Babacan'dan Bahçeli'ye: 'Bir ayağı siyaset içinde bir ayağı da her türlü yasadışı örgüt, mafya, çetenin içinde'

Babacan'dan Bahçeli'ye: 'Bir ayağı siyaset içinde bir ayağı da her türlü yasadışı örgüt, mafya, çetenin içinde'
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir gazetecinin eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin sorusuna ‘İşine bak, haydi’ yanıtını vermesine tepki gösterdi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bugün partisinin genel merkezinde haftalık değerlendirme toplantısında konuştu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisine yönelik “Sen git çocuk bezi sat” sözlerinin yer aldığı videoyu izleten Babacan, özetle şunları söyledi:

"Bu utanılacak bir şey mi Sayın Erdoğan?"

“Ben Davos’tayken arkamdan atmış tutmuş. Yahu ben bundan mı gocunacağım? Bu utanılacak bir şey mi Sayın Erdoğan? Çocuk bezi satmak, ev tekstili satmak utanılacak bir şey mi? Evet, ben esnaf bir ailenin çocuğuyum. Evet çocukluğumda, daha ilkokulda bile okurken, Çıkrıkçılar Yokuşu’ndaki dükkanımıza giderdim, çalışırdım. Hamdolsun, boğazımdan tek bir lokma haram geçmedi. Bu utanılacak bir şey mi? Eğitimimi ve finans sektöründeki çalışmamı tamamladıktan sonra, Amerika’dan dönünce, yine ticarete geri döndüm.

Henüz kesinleşmese de seçim tarihi 14 Mayıs olarak ilan edildi. Bu vesileyle, sizinle demokrasi tarihimizin anlı şanlı seçimlerinden bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, 14 Mayıs 1950, çoğulcu demokrasiye geçiş tarihimiz. Tek parti yönetimine son veren 14 Mayıs 1950 seçimlerinin meşhur sloganı ‘Yeter, söz milletindir’ idi. Bugün hâlâ güzellikle andığımız o efsane afiş, rahmetli Selçuk Milar’a aittir. Slogan, herkeste büyük hayranlık uyandırır. Hayran kalanlar arasında eski Milli Eğitim bakanlarımızdan Hasan Ali Yücel de vardır. Hasan Ali Yücel, Selçuk Milar’a; ‘Keşke bu afişi bizim için yapsaydınız’ der. Selçuk Milar, bakana ‘yapamazdım’ diye karşılık verir. Ve devam eder; ‘Milletimizin demokrasi gerçeğini dinlemesinin değil, yaşamasının hasreti içindeyim. O nedenle sizin iktidarı halkın oylarıyla kaybetmenizi ve muhalefetteki partinin iktidara gelmesini istiyorum’ der. Hasan Ali Yücel durumu kabullense de kendini tutamadı. Bu defa bir soru sorar, ‘Peki, ama Yeter sözü ile ne demek istiyorsunuz? Ne yeter’ diye sorar. ‘Muhalifleri destekleyen vatandaşlara yapılanlar yeter’ der Selçuk Milar, ‘Her gün gazetelerde okuduğumuz tatsız olaylar yeter’ der. ‘Devletin görevi olan hizmetlerin muhalefetteki vatandaşlardan esirgenmesi yeter’ der.

"73 sene sonra, bir kere daha ‘yeter’ diyoruz"

İşte arkadaşlar, bugün, bu sefer biz; 73 sene sonra, bir kere daha ‘yeter’ diyoruz. İşte yine bir 14 Mayıs ve yine ‘yeter’ diyoruz. Selçuk Milar’ın dediği gibi: Muhalifleri destekleyen vatandaşlara yapılanlar yeter. Her gün gazetelerde okuduğumuz tatsız olaylar yeter. Devletin görevi olan hizmetlerin, muhalefetteki vatandaşlardan esirgenmesi yeter. Ve ekliyoruz; ‘Adaletsizliğe yeter, ayrımcılığa yeter’ diyoruz. Bugün bir kez daha, ‘3Y’ye yeter’ diyoruz. Yoksulluğa yeter. Yolsuzluğa yeter. Yasaklara yeter, diyoruz. Yine bir 14 Mayıs’ta, Sayın Erdoğan’a fiyakalı bir jübile yapmaya hazırlanıyoruz. Kendisine teşekkür edip, emaneti teslim alacağız.

"O sizin haddinizi aşar"

Dün TBMM çatısı altında Bahçeli’nin çok değerli bir gazeteci arkadaşımıza, Yıldız Yazıcıoğlu’na yönelik tavrını en sert şekilde kınıyorum. Basın mensuplarının herhangi bir engellemeyle karşılaşmadan, saygısızlığa uğramadan görevini yapmasını sağlamak bizim en büyük sorumluluğumuz. Yıldız Hanım’a diyor ki, ‘İşine bak.’ Hemen arkasından da kadın gazeteciyi itiş kakış uzaklaştırıyorlar. İşine bak ne demek yahu? Yıldız Hanım, tam da işini yapıyor, gazeteciliğini yapıyor. Ankara’nın orta yerinde işlenmiş bir cinayeti soramayacak mı? Hem de iddiaların orta yerinde duran partinin genel başkanına sormayacak da kime soracak? Sayın Bahçeli, gazeteci arkadaşlarımıza ‘işine bak’ demek sizin haddiniz değil, o sizin haddinizi aşar.

"Bu ne hoyratlıktır yahu"

Gazetecilerin saygınlıklarına halel getirme çabası da haddiniz değil. Onlar zaten işini yapıyor. Hem de size rağmen işini yapıyor. Siz önce kendinize ve partinizdekilere işlerini hatırlatın. Genel Başkan Yardımcısı da çıkmış, olmadık laflar ediyor. İthamlarda bulunması yetmemiş, bir de basın meslek ilkelerinden bahsediyor. Hey yavrun hey bunlara düştü basın meslek ilkeleri. Bizim gazeteci arkadaşlarımız basın meslek ilkelerini gayet iyi bilir siz merak etmeyin. Siz kendinizden haber verin. Önce bir hukuku hatırlayın, önce gazetecilerin mesleği nedir, onu bir öğrenin. Bu ne hoyratlıktır yahu. Kimse soru sormasın. Kimse gık diyemesin. Ülkeyi Ali kıran baş kesen ortamına çevirmeye çalışıyorlar. Son olarak söylüyorum; görevi başında, hem de çok zor şartlarda işini yapan basın emekçilerimize kimse parmak sallamaya kalkmasın. Yeter artık.”

"Bunu herkes görüyor artık"

Babacan, bir basın mensubunun, “Sayın Türkeş’in eşi de bugün MHP’nin arkasında karanlık odaklar olduğunu ve yönetimi yürüttüklerini söyledi. Bu konuda ne dersiniz” sorusuna; “Sayın Bahçeli’nin bir ayağı siyaset içinde bir ayağı da her türlü yasadışı örgüt, mafya, çete adına ne verirseniz verin yapıların içinde, bunu herkes görüyor artık. Bu kadar açık bir gerçek ortada durduğu halde ortağının bütün bunlara sessiz kalması, göz yumması aslında Sayın Erdoğan’ın da bütün bu yanlışlara ortak olduğu anlamına gelir. Burada bir şey söylemesi gereken birisi varsa o da Erdoğan’dır” yanıtını verdi. (ANKA)

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Politika