöyle devam etti:

"Bakan 'hüküm verildi' diyor, hüküm kesin hüküm değil. Avrupa Konseyi, AİHS'nin siyasi saiklerle ceza verilmesinden bahsetti. Hükümet yetkilileri, bakan da daha kesinleşmeden hüküm, hüküm verildi, süreç bitti diyor."

'TÜRKİYE İÇİN ÇOK ZARARLI ŞEYLER AMA SANKİ ÇOK DA ÖNEMSENMİYOR'

"Bu süreçler çok zor yürüyor, çok yavaş süreçler bunlar. AİHM süreci yıllar sürdü. 4.5 yıldır içeride. AİHM 'bizim kararımız yerine getirilmedi' dediği noktada yaptırımlar başlayacak. Bunlar Türkiye için çok zararlı şeyler.. Ama sanki bu çok da önemsenmiyormuş gibi. Siyasi sonuçları olan ve ekonomik olarak da sonuçları olabilecek bir şey. Bir aklı selim hakim olur mu bunu bilmiyorum."

"Ben 4.5 yıl boyunca o kadar acayipliğe tanık oldum ki. Delil yokluğu denildi, suç tanımı da yok. Böyle bir şey yaşadık biz. Şiddet unsuru içeren bir suçlamayla karşılaştı ve ondan hüküm giydi ama hangi şiddet olayına nasıl müdahil olduğu, nasıl karıştığı kesinlikle söylenmedi. Biri cinayetle suçlandığında delil aranır ama önce kim öldürülmüş, nasıl öldürülmüş diye sorulur. Biz kimin öldürüldüğünü ve nasıl öldürüldüğünü bilmiyoruz ve cinayetle suçlanıyoruz."

'ARTIK HİÇBİR ŞEY ŞAŞIRTMAZ DİYORDUM...'

"Bunu yaşadıktan sonra artık beni hiçbir şey şaşırtmaz diyordum,. 25 Nisan'daki duruşmada her şeyi bekliyordum. Ağırlaştırılmış müebbet kolay kabul edilir bir şey değil. Diğer yargılananların apar topar tutuklanmalarını hiç beklemiyordum. 2,3 yaşında çocukları var. Duruşmadan sonra Kahraman'ın küçük kızıyla vedalaşmasına tanık olan görevliler de etkilendi. Çiğdem Mater, yurt dışında çalışmaların sürdürüyordu, onları bıraktı geldi, kendini savunmaya çalıştı. Çiğdem'in gelmesi hakimleri nasıl etkilemedi bilmiyorum.

'AYRICA KARALAMA KAMPANYALARINA MARUZ KALMAK ÇOK ACIYDI'

Bu yargı süreci, 25 Nisan'daki hükümle ilgili, yargı süreci çok üzücüydü, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti açısından çok iyi bir yerde olunmadığını gösteren bir süreçti. Çok üzücü bir süreçti. Ayrıca bizim açımızdan çok üzücü olan şey, Osman Kavala'nın karşılaştığı saldırılardı, karalama kampanyalarında durmadan hüküm verildi. Bunlar çok kötü şeylerdi. Hayatımızın 4.5 yılına el konuldu ama bütün bu karalama kampanyalarına ve kişiliğe saldırı maiyetindeki yayınlara ayrıca maruz kalmak çok acıydı.

'SEZER, GÜL, MUHALEFETİN ÖTESİNDE İNSANLAR ÇOK GÜÇLÜ TEPKİLER VERDİ'

Bugün biraz ümit verici bulduğum, biraz teselli olarak gördüğüm, zannediyorum Osman Kavala'nın da teselli bulduğu şey, bu yargı sürecine ve 25 Nisan kararına gösterilen tepkilerdi. Toplumun her kesiminden her siyasi görüşe mensup insan bunu kabul edilemez bulduğunu ifade etti. Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül çok üzüldüklerini, çok üzücü karar olduğunu söylediler. Muhalefetin ötesinde insanlar da çok güçlü tepkiler verdi. Türkiye'de iç düşmen, dış düşman göndermeleriyle biçimlenen bir ayrıştırıcı, bölücü söylem çok etkili. Böyle bir ortamda bu birleşmeyi görmek insana iyi geliyor. " (Kısa Dalga)

Gündem